Dolar
41,2763
0,16%
Euro
48,5773
0,22%
Sterlin
56,1006
0,26%
Bitcoin
4.646.066
0,78%
BİST-100
10.511,65
0,60%
Gram Altın
4.846,403
0,60%
Gümüş
41,27
-0,19%
Faiz
42,87
0,00%

PD seyahat yazarı Kaan İncili, okuyucularını bu kez Belçika sokaklarına götürüyor

Kimileri için bir film sahnesi, kimileri için bir masal kitabının ilk sayfası, kimileri içinse sadece haritada küçük bir nokta… Ama Brugge öyle bir şehir ki, adını doğru söylediğinizde bile sizi içine çekmeye başlar: "Brüj", kelimenin kendisi bile bir yavaşlama daveti gibidir. Yüzyıllardır ne dokusunu kaybetmiş, ne ritmini bozmuş, ne de kendini zamana uydurmak için çabalamış. Çünkü o, zamanın dışında bir yerdedir.

14.09.2025 09:30Güncelleme: 14.09.2025 09:41
PD seyahat yazarı Kaan İncili, okuyucularını bu kez Belçika sokaklarına götürüyor
16px
32px

Kaan İNCİLİ

Sanki bir Orta Çağ ressamı tabloyu yarıda bırakmış ama hayat, tuvali kendi kendine tamamlamaya karar vermiştir.

video_9707319# 

Kanalların çevrelediği bu minyatür şehir, Belçika’nın kuzeybatısında, Flanders bölgesinde yer alır. Ama ne konumu, ne haritadaki yeri, ne de sınırları onun ruhunu anlatmaya yetmez. Brugge bir “şehir” değil, bir hissin mekân halidir.


 
Brugge’e ulaşmanın en güzel yolu trenle gelirken camdan dışarı bakmak, yemyeşil tarlaları, sakin kasabaları ve uzaklardaki yel değirmenlerini izlemektir. Şehre adım attığınızda sizi karşılayan ilk şey sessizlik olacaktır, ama bu kez Oslo’daki gibi kuzeyin dinginliği değil, geçmişin fısıltısıdır kulağınıza çarpan.
 
Markt Meydanı... Brugge’ün kalbi burasıdır. At arabalarının taş sokaklara tıngırdayarak bastığı, dört bir yanı çikolatayla, dantel örtülerle ve çan sesleriyle çevrili bu meydan, şehirle ilk tanışmanızın yüzüdür. Kırmızı tuğlalı sivri çatılar, asırlık lonca binaları ve elbette 83 metrelik Belfry Kulesi... Eğer zamanınız varsa (ki Brugge’de zaman başka akar), kuleye çıkıp çanların hemen altında Brugge’ü kuşbakışı izlemelisiniz. O manzarada gözlerinize yavaşça biriken buğu, Brugge’ün büyüsüdür, gözyaşı değil.


 
Şehirde yürüdükçe bir harita taşımaya gerek duymayacaksınız. Çünkü yollar değil, hisler götürecek sizi bir sonraki meydana, bir sonraki köprüye.

Köprü demişken, Brugge’ün adı “köprüler”den geliyor: Brugga. Şehirde 50’den fazla köprü var ve her biri üzerinden geçerken bir dua gibidir. Çünkü altınızdan geçen kanal sadece su değil, aynı zamanda Brugge’ün damarlarıdır.
 
Brugge’ün olmazsa olmazlarından biri de kanal turudur. 30-40 dakikalık kısa bir yolculukta, tarihi evlerin arasından geçerken, zamanın üstünden süzülüyor gibi hissedersiniz. Bazı evlerin duvarlarından sarkan sarmaşıklar, kimilerinin penceresinde bir saksı çiçek, kimilerinin ise stor perdeleri aralanmış ve içerdeki eski bir kitaplıktan size göz kırpan bir geçmiş… Bu şehirde gizli olan her şeyin bir hikayesi vardır.


 
Kanallardan indikten sonra yol sizi mutlaka Burg Meydanı’na çıkaracaktır. Şehir yönetiminin ve dini otoritenin kalbinin attığı bu meydanda, Brugge Belediye Sarayı (Stadhuis) ve onun hemen yanındaki gotik mimarinin bir mucizesi olan Aziz Kan Bazilikası, Brugge’ün ruhunu kutsal ve dünyevi olarak ikiye böler. Ama her iki ruh da aynı derecede zarif ve dokunaklıdır.
 
Brugge’de sadece gözleriniz değil, damaklarınız da tarihle buluşur. Çikolata, burada sadece tatlı değil; neredeyse bir sanat formudur. Küçücük dükkanlarda, ustalarının ellerinden çıkan el yapımı trüfler, likör dolgulu spesiyaller ya da klasik Belçika çikolataları arasında kaybolmanız işten bile değildir.
Ve tabii ki waffle... Üzerine sürülen çikolata sosu, taze meyveler ve pudra şekeriyle sadece tatlı değil, bir hatıradır.

Yanında ise Belçika’nın dünyaca ünlü biraları ya da Brugge’e özel bir sıcak çikolata içmek günü güzelleştirmenin en sade yoludur.
 
Kutsal Ruh Hastanesi Müzesi, Groeningemuseum, ya da Memling Müzesi gibi noktalar sanatı seven gezginler için şehrin entelektüel yüzüdür. Ama Brugge’ü asıl anlayacağınız yer, şehrin tam ortasındaki Minnewater Gölü ve Aşıklar Köprüsüdür.

Söylenen odur ki, bu köprüden el ele geçen iki kişi, kalplerini sonsuza kadar birbirine bağlar.
 
Akşam saatleri gelip de Brugge’e gece çökmeye başladığında, kanalların yansıması daha bir derinleşir. Sokak lambalarının ışıkları suya yansıdıkça şehir bir düş diyarına dönüşür. Brugge’ün gecesi, masallardan çıkma değil, masalların ta kendisidir. El ele yürüyen çiftler, pencerelerden sızan sarı ışıklar, bir sokak köpeğinin nazikçe yoldan geçişi… Burada hiçbir şey bağırmaz, her şey fısıldar.
 
O yüzden Brugge’den ayrılırken arkanızı dönüp bir kez daha bakarsanız, içinizden şu cümle geçebilir:
“Burada içimde bir şey eksildi. Ama ne olduğunu sadece Brugge biliyor.”


 
Tatmadan Dönmeyin: Belçika çikolatası, el yapımı waffle, Brugse Zot birası, Waterzooi (Flanders usulü tavuk yahni)
Görmeden Dönmeyin: Belfry Kulesi, Minnewater Gölü, Markt & Burg meydanları, Groeningemuseum, Aşıklar Köprüsü (Minnewaterbrug)
 
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun. Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com