KFC’yi 1989’da Türkiye’ye getiren Süzer’in oğlu Serhan Süzer, “beceriksizlik” dedi ve batışın hikayesini anlattı
KFC’yi Türkiye’ye ilk getiren Süzer Grubu’nun sahibi Mustafa Süzer’in oğlu Serhan Süzer, “Türkiye’de sektör lideri KFC’yi batırabilme beceriksizliği” başlığıyla şirketin hikayesini yazdı. Süzer, KFC’nin Türkiye macerasının nasıl başladığından şirkette fark ettikleri büyük prim yolsuzluğuna, Katarlı ortaklarının okuma yazma bilmediğinden şirketi nasıl sattıklarına kadar birçok detayı anlattı.

Necla DALAN
Geçtiğimiz ocak ayında Yum! Brands’in İş Holding ile franchise sözleşmesini feshetmesiyle başlayan KFC ve Pizza Hut krizi, 537 şubenin kapanması ve binlerce çalışanın işsiz kalmasıyla sonuçlanmıştı. Haziran ayında Sabah Gazetesi yazarı Hülya Güler, Yum! Brands’in Türkiye operasyonlarını HD İskender ve Pidem markalarının sahibi HD Holding’in yürüteceğini kaleme aldı ama resmi bir açıklama yapılmadı.
Yum! Brands tarafında durum böyleyken KFC’yi Türkiye’ye ilk getiren Süzer Grubu’nun sahibi Mustafa Süzer’in oğlu Serhan Süzer, sosyal iş ağında “Türkiye’de sektör lideri KFC’yi batırabilme beceriksizliği” başlığıyla bir paylaşım yaptı. 2011 yılında şirketten ayrılıp enerji sektörüne odaklanan Süzer, “Beni tanıyanlar KFC ve Pizza Hut Türkiye şirketinin yaklaşık 3 sene CEO’luğunu yaptığımı bilirler. Bu senenin başında KFC’nin batış haberlerini okuduğumda açıkçası ben de çok şaşırdım. Kötü yönetildiğini biliyordum ve bir sürü duyum alıyordum ama KFC gibi Türkiye’nin en popüler restoran zincirlerinden birini batıracak kadar kötü yönetimi ben de beklemiyordum. İki bölümden oluşacak yazı dizisiyle sizlere KFC’nin Türkiye’deki tarihçesini, neden battığının analizini, gelecek için tahminlerimi paylaşacağım. Yazı dizisinin bu ilk yazısında KFC’nin Türkiye’de nasıl kurulduğunu ve ilk 24 senesini oluşturan Süzer Holding dönemini paylaşacağım” dedi.
TURGUT ÖZAL VESİLE OLDU
KFC’nin Türkiye’ye gelişinin babası Mustafa Süzer’in 1989 tarihinde KFC’nin Türkiye franchise’ını almasıyla başladığını hatırlatan Süzer, bu süreci “Babamın KFC’yi Türkiye’ye getirmek için uğraş verdiği dönemde yaptığı konuşmalar sırasında dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın ‘Türkiye’ye yabancı sermayeyi çekmek istiyoruz. Bize Türkiye’ye yatırım yapmak üzere başvuran bir Katarlı yatırımcı var, onlarla bu işleri yapmanızı dilerim. İyi örnekler başka yabancı yatırımcıları da getirecektir’ demesi üzerine Süzer Holding, Katarlı Omar Almana’nın kurmuş olduğu Almana Grubu’yla görüşmelere başlıyor. Bu görüşmeler sonucunda yüzde 50-50 ortaklıkla Turkent A.Ş. adlı ortak şirket kuruluyor ve KFC’nin Türkiye’deki franchise hakları alınarak KFC’nin Türkiye’deki macerası başlıyor” diye anlatıyor.
Süzer’in ilginç paylaşımını siz okurlarımız için derledim.
• Tüm Türkiye franchise haklarını PepsiCo şirketinden alan Turkent yoluna emin adımlarla devam ediyor. O dönemde KFC, Pizza Hut ve Taco Bell gibi başarılı restoran markalarının da sahibiydi. PepsiCo 1997 yılında stratejik bir karar veriyor ve restoran işini meşrubat işinden ayırarak Yum! adlı farklı bir restoran şirketi kuruyor, sahibi olduğu tüm restoran markalarını da PepsiCo’dan Yum! şirketine devrediyor.
• 90’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başlarında sıkıntılar yaşayan Asil Nadir’in şirketleri ellerindeki Pizza Hut restoran şirketlerini satışa çıkarıyor. Türkiye’deki KFC işletmesi başarılı işlere imza atınca o repütasyonla bizimkilerin kurmuş olduğu Turkent A.Ş., Yum! şirketinin bir başka markası Pizza Hut’ın Türkiye haklarını satın almaya talip oluyor. Yapılan görüşmeler sonucunda Pizza Hut’ı da satın alıyorlar.
“YÖNETİCİLERİN PRİM YOLSUZLUĞUNU TESPİT ETTİK”
• Sonraki süreçte Pizza Hut’ı da KFC’nin sistemine dahil edip başarılı büyümeyi Pizza Hut markalarıyla da devam ettiriyorlar.
• 2009 senesinde Turkent A.Ş.’nin yönetim kuruluna girdim ve daha önce holding seviyesinde takip ettiğim şirketin bütün detaylarına kısa bir süre içinde hâkim oldum. Şirkete ilk girdiğim dönemlerde yaptığımız denetim sonucunda ciddi bir yolsuzluk tespit ettik. Şirketin en üst düzeyde görev yapan 4 yöneticisinin (Buna icra kurulunda bulunan Almana’nın temsilcisi ve Süzer Holding’in temsilcisi de dahil) gerçekleştirmiş olduğu bu yolsuzluk sene sonu primlerinin dağıtılmasıyla ilgiliydi. Yüzde 50-50 ortaklıkta takdir edersiniz primlerin dağıtılması için Almana Grubu tarafından ve Süzer Holding tarafından çift imza gerekiyordu. Bu prim dağıtma protokolünde Almana Grubu’nun kurucusu Omar Almana’nın imzası vardı ve yöneticiler bu fazla cömert primin dağıtılmasına itiraz edeceğimizi bildikleri için Süzer Holding’in imza yetkilisinin imzasını almadan kendi kendilerine prim dağıtmışlardı.
KATARLI ORTAK OKUMA YAZMA BİLMİYORDU!
• Bu durumu fark edince konuyu ortağımız Omar Almana’ya açmaya karar verdik. Turkent’in yönetim kurulunda ben olduğum için şahsen bu görevi üstlendim ve Katar’a Omar Almana’yı ziyarete gittim. Konuyu hiç uzatmadan açtım: İcra Kurulu’na atadığımız sizin ve bizim tarafımızdaki yöneticilerin kendi aralarında anlaşarak sadece sizin imzanızı alıp bizim imzamızı almadan kendi kendilerine prim dağıttıklarından haberiniz var mı diyerek kendisine imzalattıkları prim protokolünü verdim ve ardından gördüğüm manzara karşısında şoke oldum. Bu protokolü eline alan Omar Almana verdiğim dokümanı ters tutup okuyor gibi yapıyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir şeye tanık oluyordum. Bir sürü şirket kurmuş Katarlı yatırımcı okuma yazma bilmiyordu. Hemen durumu anlayıp elindeki dokümanı düzelttim ve üzerinden geçerek satır satır okumaya başladım.
RESTLEŞMELİ BİR DİYALOG
• Okumam bittikten sonra aramızda şöyle bir diyalog geçti:
ꟷ Evet, bu dokümanı ben imzaladım. Ne olacak?
ꟷ Tamam imzaladınız ama bu primin ödenebilmesi için bu protokolde çift imza gerekiyor. Süzer Holding tarafının imzası eksik. Bununla şirketten bir ödeme yapamazlar. Bu usulsüzlüktür.
ꟷ (Konuya direk girince, bir anda sertleşen Omar Almana’nın reaksiyonları anlaşılır gibi değildi) Benim şirketimde kime ne ödeyeceğimi size mi soracağım?
ꟷ Turkent A.Ş. sadece sizin şirketiniz değil. Bu şirkette %50-50 ortağız ve şirket sözleşmesinde her önemli kararda çift imzanın atılması gerektiğini hatırlatırım. İmza sirküleri de bunu gerektiriyor.
ꟷ (Söylediklerimi anlamazlıktan gelen Almana daha da sertleşti) Kendi şirketim bu. Şirket iyi performans gösterdi. Yöneticilerime istediğim primi verdim.
ꟷ Şirketin iyi performans göstermesi hepimizin emeğini ve sermayesini yansıtıyor. Bu sadece sizin şirketiniz değil. Süzer Holding’le ortak kurduğunuz bir şirket. Bu prim ödemesi için Süzer tarafının icazeti şart. Yöneticilerin bu yaptığı bir nevi hırsızlıktır.
ꟷ Buna ben karar verdim. Primi de ben verdim. Siz buna karışamazsınız.
ꟷ Ortak şirketimizin parasını bizim icazetimiz olmadan veremezsiniz. Eğer bunu bilinçli yaptıysanız burada siz de suçlusunuz demektir.
ꟷ İstediğimi yaparım bana karışamazsınız.
ꟷ Bu size son uyarım. Bu tavrınızı düzeltmezseniz sizi de suç ortağı ilan ederiz. Bu ortaklık da biter.
ꟷ Elinizden geleni ardınıza koymayın.
• Bu restleşmeden sonra Almana’nın Katar’daki ofisinden çıktım ve hemen bizimkileri aradım ve geçen konuşmaları bire bir aktardım. Bizimkilerin tepkisi “Bizden günah gitti” oldu. Sonraki süreçte Almana Grubu’na yazılı ihtar gönderdik ve sözlü olarak da ortaklığımızı sonlandırmak istediğimiz belirttik. Yolsuzluğa imza atan yöneticileri o süreçte hâlâ ısrarla şirkette tuttu.
SAVCILIK DEVREYE GİRİNCE TAVIR DEĞİŞTİ
• Böyle bir zorlamaya giden Almana, bize ısrarla “Memnun değilseniz hisselerinizi bize satın” dayatmasında bulundu. Bunu kabul etmedik ve Almana Grubu yöneticileri hakkında grubun kurucusu Omar Almana dahil suç duyurusunda bulunduk. Savcılık bu konuyu ele alınca bunun üzerine Omar Almana’nın tavrı değişti. Onun yönlendirmesiyle Lübnan kökenli bir yatırım bankacısıyla hisselerin satışı için karşılıklı açık artırma sürecini başlattık.
• Lübnanlı yatırım bankacısı şirkete bir değer biçti. O değer üzerinden her iki taraf da fiyat artırarak şirketin diğer %50 hissesini karşılıklı açık artırmayla satın alma yöntemi benimsendi. Bu açık artırma sonucunda Almana’nın son verdiği fiyattan biz satın almaya hak kazandık. Başka bir deyişle, bizim son verdiğimiz fiyatı artırmadı ve biçilen değerler üzerinden artırılmış en yüksek fiyattan Süzer Holding olarak biz şirketin geri kalan %50 hissesini almaya hak kazandık.
• Almana, Turkent’teki %50 hissesini bize karşılıklı açık artırma sürecinde son çıkan fiyattan sattı ve şirketten ayrıldı. Şirketin %100 sahibi olan Süzer Holding adına süreci ben yönetiyordum ve süreç tamamlandıktan sonra şirketin tekrar sağlık bir şekilde büyümesi için Turkent’in CEO’luğuna geçtim. Sonrasında doğal olarak bu yolsuzluğa imza atmış bütün yöneticiler ve onlara yakın olan profesyoneller işten çıkarıldı, onların yerine yeni profesyoneller işe alındı. 6 aylık bu yeniden yapılandırma sürecinden sonra hızlı bir şekilde büyümeye geçtik. Sonraki 6 ay içinde 25 restoran açtık. 2011 senesinde sayımız 81 restorandan 106 restorana çıktı. Bunu da hiç kredi almadan gerçekleştirdik. Aldığımız sponsorluklar ve tedarik zincirimizin bize desteğiyle finansmanı sağladık. Öyle bir duruma gelmiştik ki hiç borç almadan sıfırdan 13 günde restoran açıyorduk. Bu süreler o dönemde sektörde rekordu.
“ZAMANINDA VE KARLI BİR SATIŞ”
2011 senesinin kasım ayında şirkette gerçekleştirmek istediğim son işe imza attım. KFC markasının sahibi Yum International’da ilk LEED sertifikalı yeşil restoranı açtık.
Turkent A.Ş.’deki CEO’luk pozisyonumdan ayrılmadan önce Süzer Holding’e Turkent A.Ş.’nin geleceğiyle ilgili bir rapor verdim. Bu raporda özetle şunu söylüyordum:
“Şirket sağlıklı ve hızlı büyüdü. Bundan sonra önümüzdeki birkaç sene daha ivme kaybetmeden kartopu gibi büyümeye devam edebilir. Ancak önümüzdeki 10 sene içerisinde bazı zorlukların baş göstereceğini tahmin ediyorum. Özellikle tedarikçilerin ve gayrimenkul sahiplerinin sürekli fiyatlarını artırma çabaları ve bunun karşılığında bu artışları bizim satış fiyatlarımıza yansıtamamamız sonucunda kârlılık makası kapanacak. Dolayısıyla bu restoran zinciri şu anda büyük potansiyeli varken, herkesi heyecanlandıran markaları (KFC ve Pizza Hut) işletirken Turkent A.Ş.’yi yüksek potansiyelini fiyata yansıtarak iyi bir fiyattan satalım.”
• Aile şirketimize verdiğim rapor kabul gördü ve benim tavsiye ettiğim gibi ben ayrıldıktan kısa bir süre sonra bizimkiler şirketi satışa çıkardılar. Yaklaşık 1 sene sonra da satışı tamamladılar. Bu arada bu raporda belirttiğim maliyetlerin sürekli şişmesi ve finansal riskin iyi yönetilmemesi bugün KFC’nin Türkiye’de batmasının ana sebebi oldu.
“ŞİRKETİ YUM INTERNATIONAL’A SATMAMIZLA BATIŞ SÜRECİ BAŞLADI”
• Süzer Holding, satış sürecinde şirkete en yüksek fiyatı veren bir fona satacakken, markaların sahibi Yum International’a gidiyor ve izin istiyor (prosedür böyle). KFC ve Pizza Hut markalarının sahibi Yum International da bizimkilere “Biz size daha yüksek bir fiyat öneriyoruz. Bu fon yerine bize satın” diyor. Bu cömert tekliften sonra Süzer Holding, Turkent A.Ş.’deki %100 hissesini Yum International’a bize teklif ettiği çok iyi bir fiyattan satıyor.
• Turkent A.Ş.’yi Yum International’a satmamızla beraber maalesef KFC’nin Türkiye’de batma süreci başlamış oldu.
• Bizler Süzer Holding’in yöneticileri olarak 24 senelik kendi dönemimizde yani 1989-2013 arası şirketi liyakat esasına göre yönettik. Her açıdan şirket gümbür gümbür büyüyor, her yaptığımız hamle ses getiriyor ve şirketin her yerinden nakit fışkırıyordu.
patronlardunyasi.com