Hızla İngiliz kolonisine dönüşen köy
Sarp bir yamaca tutunmuş, bir zamanların şirin balıkçı köyü Kalkan’a, Kaş’tan yaklaşırken, özellikle 1980’lerde bohem atmosferiyle kent kaçkınlarını fethetmiş olan bu sakin sığınak meraklılarını bekliyor.

Kalkan’ın denize inen dar sokakları, birkaç yıldır, bu küçük yerleşimin kaldıramayacağı kadar ciddi bir yapılaşmanın gölgesinde. Köyün Kalamaki adını taşıdığı ve nüfusunun büyük bir kısmını Rumların oluşturduğu zamanlardan kalan taş evler de zamanla ve özellikle 1957’deki depremin ardından yok denecek kadar az sayıda kaldı. Bugün ibadete açık olan Kocayaka Cami, o zamanlar Kalamaki’nin kilisesiydi.
1970’lerde Kalkan, komşusu Kaş gibi, geçimini odun kömürü, zeytin, balık ve süngerden sağlıyordu. Bugün hálá Kömürlük Plajı olarak anılan Halk Plajı’nın sonunda bulunan düzlük alanda odunlar yakılarak kömür haline getirilir, teknelerle Yunan adalarına, İzmir ve Fethiye’ye taşınırdı.
Tehlike çanlarının çaldığı bugüne dek, her şey bir çorap söküğü misali kontrolden çıktı. Turizmin yeni patladığı sıralarda, daha fakir olan Kalkanlılar, bütün bir yazı Bezirgan Yaylası’ndaki tarlalarda çalışarak geçirmek yerine, yeni kurulan tesislere personel olarak girmeyi tercih ettiler. Daha zengin olanlarsa, daha sonra ne kadar değerleneceğini bilemedikleri deniz kenarındaki mülklerini sattılar. Hiç vakit kaybetmeden, merkezin iki yanındaki zeytinlikler sökülüp inşaatlara girişildi. Ortaya çıkan iki emlakçı, o günden itibaren art arda yapılacak villaları İngilizlere satmaya başladılar.
Bugün tamamıyla turizme bel bağlamış olan, 2 bin küsur nüfuslu Kalkan’da yabancılar tarafından edinilmiş yaklaşık 500- 700 mülk bulunuyor. Kaş’ta açılan emlakçı kurslarına en fazla katılımın Kalkan’dan olması da, bu tablo göz önüne alındığında pek de şaşırtıcı değil. Turizmciler önümüzdeki yıl için oldukça endişeli, çünkü yabancıların yerleşik düzene geçmesiyle her yıl birkaç otel ya da pansiyon kapanıyor, kapanan bazı oteller villaya dönüştürülüyorlar.
Bugün Kalkan’daki emlak ofislerinin ve restoranların çoğu İngiliz ortaklı. Yerel gazete Likya Haber’in araştırmasına göre, son altı yılda tam 28 otel ve pansiyon kapanmış. Ev sahibi olan İngilizler satın aldıkları villalarda yılın birkaç ayı oturup kalan sürede evlerini başkalarına kiraya vererek ‘villa turizmi’nden rant sağlıyorlar. Bu villaların bazıları önümüzdeki yıl için şimdiden rezerve edildi bile. Hatta bazı villa sahibi İngilizler, boyacılarını bile kendi ülkelerinden getirtirken, arsalarını trilyonlara satan ve elindekini hızla tüketen bazı Türkler, arsanın yeni sahibinin havuzunun ve bahçesinin bakımında çalışmak üzere iş başvurusunda bulunuyor.
Bu uçuruma doğru doludizgin gidişat, ODTÜ Mimarlık Fakültesi tarafından hazırlanan ‘Kalkan’ın Gelişme ve Koruma Sorunları’ raporunda da belirgin: ‘Beldedeki mülk satışları ve emlak piyasasının yabancıların eline geçmiş olduğunu söylemek yanlış bir saptama olmaz. Yerli halkın mülksüzleşmesi sürecini hızlandıran bu gelişmenin yanı sıra, turizm gelirlerinin de yabancıların eline geçmekte olduğu saptanmaktadır. Yerleşmede giderek villa turizmine kayan gelişme, yabancıların kayıt dışı turizm faaliyetlerine zemin hazırlıyor. Yerleşmede mülk edinmiş yabancıların denetiminde olup vergi denetimi dışına kalan bir turizm sektörü oluşuyor. Bunun, şu anki büyüklüğüyle bile yerleşmedeki turizm tesislerini olumsuz etkilediği öğrenilmiştir.’
KAŞ’TAN DAHA PAHALI
Yıllardır buranın güzelliklerini yaşamış ola Kalkan’ın müdavimleri, adeta bir İngiliz kolonisine dönüşen bu köye artık gelmek istemediklerini söylüyorlar. Hatta bazı İngilizler bile burada tatil yapmanın artık cazibesini yitirdiği görüşünde. Kalkan’da fiyatlar yer yer