Dolar
39,676
0,06%
Euro
45,7048
0,30%
Sterlin
53,4196
-0,06%
Bitcoin
4.115.385
-0,41%
BİST-100
9.203,37
1,11%
Gram Altın
4.296,018
0,00%
Gümüş
36,03
-1,06%
Faiz
45,55
0,00%

İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 51'inci oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Skyes-Picot açıklamaları

İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 51. Oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğimizi burada önemle vurguluyorum. İsrail'e karşı uluslararası hukuk ve BM şartı temelinde zorlayıcı tedbirler alınması için girişimlerimizi sürdürmeliyiz." ifadelerine yer verdi.

21.06.2025 12:38Güncelleme: 21.06.2025 12:47
İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 51'inci oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Skyes-Picot açıklamaları
16px
32px

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:

Teşkilatımızın küresel barış ve refahın sağlanmasına verdiği desteği alacağınız kararlarla bir kez daha dünyaya duyuracağınızdan eminim. Fevkalade kritik bir dönemde gerçekleştirdiğiniz toplantının etkileri sadece ülkelerimizde değil, inşallah tüm dünyada hissedilecektir.

"ZAFER MUTLAKA İNANANLARIN OLACAKTIR"

Konuşmamın başında İsrail ordusu tarafından Gazze'de şehit edilen, yüzde 65'inden fazlasını çocuk ve kadınların oluşturduğu 55 bini aşkın kardeşimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Aynı saldırılarda yaralanan 128 bin kardeşimize Rabbimden şifalar diliyorum. Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizin acısını acımız, hüznünü hüznümüz biliyoruz. Filistinli kardeşlerimiz de bilsinler ki zulmün bugün karanlığı ne kadar koyu olsa da inşallah adalet tecelli edecek, zafer mutlaka inananların olacaktır. Allah'ın izniyle acıları, zulümleri, ölümleri değil zaferleri, sevinçleri ve barışı konuşacağımız güzel günleri göreceğimize ben yürekten inanıyorum.

Son iki yıldır İsrail'in işgal, istila, yıkım ve katliam politikalarıyla giderek daha fazla yüzleşiyoruz. Batılı güçlerin koşulsuz desteğini arkasına alan İsrail, bölgemizi istikrarsızlığa sürüklemeye devam ediyor. Önce Gazze'ye ve Batı Şeria'ya saldırdılar, tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'yi devasa bir enkaza çevirdiler. Sağlık tesislerini, okulları, camileri ve kiliseleri bombaladılar. Sadece bir çuval un almak, bir tas çorba, bir kuru ekmek alabilmek için yardım sırası bekleyen insanları hunharca katlettiler. Her gün çoğu çocuk ve kadın yüzlerce masum sivil, İsrail güçleri tarafından bilerek şehit ediliyor. Gazze'de yaşayan 2 milyon kardeşimiz, Nazilerin temerküz kamplarını bile geride bırakan kötü şartlarda tam 21 aydır hayatta kalma mücadelesi veriyor.

"YENİ SYKES-PICOT'A İZİN VERMEYECEĞİZ"

Gazze ile birlikte İsrail Lübnan'ı, Yemen'i ve Suriye'yi de hedef aldı. Hava bombardımanlarının yanı sıra Suriye'deki çeşitli grupları yönetime karşı kışkırtarak orayı da karıştırmaya, orada da kargaşa çıkarmaya çalıştı. Şimdi de İsrail'in devlet terörüne 13 Haziran'dan bu yana komşumuz İran muhatap oluyor. Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim. Bütün bu saldırılarıyla Netanyahu hükümeti bölgesel barışın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ispat etmiştir.

İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği saldırıları en güçlü şekilde telin ediyorum. İsrail'in terör saldırılarında, bombardıman ve suikastlarında vefat eden İranlı kardeşlerimiz için ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum. Binlerce yıllık tarihiyle, zorluklar karşısında sergilediği dayanışmayla ve güçlü devlet tecrübesiyle İran halkının inşallah bugünleri de atlatacağından hiçbir şüphe duymuyorum.

Şu gerçeğin de bilinmesinde fayda görüyorum. İsrail'in Gazze, Lübnan, Yemen, Suriye ve son olarak İran'a gerçekleştirdiği saldırıların tanım ve tarifi haydutluktur. İran'ın İsrail'in bu devlet terörü karşısında nefsi müdafaa çerçevesinde halkını savunmak amacıyla aldığı tedbirler gayet doğal, meşru, hukukidir.

"BİZ NETANYAHU'NUN NE YAPMAK İSTEDİĞİNİN GAYET BİLİNCİNDEYİZ"

Şurası artık günbegün ortaya çıkıyor. Uluslararası hukuku ihlal eden bu mütecaviz eylemlerin, İsrail'in bölgede yürüttüğü stratejik istikrarsızlaştırma politikasına hizmet ettiği açıktır. Saldırıların İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönemde vuku bulması elbette manidardır. Nükleer çalışmalarında hiçbir denetime tabi olmayan, şeffaflık noktasında kimseyi umursamayan İsrail'in, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasına taraf başkalarına söz söylemesi büyük bir riyakarlıktır. Netanyahu hükümeti 13 Haziran'daki saldırılarıyla aslında müzakere sürecini baltalamayı hedeflemiştir. Yaşananlar aynı zamanda Netanyahu ve cinayet şebekesinin herhangi bir meselenin diplomatik yollarla çözülmesini istemediğini de gösteriyor.

Yine İsrail, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğü haiz, bağımsız bir Filistin devletiyle yan yana barış içinde yaşamak yerine savaşı tüm bölgeye yaymaya çalışıyor. Bakınız, bundan tam 90 yıl önce Hitler'in çaktığı kıvılcım, nasıl ki Pasifik'ten Atlantik'e, Hint Okyanusu'ndan Kuzey Denizi'ne kadar bütün dünyayı ateşe attıysa, bugün Netanyahu'nun Siyonist emelleri de bölgemiz ve tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklemekten başka bir gaye taşımıyor.

İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın kudsiyetine el uzatılmasını, Kudüs-ü Şerif'in tarihi statüsünün gasp edilmeye çalışılmasını, çeşitli haritalar üzerinden bölgemizi parçalama niyetlerinin artık uluorta konuşulmasını, bu sinsi planın birer hamleleri olarak görüyoruz. Biz Netanyahu'nun ne yapmak istediğinin gayet bilincindeyiz. Bölgeyi ateşe, çatışmaya, kaosa ve gözyaşına boğarak güvenliklerini tesis edeceklerini zannedenler ham bir hayalin peşinden gitmektedir.

İsrail, komşularının güvenliğini tehdit ederek kendi güvenliğini sağlayamaz. Evdeki hesabın çarşıya uymadığını onlar da yavaş yavaş göreceklerdir. İsrail'in kanlı elleriyle bölgemizde düzen kuracağını iddia etmesi, bu ülkeyi yönetenlerin nasıl bir körlük ve karanlık içinde olduklarını ortaya koyuyor.

 SKYES-PİCOT ANLAŞMASI: OSMANLI TOPRAKLARINI PAYLAŞTILAR

Sykes-Picot Anlaşması, 16 Mayıs 1916 tarihinde, Birleşik Krallık ve Fransa arasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Doğu toprakları üzerinde imzalanan ve bölgedeki nüfuz alanlarını belirleyen gizli bir anlaşmadır. Resmi olarak "Fransa-İngiltere Anlaşması" ya da "İngiltere-Fransa Sözleşmesi" olarak da bilinir. Bu anlaşma, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu'daki topraklarının paylaşılmasına yönelik bir planı içeriyordu. Anlaşma, adını İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat François Georges-Picot'tan alır. Bu iki diplomat, özellikle bölgedeki Osmanlı topraklarının paylaşılmasında anahtar rol oynamışlardır.

Sykes-Picot Anlaşması'na dayalı bölgesel nüfuz alanlarını gösteren bir harita, şu şekildeydi:

Mavi Alanlar (Fransa'nın Egemenliği): Suriye, Lübnan, bazı bölgeler.

Kırmızı Alanlar (Birleşik Krallık'ın Egemenliği): Irak, Ürdün, Filistin, bazı Körfez ülkeleri.

Yeşil Alanlar (Uluslararası Denetim): Filistin gibi bölgeler.

Harita üzerinde bu bölgesel sınırlar, Fransız ve İngiliz nüfuz alanlarını gösterir. Ancak Sykes-Picot Anlaşması'ndan sonra bu bölgelerdeki siyasi sınırlar, 20. yüzyıl boyunca değişmiş, birçok yeni devlet kurulmuştur.

patonlardunyasi.com

editörün seçtikleri
Kültür Yolu Festivali'nin dördüncü durağı Samsun
Kültür Yolu Festivali'nin dördüncü durağı Samsun#Kültür Yolu Festivali