İmaj imparatorluğunun mütevazı patronu
Versace, tutkunları için sadece bir marka değil, bir tutku... Lüksün, ihtişamın, cüretin, parıltılı hayatın simgesi. Gıannı, Santo ve Donatella Versace kardeşlerin, ama özellikle Gıannı'nin dehasının eseri.

Gıannı Versace, 1997'de, Mıamı'deki evinin önünde bir cinayete kurban gidinceye kadar modanın dahi çocuğu olarak kaldı. Versace imparatorluğunun bayrağı şimdi Donatella ve Santo Versace'nin elinde. Büyük kardeş Santo, markanın görkeminin aksine çok sade biri. Giyimi, ofisi, nezaketi... Milano'daki ofisinde bize bizzat kahve servisi yapıyor... Uzun uzun konuştuktan sonra sözlerini şöyle bağlıyor: 'Türkiye'ye tekrar geliyoruz'
Bir büyü, bir mit gibi. İsmini üzerinde taşıyan her ürün sanki kutsallaşıyor. Müşterileri tarafından o ürünleri satın almak bir ayin olarak tasvir ediliyor. Lüksün, ihtişamın, parıltılı bir hayatın simgesi o. Peki onu diğerlerinden farklı kılan ne?
Markanın üç kurucu kardeşinin dehası mı?, verdiği 'ultra' mesajlar mı? çok yüksek bedellere satılması mı? Yoksa fanatizm yaratması mı?
Dört sorunun yanıtı da evet. Gianni Versace, Santo Versace ve Donatella Versace kardeşlerin her biri kendine has özellikleriyle markanın mimarları...
Markanın yaratıcıları olan Santo, Gianni ve Donatella kardeşlerin baştan beri kurdukları hayaller hep 'büyük' olmak adınaymış. Üretimi, model çıkarmayı ve kumaşı tanıyarak büyüyen kardeşlerden Gianni Versace, moda dünyasında 'hatasız tasarımlarıyla' tanınıyordu.
Gianni deriyle çalışmayı ve kumaşlarla deney yapmayı çok seviyor, ürünlerini zekice tanıtmaktan hoşlanıyordu. Güçlü çizgileri onu diğer tasarımcılardan farklı kılıyordu.
Di'li geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü Gianni Versace 1997 yılında Miami'deki evinin önünde bir cinayete kurban gitti.
Donatella ise abisinden aldığı bayrağı inatla ve aynı istikrarla yürütüyor. Tasarım ekibinde kendi seçtiği insanlarla çalışıyor. Tom Ford dedikodularına kulağını tıkıyor ve Versace'nin feminen tarzına vurgu yapmaya devam ediyor.
En büyük abi Santo ise ailenin en sade ve mütevazı bireyi. Yarattıkları marka ne denli iddialıysa Santo da o denli mütevazı.
O da yeni yatırımlarla Versace imparatorluğun sınırlarını genişletmeye devam ediyor. Santo, tekstil, kozmetik, ev dekorasyonundan sonra Versace otel işine de girdi. Avusturalya'daki ultra lüks otelden sonra, Palazzo Versace'nin ikincisini de Dubai'de açmaya hazırlanıyor.
Ultra mesajlar
Gelelim ikinci sorumuza. Evet marka bugüne kadar tüketicisine ultra mesajlar verdi. Kadınları daha kadınsı göstermenin yolunu hep bildi. Ürünlerini, kullandıkları 'leavers' danteli gibi işledi. Verseca Modaevi'nin, verdiği mesaj hiç değişmedi. Feminen, daha feminen, ultra feminen... Asimetrik kesimli elbiseler, çapraz bantlar, akıcı ipeklerle bütünleşti. Pek çok tasarımı oldukça cüretkârdı. Ama bütün bunlara dekolte deyip geçmek, biraz sığ kalır. Çünkü her kıyafetin arkasında 'bir hikaye ve yüksek bir terzilik ve tasarım' gizliydi.
İhtişamlı fiyatlar
Lüksün sembolü olan bu markanın fiyatları da her zaman aynı ihtişamı taşıdı... Haute Couture ürünleri her zaman yüksek fiyatlarla alıcısıyla buluştu. Altın iğneli, swarovski taşlı kıyafetleri 10 bin dolara kadar çıktı. Versace gelinlik giymek isteyenlerse, bunun iki katı kadar parayı gözden çıkarmak zorunda kaldılar. Marjinal müşteriler
Bu markanın fanatikleri de hep marjinal isimler oldu. Muhafazakâr ve klasik çizgiden kaçanların sığınağıydı Versace. Çünkü parıltılıydı, çünkü cüretkârdı, çünkü, kadınsıydı. Farklı giyinmek isteyenler bu üç nedenden dolayı markayı satın alıyorlardı. Klasik İngiliz tarzında giyinmekten sıkılan Leydi Di, sahnenin marjinal ismi Michael Jackson, Naomi Campell, Madonna, Bruce Springsteen bu fanatiklerden sadece birkaçıydı...
Efsanenin adı Versace
Şimdi gelelim bu markanın doğuş öyküsüne... Reggio di Calabria, İtalya'nın en güney ucunda yer alan, Sicilya'yla burun buruna bakan sıcak bir şehir. İki