Dolar
38,8539
0,09%
Euro
43,6272
0,34%
Sterlin
51,8563
0,15%
Bitcoin
4.032.169
0,63%
BİST-100
9.541,3
-1,65%
Gram Altın
4.016,636
-0,66%
Gümüş
32,45
-0,60%
Faiz
50,77
0,00%

Hüsnü Özyeğin'in başarı modeli

Hüsnü Özyeğin nasıl başarılı oldu? A takımı kimler? Nasıl bir model izliyor? Özyeğin hakkında bilinmeyenler...

05.05.2008 15:19
Haberi paylaşın
Hüsnü Özyeğin'in başarı modeli
16px
32px

Çiğdem Yücesoy Subaşı/CNBCE Business

Önce şirketi kuruyor, sonra değerini yükseltip satıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun kâr marjlarının daha yüksek olduğu yeni bir alana giriyor. İşin ilginci neyi tuttuysa altın ediyor. Peki bu işleri, nasıl, nerede ve kiminle yapıyor? İş arkadaşları ve akademisyenler bu modeli nasıl değerlendiriyor? A takımı kimlerden oluşuyor? Uzun lafın kısası işte Özyeğin modeli...

BUGÜNE kadar girdiği her iş, yaptığı her operasyonla hep farklı bir iş adamı portresi çizdi. Operasyonları dilden dile dolaştı. Başarı öyküsü dünyanın her yerinde konuşuldu, haber oldu, anlatıldı... Sayısız konferanslara katıldı, birçok ödül aldı. Başarı öyküsünü ve iş yapma felsefesini anlatması için dünyanın her yerinden davetler aldı. Profesyonellikten patronluğa geçmesine rağmen kısa zamanda büyük bir servet edindi. Evet! Hüsnü Özyeğin'den bahsediyoruz.
Robert Koleji'ni bitirdikten sonra cebindeki 1000 dolarla ABD'ye gittiğinde tek hayali inşaat mühendisi olmaktı. Eğitimini sürdürürken ne iş bulursa yaptı. Hatta bir yemek teknolojisi şirketinde tadım yaparak öğlen yemeği masrafından kurtuldu. Üstüne üstlük de bir öğün karşılığında 35 sent aldı. Sadece bununla da kalmadı. Okulun kafeteryasını işleterek bir yılda 8 bin dolar kazandı.

Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Harvard'da master yaptı. Amerika'da Arthur Andersen'da danışman olarak çalışırken kolejden oda arkadaşı M. Emin Karamehmet'ten iş teklifi aldı. Türkiye'ye dönerek 32 yaşında Pamukbank'ın müdür koltuğuna oturdu. Bankacılığı bilmiyordu, hatta hayatında senet dahi görmemişti. Yıllar sonra bir konuşmasında “Bugün bile bana akreditif aç deseler, beceremem. O gün bugündür ben bankacılık yapmadım” diyerek bankacı değil yönetici olduğunu açıklamıştı.

Bankacılığı bilmiyordu ama Pamukbank'ı “Genç Pamukbank iyi bankadır” sloganıyla zirveye taşıdı. Türkiye'de bankacılığa dinamizm ve hareketlilik getirdi. Sektöre yeni ve genç beyinlerin girmesi için “kapıları açan kişi” oldu ve yarattığı bu ekolle tarihe geçti. Ekibine genç beyinleri aldı, reklamı etkin olarak kullandı ve bankayı kısa zamanda büyüttü. Karamehmet, bu başarı karşısında Özyeğin'i bu kez Yapı Kredi Bankası'nın başına getirdi.

1983'te genel müdür koltuğuna oturduğunda banka 100 milyon dolar zarar ediyordu. Bankayı 70 milyon dolar kâra geçirince patronu Karamehmet'in karşısına çıktı. Bankadan yüzde 1 hisse istedi. Patronu yanaşmayınca kendi bankasını kurma kararı aldı. Ve çok değil bundan 20 yıl önce Yapı Kredi Bankası'nın genel müdürlüğünden ayrılarak kendi bankasını kurdu. Bankası Finansbank'la sektöre yenilik ve hareketlilik getirdi. Ekibinde yine gençler vardı. Bankasının genel müdürlük koltuğunu 34 yaşındaki Ömer Aras'a teslim etti. Hep ilkleri yaratmaya odaklandı. İlk taksitli kredi kartını yaptı, o zamanlar kimsenin üzerinde durmadığı KOBİ'lere eğildi. Henüz 6-7 yıllık bir geçmişe sahip olduğunda Finansbank'ı en çok merak edilen banka haline getirdi. Bankayı zirveye ulaştırdığında ise Yunan bankası NBG'ye sattı. 8 milyon dolar sermayeyle kurduğu bankayı toplam 5 milyar dolar değerine ulaştırdı. Finansbank'ı elinden çıkartırken sattığı yüzde 46 hisseden cebine 2.76 milyar dolar nakit girdi. 

GİMA MACERASI
Bankacılık yaparken 1996'da perakende sektörüne girdi. Dedeman Grubu'ndan piyasa değeri 27 milyon dolar olan Gima'yı aldı. Perakendeciliğe Gima'yla adım atmıştı ancak henüz çocukluk yıllarında sektörü tanımaya başlamıştı. İlkokul yıllarında yaz tatillerinde dedesinin kumaş mağazasında çıraklık yapmış, müşteriye nasıl hizmet verileceğini daha o yıllarda gözlemlemişti.
Dokuz yıl elinde tutup sattığı Gima'dan para kazanmadığını söylese de bu operasyon sayesinde perakendeciliği, kredi kartı kullanımını, müşteri bilgilerinin ne kadar önemli olduğunu öğrendi. Bu bilgiler sonraki yıllarda cebindeki en önemli silahı oldu.

2005 yılında Gima'yı da satarak cebindeki nakit parayı yükseltti. Sahibi olduğu kişisel servetini 21 yıllık bir sürede elde ederek dünyanın en zengin Türk'ü oldu. Süre olarak dünyanın en zenginlerini sollayacak bir rekora imza attı. Bir konuşmasında dünyanın en zengin adamlarından Warren Buffett'la kendini kıyaslayan Özyeğin'in şu sözleri çok ilgi çekiciydi: “Ben Finansbank'ın satışından yüzde 40.32 bileşik getiri sağladım. Warren Buffett 37 yıldır bu işte. O 30 yıl yatırım yaparak yüzde 25 getiri sağladı. Benim geçmişim ise sadece 21 yıl.”

Evet, şimdi yeni sektörler ve projeler kovalıyor Özyeğin... Bir yandan üniversite kurmak için çalışmalar yapıyor. Diğer yandan da yurt dışında yeni alanlara giriyor. Hedefte ise Rusya ve Çin var. Özyeğin son olarak Çin'de alışveriş merkezi kurmak için kolları sıvadı.

Peki tüm bunlar Hüsnü Özyeğin'in yeni ve farklı bir iş modeli yarattığı anlamına mı geliyor? Bu soruyu yönetim danışmanları, akademisyenler ve uzun yıllardır birlikte çalıştığı iş arkadaşlarına yönelttik. Aldığımız yanıtlardan ise ortaya çıkan şu: “Evet, Hüsnü Özyeğin Türkiye'de yeni bir iş modeli uyguladı, yeni bir yönetim stratejisi getirdi.”

Gelelim “nedir bu model?” sorusunun cevabına... Yönetim danışmanlık şirketi Korn Ferry International'ın yöneticisi Şerif Kaynar, Hüsnü Özyeğin'in “Kuzey Amerika yönetim felsefesi”ni uyguladığını söylüyor ve ekliyor: “Özyeğin'in yaptıkları bu felsefenin Türkiye'deki başarılı örneklerinden biridir”.
Finanstan gayrimenkule bir çok alanda danışmanlık hizmeti veren Burhan Karaçam da Kaynar'la aynı görüşte. Eski bankacı Karaçam, aynı zamanda Yapı Kredi Bankası'nda selefi olan ve hatta bir dönem Pamukbank'ta birlikte çalıştığı Özyeğin'in Amerikan iş felsefesini taşıdığını vurguluyor: “Türkiye'de aynı hacimde görülmemekle birlikte, dünya üzerinde oldukça yaygın kullanılan bir yaklaşım, bir felsefe bu. Amerikalılar 'iş, para kazanmak için yapılır' der. Hüsnü Özyeğin işte bu felsefenin Türkiye'deki öncülerindendir.”

KUR-BÜYÜT-SAT
Peki nedir bu felsefe? Felsefenin temelinde Özyeğin'in uyguladığı iş modeli yatıyor aslında. Yani “Kur-Büyüt-Sat” ve yeni sektörlere gir. Bu modelin ve felsefenin ilk örnekleri Kuzey Amerika'da ortaya çıktığı için “Kuzey Amerika felsefesi” şeklinde biliniyor. En tanınan uygulayıcısı ise General Electric... Başlangıçta GE, elektrik sektörüne yönelik iş yaparken “yeniden dönüşüm modeli uygulayarak” imalatı azalttı. Başta hizmet ve finans olmak üzere başka alanlara girdi. Bu alanlarda kendini geliştiren GE'nin 120 milyar dolara ulaşan cirosunda elektrik sektöründen aldığı pay yüzde 30'lara geriledi. Amerika'da başlayan bu rüzgâr hızla Avrupa'ya da yayıldı. Birçok şirket iş modelini değiştirdi, bu felsefeye göre strateji çizdi. Bugün mobil telefonda dünya devi olan Nokia da bu modelin başarılı örneklerinden oldu. Uzun yıllar elektrik taşıma ve dağıtımıyla ilgili üretim yapan Nokia, iş modelini değiştirerek mobil telefona girdi. Ve diğer bütün sektörlerdeki şirketlerini satarak o alanlardan çekildi.
Şerif Kaynar bu felsefede uygulanan sistemi şöyle anlatıyor: “Yüksek kâr getirecek iş alanlarına girmek... Bunun için yüzde 2-3 gibi düşük oranda kâr getiren işlerden uzaklaşılıyor. Amerika'da CEO'lara, hissedarlara yüksek kâr payı verecek işlere girilmesi tavsiye ediliyor. Yeni pazarlara da bu nedenle giriliyor. Türkiye'nin 20 milyar dolar yabancı sermaye çekmesinin nedeni de kârlılık oranları. Avrupa'da bu oranlar yüzde 1-2'lerdeyken Türkiye'de yüzde 8-9'larda.”

“HİSSİ DAVRANMIYOR”
Bu modeli başarılı bulan Kaynar, genellikle Türk iş adamlarının yeni işlere girmekte ve faaliyet alanlarını değiştirmede zorlandıklarını da sözlerine ekliyor. Nedenini ise şöyle anlatıyor: “Türkiye'de sanayi son 40 sene içinde kuruldu. Ama rekabetçi sanayi son 15 senede oluştu. Bu ortamda öne çıkabilmek, şirketin devamlılığını sağlayabilmek çok zor. Çünkü çok büyük rekabet var. Ama çoğunlukla patronlar işlerine karşı hissi davranıyorlar. Doğru fiyatı bulsalar da satmaktan, ayrılmaktan, devretmekten kaçınıyorlar.”

Bu nedenle oluşturduğu iş modelini başarılı buluyor Özyeğin'in. Ve hatta kendi kariyerinde de mini bir Hüsnü Özyeğin case'i (durumu) bulunduğunu söylüyor. Kaynar, 1999 yılında kurduğu K Partners'ı büyüttükten sonra yabancı insan kaynakları şirketi Korry Ferry'e sattı. “Yani ben de kendi şirketimi büyütüp sattım” diyen Kaynar, “Hüsnü Özyeğin doğru yerlerde doğru kartları oynadı” şeklinde sürdürüyor sözlerini...

Bu modelde en önemli maddelerden birisi iyi bir ekiple çalışmak... Ancak sadece iyi ekip kurmanın tek başına yeterli olmadığını söylüyor Kaynar. Ve önemli bir noktaya işaret ediyor: “İyi bir ekibi işin başında uzun süre tutmak daha önemli. Tüm patronlar işlerinin başına iyi adamlar getirir, getirebilir. Ancak o ekibi 5-10 sene işin başında tutmak çok önemli. Özyeğin'in “as”ları hep onunla birlikte kaldı.”

Özyeğin, bankasını kurmak için kolları sıvadığında ve büyütme aşamasında yanında yer alan isimlerle uzun yıllar çalıştı. Kurmaylarıyla birlikte başarıya yürüdü... Halen birlikte çalışmaya devam ettiği isimler de var. Bunlardan biri de bankada hâlâ aynı çatı altında olan Ömer Aras... Aras, 19 yıl birlikte çalıştı Hüsnü Özyeğin'le. Finansbank'ın ilk genel müdürüydü, NBG'ye (National Bank of Greece) yapılan satışın ardından da bankada yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. Aras, Özyeğin'le sıfırdan işe başladıklarını söylüyor ve devam ediyor: “Hep girişimci ruhuyla çalışır. Çok çalışkandır. Hızlı karar alır ve asla arkasına bakmaz. Keşkeler yoktur hayatında. Gençlere çok güvenir ve işin başına getirerek büyük sorumluluklar verir. Üzerinde çalıştığı konuda fikri olanları mutlaka dinler. Hep ulaşılabilir bir patrondur. En alt kademedeki bir çalışan bile onu rahatlıkla arayabilir. Sıkı bir hiyerarşi kurmaz. ”
Bu noktada aklımıza hemen Şerif Kaynar'ın bahsettiği Kuzey Amerika felsefesi geliyor: “Bilginin paylaşıldığı, en alttaki çalışanla CEO'nun e-mail'le bağlantı kurabildiği, hiyerarşinin az olduğu, insanlara değer verilen, hızlı karar verilen, fırsatların değerlendirildiği bir model bu.”

Kaynar'ın tarif ettiği bu modelle, Ömer Aras'ın anlattıklarının birebir aynı olduğunu fark etmek hiç de zor değil...
 
FIRSATLARI İYİ DEĞERLENDİRİYOR
Bankacılığın ardından yepyeni ve farklı işlerde adını duyuran Özyeğin'in modelinde en dikkat çekici maddelerden biri de fırsatlar... Hem yaptığı hem de yapmayı planladığı işlerde fırsatları iyi değerlendiren Özyeğin, çevresine de hep bu yönde nasihatlerde bulunuyor. Oluşturduğu modeli, gerçekleştirdiği başarıyı anlatması için davet edildiği konferanslarda da hep bunun altını çizdiğini görüyoruz. Örneğin, “Ukrayna'ya şimdi gidin yatırım yapın, Çin'de önemli fırsatlar var. Büyüme oranları çok yüksek, şimdiden iş kurmaya başlayın” gibi girişimciliğe yönelik fırsatlara dikkat çekiyor. İş adamlarına da bu yönde nasihatlerde bulunuyor. O'nu takip eden iş adamı sayısı hiç de az değil. Çin'de başlayan alışveriş merkezi yatırımının ardından bir çok perakendeci plan ve stratejilerini hazırlamaya başladı. Daha önce Romanya ve Moldova'da yaptığı alışveriş merkezlerinde bir çok perakendeci yer bulmakta zorlanmıştı. Dolayısıyla iş adamları bu kez Çin fırsatını kaçırmayacak gibi görünüyor. Bunun ilk sinyalleri geçen haftalarda geldi. Erkek giyim markası Sarar'ın patronu Cemalettin Sarar, Özyeğin'in yapacağı her işte yer almak istediğini açıkladı. “Yapacağı her işe itimadım var” diyen Sarar, teklif alması halinde Çin'e koşa koşa gideceğini söyledi. Attığı her adımdan başarıyla çıkabilen Özyeğin, bu özelliğiyle iş çevrelerinde de güven sağlamış bir isim. Her yaptığı yeni bir fırsat olarak değerlendirildiği için arkasından gitmek isteyen, her adımını takip eden, konuşmalarını can kulağıyla dinleyenler var. Bunlardan biri de Kiğılı'nın patronu Abdullah Kiğılı. Özyeğin'in uyguladığı modeli hayranlıkla izliyor: “Onu dinlemekten büyük haz duyuyorum. Geçenlerde anlattı. Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren bir yabancı dil okuluyla ilgili araştırma yapmış. Rusya'da bu konuda büyük bir eksiklik olduğunu fark etmiş. Bu dil okulunu şimdi Moskova'da açıyor. Müthiş bir strateji.”

Kiğılı “hayranım” dediği Özyeğin'in uluslararası bakış açısını da farklılığına bağlıyor: “O bir model. Benim gibi bir çok patron işe domestik bakıyor. Ama onun beyni uluslararası çalışıyor. Maalesef o beyne ve bakış açısına sahip çok az patron var.”

MASASINDA HER ZAMAN YENİ PROJE OLUR
Yaptığı işlere, attığı adımlara bakılırsa Hüsnü Özyeğin adeta bir yatırım bankası gibi çalışıyor. Yeni sektörlere girmekten kaçınmıyor. Bütün bunları yaparken en önemlisi gireceği işin 3, 5, 10 yıllık projeksiyonunu çıkartıyor. “Hesapsız-kitapsız asla hareket etmez” diyen Ömer Aras, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ömür boyu aynı işi yapma modeli geçmişte kaldı. İyi bir yöneticiyseniz, finans ve mali bilginiz varsa hangi sektörlere girerseniz girin başarılı olursunuz. Özyeğin de bu bilgilerini her sektörde uygulayabiliyor.”

Hem yurt içinde hem de yurt dışında yeni alanlara girmesi Özyeğin'i bir çekim merkezi haline getirmiş. Projesi olanlar mutlaka kapısını çalıyor. Şerif Kaynar'a göre hem şirketleri hem de kendisi bir çekim merkezi: “Finansbank'ta da öyle bir model yarattı ki, Boğaziçi gibi iyi üniversitelerden mezun olanlar hep CV'lerini oraya gönderdi. Modelin başarılı olmasında bunun da büyük etkisi var. Kanıtlanmış bir başarısı var ortada. Eminim ki şu anda masasında en az 70 proje vardır. Hindistan'da rüzgâr enerjisi üreten bir yatırımcı bile ona öneri götürmüştür.” Ömer Aras da her yeni projesi olanın mutlaka Özyeğin'e geldiğini söyleyerek Kaynar'ın düşüncesini destekliyor.

ÖNGÖRÜ SAHİBİ
Elbette yeni işlere girerken en önemli kıstas öngörü sahibi olmak. Özyeğin'in de yaptığı operasyonlarda başarılı olması “öngörüsü” sayesinde gerçekleşmiş. Bu özelliği sayesinde aynı anda bir çok projeye birden başlayabiliyor, henüz kimsenin keşfetmediği hatta bilmediği alanlara gözü kapalı girebiliyor. Ya da diğerlerinin büyüme planı yaptığı dönemlerde Özyeğin şirketini satıp çıkabiliyor. Hatta bu özelliği sayesinde perakendeciliğin tarihine de imza atmış oldu. Nasıl mı? Hemen aktaralım... 2005 yılında perakende sektörü altın yıllarını yaşarken Özyeğin sahip olduğu Gima ve Endi marketlerini sattı. Bu satışın ardından sektörde bir konsolidasyon başladı. Doğuş Grubu Tansaş'ı, nihayet iki yıl sonra da Koç Grubu Migros'u sattı.

Finansbank'ın satış operasyonunda da Özyeğin'in öngörüleri büyük rol oynadı.
Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Güven Alpay'a göre 'öngörüleri' Özyeğin'in iş modelini başarıya götüren bir faktör. Alpay, bu sayede bankacılıktan hızlıca çıkmayı başardığını söylüyor ve ekliyor: “Bankacılıkta zorlayıcı rekabeti önceden tahmin etti. Baktı ki yabancı rakiplerle başedemeyecek, sektör hâlâ kârlıyken çıkma kararı aldı. İşadamı mantığı ve stratejisiyle hangi sektöre ne zaman girilip ne zaman çıkılacağını bildiği için takdir ediyorum. Ayrıca yaptığı işlerde bir farklılık yaratma kapasitesi var. Şimdi bir üniversite kuruyor, bu çok iyi bir adım. Ne yapacağını ve nasıl olacağını merak ediyorum.”

ÖZYEĞİN TAKTİKLERİ
Özyeğin'in uyguladığı iş modelinin çerçevesi böyle... Peki bu modelin başarılı olmasına yönelik ne gibi taktikler izliyor, nasıl bir yol çiziyor? Bunun yanıtını vermek için geçtiğimiz haziran ayında yapılan Liderler Konferansı'ndaki konuşmasından aldığımız notlara bakmak gerekiyor.

Tüm işadamlarının da can kulağıyla dinlediği bu konferansta Özyeğin başarısının sırrını anlatmıştı: “Kilit adamlarınızı şirkete ortak edin. Ben tüm işlerimdeki genel müdürlerimi uzun soluklu anlaşmalar yaparak şirketlerime ortak ettim. Bulunduğunuz işi daha büyük yapın. Başarılı bir model oluşturduysanız, mutlaka o formatı geliştirin. Formatınız doğruysa ve para kazanıyorsanız mutlaka onu yineleyin ve işinizi genişletin. Şimdiden yurtdışına açılın. Açılmazsanız ileride yer bulamazsınız. Dışarıya açılmazsanız dünyada neler olup bittiğini bilemezsiniz. Dünyanın her yerinde iş yapılabilir. Rusya, Romanya, Çin ve Ukrayna çok önemli pazarlar. Gelişen ve büyüyen çevrenin içinde olun.”

Aslında bu taktikler Özyeğin'in bundan sonra yapacağı işlerin de nasıl ve ne çerçevede olacağını gösteriyordu. Zaten bu konuşmanın üzerinden çok geçmeden de anlattıklarını uygulamaya başladı.

Çin'de aldığı arsalar üzerinde dev alışveriş merkezleri kurmak için kolları sıvadı. 25 yıl sonra ABD'nin GSMH'sini yakalayacağını düşündüğü Çin'de alışveriş merkezinin temelini attı. Çin'in kuzeydoğusunda yer alan Şenyang kentinde, içinde beş yıldızlı otel, buz pateni pisti, sinema, SPA, Türk hamamı, gece kulübünün de yer alacağı alışveriş merkezi yapılacak. 2010 yılında tamamlanacak yatırım 200 milyon dolara mal olacak.

Özyeğin bu yatırımla birlikte Romanya ve Moldova'da olduğu gibi Türk perakendecileri de Çin'e götürecek.
Özyeğin'in yurtdışı operasyonları sadece perakende sektörüyle sınırlı değil. Finans sektörüne ilişkin bir çok alanda yatırımları mevcut. Credit Europe Bank adıyla 1990 yılında yurtdışında ilk operasyona başladı. Bankanın halen Romanya'dan Rusya'ya kadar bir çok yerde şubesi bulunuyor. Yurtdışı mali operasyonlar Credit Europe Life'la devam ediyor. Grup, 2008 yılı şubat ayında bu ismin lisansını alarak Ukrayna, Rusya ve Romanya'da altı sigorta şirketi birden kurdu. Aynı zamanda Rusya'da araç kiralama şirketi kurdu, İngilizce dil eğitimi vermek üzere kolları sıvadı.

Sıra dışı iş adamının hazırlıklarını yaptığı bir başka alan ise üniversite... Özyeğin Üniversitesi eylül ayında ilk öğrencilerini almaya başlayacak. Orta gelir grubunun okuyabileceği bir üniversite oluşturan Özyeğin, bu alanda da farklılığını konuşturacak. Kurduğu sistemin web sayfasındaki tanıtımlarda farklılık hemen göze çarpıyor. Bunlardan biri 'önce oku sonra öde' şeklinde bir finansman modeli... Yenilikçi bir kredi sistemi olarak tanıtılan modelde, öğrenim ücretinin bir kısmı kredilendirilerek mezun olduktan sonra ödeme olanağı sağlanacak. Şu sıralar, “Yalnız felsefesiyle değil, eylemiyle de farklılaşan bir üniversite” sloganıyla tanıtım toplantıları yapılıyor.

İŞ MODELİ
İŞİ KUR: İyi bir ekiple çalışıyor. Çalışanının kendi işini yapıyormuş gibi hissetmesini sağlıyor. Genel müdürlerini işe ortak ediyor.
FARKLILAŞTIR-BÜYÜT: Açık alanları keşfediyor. Yenilik peşinde koşuyor. Örneğin Finansbank'ta kredi kartlarında ilk taksitli sisteme geçerek adından söz ettirdi. Girdiği her işte öncü olma amacıyla hareket ederek büyümeyi de sağlıyor.
DEĞERİNİ YÜKSELT: Her yaptığı işin mutlaka değerini yükseltiyor.
SAT: Büyüttüğü şirketi doğru zamanda, kârlıyken satıyor.
YENİ ALANLAR BELİRLE: Dünyayı takip ediyor, yeni alanlar ve projeler peşinde koşuyor. Yüksek kâr oranlarını izliyor. Yeni projelere girmekten hiç çekinmiyor.

ADIM ADIM ÖZYEĞİN OPERASYONLARI
• “Ben bankacı değilim, yöneticiyim” diyen Özyeğin, 29 yaşında Pamukbank'ta işe başladığında hayatında ilk kez senet görmüştü. Ancak bankacılıkta kısa zamanda çok başarılı oldu. Kendi kurduğu bankasıyla bir ekol yarattı. Bankayı zirveye çıkardıktan sonra yüzde 46 hissesini Yunanistan'ın en büyük özel bankası National Bank of Greece'e 2.76 milyar dolara sattı.
• Aynı yıl Gima'yı da sattı. Kendi deyimiyle Gima hayatı boyunca para kazanmadığı tek iş oldu. Dedeman Grubu'ndan 1996'da 27 milyon dolara aldığı şirketin yüzde 60'ını 2005'te 132 milyon dolara sattı. Açıklamalarında Gima operasyonundan çok para kaybettiğini ama buna karşılık çok şey öğrendiğini anlattı.
• Yine 2005 yılında büyük bir atak yaparak 5 yıldızlı otel yatırımı yapmak üzere kurulmuş, Swissotel İstanbul'a da sahip olan Anadolu Japan Turizm şirketini satın aldı.
• Adana, Konya, İstanbul-Kartal ve Gaziantep'te alışveriş merkezleri bulunan Anatolia Gayrimenkul, Fiba Alışveriş Merkezleri ile 2006 yılında birleştirildi.
• 2005 yılı Ağustos ayında kurulan Fiba Air, özel havacılık alanında iç ve dış hatlarda hava taksi işletmeciliği yapmak üzere faaliyetlerine başladı.
• 2007 yılının ilk yarısında dünyanın önde gelen hazır giyim markası Gap ve Banana Republic ile imzalanan franchising anlaşmaları ile Türkiye'deki perakendecilik faaliyetlerine bir yenisini daha ekledi. Marks&Spencer'ın mağaza sayısını ise 2007 sonunda 34'e ulaştırdı. Rusya ve Ukrayna'da da satın almış olduğu franchising hakları ile bu ülkelerde toplam 16 mağaza açtı.
• 1994 yılında kurulan Türkiye'nin önde gelen limanlarından Kumport Liman Hizmetleri'nin yüzde 96.6 oranındaki hissesi Mayıs 2007 tarihinde Fiba Grubu'nun yüzde 50 oranında iştirak ettiği Fina-Turkon ortaklığı tarafından, iştirakleri Kumpet Petrol ve Kumport Liman İşletmeleri ile birlikte satın alındı.
• 2007 yılında, Fiba Grubu gemi inşa sektöründeki yüksek katma değerli iş yapma olanaklarını değerlendirmek üzere iki yeni şirketle sektöre adım attı. Kalkavan Grubu ortaklığıyla Turkon Fina Denizcilik'i kurdu.
• Fiba Gayrimenkul ile Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde konut projeleri yapmaya başladı. Halen devam eden ve geliştirme çalışmaları yapılan projeler var. 
• 2008 yılı Şubat ayında Credit Europe Life'ın lisansını aldı ve Rusya'da hayat sigortacılığına başladı. Ayrıca bu ülkede dil okulları ve araç kiralama işine de girdi.
• 2007 Aralık ayı itibariyle mevcut 11 bin 865 personelinin 8 bin 969'unun yurt dışında çalışması nedeniyle yurt dışında en çok personel istihdam eden Türk şirketler grubu oldu.

“GÖRDÜĞÜ FIRSATLARIN PEŞİNDEN GİDER”
BURHAN KARAÇAM / Burhan Karaçam Partnership,
Stratejik İş Geliştirme ve Değer Kazandırma A.Ş.
Özyeğin, yurt dışında danışmanlık yaparken bankacılığa geçti. Alışılagelenin aksine bir bankacılık geçmişi olmadığı halde Pamukbank'ın genel müdürü oldu. “Genç Pamukbank iyi bankadır” sloganıyla Türkiye'de bankacılığa dinamizm, hareketlilik getirdi.
Yaptığı çalışmalarla 1980'li yılların başlarında Pamukbank çok hızlı büyüdü ve sempati kazandı. Pamukbank'taki başarının üzerine Yapı Kredi Bankası'na geçti. 84-87 yılları arasında genel müdürlük yaptı. Ayrılıp kendi bankasını kurdu. Bankacılık 1987'den 2007'ye kadar çok inişli çıkışlı bir dönem yaşadı. Buna rağmen Finansbank'ı çok iyi bir seviyeye getirdi. Bankacılıktan da pik seviyedeyken satıp çıktı. Elindeki fonları para kazanabileceği sektörlere yatırmaya başladı. Özyeğin, hiç bir zaman başkalarını ve moda akımları takip etmedi. Kendi gördüğü fırsatların peşinden giden bir yatırımcı ve iş adamı.
Çalıştığı insanlarda öncelikle performansa önem verir. Genç kadrolarla çalışır. Çünkü Hüsnü Özyeğin mantalitesiyle çalışmak için esnek olmak lazım. Kalıplaşmamış olmak gerekir. Türkiye'de 24 Nisan 1980 kararlarıyla birlikte liberalleşmenin başlamasıyla bankacılık sistemi hızlı bir dönüşüm geçirdi. Bu yeni süreçte dışarıdan bankacı olan olmayan, finansal ve mali konularda eğitim almış kişiler bankacılığa geçti. Bu geçişi başlatan kişi oldu. Yeni ve genç beyinlerin bankacılığa girmesi için kapıları açtı.

ÖZYEĞİN'İN PRENSLERİ
DR. ÖMER ARAS

Finansbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Grup CEO'su
1975 yılında İ.T.İ.A. Ekonomi Bölümü'nü bitirdi. Amerika'da Syracuse Üniversitesi'nde 1978'de MBA ve 1981'de İş İdaresi doktorasını tamamladı. Ohio State Üniversitesi'nde üç yıl öğretim üyeliği yaptı. Citibank'ın ardından Yapı Kredi Bankası Menkul Kıymetler Merkezi Bölüm Başkanı olarak çalıştı. Ekim 1987'de Finansbank'ın kuruluşunda görev aldı. İki yıl genel müdür yardımcılığı, 34 yaşından itibaren altı yıl da genel müdürlük yaptı. 1989–2006 arasında Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. NBG'ye satışın ardından da Finansbank'ta görev üstlendi. Aras, bankanın yönetim kurulu başkanlığını sürdüren Özyeğin'le hâlâ aynı çatı altında.

FEVZİ BOZER
Fiba Grubu Yönetim Kurulu Üyesi
1955 doğumlu. Indiana University İşletme Bölümü'nden mezun olduktan sonra Roosevelt University'de master yaptı. 1988'de Finansbank'a şube müdürü olarak katıldı. 1991-1993 yıllarında Credit Europe Bank Suisse'te, 1995-1999 arasında ise Finansbank'ta genel müdürlük yaptı. 20 yıldır Özyeğin'le çalışan Bozer, grubun A Takımı'nda.

ONUR UMUT
Fiba Grubu Yönetim Kurulu Üyesi
1962 doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdi. Londra'da Ganmount Holding'de finans departmanında çalıştı. 1988'de Fiba Grubu'na katıldı. 1996-1999 yılları arasında Credit Europe Bank Holland, 1999-2003 döneminde ise Finansbank'ın genel müdürlüğünü yaptı. Daha sonra Fiba'nın  Hollanda, Rusya ve Romanya'daki bankacılık yatırımlarına yön vermeye başladı.

MURAT ÖZYEĞİN
Fiba Grubu Yönetim Kurulu Üyesi
1976 yılında doğdu. Carnegie Mellon Üniversitesi Endüstri Yönetimi ve Ekonomi Bölümleri'ni bitirdi. 1997-2001 arasında yatırım bankası Bear Stearns'de şirket alım satımları projelerinde görev aldı. 2003'te Harvard'da MBA programını tamamlayarak Fiba Grubu'na katıldı. 2005'teki Gima'nın satış operasyonunda aktif rol oynadı. Halen Fiba Grubu Strateji ve İş Geliştirme Başkanı. Hüsnü Özyeğin'in oğlu. Grubun yeni operasyonlarında da söz sahibi.


“DOĞRU YERLERDE DOĞRU KARTLARI OYNADI”
ŞERİF KAYNAR /
Korn Ferry İnternational Yöneticisi
Dünyanın her yerinde şirketler iş kolunu günün gereklerine uygun olarak değiştiriyor. Ben 13 yıl Westinghouse'da çalıştım. Şirket uzun yıllar çamaşır makinesi ve klima üretimi yapmış. En son nükleer santrallere geçmiş. Fakat şimdi CBS adıyla bir televizyon şirketi olarak biliniyor. Bir diğer örnek Singer. Dikiş makineleri yapıyordu, şimdi mobilya şirketi oldu. Türkiye'de de faaliyet alanını değiştirerek başka işlere giren başarılı örnekler var. Bunlardan biri de Hüsnü Özyeğin.

Uyguladığı model, Kuzey Amerika felsefesi... Bir çok patronun yapmak isteyip de yapamadığını başardı. Doğru yerlerde doğru kartları oynadı. Başarısının arkasında çalışkanlığı vardır. Ayrıca performansı çok yüksek insanlarla çalışır. İyi ekip oluşturur. O ekibini uzun yıllar işin başında tutmayı başarır.

editörün seçtikleri
Türkiye-Florida-Malta hattında bir Tatlıcı davası
Türkiye-Florida-Malta hattında bir Tatlıcı davası#Uğur Tatlıcı
benzer haberler
Tekfen'in Rusya'daki iştiraki Rusfen, daha önce 10 milyar rublelik dava açtığı Harampurneftegaz'a bu kez 700 milyon rublelik (337 milyon TL) dava açtı
Tekfen'in Rusya'daki iştiraki Rusfen, daha önce 10 milyar rublelik dava açtığı Harampurneftegaz'a bu kez 700 milyon rublelik (337 milyon TL) dava açtı