Etibank'ta komploya uğradım
DİNÇ BİLGİN; ETİBANK'A ORTAK OLDUM VE KURBAN SEÇİLDİM. BİR KERE DÜŞMEYİ GÖR..
Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin, 1990'lı yıllarda medya patronlarının her gazete patronunun her bir banka aldığını söyleyerek 'uzun süre direndim. Ama sonunda ben de bankacılık sektörüne girmek zorunda kaldım' dedi. Kanal 7'de Nazlı Ilıcak'ın hazırladığı "Sözün Özü" programına katılan Sabah ve avt'nin eski sahibi Dinç Bilgin, Etibank'a ve medya şirketlerine el konulması sırasında perde arkasında yaşadıklarını anlattı. Bilgin geçmişte, Türkiye'de herşeyin zıvanadan çıktığı bir ortamda, medya patronlarının da bazı yapılmaması gereken davranışlar içerisinde olduğunu söyledi.
ETİBANK KOMPLOYDU
90'ların sonunda her gazete patronunun aynı zamanda banka sahibi olduğunu kaydeden Bilgin "Bir nevi köpek balıkları gibi biz medya patronları her tarafa saldırır olmuştuk. Sonunda onlara ben de katıldım" dedi. Etibank'ın temiz bir banka olmadığını alınca öğrendiğini ifade eden Bilgin bankanın 64. madde kapsamında olduğunun kendisine satış sırasında bile açıklanmadığını söyledi. Bilgin kendisine ayıplı mal satıldığını sözlerine ekledi.
EŞİM NAMAZA BAŞLADI
27 Ekim 2000'de Etibank'a değil aslında bir medya grubuna el konduğunu belirten Bilgin şunları söyledi: "Bir zamanlar iyi yaşama hastalığına yakalanmıştım" diyen Bilgin şöyle devam etti: "40 metre yatım özel uçağım vardı. Çalışanlarıma iyi paralar verdim. Bir ara çok tembelleştim, işleri arkadaşlarıma fazlasıyla devrettim, bu en büyük hatamdı." Eskiden de dindar olan eşinin şimdi 5 vakit namaz kılmaya başladığını söyleyen Bilgin "5 vakit namaz kılması onu rahatlatıp huzur veriyor. Oğlum hala en yakın yardımcım, başıma gelenler de en büyük dayanma gücünü bana o verdi. Şimdi müdürüm o, ne de derse onu yapıyorum" dedi. Açıklamalarında 28 Şubat'ta da değinen Dinç Bilgin şunları anlattı: "Tabii ki askerle temasımız oldu. Onlar önce Ankara ile ilişki kurup, gazete mutfağını bile etkilemeye başladı. Hatta o dönem atv haberde Ali Kırca askeri bildirileri en etkileyici ses tonu ile okumaya başlamıştı. Andıç geldiği gün Zafer Mutlu ile yurtdışında tatildeydik. Hemen Ertuğrul Özkök'ü aradı, M.Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın Apo'dan para aldığı iddiasını onlar yazacaktı. Biz de mecburen ikisinin de yazısını kesip, süresiz tatile çıkardık. Oysa ikisinin de para alacağına şahsen inanmamıştım. Bu bir psikolojik harp tekniğiydi. Biz de mecburen andıçı yayınladık." "Hapis yatacağım hiç aklıma gelmezdi" diyen Dinç Bilgin şöyle devam etti: "Hüküm giymeden 11 ayı içeride geçirdim. Beni Kartal'da M.Ali Ağca'nın hücresine koyup onu başka bir yere aldılar. Önceleri tek başınaydım. Sonra Cavit Çağlar ve dostum Nail Keçili de geldi. Onlarla olmak tek başıma olmaktan iyiydi. Ben 5 kitabı aynı anda okuyordum, Cavit Bey işlerini takibe çalışıyordu. Nail Bey ise kendini maneviyata verdi, namaz kılıyordu. İçeride tavla oynamak filan yasaktı, bize de hiçbir ayrıcalık uygulanmadı."
ÇOK HATALAR YAPTIK
Basın patronu olarak geçmişte çok hatalar yaptıklarını dile getiren Dinç Bilgin şöyle konuştu: "Anavatan hükümetinin gazete kağıdına olan sübvansiyonu kaldırması nedeniyle Hürriyet'in eski sahibi Erol Simavi'nin Turgut Özal'a yönelik sert tepkileri oldu. Biz de Özal gibi gazetelerin kendi gelirleri ile ayakta kalmalarını istiyorduk. Ancak Babı Ali'de yılların alışkanlığı vardı. Böyle bir değişim çok zor kabullenildi ve Hürriyet Başbakan Özal'a yönelik ağır ithamlı başlıklarla çıktı." Gazete yönetiminde zaman zaman genel yayın yönetmenleri ile çeliştiğini, ancak yönetime hiçbir etkide bulunmadığını ileri süren Bilgin, o dönemde yaşanan gazeteler arası savaşa da değindi. "Bu savaşta hiç masum değildik" diyen Bilgin bu savaşta her gazetenin kendisine uygun bir silahşör kullanmaya başladığını söyledi. Gazete patronluğunun insanları bazen imtiyazlı duruma getirdiğini ifade eden Bilgin, "Bazen kontrol elden kaçıyor. Söylenmemesi lazım gelen, yaz