Ertürk'ün felsefi görüşü
AHMET ERTÜRK, BATIK BANKA PATRONLARIYLA MÜCADELESİ İÇİN 'ALLAHIN LÜTFU' DEDİ

17.07.2005 18:18
ABONE OL
Banka batıklarını temizlemekle görevli Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)
Başkanı Ahmet Ertürk'le bu defa farklı bir mekânda bir araya geldik. Ertürk'le
Rumelihisarı'nda kahvaltı ederken hiç bilinmeyen yönleri ve görüşleri üzerine
saatlerce sohbet ettik. Her ne kadar gömlek - kravat giyinmiş bile olsak,
resmi sıfatlardan sıyrılmış halde yapılan bu söyleşiden pek çok başlık
malzemesi çıktı. Bunlardan bir kaçı şöyle:
"Ben solculuğun varmak istediği yere başka yerden daha erken varacağımı düşündüm."
"İslamcılık da solculuk da iktidar yarışına girdi. Her ikisini de öldüren
reelpolitiktir. Bu nedenle Erbakan islamcılığı da Türkiye'ye yapılmış bir
kötülüktür. İslamcılık ve sol, Türkiye'yi 5 yıl yönetme yarışına mahkum
edilemeyecek kadar ulvi şeylerdir."
"Hiç para vermeseler de bu görevi (TMSF Başkanlığı'nı) yapmayı kabullenirdim."
"Birilerinin yoksullara, eşitsizliğin karşı mücadeleye tercüman olması lazım."
"Ankara, siyaset yarışının bütün insani duyguları öldürdüğü bir atmosfer
oluşturmuş. Oysa Ankara'nın, siyasetin dışında bir dünya var."
(...)
Ertürk'le söyleşiye içtenlik hakimdi. Bu nedenle karşımıza insani, sakınımsız
görüşler çıktı. Ertürk'e yönelttiğimiz ilk soru şöyleydi: "Türk islam
entelejansiyasında memleketiniz Malatya'nın adıyla anılan bir İslami akımdan
sözediliyor. Bu akımın lideri babanız mıydı? Liderlik babanızdan sonra size mi
geçti?"
Bu soruya gülümseyerek "Hayır" yanıtını verirken, "Bakın anlatayım" dedi ve
sohbet yol almaya başladı.
'Suikastçi dostlar'
Vatan gazetesinin başyazarı Ahmet Emin Yalman'a 1952 yılında Malatya'da bir
suikast düzenlenmişti. Eylemin planlayıcısı olduğu söylenen ve Saatçi Musa
adıyla bilinen Musa Çağıl'ı sizin çok iyi tanıdığınız söyleniyor. Bu doğru mu?
Onu tanımayan yoktur. Hatta sadece Malatya'dan değil; Türkiye'nin neresinden
olursa olsun Ankara'ya üniversite öğrencisi olarak gelen herkes ya burs almak
ya da yurt bulmak ya da kayıt yaptırmak için Saatçi Musa'dan yardım isterdi.
Tabi ben 30 yıl öncesinden sözediyorum. Hatta o zaman adı sadece Saatçi değil,
Saatçi ve Kitapçı Musa'ydı. Musa'nın o zaman Ankara'da İzmir Caddesi'nin
köşesindeki pasajda hem saat tamiri yaptığı hem de kitap sattığı bir dükkanı
vardı. Dükkanda daha çok sağcı cenahın okuduğu kitaplar bulunurdu. O küçükücük
dükkanda isteyen kitapları satın alır, isteyen de orada oturur okurdu. Böyle
enteresan bir yerdi.
Yalman suikastinin asıl faili Hüseyin Üzmez'dir. Saatçi Musa ise Üzmez'e
yardım eden kişi olarak, yanılmıyorsam 7 -8 sene yatmış bir adamdır. Çıktıktan
sonrada 12 derece gözlükleriyle saat tamirciliği yapmaya başlamıştır. Saat işi
o kadar ince bir iştir ki, o gözlüğüne ayrıca bir şey daha takardı. Dükkanı
ise bir siyaset ve edebiyat mektebi gibiydi.
'Cumhurbaşkanı çıkaran saatçi dükkanı'
Saatçi Musa'nın dükkanı yalnızca 16 metrekareymiş. Bu küçücük yerde kimleri
tanıdınız?
Sezai Karakoç'tan Erkan Beyazıt'a, Cahit Zarifoğlu'ndan, Nuri Pakdil'e, Kasım
Özden Ören gibi o dönemin edebiyatçılarının büyük bölümünü ben orada tanıdım.
Bugünün büyük politikacılarını da orada tanıdım. Korkut Özal'ından tutun,
bugünkü Meclis'te bizim kuşağımızdan milletvekillerini, örneğin Turizm Bakanı
Atilla Koç'la da orada tanıştım. Koç, o zamanlar sanıyorum İçişleri
Bakanlığı'nda danışman ya da kaymakam gibi bir görevde bulunuyordu. Bugünün
bakanları Zeki Ergezen de, Abdullah (Gül) Bey'de o dükkânın müdavimleri
arasındaydı.
Benden önceki dönemlerde de (8. ve 9. Cumhurbaşkanları) Süleyman Demirel ve
Turgut Özal'ın da oralara çok takıldığı söylenirdi. 1971 muhtırasından sonra
sükünet dönemi gelmişti. Önce bürokrat sonra siyasetçi adamların bir kısmı ya
Ankara ya Türkiye dışına çıkmışlardı. Yani piyasada yoktular. Saatçi Musa o
şekilde fonksiyon icra eden bir adamdı. Dükkânı 3 - 4 kişinin oturacağı 5 - 6
kişinin de ayakta dolaşarak sohbet ettiği bir yerdi. Neredeyse Türkiye
siyasetinin havası o dükkânda solunurdu.
Sizde mi Bursa'ya okul ihtiyaçları için Saatçi Musa'ya giderdiniz?
Benim bunlara ihtiyacım yoktu. Saatçi Musa'nın dükkanına o atmosfere olan