Dolar
40,6528
-0,04%
Euro
47,1114
1,47%
Sterlin
53,986
0,38%
Bitcoin
4.644.349
-1,84%
BİST-100
10.746,98
0,04%
Gram Altın
4.395,975
2,18%
Gümüş
37,04
0,85%
Faiz
43,8
0,00%

Dubrovnik: Taş duvarların ardında Akdeniz’in sessiz gururu

Dubrovnik… Adriyatik’in kıyısında, taş duvarlarla çevrili bu şehir, bir yandan masmavi sulara bakar, bir yandan geçmişin ağırlığını sessizce taşır. Kalın surları, narenciye kokan avluları, yüzyıllardır ayakta duran taş sokaklarıyla Dubrovnik, yalnızca Hırvatistan’ın değil, tüm Akdeniz’in en etkileyici duraklarından biri.

03.08.2025 10:59Güncelleme: 03.08.2025 11:41
Dubrovnik: Taş duvarların ardında Akdeniz’in sessiz gururu
16px
32px

Kaan İNCİLİ

Bugün cruise gemilerinin gölgesinde ünlenmiş olsa da, bu şehri anlamak için sabah serinliğinde yokuş yukarı çıkmak, surlara yaslanarak denize bakmak ve taş bir duvarda oturup zamanın geçişini izlemek gerekir. Çünkü Dubrovnik, yalnızca gözle değil, içtenlikle bakıldığında güzeldir. Bunu hissetmek eminim size de iyi gelecektir.

 
DENİZLE TİCARET ARASINDA BİR CUMHURİYET  

Orta Çağ boyunca Ragusa Cumhuriyeti adıyla anılan Dubrovnik, yüzyıllar boyunca Doğu ile Batı arasında bir köprü olmuştur. Venedik’le rekabet eden, Osmanlı ile diplomatik bağlar kuran, ticaret ile büyüyen bu şehir, gücünü savaştan değil, zekâdan almıştır. Altın çağını 15. ve 16. yüzyıllarda yaşayan Dubrovnik, denizciliği, ticareti ve ileri anayasal sistemiyle zamanının çok ötesinde bir cumhuriyetti. Bu nedenle bugünkü Dubrovnik’i gezerken yalnızca estetik bir şehir değil, aynı zamanda eski bir aklın ve inceliğin izlerini de görürsünüz.


 
ESKİ ŞEHİR: STRADUN'UN GÖLGESİNDE 
 
Sabahın ilk saatlerinde, henüz kalabalıklar uyanmamışken Stradun Caddesi boyunca yürümek gerekir. Geceleri ise bir o kadar hareketli olacak olan bu cadde sabahın bütün dinginliğini size hissettirecektir. Bu, Eski Şehir’in ana damarıdır. Taş döşeli zeminin hafifçe parlayan yüzeyi, yüzlerce yıl boyunca bu yoldan geçenleri anlatır. Kulelerle çevrili giriş kapıları, Onofrio Çeşmesi’nin serinliği, barok kiliselerin zarafeti ve gotik pencerelerin ritmiyle bir şehir değil, bir tarih kitabının içinde yürürsünüz. Dar sokaklara sapınca sessizlik başlar. Kurutulmuş çamaşırların gölgesinde, kiremit çatılardan sarkan begonviller eşliğinde, küçük sanat atölyeleri, yerel şarap dükkanları ve taş kemerlerle dolu bir dünyanın içindesinizdir. Burada zaman yavaşlar; Dubrovnik, insanı acele ettirmeyen bir şehir olmanın gururunu taşır.
 
SANAT, FELSEFE VE TAŞIN HAFIZASI 
 
Dubrovnik yalnızca taşlarıyla değil, düşünce dünyasıyla da büyür. 15. yüzyılda kurulan Ragusa Cumhuriyeti’nin felsefi altyapısı, özgürlük, hoşgörü ve diplomasi kavramlarına dayanıyordu. Avrupa’nın en eski eczanelerinden biri olan Franjevački Manastırı hâlâ ayakta. Şehirdeki Rektör Sarayı ise hem gotik, hem rönesans, hem de barok mimarinin izlerini taşıyan bir yapı olarak mimari bir özet sunar. İçindeki müzede, cumhuriyet döneminin portreleri, belgeleri ve tören eşyaları tarihle bugünü birbirine bağlar.
 
Günümüzdeyse yaz aylarında Dubrovnik Yaz Festivali, klasik müzikten tiyatroya kadar birçok alanda Avrupa’nın dört bir yanından sanatçıları buluşturur. Taş surların içinde yankılanan bir viyolonsel sesi, belki de bu şehrin en doğal yankısıdır.
 
ZAMANSIZ ŞIKLIK: LÜKS VE ESTETİK ARASINDA 
 
Dubrovnik bugün, rafine bir zarafetin de adresidir. UNESCO koruması altındaki bu taş şehirde lüks, hiçbir zaman gösterişli olmamıştır; aksine, sessiz bir asaleti temsil eder haldedir. Eski liman çevresindeki butik oteller ve taş konaklar, geçmişle bugünü birleştiren bir estetik sunar. Bu atmosferde, dünyaca ünlü markaların butiklerine de rastlarsınız. Çok uluslu A+ markaların butikleri burada tarihi cepheli binalar içinde, gösterişten uzak ama seçkin bir ruhla yer alır.
 
Şehirdeki Villa Dubrovnik, Excelsior ve Pucić Palace gibi oteller, hem mimarileri hem servisleriyle uluslararası jet-set’in uğrak noktalarıdır. Akşamüstü içkisi için iyi bir barda, mümkünse kayalıklara oturmak ya da panoramik bir barda Dubrovnik’te surlara nazır bir tadım menüsü denemek… Burada lüks, sessizlikle yarışır.


 
DENİZ, ADA VE KAÇIŞ: LOKRUM 
 
Şehrin tam karşısındaki Lokrum Adası, yalnızca 15 dakikalık bir tekne yolculuğu uzaklıktadır ama Dubrovnik’in kalabalığından bir o kadar da uzaktır. Doğal yaşam alanı ilan edilmiş bu ada, kayalık plajları, yürüyüş rotaları ve göl kenarındaki palmiye ağaçlarıyla huzurlu bir kaçış sunar. Aynı zamanda Avusturya-Macaristan İmparatoru Maximilian’ın yaptırdığı tarihi manastır ve botanik bahçesiyle bir doğa ve tarih karışımıdır. Ada üzerinde yapılaşma yok, sadece zamanın kendisi var.
 
PLAJLAR: ADRİYATİK'İN SESSİZLİĞİ  

Dubrovnik’in denizle kurduğu bağ, abartısız ama derindir. Banje Beach, Eski Şehir’in hemen yanı başında, bembeyaz şezlongları ve turkuaz rengiyle kartpostallık bir görüntü sunar. Akşamüstü ışığında buradan Eski Şehir silüetini izlemek unutulmazdır. Daha sakin, daha doğal bir deneyim için ise Sveti Jakov veya Lapad Koyu tercih edilebilir. Bu sahillerde deniz cam gibi, ses ise yalnızca rüzgâr ve yelkenlilerinki.


 
GÜN BATIMI: DUVARLARIN ARDINDA KIZILLIK 
 
Dubrovnik’in surlarına akşamüstü tırmanın. 2 kilometre boyunca Eski Şehir’in etrafını saran bu taş yol, hem denizi hem de kenti kuşbakışı izleme fırsatı sunar. Gün batımı, sur duvarlarının altın renge büründüğü, kiremit çatıların turunculaştığı bir şiirdir adeta. Adriyatik’in sonsuzluğuna karşı, tarihin kucağında bir bakış…
 
GECELER VE TAŞLARIN SESSİZLİĞİ 
 
Dubrovnik geceleri bir şehir gibi değil, bir tiyatro sahnesi gibi aydınlanır. Sur kapıları loş ışıklarla yıkanırken, taş sokaklarda yankılanan adımlar, geçmişin sesi gibi gelir. Gece hayatı sade ama kalitelidir. Eski Şehir içinde yer alan şarap barları, teras restoranları ya da müzikle dolu avlular… Her biri başka bir sahne, ama hepsi Dubrovnik’in o ağırbaşlı, klas duruşuna uygun. Bu sebepten en azından bir geceyi doya doya Dubrovnik yaşamak için ayırmayı unutmayın.


 
Tatmadan Dönmeyin: Pasticada (şarapta pişmiş dana eti), Crni rižot (mürekkep balıklı siyah risotto), Buzara (karides veya midyeli domatesli sos), Rozata ise Dubrovnik’in crème brûlée’sidir.
 
Görmeden Dönmeyin: Şehir Surları, Rektör Sarayı, Fransisken Manastırı, Lovrijenac Kalesi, Sponza Sarayı, Lokrum Adası, Cavtat kasabası, Elafiti Adaları, Pelješac yarımadası
 
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.
Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com