Yaşlanmanın beş büyük armağanı, yavaşlamak, bakmak, dinlemek, dinlenmek ve anlam aramak
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yaşlanmanın beş büyük armağanını açıkladı: Yavaşlamak, bakmak, dinlemek, dinlenmek ve anlam aramak.

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Yaşlanmanın farklı pek çok armağanı olsa da, bana göre en önemlilerinden ilk beşi yazının başlığında saydıklarımdır.
Biz bu armağanlar sayesinde her gün, her açıdan daha ileriyi, daha derini ve daha gerçeği görmemizi sağlayan bir anlam arayışı yolculuğuna çıkarız.
Giderek dikleşip zorlaşan o dağ tırmanışımız, aslında mükemmel insan olma yolculuğumuzun bir parçasıdır.

Ve sonunda o zirveye ulaştığımızda, aleme artık daha hoş görülü, daha dingin, daha affedici ama aynı zamanda daha geniş açılı bir “iyi hayat gözlüğü”yle bakarız.
O gözlükle bakmak, dünyayı yeniden görmek gibidir — renkleri değişmez ama anlamları derinleşir.
Sonrasında ufkumuz genişler, iç dünyamız derinleşir, inanılmaz değişimler geçirip, inanılası güç keşifler yaparız.
Ve fark ederiz ki, o tırmandığımız dağ aslında bizim kendi tecrübelerimizle, hatalarımızla, sevinçlerimizle inşa ettiğimiz bir dağdır.

Yavaşlamak, hayatın müziğini duymanın ilk adımıdır.
Bakmak, sadece gözle değil kalple görebilme becerisidir.
Dinlemek, sessizliğin içindeki bilgeliği fark etmektir.
Dinlenmek, üretmenin değil var olmanın değerini kavramaktır.
Anlam aramak ise insanın sonsuz gençlik iksiridir; çünkü anlam bulan kişi, zamanın değil yaşamın tarafındadır.

Yaşlanmak, sandığımız gibi bir tükeniş değil; bilgelik, derinlik ve farkındalıkla dolu bir dönüşümdür.
Ve belki de o beş armağan — yavaşlamak, bakmak, dinlemek, dinlenmek ve anlam aramak — bize sadece uzun bir ömür değil, iyi bir ömür sunar.
Bilim dünyası da benzer bir düşünceye doğru ilerliyor. Örneğin, MIT AgeLab “yaşlılık bir yük değil, uzun yaşam içinde yapılacak yeni seçimlerin haritasıdır” diyor.
Buck Institute for Research on Aging, yaşlanma sürecinin kontrol edilebilir olduğunu belirtiyor: “Yaşlanma artık yalnızca tarih boyunca gelen bir zorunluluk değil, bilimsel müdahale alanıdır.”
Ve Harvard Medical School’dan yapılan bir çalışma, “yaşlanmadan önce ‘iyi yaşlanma’yi planlamak, biyolojik yaşı geriletme şansını doğurur” diyor.
Bu çerçevede düşünürsek, kendinizi bir sonraki doğum gününüzde —80’iniz, 50’niz, 60’nız ya da belki 100’üncü yaşınızda— pastayı üflerken bulabilirsiniz ve biyolojik olarak gerçek yaşınızdan birkaç yıl daha genç hissedebilirsiniz, tıpkı “70’lerinizdeymiş” gibi. Çünkü bilim artık “biyolojik yaş” kavramını ele alıyor ve iyi seçimlerle bu yaşı geriye çekmenin mümkün olduğunu söylüyor.
patronlardunyasi.com















