Veda Vakti (Le Temps Qui Reste)
‘Sitcom’, ‘Havuz’, ’8 Kadın’, ’5x2’ filmleriyle uluslararası arenada haklı bir üne kavuşan François Ozon, son filmi ’ Veda Vakti - Le Temps Qui Reste’ ile kariyerinin zirvesinde olduğunu ortaya koyuyor.

Ozon’un ölüm üçlemesi adını verdiği serinin ikinci filmi olan ‘Veda Vakti’, genç yaşta ölümcül bir hastalığa yakalanan bir fotoğrafçının ölümü kabulleniş sürecini anlatıyor.
Efsanevi oyuncu Jeanne Moreau’nun da unutulmaz bir performans sergilediği ‘Veda Vakti’ ölüm üzerine yapılmış en başarılı filmlerden birisi olarak gösteriliyor.
Ozon, ölüm üçlemesinin ilk filmi ‘Kumun Altında’da olduğu gibi bu filminde de duygu sömürüsünden uzak, karakter tahliline dayalı, son derece etkileyici bir yapıt ortaya çıkarıyor.
FİLMİN ÖYKÜSÜ
Kendisinden başka pek bir şeyi önemsemeyen Romain genç bir moda fotoğrafçısıdır. Ailesi ile ilişkisi mesafelidir, sevgilisi Sasha ile ilişkileri sağlıksızdır.
Romain’in hayat rutini fotoğraf çekimleri sırasında geçirdiği bir baygınlıkla alt üst olur. Genç adam tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalandığını ve önünde yaşayacak en fazla birkaç ayı olduğunu öğrenir.
Tedaviyi reddeden Romain herkesten uzaklaşarak iç dünyasına uzanan bir yolculuğa çıkar. Romain adım adım ölüme yaklaşırken kendisi ile hesaplaşacak ve dünya ile barış imzalayacaktır.
EFSANEVİ YILDIZ JEANNE MOREAU İSTANBUL’DAYDI
‘Jules ve Jim’, ‘Nikita’ ve ‘Siyah Gelinlik’ filmlerinin unutulmaz oyuncusu Jeanne Moreau, Fransız Baharı kapsamında, 25. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Yaşam Boyu Başarı Ödülü aldı. Fransız Sineması’nın unutulmaz ismi Jeanne Moreau, ‘Veda Vakti’ filminin festival gösteriminden önce izleyicilerle buluştu.
Peter Brook, Michelangelo Antonioni, Luis Bunuel, Bertrand Blier gibi büyük yönetmenlerle çalışan Moreau, Luc Besson’un ‘Nikita / La Femme Nikita’ ve Wim Wenders’in ‘Dünyanın Sonuna Kadar / Until The End of The World’ filmlerinde de başrolde rol aldı.
FRANÇOIS OZON’UN AĞZINDAN ‘VEDA VAKTİ’
Genç bir adamın adım adım ölüme yaklaşmasını anlatmanıza neden olan neydi?
Her şey ölüm üzerine bir üçleme yapma fikri ile başladı. Üçleme, sevilen birinin ölümü ile başa çıkmayı anlatan ve ‘gözyaşının olmadığı bir melodram’ olan ‘Kumun Altında’ ile başladı. ‘Veda Vakti’, kendi ölümünle yüzleşmekle ilgili daha çok. Üçlemenin son halkası ise -eğer bir gün çekebilirsem- bir çocuğun ölümü üzerine olacak.
‘Kumun Altında’da ölüme ucu açık bir soru olarak yaklaşılıyordu. ‘Veda Vakti’nde ölümü inkar yok. Film doğrudan Romain’in ölümü üzerine odaklanıyor.
‘Kumun Altında’da Jean’ın öldüğünden emin olamıyordunuz. Öldüğünü kabul etmek de mümkündü, inkar etmek de. ‘Veda Vakti’nde ölüm kat’i, tartışmasız bir gerçek. Romain’in hayatta kalma olasılığı ile ilgili olarak hiçbir şüpheye yer bırakmak istemedim. Bu yüzden tedavisi mümkün olmayan bir kanser türünü seçtim. Karakterin bu denli genç olması hastalığı daha da zalim kılıyor. ‘Kumun Altında’nın aksine ‘Veda Vakti’nde soru işaretlerine yer yok. ‘Kumun Altında’da ne Jean’ın boğulduğunu görüyordunuz ne de daha sonra ceset ile karşılaşıyordunuz. ‘Veda Vakti’nde ise ben ölmekte olan bir bedeni göstermek istedim. Romain’in ölüme olan yolculuğuna eşlik etmek, onun geçtiği evrelerden geçmek istedim.
Romain’in kanser değil de AIDS olmasını bekliyor insan.
Bana hiçbir tedavisi olmayan bir hastalık gerekiyordu. Çok şükür ki günümüzde AIDS ile yaşamak mümkün. Kendimi AIDS ile ilgili bir film yapabilecek durumda hissetmiyorum henüz.
Romain pek beklenen bir tepki vermiyor. Son birkaç ayını hayatta mümkün olan tüm zevki almak için yaşamıyor.
Evet, bu doğru. Rom