Dolar
42,3428
0,08%
Euro
49,1595
0,17%
Sterlin
55,7644
0,09%
Bitcoin
3.818.330
-2,16%
BİST-100
10.698,13
1,25%
Gram Altın
5.465,015
-0,58%
Gümüş
49,74
-0,91%
Faiz
40,24
0,00%

Türkiye’de fonlara ilgi artıyor ama bilgi eksikliği yatırımcıları risk altında bırakıyor

Türkiye'de son yıllarda yükselen fon yatırımcılığı, yüksek getirilerin yanı sıra “profesyonelce yönetilen güvenli liman” algısıyla geniş kitlelerin ilgisini çekiyor. Ancak uzmanlara göre, fonların parlak performansına kapılıp riskleri görmezden gelmek ciddi kırılganlıklar yaratıyor. Finansal okuryazarlığın düşük olduğu Türkiye’de, özellikle serbest fonlarda denetim eksikliği ve güncellenmeyen “nitelikli yatırımcı” kriteri önemli riskler barındırıyor.

18.11.2025 04:53Güncelleme: 18.11.2025 05:01
Haberi paylaşın
Türkiye’de fonlara ilgi artıyor ama bilgi eksikliği yatırımcıları risk altında bırakıyor
16px
32px

Dünya gazetesinden Ömer Gencal konuyla ilgili "Fonların ışıltısı, gölgesi ve görülmesi gereken gerçekler" başlıklı yazı kaleme aldı. 

İşte Gencal'ın haberinin tamamı:

Neye sahip olduğunu ve neden sahip olduğunu bil” - Peter Lynch

Türkiye’de fonlar son yılların en popüler yatırım araçların­dan biri hâline geldi. Bunun nede­ni yalnızca getiriler değil; aynı za­manda fonların sade vatandaş için “profesyonelce yönetilen güvenli liman” olarak bilinmesi. Yatırım­cı parasını fon yöneticisine ema­net ediyor, kendisi de gündelik ha­yatına devam ediyor. Ne kadar gü­zel… Ama finansal dünyanın parlak tarafı kadar gölgeleri de var. O göl­geleri görmeden fon yatırımı yap­mak, akşamüstü serinliğinde güne­şin batmayacağını düşünmek gibi.

FON SEÇİMİ NEDEN ÖNEMLİ?

Bugün sosyal medyada ve yatı­rım platformlarında sıkça rastladı­ğımız “Bu fon bir ayda şöyle kazan­dırdı, böyle uçtu” türü paylaşımlar, çoğu yatırımcı için neredeyse bir cazibe merkezine dönüşmüş du­rumda. Yakın çevremden “Ne di­yorsun bazı fonlar çok iyi getiriyor girelim mi?” sorularını aldığım te­lefon konuşmalarının sayısı o ka­dar arttı ki. Fon seçimi, yalnızca son getiriyi görmekle yapılabile­cek bir işten daha ötesi. Daha ön­ce yazdığım bir yazımda anlattığım ve hemen hemen her platformda söylediğim gibi bir fonun kazandırdığından daha önemli olan yegane şey, o getiriyi hangi riskleri ala­rak sağladığı. Fon port­föyünde hangi varlıklar var? Fon birkaç hisseye yatırım yaparak aşırı mı yoğunlaşmış? Bu hissele­rin likiditesi ne düzeyde? Piyasa tersine döndüğün­de fon çıkışları nasıl karşılanacak? İşte tüm bu sorular, fonun görün­meyen ama asıl belirleyici yüzünü oluşturan kritik noktalar.

RİSKLERİN DOĞRU YÖNETİMİ

İşte bu nedenle finansal okurya­zarlığın önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. OECD’nin sürekli altını çizdiği gerçek şu: Türkiye’de finansal okuryazarlık hâlâ düşük. Yani birikimini fona yönlendi­ren vatandaşımız çoğu zaman fo­nun risk profilini, likidite yapısını, portföy dağılımını veya düşüş ih­timallerini tam olarak değerlendi­remiyor. Bağımsız yatırım danış­manlığı kurumunun da işlemekten çok uzak olduğu bu dönemde, bu sorun daha karmaşık bir hal alıyor. Dahası finansal kurumlarda çalı­şan müşteri temsilcilerinin yatı­rım evreni ve enstrümanları ko­nusundaki bilgileri de çok limitli. Sonuçta yatırım kararı getirinin cazibesine, grafiklerin parıltısına, çevresel yönlendirmelere ve sosyal medya bilgilendirmeleri ve pazar­lamalarına dayanıyor. Bu da risk­lerin doğru yönetimi için kötü bir tabloya zemin hazırlıyor.

ESNEK, KARMAŞIK VE VOLATİL

Bu genel çerçeveye bir de ser­best fonlar eklenince konu da­ha da hassas hâle geliyor. Serbest fonlar doğaları gereği daha es­nek, daha karmaşık ve daha volatil stratejilerle daha yüksek riskler alabilirler. Bu nedenledir ki yal­nızca “nitelikli yatırımcılar”a sa­tılırlar. Fakat başka bir problem de nitelikli yatırımcı tanımında var. 2013 yılında belirlenmiş olan 1 milyon TL varlık kriteri ile bir­likte üç aylık süre içinde toplam 500 bin TL’lik en az 10 işlem yap­ma kriteri, aradan geçen yıllara ve enflasyona rağmen güncellen­memiş durumda. 1 milyon TL o dönemde yaklaşık 570 bin dola­ra denk gelirken bugün 23 bin do­lar seviyesinde. Yani bir zamanlar yüksek servet barajı olarak koyu­lan eşik, bugün orta sınıf birikim­lerine kadar gerilemiş.

FİNANSAL BİLGİ Mİ YOKSA SERVET Mİ?

Nitelikli yatırımcı tanımı finan­sal bilgiye değil, sadece rakamsal servete dayanıyor.

Bir kişinin finansal okuryazar­lığı zayıf olsa bile parası varsa, ser­best fona erişebiliyor. Oysa bu fon­ların taşıdığı karmaşık riskler, yük­sek oynaklık ve likidite sorunları dikkate alındığında, bilgi seviyesi servet kadar, belki de servet düze­yinden daha önemli—hatta çoğu zaman daha da kritik.

Bu noktada SPK’nın rolü olduk­ça hayati.

Fonlar nasıl yönetiliyor, portföy dağılımı fonun türüne uygun mu, fon yöneticisi piyasa etkisi yara­tacak şekilde aşırı pozisyon alıyor mu, belirli hisselerde manipülatif bir fiyatlama oluşuyor mu, fonun likidite profili yatırımcı çıkışla­rını karşılamaya yeterli mi? gibi noktalar.

SPK’nın düzenli, sıkı ve etkin de­netimiyle izlenmek zorunda.

Eğer denetim güçlü değil­se, fonlardaki aşırı değerleme­ler birikmeye başlayabiliyor, be­lirli varlıklarda “zorla yaratıl­mış fiyat seviyeleri” oluşabiliyor ve fon büyüklükleri gerçek piya­sa derinliğinin çok üzerine çıka­biliyor. Bu durum yalnızca yatı­rımcıyı değil, zaman içinde tüm finansal sistemi etkileyebilecek bir kırılganlık yaratma potansi­yeline sahip olabiliyor. Nitekim geçmişte banker krizleri, yetkisiz portföy yönetimleri ve kayıt dışı finans girişimleri hep bu denetim zafiyetinin sonucunda büyüyerek sistemik risk hâline gelmiş ve ya­şanmış gerçekler.

SPK’nın denetim mekanizmala­rı bu nedenle hayati önemde.

* Yatırımcıyı koruyarak uygun risk profiline göre uygun fon seçi­mi yapıldığından azami derecede emin olunması,

* Piyasadaki manipülatif hare­ketleri tespit ederek yerinde ve risk büyümeden müdahale edilmesi,

* Ve en önemlisi, finansal sis­temin bütünlüğünü koruyacak ön­lemleri daha ilk seviyede alarak risklerin büyümesi bu mekaniz­maların en kritik olanları.

Fonların aslında çok değerli bir yanı da var: Doğru yönetildiğinde, geniş kitleler için riskin dağıtılma­sını sağlayan kollektif yatırım araç­ları. Profesyonel portföy yönetimi, bireysel yatırımcıyı korurken, piya­saların derinleşmesine katkı suna­rak sermayenin tabana yayılmasın­da lider rolü üstlenen çok önemli bir fonksiyon. Fakat bunun gerçek­leşebilmesi için hem yatırımcının bilinçli olması hem de düzenleyi­ci çerçevenin güçlü olması gerekir.

Fonlara olan ilginin artması ve bu ilginin sürdürülebilir olması için de şu adımların kritik olduğu­nu söylemek doğru olacaktır.

* Finansal okuryazarlığın güç­lendirilmesi,

* Nitelikli yatırımcı tanımının günümüz koşullarına göre güncel­lenmesi,

* Serbest fonların startejileri­nin ve risklerinin yatırımcıya en baştan doğru anlatılması,

* SPK denetimlerinin daha hız­lı, daha görünür hâle gelmesi.

Çünkü finansal dünyada her par­lak grafik bir hikâye anlatır; ama hikâyenin nasıl bittiğini belirleyen, o grafiğin ardındaki riskleri kimin görüp göremediğidir.

patronlardunyasi.com