Soğuk Duş (Douches Froides / Cold Showers)
Yönetmen Antony Cordier’den, mutluluk, üzüntü, seks, şans ve fiyaskolar üzerine, dokunaklı olduğu kadar eğlenceli bir kara mizah. ‘Soğuk Duş’un 2005 Cannes Film Festivali Camera d’Or Ödülü var.
Güzel Vanessa ile, biri zengin, diğeri fakir iki gencin, Mickael ile Clément’ın hikayesini anlatan film, günümüz Fransası’nda küçük bir kasabada geçiyor.
‘Soğuk Duş’ benim için daha çok mutlulukla ilgili bir film. Mutluluğun tüm formları; zafer sarhoşluğu, para ve en şiddetli orgazm. Ama sizin için ne isterseniz o ... [Yönetmen Antony Cordier]
FİLMİN ÖYKÜSÜ
Sabit olan tek şey, karakter, davranış ve algılayıştaki süregelen değişim ... ‘Soğuk Duş’, filmin kahramanı, 17 yaşındaki Mickael’in “üç ay öncekiyle aynı kişi değilim” diyen sesiyle başlıyor.
Üç ay önce Mickael, aklını başından alan kız arkadaşı Vanessa ile mutluydu. Judo takımının kaptanıydı ve mezuniyet sınavlarına çalışıyordu. Ergenlikten yetişkinliğe uzanan yolun başındaki Mickael’in hayatındaki üç aylık değişimin izini sürüyor ‘Soğuk Duş’.
Güzel Vanessa ile biri zengin, diğeri fakir iki gencin, Mickael ile Clément’ın hikayesini anlatan film, günümüz Fransası’nda küçük bir kasabada geçiyor. Mickael, anne babasının birbirine karşı duyarsızlaştığı, maddi sorunlar yaşayan bir aileden geliyor. Annesi tarafından para denkleştirmek için aile, iki haftalığına elektriksiz yaşamaya mahkum bırakılıyor.
Evde soğuk duş almak ve soğuk kakaolu süt içmek zorunda bırakılan Mickael, okulda ise judo takımının kaptanı olarak saygı görüyor. Mickael’in saplantılı antrenmanlar ve diyet eksenindeki dövüş odaklı hayatına bir gün, takımın ana sponsorunun oğlu zengin Clément giriyor. Mickael ile Clément aralarındaki farklılıklara rağmen iyi arkadaş oluyor. Ama ikisini en çok, güzel Vanessa ile yaşamak istedikleri cinsel tecrübe birleştiriyor ...
YÖNETMEN ANTONY CORDIER’İN GÖRÜŞLERİ
Filmin ilk görüntüsü bir kara tahta...
Bu, benim geldiğim yerden, cumhuriyetçi okul modelinden geliyor. Ben her şeyi, sinema dahil, okulda öğrendim. Film kurgusunu FEMIS’te öğrendim. Bu yüzden kara tahta hiç şüphesiz her şeyin başlangıcı! İlk filmim “Beau Comme Un Camion”, ailemle ilgili bir belgesel filmdi. Ailemle konuşurken küçükken bana “mavi yakalı işçi olmamalısın” demelerinin nedenini anlamaya çalıştım. Bu söz, film yapma ihtiyacıma ayrılmaz derecede karışmış durumda.
Başlangıç noktanız ne oldu?
İşçi sınıfı, emek ve fedakarlığa son derece önem verir. Hayatta ıstırap, zorluk çekmek zorundasınızdır. Fedakarlık mantığının hayatın birçok alanında ve özellikle kalben bizi ne kadar uzaklara götürebileceğini görmek istedim. Aşkta neyi, neden kurban etmek zorundasınız? Ve hangi zevk buna sizi mecbur eder?
Bu film, ergenlik üzerine bir film mi?
Ergenlik tek başına beni gerçekten ilgilendirmiyor. Filmde, karakterler, “günümüzün gençliği” tarzında konuşmuyor. Beni ilgilendiren değişim, hem de 17 yaşında! Çünkü bu yaşta değişim, rafine edilmemiş formlarda ortaya çıkar: sosyal farklılık, cinsel farklılık ... Ergenlik çağında cinsellikte ve her şeyi denemekte oldukça özgür olabilirsiniz. Üç kişinin bir arada sevişmesi, kalben swinger oldukları anlamına gelmez o yaşta. Daha çok cinselliklerinin yönünü ve limitlerini arıyorlardır. Ayrıca 17 yaşında, seksi hala bir performans olarak görürsünüz. Partnerlerinizin sayısı, seksin süresi, pozisyonları ve nerede ‘yapıldığı’ hala önemlidir. Bu durumu dokunaklı buldum.
Sosyal gerçekçi bir film mi yapmak istediniz?
Sosyal gerçekçi filmin var olduğunu sanmıyorum. Yapımcı Sebastien Lemercier’le konuşmalarımızda hiçbir zaman sosyal gerçekçi bir film yapmaktan bahsetmedik. Filmin tarzı üzerine çok konuştuk. Diğer taraftan kesinlikle g