Sırat'ı geçen genç

Sırat'ı geçen genç

ŞAHENK, UÇURUMUN EŞİĞİNE GELEN DOĞUŞ'U 4 YILDA ZİRVEYE TAŞIMAYI NASIL BAŞARDI?

Sırat'ı geçen genç
16px
24px
04.12.2005 12:26
ABONE OLgoogle

Niğdeli deyince aklıma bir Konfüçyüs gelir, bir de bonzai.
Konfüçyüs gelir; çünkü onun binlerce yıllık öğütleri, özdeyişleri bugün bile ahlakın, erdemin, iyi insan olmanın rehberidir. Bonzai gelir; çünkü Japonlar'ın sabır ve ölümsüzlük simgesi olan o minyatür ağaç, babadan oğla emanet edilen aile değeridir. Ailenin ruhunun sindiği canlı mirastır. Niğdeliler de öyledir. Hem de küreselleşmenin toplumsal dayanışmadan geçtim, çekirdek ailenin dikişlerini bile patlattığı günümüzde. Toprağa sevda, ana babaya sınırsız sevgi ve saygı, aileyi her şeyin üstünde tutma, dostluğu Karun'un hazinelerine değişmeme. İşte Niğdeliler'in genlerine işlemiş, kuşaktan kuşağa geçen özellikleri. Bütün bunları nereden mi biliyorum? Kendimden efendim. 60 yıla yaklaşan yaşamında bir kez bile Niğde'yi görmemiş ben Niğdeli'den. (Bu arada bir ayıbımı ya da utancımı itiraf etmiş oluyorum.) Neredeyse yarım yüzyıl önce yitirdiğim babam, ardında tek vasiyet bıraktı:

"Gitmesen de görmesen de baba ocağınla bağını sakın koparma."
Bağ? Nüfus kütüğü. O nedenle Akhisar'da doğan ben, yaşamımın büyük bölümünü İzmir'de geçirmeme, son 10 yıldır da İstanbul'u mesken tutmama rağmen, kütüğümü Niğde'de tuttum. Her işlemde onca bürokratik güçlüğe rağmen. (Not: Eşimin ve iki oğlumun nüfusları da elbette Niğde'de. Ben yaşadıkça da öyle kalacak.) Herhalde o da öyle yaptı. O? Konuya girelim artık...

1989'da Torbalı'da Opel fabrikasının açılış töreninde sevgili dostum Ali Nail Kubalı, "Hemşehrim, gel seni biriyle tanıştırayım" dedi.
(Ali Bey'in babası Prof. Hüseyin Nail Kubalı, Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli anayasa hukukçularındandı. Soyadları, Niğde'nin Kuba Mahallesi'nden geliyor. Ben de oradanım. Daha doğrusu babam da. Ne yazık ki semtimizin yüzlerce yıllık adı bir süre önce değiştirildi. Şimdi "Sıralı Mahallesi" deniyor. Vatandaşlık numarası uygulamasından sonra yenilediğim kimlik kartımla öğrendim.)

Kubalı koluma girip beni saçını hayli yitirmiş bir gencin yanına götürdü. "Tanıştırayım" dedi, "Ferit Şahenk. Hemşehrimiz. Niğdeli." Ve ekledi: "Benim yakın akrabam. Kimbilir, belki senin de uzak akraban çıkabilir."

ABD'DE ÜNİVERSİTE
Ferit Şahenk, o tanışma faslının yapıldığı tarihte 25 yaşındaydı. "Yorgun görünüyorsunuz" dedim. "Doğru" diye yanıtladı,

"Varşova'dan geliyorum. Hiç uyumadan." Kubalı araya girdi: "İş seyahati sanma. Fenerbahçe'ye futbolcu bakmaya gitti!"
Kahkahaları patlattık ve yarım saat kadar süren sohbetin ardından yeniden görüşme dileğiyle ayrıldık. Ferit Şahenk o dönemde iş hayatında yeniydi. Yurtdışında sıkı eğitimini parlak derecelerle tamamlamış (Liseyi İsviçre'de okumuş, ardından ABD'de Boston Üniversitesi'nin pazarlama ve insan kaynakları bölümünden diploma almış, yüksek öğrenim sonrası eğitimi Harvard Üniversitesi'nin Owner/President yönetici programıyla tamamlamıştı. Bunlara bir de 1988 başında Manufacturers Hannover'da bankacılık eğitimi ya da stajını eklemişti), döner dönmez Doğuş Grubu'nun kıyısından köşesinden sorumluluk üstlenmeye başlamıştı.

10 yıl kadar sonra Sırat Köprüsü'nde akrobasi yapmak zorunda kalacağını aklının ucundan geçiremezdi. Hatta, kıldan ince kılıçtan keskin o köprüyü tek ayağının üstünde sekerek bir uçtan diğerine geçmeye zorlanacağını.
Öyle ya; Türkiye'nin en sağlam, en güçlü holdinglerinin birinin veliahtı gösteriliyordu.

Ama Sırat'ı bir kez geçtikten sonra kendisini cennette bulacaktı. Elbette onu da bilemezdi o zamanlar.

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde