Petrol kanununu geri gönderdi
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5574 sayılı ''Türk Petrol Kanunu''nu kısmen TBMM'ye iade etti.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5574 sayılı "Türk Petrol Kanunu"nun 2., 4., 19. ve geçici 1. maddelerini ulusal çıkarları gözetmediği gerekçesiyle ilgili maddelerin bir kez daha görüşülmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na (TBMM) geri gönderdi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezer'in 5574 sayılı "Türk Petrol Kanunu", 2., 4., 19. ve geçici 1. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderdiği bildirildi. Açıklamada Sezer'in yasayı veto gerekçesi ise şu şekilde ifade edildi:
"Yasanın; 1. maddesinde, Yasa'nın amacı, ülke petrol kaynaklarının hızlı, sürekli ve etkili biçimde aranmasını, geliştirilmesini ve üretilmesini sağlamak olarak belirlenirken, 07.03.1954 günlü, 6326 sayılı Petrol Yasası'nın 2. maddesindeki gibi, amacın gerçekleştirilmesinde ulusal çıkarlara uygun olma ölçütüne,
3. maddesinde, petrol hakkının elde edilmesi için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde, 6326 sayılı Yasa'nın 4. maddesindeki gibi, istemin ulusal çıkarlara uygun olması gerektiğine,
Diğer maddelerinde de, 6326 sayılı Yasa'nın 12 ve 13. maddelerinde olduğu gibi, ulusal çıkarların nasıl korunacağına ilişkin kurallara yer verilmediği saptanmıştır.
İncelenen Yasa'nın amacını düzenleyen 1. maddesi ile başvuruların değerlendirilmesine ilişkin kurallar içeren 3. maddesinde, ulusal çıkarların korunacağına ilişkin açık kural bulunmaması, bu konuda yapılacak uygulamalarda ulusal çıkar ve kamu yararının gözetilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Yasa'da, ülkemizde üretilen petrol ve doğalgazın bir bölümünün, ulusal güvenlik ve ulusal çıkarlar gereği ülke gereksinimi için ayrılmasını zorunlu kılan bir kurala yer verilmediği saptanmıştır."
Sezer, yasada, Devlet'in petrol ve doğalgaz arama ve işletme hakkından vazgeçerek bunu yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzelkişiler eliyle yapma amacında olduğunun anlaşıldığını belirterek, Türkiye'de üretilen petrol ve doğalgazın bir kısmının ülke gereksinimi için ayrılmasının, ulusal çıkarlar yönünden öneminin daha da belirginlik kazandığının kaydetti.
"Stratejik önemi bu kadar yüksek olan petrolün, tümüyle dışsatım konusu yapılabilmesini olanaklı kılan düzenlemelerin ulusal güvenlik yönünden risk taşıdığı ortadadır" diyen Cumhurbaşkanı Sezer şöyle devam etti: "İncelenen Yasa'da, yabancı devletlerin doğrudan ya da dolaylı yönetiminde etkili
olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için ya da yabancı bir devlet adına hareket eden kişilerin ülkemizde petrol etkinliklerinde bulunmaları, mülk edinmeleri ve tesis kurmalarının yasaklanmadığı, böylece, stratejik öneme sahip bir ürün konusunda yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller kaldırıldığı için ulusal güvenlik yönünden yaratılan risk daha da artmaktadır.
Yasa'da ülke gereksinimi için pay ayrılma zorunluluğunun getirilmemesi, ülkeyi tümüyle uluslararası şirketlerin ya da yabancı devletlerin kararına bırakmak anlamına gelir ki, bu durumu ulusal güvenlikle, ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaksızdır. Yurt içi tüketimi karşılamakta yetersiz olan az sayıdaki kaynaktan elde edilen petrol ve doğalgazın tümünün yurt dışına satışına olanak tanınarak, daha sonra ülke gereksiniminin tümünün dışalım yoluyla karşılanmasının ulusal gelire ve ülkemizin uluslararası kriz dönemlerindeki enerji gereksiniminin giderilmesine olumsuz etki yapacağı da açıktır.
İncelenen Yasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ilk tümcesinde, petrol üreticisinin ödeyeceği Devlet payının, kuyubaşı fiyatından hesaplanacağı belirtilmiştir. Devlet'in gereksinim duyduğu petrolün piyasa fiyatından satınalınması zorunlu iken, petrol üreticilerinin ödeyeceği Devlet payının kuyubaşı fiyatından hesaplanması ulusal çıkarlarla bağdaşmamaktadır."
İncelenen Yasa'da yapılan düzenlemeyle, petrolün türüne, yerine, tutarına, kalitesine ve üretim yöntemine bağlı olarak Devlet payının düşürüldüğüne işaret eden Sezer, Yasa'da Devlet payı oranının yüzde 2'ye, hatta kimi durumlarda yüzde 1'e kadar düşürülmesine olanak sağlandığını vurguladı.
Açıklamada, Sezer'in veto gerekçeleri şöyle sıralandı: "Yasa'nın geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında da, 'Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce alınmış arama ve işletme ruhsatnameleri bu Kanun hükümlerine tabidir. Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce denizlerde alınmış arama ve işletme ruhsatnameleri, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk uzatım tarihinden itibaren bu Kanun hükümlerine tabidir.' denilerek, 6326 sayılı Yasa döneminde alınan arama ve işletme ruhsatlarının da incelenen Yasa kurallarına bağlı olması sağlanmıştır. Dünyada birçok ülkede, esasen yüksek olan Devlet payının daha da yukarılara çekilmesi için uğraş verilirken, ülkemizde bu oranın yüzde 2'ye, kimi durumlarda yüzde 1'e kadar düşürülmesi haklı bir nedene dayanmamaktadır. Ayrıca, petrol ve doğalgaz kaynaklarına yönelik rekabetin yoğunlaştığı bir dönemde, bu kaynakların işletilmesinden alınan Devlet payının düşürülmesini gerekçelendirmek de güçtür. Bu nedenle, 5574 sayılı Yasa'nın Devlet payı tutarının düşürülmesine neden olacak 19. maddesindeki düzenleme ulusal çıkarlar ve kamu yararı ile bağdaşmamaktadır.
5302 sayılı Yasa'yla il özel idarelerine tanınan "mali ve idari" özerklik, merkezi yönetimin denetim ve gözetim yetkisinin zayıflatılması yerel yönetimleri oldukça güçlendirmiştir. Bunun yanında, kimi özel idarelere petrol ve doğalgaz üretiminden alınan Devlet payının yarısının aktarılması, idarenin bütünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacak sonuçlar doğuracak niteliktedir.
Ayrıca, Devlet payının yarısının işletme ruhsatının bulunduğu ilin özel idaresinin hesabına aktarılması, ülke kaynağının tüm toplumun çıkarı yönünde kullanılması yerine, bir ya da birkaç ilin hizmetine sunulması, petrol zengini iller yaratarak bölgesel dengesizlikleri artıracaktır.
Öte yandan, petrol ve doğalgaz üretiminden alınan Devlet payının yarısının işletme ruhsatının bulunduğu ilin özel idaresine özgülenmesi, doğal kaynaklar üzerindeki bölgecilik akımlarını besleyecek ve tekil devlet yapısına zarar verecektir."