Patronunu seven sekreter ‘vergi oyunu’na geldi
Konumuz patronunu çok seven 22 yaşındaki bir sekreter ve 25 yaşındaki muhasebeci ile ilgili. Biri sarışın diğeri de esmer olan bu iki güzel kız, aynı zamanda şirketin üç kişilik yönetim kurulunda yer alıyor.
04.12.2005 00:00 •

16px
32px
DÜNYALAR İYİSİ PATRON
Merak edip sordum:
- Peki, şirketin üçüncü yönetim kurulu üyesi patronunuz mu?
- Bakın... Bizim patron dünyalar iyisi bir insandır. Bize çok inanır. Üçüncü yönetim kurulu üyesi de diğer bir arkadaşımız. Şirketin yüzde 99 hissesi patrona ait olduğu halde, o hiçbir şeye karışmaz. Tüm yetkiler bizde. Çekleri bile biz imzalıyoruz. Patronumuz çok iyi bir insandır. Bizlere çok güvenir, bizde onun güvenine layık olmaya çalışırız.
Patronlarından söz ederken, gözlerinin içi öylesine parlıyordu ki... Bu mutlu ve heyecanlı ortamlarını bozmak istemedim.
Yalnız, bir ara dayanamayıp sordum: ‘Arabanız, eviniz ya da başka bir gayrimenkulunüz var mı?’ Sekreter olana babasından bir daire kalmış onda da oturuyormuş. Öylesine iyi niyetliydi ki... Ona sadece, ‘Bana nedenini sormayın ama bu evi güvendiğiniz birine satabilirseniz çok iyi edersiniz’ diyebildim.
Birkaç dakika sonra da, izin isteyip ayrıldılar.
İKİ GÖZÜ İKİ ÇEŞME
Aradan bir yıl geçti. Günlerden bir gün baktım, sekreter olan perişan bir halde yine geldi. Gözleri, ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir şekilde, güçlükle konuşuyordu:
- Sizi bir yıl önce ziyaret ettiğimizde vermek istediğiniz mesajı, vergi dairesince evime haciz konulduğunda çok iyi anladım. Bizim o dünyalar iyisi dediğimiz adam, meğerse yılanın birisiymiş. Bilinçli olarak, kendisi yönetim kuruluna girmemiş. Çünkü, şirketin vergi ve sigorta primi borçlarından dolayı, yönetim kurulu üyeleri tüm malvarlıklarıyla sorumluymuşlar. Şirketin vergi ve sigorta primi borçları ödenmeyince, gelip beni buldular ve evime el koyup satılığa çıkardılar. Şirketin yüzde 99 hissesine sahip olan patron ise elini kolunu sallayarak geziyor, sık sık yurt dışına çıkıyor ve lüks içinde yaşıyor. Bu arada; ‘Benim ne maliyeye ne de SSK’ya, ödenmemiş bir kuruş borcum yok, borç şirketin borcu’ şeklinde açıklama yapmayı da ihmal etmiyor. İçimden bazen bu adamı boğmak geliyor. Şimdi bu borçların tümünden beni ve diğer iki arkadaşımı sorumlu tutuyorlar. Hiç olacak şey mi? Şirketin yüzde 99 hissesine sahip olanın kılına dokunulmuyor, yüzde birine sahip olan bizlerin üzerine geliniyor...
Kızcağız ağladı, ağladı ve gitti. İşte size, vergi dünyasından bir insan manzarası daha...
Şükrü Kızılot/Hürriyet
Merak edip sordum:
- Peki, şirketin üçüncü yönetim kurulu üyesi patronunuz mu?
- Bakın... Bizim patron dünyalar iyisi bir insandır. Bize çok inanır. Üçüncü yönetim kurulu üyesi de diğer bir arkadaşımız. Şirketin yüzde 99 hissesi patrona ait olduğu halde, o hiçbir şeye karışmaz. Tüm yetkiler bizde. Çekleri bile biz imzalıyoruz. Patronumuz çok iyi bir insandır. Bizlere çok güvenir, bizde onun güvenine layık olmaya çalışırız.
Patronlarından söz ederken, gözlerinin içi öylesine parlıyordu ki... Bu mutlu ve heyecanlı ortamlarını bozmak istemedim.
Yalnız, bir ara dayanamayıp sordum: ‘Arabanız, eviniz ya da başka bir gayrimenkulunüz var mı?’ Sekreter olana babasından bir daire kalmış onda da oturuyormuş. Öylesine iyi niyetliydi ki... Ona sadece, ‘Bana nedenini sormayın ama bu evi güvendiğiniz birine satabilirseniz çok iyi edersiniz’ diyebildim.
Birkaç dakika sonra da, izin isteyip ayrıldılar.
İKİ GÖZÜ İKİ ÇEŞME
Aradan bir yıl geçti. Günlerden bir gün baktım, sekreter olan perişan bir halde yine geldi. Gözleri, ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir şekilde, güçlükle konuşuyordu:
- Sizi bir yıl önce ziyaret ettiğimizde vermek istediğiniz mesajı, vergi dairesince evime haciz konulduğunda çok iyi anladım. Bizim o dünyalar iyisi dediğimiz adam, meğerse yılanın birisiymiş. Bilinçli olarak, kendisi yönetim kuruluna girmemiş. Çünkü, şirketin vergi ve sigorta primi borçlarından dolayı, yönetim kurulu üyeleri tüm malvarlıklarıyla sorumluymuşlar. Şirketin vergi ve sigorta primi borçları ödenmeyince, gelip beni buldular ve evime el koyup satılığa çıkardılar. Şirketin yüzde 99 hissesine sahip olan patron ise elini kolunu sallayarak geziyor, sık sık yurt dışına çıkıyor ve lüks içinde yaşıyor. Bu arada; ‘Benim ne maliyeye ne de SSK’ya, ödenmemiş bir kuruş borcum yok, borç şirketin borcu’ şeklinde açıklama yapmayı da ihmal etmiyor. İçimden bazen bu adamı boğmak geliyor. Şimdi bu borçların tümünden beni ve diğer iki arkadaşımı sorumlu tutuyorlar. Hiç olacak şey mi? Şirketin yüzde 99 hissesine sahip olanın kılına dokunulmuyor, yüzde birine sahip olan bizlerin üzerine geliniyor...
Kızcağız ağladı, ağladı ve gitti. İşte size, vergi dünyasından bir insan manzarası daha...
Şükrü Kızılot/Hürriyet