Dolar
40,9474
-0,17%
Euro
48,0178
0,87%
Sterlin
55,5463
0,85%
Bitcoin
4.698.225
2,08%
BİST-100
11.372,33
0,52%
Gram Altın
4.439,976
0,84%
Gümüş
38,92
1,97%
Faiz
43,98
0,00%

Patronlar neden sahte saat takar ve bunu yaparak neleri kaybetmeyi göze alırlar?

Milyonlarca dolarlık lüks saat koleksiyonu olan bir iş insanının kolunda sahte bir saat görebilirsiniz. Ya da devasa bir holdingin patronun bileğinde… Peki böylesine lüks saat tutkunu ve koleksiyoner neden sahte saat takar? Sahte saat taktığında neleri kaybetmeyi göze alır. İşte tüm bunların yanıtını PD lüks saat uzmanı Hasan Keydal yanıtlıyor.

24.08.2025 08:23Güncelleme: 24.08.2025 08:23
Haberi paylaşın
Patronlar neden sahte saat takar ve bunu yaparak neleri kaybetmeyi göze alırlar?
16px
32px

Hasan KEYDAL

Büyük bir davetteydim. Masalar dolu, herkes kendi sohbetine dalmış. Benimse mesleki deformasyondan dolayı gözüm ister istemez insanların bileklerine kaymış. O akşam yan yana oturan iki kişide de aynı model vardı: Rolex Day-Date, sarı altın. Dünyanın bilinen en lüks saatlerinden biri. Sadece zamanı göstermekle kalmayan, bileğe takıldığında sahibine prestij katan bir saat. Bu modeli takan kişi zaten dikkat çeker; ister istemez gözler onun bileğinde toplanır.

İlk bakışta iki Rolex Day-Date'de aynı görünüyorlardı ama biraz dikkat edince fark ortaya çıkıyordu. Biri ışığı yakalıyor, parıldıyordu; diğeri ise mat, cansız, sanki ruhu yokmuş gibi duruyordu. Altının tonu tutmuyordu, camın berraklığı farklıydı. Üstelik kadranın yazıları, dokusu bile birbirinden uzaktı. Birinde incelik ve özen hissediliyordu, diğerinde sıradanlık... Bu küçük ayrıntılar birleştiğinde sonuç ortadaydı. Çünkü detay dediğiniz şey aslında bütünün ruhunu belirler; bir saat sahteyse o eksiklik tüm görüntüsüne yayılır. Ve bu işin ilginç yanı şudur: sahte ile gerçeğin ayrımı çoğu zaman düşündüğünüzden daha hızlı yapılır; yan yana geldiklerinde aradaki fark gözden kaçmaz. Bazen tek bir bakış, bütün gerçeği ele verir.

GÖRÜNDÜĞÜ KADAR GİZLİ DEĞİL

Yıllardır bu işi yapan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Sahte saat takanlar bunun fark edilmediğini sanır. Oysa fark edilir. Belki herkes anlamaz ama bilenin gözünden kaçmaz. Ve bu durum sadece saat meraklılarının değil, çoğu zaman yan masada oturan sıradan birinin bile dikkatini çeker. Çünkü sahte ile gerçeğin arasındaki fark, sanıldığı kadar gizlenebilir bir şey değildir.

Bu noktada karşıma çıkan insan tipleri de çok çeşitli. Mesela elindeki orijinal saatleri nakite çeviren ama bileği boş kalmasın diye sahtesini takanlar... Onları gördüğümde şunu fark ediyorum: Aslında sahteyi kendilerinden başkası için değil, kendileri için takıyorlar. Bilek çıplak kalmasın diye. Ama işin ironisi, sahte saat takarken kendilerini de rahat hissetmiyorlar. Bir başka grup ise koleksiyoncular arasında çıkar. Kutusunda yirmi orijinal saati olan bir adam, yanına üç tane sahte koyabiliyor. "Kim anlayacak ki?" diye düşünüyor. Ama işte asıl mesele burada: o sahteler bütün koleksiyonun değerini aşağı çekiyor. Çünkü bir kutuda bilekliği plastikten yapılmış sahte bir saat duruyorsa, yanındaki orijinal Patek de gözden düşüyor.

Sahte, bulunduğu yerde her şeyi gölgeler.

Hediye meselesine gelince... Kimi dostuna, ortağına, kardeşine sahte saat hediye ediyor. Üstelik bu saatler çoğu zaman kutu içinde bile gelmez; genelde bilekten çıkarılıp bileğe takılır. O an hediye gibi görünse de, aslında içi boş bir jesttir. Ve işin acı tarafı, veren kişi de bunun farkındadır.

Bir de "ulaşılamaz model" hikâyeleri vardır. Rolex'in veya Patek'in bazı özel üretimleri, sadece belli müşterilere satılır. Richard Mille'nin kimi modelleri ise tamamen koleksiyonerlere ayrılmıştır. Bu modellere gücü yetmeyenler, sahtesini alıp bileklerine takar. Görünüşte "aynı"dır ama aslında herkes bilir ki, eksik bir şey vardır. Sahte saat bu yüzden insana huzur değil, sürekli bir açık duygusu verir.

Seyahat edenler arasında da sahte takanlar çoktur. Bunu kısmen anlayabiliyorum. Londra'da, Barselona'da saat hırsızlığı olağan bir şeydir. Yanında yüz bin dolarlık saat taşımak yerine sahteyi takmak, kendince bir güvenlik önlemidir. Ama orada da ayrı bir çelişki doğar: Bileğinde duran şey, gerçekte hiçbir değeri olmayan bir nesneye dönüşür.

Daha karanlık örnekler de var. Alacak verecek işlerinde sahte saat vererek borç kapatmaya çalışan insanlar... Saati alan kişi ilk bakışta seviniyor ama sonra işin gerçeğini öğrenince iki kere hayal kırıklığına uğruyor. Hem parasını, hem güvenini kaybediyor.

Yıllardır gözlemlediğim bir şey daha var: Sahte saat takan insanlar, saatten anlayan benim gibi biri yanlarına geldiğinde bileğini göstermemek için kollarını masanın altında tutuyor. Bunu defalarca gördüm. Saati yukarı kaldırıp ortaya çıkarmaktan özellikle kaçınıyorlar. Çünkü içten içe biliyorlar ki, o bakışa dayanamayacak. O yüzden bilek hep masanın altında kalıyor ve bu durum sahteyi ele veren en doğal işaretlerden biri oluyor.

GERÇEK İLE SAHTEYİ AYIRAN ÇİZGİ

Peki, sahte ile gerçeği nasıl ayırt edersiniz? Her şeyden önce göz. Cam ile kadran arasındaki mesafe... Orijinalde adeta yapışık gibidir, sahte de ise arada derinlik vardır. Boyut farkları da hemen kendini belli eder; orijinal ölçüyü tutturmak kolay değildir. Altının tonu ise en net ipuçlarından biridir. Gerçek altının parlaması farklıdır; sahte matlaşır, ışığı yutmaz. Mekanizmanın ağırlığı bilekte kendini hissettirir. Gerçek saat doludur; sahte ise boş gelir. Kadrandaki yazılar, logolar, orijinalde jilet gibi nettir; sahtede ise ufak kaymalar vardır. Ve mekanizma sesi... İsviçre yapımı saat fısıltı gibiyken, sahte saat abartılı şekilde tıkırdar. Bir başka fark da saatin kayışında kendini belli eder. Orijinal kayış, özellikle deri olanlarda, elinize aldığınızda bile kalitesini hissettirir; sahte kayışlar ise sert, plastik gibi bir doku bırakır. Ayrıca ışıktaki yansıma çok şey söyler: orijinal cam yansımayı dengeli dağıtırken, sahteler genellikle bulanık ya da fazla parlaktır. Ve son olarak takvim ya da chronograph fonksiyonları... Orijinal saatte kusursuz işlerken, sahte saatlerde ya hiç çalışmaz ya da milimetrik olarak kayar. Ama şunu unutmamak lazım: Sahteciler hiçbir zaman her şeyi birebir yapmaz. Bunun nedeni çok basittir. Eğer birebir kopyalasalar dava açıldığında kendilerini savunamazlar. O yüzden küçük farklılıklar bırakırlar. İşte bu küçük farklılıklar, o saati ele verir.

SONUÇ: İSRAF MI, YATIRIM MI?

Sahte saat ne kadar iyi yapılmış olursa olsun, zamanla kendini belli eder. Mekanizması çabuk bozulur, camı çizilir, kasası solar. Onu tamir edecek bir teknik servis bulamazsınız. O an verdiğiniz para çöpe gider. Başta "ucuza kapattım" diye sevinirsiniz ama çok geçmeden hayal kırıklığına dönüşür.

O yüzden en doğrusu şudur: Gücünüz hangi modele yetiyorsa, onu alın ama mutlaka orijinalini alın. Çünkü gerçek bir saat sadece zamanı ölçmez. Arkasında emek vardır, güven vardır, yıllar geçse de değerini kaybetmeyen bir anlam vardır. Sahte saat ise kısa vadeli bir aldatmacadır.

Gerçek saat, kolunuzda taşıdığınız bir aksesuar değil, sizin hikâyenizin bir parçasıdır. Ve insanın hikâyesi, sahteyle değil, gerçeğiyle değer kazanır.

patronlardunyasi.com