Jet Fadıl'dan bu kaçıncı sıçrayış: Dolandırmadım, onlar ortak oldu
Yargılandığı dolandırıcılık davası zaman aşımından düşen Fadıl Akgündüz, yarım bıraktığı onca projeye rağmen yeni vaatlerle yoluna devam ediyor! Ama sonuç hep aynı.
04.07.2014 12:24 •

16px
32px
Cemal Azmi Kalyoncu'nun yazısı
Yargılandığı dolandırıcılık davası zaman aşımından düşen Fadıl Akgündüz, yarım bıraktığı onca projeye rağmen yeni vaatlerle yoluna devam ediyor! Ama sonuç hep aynı.
10 Kasım 2002 tarihli gazetelerde bir haber vardı; İstanbul’da 9 Kasım’da gerçekleşmiş bir karşılama töreni okurlara aktarılıyordu: “İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranırken Siirt Bağımsız Milletvekili seçilmesiyle dokunulmazlık zırhı kazanan Jet-Pa’nın patronu Fadıl Akgündüz, kaçak yaşadığı yurtdışından yaklaşık 2,5 yıl sonra döndü.”
New York’tan gelen Akgündüz, avukatlarının, milletvekili mazbatasını polise ibraz ettiği sırada “Dokunulmazlığımı hakkımda açılan davalarda kullanmayacağım.” demeyi de ihmal etmemişti. Fakat o mazbata sayesinde Türkiye’ye sorunsuz bir giriş yapabildiği, onu karşılamaya gelenlerin o an düşüneceği bir husus değildi muhtemelen!
Daha sonra 34 JET 25 plakalı siyah renkli Proton marka otomobile binerek yaklaşık 20 araçlık bir konvoy eşliğinde havaalanından ayrıldı. Siirtlilerin yaşadığı Fatih’teki Kadınlar Pazarı’na gitti. Burada esnafı ziyaret eden Akgündüz, yolsuzlukla ve hırsızlıkla suçlandığını öne sürerek, “Halkımızın gerçek sesini, teveccühünü burada gördünüz. Yarın da Siirt’te göreceksiniz. Esas röportaj yapılacak olan halkımızdır. Onlar size gereken cevabı verecektir.” diyordu.
Akgündüz’ün böyle demesi boşuna değildi. Renault ve Tofaş adına otomobil kampanyaları düzenlemiş, teslimatları yapamamış, Akşam gazetesi ile kuponla TV kampanyasında yine başarısız olmuş, konut projelerini tamama erdirememiş ve de Türkiye’nin ilk otomobilini üretme hayalinden artık bahsedilmez olmuştu. Türkiye ve yurtdışından yüksek kâr vaadiyle topladığı paralarla yol alıyordu.
Türkiye ve yurtdışında yüksek kaâr vaadiyle yanına çektiği pek çok kişinin ‘dolandırılma’ iddiasıyla mahkemeye vermesi bir yana, eski ortakları ile de hukuk karşısında hesaplaşıyor olması ortada iken Jet Fadıl lakaplı Akgündüz, yeni projeleriyle ortaya çıktı, reklamlarda boy gösterdi. Bu onun kaçıncı kez küllerinden doğuşu bilinmiyor. Biri, İstanbul Bayrampaşa’da Otogar’a komşu, devremülk sistemi üzerine kurulu 7 yıldızlı Caprise Gold Palace Otel, diğeri de bir sahabenin adını verdiği Maldivler’deki Ebu Eyyub El Ensari House adlı tatil kompleksiydi.
Seneler önceki bir röportajında, muhabirin ‘Hızla yükselmenizi neye borçlusunuz?’ sorusuna, “Halkın tansiyonunu çok iyi bilen bir insanım.” cevabını vermişti Akgündüz. Anlaşılan halkı iyi tanıyan Akgündüz’ü, halk iyi tanıyamamıştı! Aralık 2013 teslim tarihli Bayrampaşa’daki projesini teslim edemeyen Akgündüz, Caprise Gold’da yaşadığı krizi aşmak için devremülk satın alanlara, ödemesi gereken kira bedelleri için de ‘bize yeni müşteriler bulun’ teklifini getiriyordu. Sonuç sürpriz değildi elbet! Ama taahhütlerini yerine getiremeyip her seferinde katılımcılarından ek maliyetler talep eden Akgündüz, bu sefer mazeret bulmakta zorlanmıştı anlaşılan. Çünkü yatırımcısına gönderdiği ayetli-hadisli mektuplarda Gezi olaylarından başlayıp 17 Aralık operasyonları ile devam etmiş, Soma’da yaşanan facia ve Anayasa Mahkemesi ile Türkiye Barolar Birliği başkanlarının konuşmalarını sebep göstermişti, başarısızlığına.
Siirt’te, 1959 yılında dünyaya gelen Mehmet Fadıl Akgündüz, Arap kökenli bir aileye mensup. Ana dili Arapça olan Akgündüz, Türkçeyi bölgedeki pek çokları gibi okulda öğrenmişti. Liseye kadar eğitimini Siirt’te aldı. Henüz ilkokulda iken tanıdıklarının yanında eczanede çıraklık yaparak atıldı çalışma hayatına. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğinde okurken de nakliyecilik işinde çalışıyordu. Çalışmaya bu kadar erken başlamasında memur babasını 20 aylıkken kaybetmesinin de payı vardı. Üniversiteden sonra Alarko’nun Aletim şirketinin satın alma bölümünde çalışmaya başladı. Beş günün sonunda fabrikaya gönderilmek istenince buradan ayrıldı. Bu arada ikinci bir üniversite bitirmek istediğinden tekrar sınavlara girdi, hukuk fakültesini kazandı. Fakat iki ayın sonunda burayı da terk etti. Bunda da medeni hukuk profesörü hocasının yaptığı kanun tanımının etkisi oldu. Hocasına göre Türkiye’de kanunun tanımı şöyleydi: “Kanun, kanun koyucunun kafasında şekillenir, yargıcın elinde biçimlenir.” Akgündüz, bu tanımdan sonra ‘Türkiye’de hukukun tam işlemediğini anladım’ diyerek fakülteye devam etmeyecekti. Tevafuka bakın ki, Türkiye’de hukukun tam işlemediğini düşünerek hukuk tahsilini yarıda bırakan Akgündüz’ün, sonraki yıllarda, ‘dolandırıcılıkla’ suçlandığı bir davası zaman aşımına uğradığı için düşecek, o da kurtulacaktı.
Fadıl Akgündüz, Alarko’dan sonra 1987 yılına kadar Yem Sanayii’nde elektrik mühendisi kontrol amiri olarak çalıştı. Buradan ayrılınca da bir arkadaşı ile birlikte ABM adıyla bir bilgisayar şirketi kurdu. ABM, iki yılda, alanında en büyük üçüncü ithalatçı firma oldu. Söylediğine göre ortağının diğer işinde faaliyetleri iyi gitmediğinden bu işte para kazanamamış, başa dönmüştü. Sonrasında üç arkadaşını arayarak bir sürücü kursu kurma önerisinde bulundu onlara. Parayı arkadaşları koyacak, kendisi de işi yönetecekti. Teklifine ilk cevap veren arkadaşı ile 1989’da Jet Sürücü Kursu’nu kurdu. Jet ismini sekreteri bulmuştu. Bir süre sonra pazarlama işine de girince, Jetpa ismi ortaya çıktı. Akgündüz, 2000’li yıllara varmadan pek çok ortak değiştirdi. Eski ortaklarından biri olan Halil Yıldız, 90’ların ortasında basına verdiği beyanatta Fadıl Akgündüz’e yönelik ağır ithamlarda bulunup “Fadıl beni adamlarına dövdürerek, tehditle hisselerimi elimden aldı.” diyecekti. Akgündüz, 1990’lı yıllarda yeni ortağı Sacit Duran ile yola devam eder. Dayısı Ferit Obut da onunla birlikte çalışır.
1991’de kurulan Jet Otomotiv ile KIA ve Daihatsu pazarlar Türk tüketicisine. 1993 senesinde ise beyaz eşya pazarlamasına girer. Bisiklet ve kahverengi eşya da dâhil olur pazarlama alanına. Jet Sigorta ve Jetpa Elektronik’in yanında, Akgündüz’ün bir zamanlar çalıştığı Yem Sanayii de özelleştirmeden alınıp İstanbul Yem Sanayii olarak bünyeye dahil edilir. Şirket, özellikle otomobil kampanyaları ile gündeme gelmeye başlar 1990’ların yarısında.

Akgündüz’ün başkanlığındaki Jetpa, 1995 ve 96 yıllarında sabit fiyat garantili otomobil kampanyaları düzenler. Otomobili kendilerinden alana ehliyeti bedava vereceğini duyurur. Renault ve Tofaş’ın kuş serisi adına düzenlediği kampanyalar ise elinde patlar. Zira, bu iki firma ile anlaşma yapmadan düzenlediği kampanyalarda otomobilleri teslim edemez.
‘20-25 milletvekili alırdım’
Türkiye, Refah Partisi’nin iktidar yürüyüşünü konuşurken Jetpa da halktan topladığı paralarla sürekli büyümektedir. Jetpa Uluslararası Pazarlama AŞ, Jetpa Sinai Ürünleri Üretim ve Pazarlama, Caprice Otel İşletmeciliği, Jetpa İnşaat, Jetpa Motorlu Araçlar Sanayii, Jetpa Spor AŞ ve Malezya’dan Almanya ve İngiltere’ye kadar yurtdışında açılan firmalar ile birlikte grup 1997 yılında Jetpa Holding çatısı altında toplanır. Dönemin hükümet ve siyasilerinden de kolaylıklar görür. Jet Konut’un temelini dönemin başbakanı Tansu Çiller’in atacağı bile duyurulur Jetpa tarafından. Ancak son aşamada bu gerçekleşmez. 1999 yılında, başkanlığını Fadıl Akgündüz’ün yaptığı Siirtliler Grubu’nca Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen geceye Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller, Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan da katılır.
Fadıl Akgündüz, kendine güveninden olacak o dönemlerde milletvekili satın almaktan bahseder açıklamalarında. Fatih Altaylı’nın, o yıllarda Kanal D’de yayımlanan Teke Tek programında, “Sergen’e yaptığım yatırımla 20-25 tane milletvekili alırdım. 10 milyara (eski para ile), 50 milyara, 30 milyara milletvekili satın alıyorsun. Bazı şirketler gizlice milletvekili satın alıyor.” beyanatları ile dikkat çekmeyi yine başarır. O dönemde DYP’den 6, FP’den de 2 adayı maddi ve manevi olarak desteklediği zaten açıktan yazılmaktadır medyada. Seçim sonrası şu haberi de okur, Türk halkı basından: “Jetpa’nın sahibi Fadıl Akgündüz’ün desteklediği on milletvekili adayından sadece ikisi seçildi. Böylece siyasetçiler için harcadığı trilyonlar da boşa gitmiş oldu. (22 Nisan 1999, Milliyet)
Agresif tavır ve tutumuyla piyasada yol almaya çalışan Akgündüz, otomotivde Koç’u, konut reklamlarında kooperatifçileri hedef alıyordu mesela. Bunun için Kadir İnanır’ın oynadığı konut reklamı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca durdurulmuştu. Bakanlığın, otomotivde aynı engelleme yoluna gitmediği için Jetpa’nın Tofaş ve Renault pazarlama kampanyalarının pek çok mağduriyete yol açtığı yorumları yapılıyordu.
Ayrıca, 1999’un sonunda yine büyük bir şovla tanıtıp, 2002’de Siirt ve Batman fabrikalarında seri üretime geçeceğini ilanlarla duyurduğu İmza isimli yerli otomobili de hiçbir zaman üretime geçemeyecekti!
Her şeye rağmen 1990’ların sonuna kadar işler yoluna gidiyordu. Hatta 1997 yılında, ‘en zengin İslamcı patronlar’ listesine bile girmişti Akgündüz; serveti eski para ile 100 trilyondan fazla olanlar sıralamasında Haşim Bayram, Enver Ören, Fatih Çetinkaya, Faruk Berksan, A. Sani Konukoğlu’ndan sonra altıncı sıradaydı.
Bu sırada Türkiye’de İntermedya grubunu alarak basın işine de girdi. Fakat, daha sonraki yıllarda onu, Jetpa Holding’in kendisine ait hisselerini zorla elinden almakla suçlayıp mahkemeye verecek ortağı Sacit Duran’ın da belirttiği gibi, Akgündüz paraları spor alanındaki yatırımlarda dağıtmıştı neredeyse. Siirt Köy Hizmetleri’ni alıp başına Tanju Çolak’ı getirip, adını da Siirt Jetpa Spor’a dönüştürdükten sonra transfer ettiği ünlü futbolculara yüksek paralar akıtmıştı. Avrupa’daki gurbetçilerden yaklaşık 650 milyon mark (325 milyon Euro) topladığını anlatan Sacit Duran, “Vatandaşa vaat ettiği kâr oranlarını ödeyemedi ve Avrupa’dan gelen paralarla Siirt Jetpa Spor’a ünlü futbolcular transfer etti. Sergen Yalçın’a ödediği 14 milyon lira transfer ücreti yüzünden Jetkent konutlarını zamanında teslim edemedik ve yüzlerce insan mağdur oldu.” diyecekti.

1999’a gelindiğinde Sergen Yalçın’ın yanında Alpay Özalan, Oktay Derelioğlu gibi isimler de kadroya katılmıştı. Siirt Jetpaspor’a ilaveten hisselerini aldığı Antalyaspor gibi takımlar da holdingin bünyesine dahil olmuş, ayrıca Türkiye liglerinde 13 takım için de sponsor olunmuştu. Menajerlerin iştahını açmıştı Akgündüz. Herkes ona spor adına bir şeyler satmaya çalışıyordu. Hatta Akgündüz, basına verdiği mülakatlarda Almanya ve İngiltere’de kulüp almak istediklerini de söylüyordu. Almanya için farz-ı muhal diyerek Bayern Münih’in adını verebiliyordu.
Sacit Duran, durumu “Jetpa Holding, birçok sektörde faaliyet gösteren 26 şirketten oluşan bir kuruluş. En başta holdingdeki hisse payım yüzde 30’du, daha sonra sermaye artışına gidilerek hisse payım yüzde 20 oldu.” diye anlatıyordu. Hissesinin daha sonra da yüzde 10’a indirildiğini söyleyen Duran, holdingi kurduktan birkaç yıl sonra Akgündüz’ün fevri ve kontrolsüz harcamaları nedeniyle sıkıntılar yaşamaya başladıklarını, bu sıkıntıları aşmak için Konya merkezli holdingleri örnek alarak, Avrupa’ya gidip orada şirketler kurmaya karar verdiklerini anlatıyordu.

Jetpa ve Akgündüz için sonun başlangıcı 1999 yılında kendini göstermeye başlamıştı. Önce Frankfurt savcılığı Almanya’da topladığı paralar yüzünden takibat kararı aldı. Sonra da Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) raporu doğrultusunda ‘kara para aklamaktan suç duyurusunda’ bulunulduğu haberleri çıktı medyada. “Yurtdışında 7 bin Türk’ten yüksek kâr payı vaadiyle para topladığı, Hazine’den aldığı yabancı sermaye izni ile o paraları Türkiye’ye soktuğu” vurgulanıyordu MASAK raporunda. Nihayetinde, 2000 yılının haziran ayında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık Savcılığı, Akgündüz hakkında ‘Kara Paranın Aklanmasına Dair Kanun’a göre 5 yıla kadar hapis ve tüm malvarlığına el konulması istemiyle dava açınca Fadıl Akgündüz soluğu 2000 yılının başlarında yurtdışında almıştı. Bu arada Almanya ve Avrupa’da yüksek kâr vaadiyle para toplayan Jetpa GmbH yöneticileri, parasını isteyenlere yeni vaatlerde bulunmaya başlamıştı. Akgündüz hakkında Türkiye, uluslararası arama kararı çıkarmasına rağmen bir sonuç alınamadı. Bu gelişmeler üzerine MÜSİAD da onu üyelikten çıkarmıştı.
Dolandırmadım, onlar ortak oldu
Bu arada, 106 kişi, 1998-2000 yılları arasında kâr ortağı yapılacakları vaadiyle kendilerinden toplanan paralardan kâr payı alamadıkları ve paralarının iade edilmediği iddiasıyla suç duyurusunda bulununca, Akgündüz’ün ifadesinin alınabilmesi için hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bu süreçte yurtdışında izini kaybettiren, bir ara İsviçre’de ortaya çıkan Akgündüz, bir dergiye, mal varlıkları üzerindeki tedbir kalksa bile ‘Jetpa’nın eski havasının kalmadığını’ belirtmiş, “Artık o Jetpa yok. Bir şirketin faaliyeti durduysa değeri de düşer” demişti. Akgündüz, devamında “Ben dolandırmadım ki, ben her şeyimi koydum, onlar gelip ortak oldu. Bu bir ticaret, kâr da var, zarar da” diye de ilave etmişti.
Derken 2002 yılının temmuz ayında Meclis’te sürpriz bir karar alındı. Erken genel seçim önerisi kabul edilmişti. Seçim tarihi 3 Kasım 2002 idi. Akgündüz için de bu iyi bir fırsattı. Avukatı aracılığı ile bağımsız adaylık başvurusu yapan Akgündüz’e, ‘katılırdı-katılamazdı’ tartışmaları arasında müjdeli haber, seçime 1,5 ay kala YSK’dan geldi. Seçim zamanı, sabıkası bulunmadığından seçimlere girebilecekti. Sandıklar açıldığında AK Parti ve CHP’den birer milletvekili ile birlikte Akgündüz de Siirt’ten bağımsız aday olarak kazanmıştı. Bunun üzerine Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı, milletvekili seçilen Akgündüz’ün gıyabi tutuklama kararını kaldırdı. Emniyet de kararı bildirince kırmızı bültenle aranan Akgündüz İnterpol kıskacından kurtulmuş oldu. Akgündüz, yazının girişindeki gibi de karşılandı Türkiye’de. CHP’lilerin terk ederek, AK Partililerin de sessiz kalarak protesto ettiği Meclis’te yemin de etti. Fakat bu sevinci fazla uzun sürmeyecekti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, seçimlerden bir-iki hafta sonra Akgündüz’ün dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle fezleke hazırlayarak TBMM’ye gönderdi. SPK da İntermedya Yayıncılık’ın kamuya açıklamakla yükümlü olduğu mali tabloların gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Ve sonuçta 2 milyar liralık ceza verilmişti kendisi ile birlikte yönetim kurulu üyelerine.
Tartışmalar arasında AK Parti’nin başvurusu üzerine YSK, 3 Kasım’da, Siirt Doğanköy’de 706 kayıtlı seçmenin oy kullanacağı şartlar oluşturulmadığı için seçimlerin iptaline karar verdi. Gazetelere yansıyan haberlere göre Siirt İl Seçim Kurulu, köylülerin protestosu nedeniyle oy kullanılmadıklarını açıklamıştı. Bunun üzerine Pervari Savcılığı soruşturma açmış, bazı köylüler de oy sandıklarının kurulmadığını belirtmişti. Seçimler yenilenecekti.
Seçimin Akgündüz için önemi olduğu kadar başka birisi için de önemi büyüktü. Önündeki birtakım yasal engeller, Meclis’teki düzenlemelerle kaldırılan AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu seçimlere katılabilecekti. Bunun için YSK olumlu karar verdiği gibi muhalefet partisi CHP’nin lideri Deniz Baykal da Erdoğan için destek sözü vermişti. Hızlıca Anayasa’nın 67, 76 ve 78. Maddelerinde değişikliğe gidildi. Bu çerçevede AB uyum yasaları da çıkarıldı.
11 Aralık’ta ise YSK’nın verdiği karar doğrultusunda Akgündüz’ün vekilliği düştü. Bambaşka hayallerle döndüğü Türkiye’de onu bekleyen gelecek boyut değiştirmişti. Aynı gün Limuzinle Bağcılar Adliyesi’ne giden Fadıl Akgündüz, ‘nitelikli dolandırıcılıktan’ tutuklandı. Kartal Cezaevi’nde Bahattin Uzan ile aynı koğuşa yerleştirildi. Bu arada YSK, Akgündüz’ün, Siirt seçimlerinin yenilenmesine karşı yaptığı itirazı da reddetti. Yılın son günü ise Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Akgündüz hakkında, Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten verdiği 2 yıllık hapis ve para cezasını onayınca onun için Siirt’ten yeniden aday olma yolu kapanmış oldu.
Sonuçta, AK Parti’den Meclis’e giren Mervan Gül istifa ettiği için 9 Mart 2003’teki seçimlere, onun yerine Erdoğan katıldı. Ve böylece Siirt’te okuduğu bir şiirle yasaklı duruma düşen Tayyip Erdoğan, yine Siirt’teki bu gelişmenin önünü açması ile başbakanlığı Abdullah Gül’den devraldı.
Bitiremiyor ama proje üretiyor!
Dolandırıcılıktan yargılanan ve hakkında 1235 yıl ceza istenen Mehmet Fadıl Akgündüz ise 14 aya yakın kaldığı cezaevinden 150 bin lira kefaletle serbest kalabildi ancak. Yargılaması devam eden Akgündüz hakkında karar, 16 Kasım 2006’da çıktı. Almanya’daki Türk vatandaşlarını dolandırdığı iddiasıyla, 4 yıl 2 ay hapis, 10,4 bin TL de para cezası aldı. Bazı eksiklikler sebebiyle Yargıtay’dan geri dönen dosya, yeniden görüşülürken 7,5 yıllık zaman aşımından düşünce Akgündüz de rahata kavuştu. Ödediği kefaleti de geri aldı.
Fakat ortaklarından Sacit Duran’ın iddiasına göre, her yerde haktan hukuktan dem vuran Akgündüz, vatandaşın parasını ödeyemediği gibi ticari faaliyetlerini ablası ve eniştesi üzerinden yürütüyordu bu arada.
Jet Fadıl diye tanınan Akgündüz’ün durmaya niyeti yoktu. 2009’da yeniden Siirtspor’un başkanlığına seçilen Akgündüz, bu sefer de Bayrampaşa’da 7 yıldızlı Caprice Gold Otel projesini pazarlamaya başlayarak çıktı kitlesinin karşısına... Fakat ilgili bakanlık mevzuatta ‘7 yıldız’ tanımı ve sınıflandırması bulunmadığını duyurdu. Zaten 29 Mayıs 2012 tarihine yetiştirileceği açıklanan proje de söz verilen tarihte tamamlanamamıştı.
En yeni projesi ise Maldivler’de satın aldığı, muhafazakârlara yönelik lüks tatil adası olan ve bir sahabenin adını verdiği için tepkiyle karşılanan Ebu Eyyub El Ensari House’du. Akgündüz’ün peşine takılanlar yine aynı senaryo ile karşılaştı. Anlaşılan Fadıl Akgündüz yeni projeler üretmeye devam edecek. Çünkü alıcı bulmaya devam ediyor!

Aksiyon
Yargılandığı dolandırıcılık davası zaman aşımından düşen Fadıl Akgündüz, yarım bıraktığı onca projeye rağmen yeni vaatlerle yoluna devam ediyor! Ama sonuç hep aynı.
10 Kasım 2002 tarihli gazetelerde bir haber vardı; İstanbul’da 9 Kasım’da gerçekleşmiş bir karşılama töreni okurlara aktarılıyordu: “İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranırken Siirt Bağımsız Milletvekili seçilmesiyle dokunulmazlık zırhı kazanan Jet-Pa’nın patronu Fadıl Akgündüz, kaçak yaşadığı yurtdışından yaklaşık 2,5 yıl sonra döndü.”
New York’tan gelen Akgündüz, avukatlarının, milletvekili mazbatasını polise ibraz ettiği sırada “Dokunulmazlığımı hakkımda açılan davalarda kullanmayacağım.” demeyi de ihmal etmemişti. Fakat o mazbata sayesinde Türkiye’ye sorunsuz bir giriş yapabildiği, onu karşılamaya gelenlerin o an düşüneceği bir husus değildi muhtemelen!
Daha sonra 34 JET 25 plakalı siyah renkli Proton marka otomobile binerek yaklaşık 20 araçlık bir konvoy eşliğinde havaalanından ayrıldı. Siirtlilerin yaşadığı Fatih’teki Kadınlar Pazarı’na gitti. Burada esnafı ziyaret eden Akgündüz, yolsuzlukla ve hırsızlıkla suçlandığını öne sürerek, “Halkımızın gerçek sesini, teveccühünü burada gördünüz. Yarın da Siirt’te göreceksiniz. Esas röportaj yapılacak olan halkımızdır. Onlar size gereken cevabı verecektir.” diyordu.
Akgündüz’ün böyle demesi boşuna değildi. Renault ve Tofaş adına otomobil kampanyaları düzenlemiş, teslimatları yapamamış, Akşam gazetesi ile kuponla TV kampanyasında yine başarısız olmuş, konut projelerini tamama erdirememiş ve de Türkiye’nin ilk otomobilini üretme hayalinden artık bahsedilmez olmuştu. Türkiye ve yurtdışından yüksek kâr vaadiyle topladığı paralarla yol alıyordu.
Türkiye ve yurtdışında yüksek kaâr vaadiyle yanına çektiği pek çok kişinin ‘dolandırılma’ iddiasıyla mahkemeye vermesi bir yana, eski ortakları ile de hukuk karşısında hesaplaşıyor olması ortada iken Jet Fadıl lakaplı Akgündüz, yeni projeleriyle ortaya çıktı, reklamlarda boy gösterdi. Bu onun kaçıncı kez küllerinden doğuşu bilinmiyor. Biri, İstanbul Bayrampaşa’da Otogar’a komşu, devremülk sistemi üzerine kurulu 7 yıldızlı Caprise Gold Palace Otel, diğeri de bir sahabenin adını verdiği Maldivler’deki Ebu Eyyub El Ensari House adlı tatil kompleksiydi.
Seneler önceki bir röportajında, muhabirin ‘Hızla yükselmenizi neye borçlusunuz?’ sorusuna, “Halkın tansiyonunu çok iyi bilen bir insanım.” cevabını vermişti Akgündüz. Anlaşılan halkı iyi tanıyan Akgündüz’ü, halk iyi tanıyamamıştı! Aralık 2013 teslim tarihli Bayrampaşa’daki projesini teslim edemeyen Akgündüz, Caprise Gold’da yaşadığı krizi aşmak için devremülk satın alanlara, ödemesi gereken kira bedelleri için de ‘bize yeni müşteriler bulun’ teklifini getiriyordu. Sonuç sürpriz değildi elbet! Ama taahhütlerini yerine getiremeyip her seferinde katılımcılarından ek maliyetler talep eden Akgündüz, bu sefer mazeret bulmakta zorlanmıştı anlaşılan. Çünkü yatırımcısına gönderdiği ayetli-hadisli mektuplarda Gezi olaylarından başlayıp 17 Aralık operasyonları ile devam etmiş, Soma’da yaşanan facia ve Anayasa Mahkemesi ile Türkiye Barolar Birliği başkanlarının konuşmalarını sebep göstermişti, başarısızlığına.
Siirt’te, 1959 yılında dünyaya gelen Mehmet Fadıl Akgündüz, Arap kökenli bir aileye mensup. Ana dili Arapça olan Akgündüz, Türkçeyi bölgedeki pek çokları gibi okulda öğrenmişti. Liseye kadar eğitimini Siirt’te aldı. Henüz ilkokulda iken tanıdıklarının yanında eczanede çıraklık yaparak atıldı çalışma hayatına. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğinde okurken de nakliyecilik işinde çalışıyordu. Çalışmaya bu kadar erken başlamasında memur babasını 20 aylıkken kaybetmesinin de payı vardı. Üniversiteden sonra Alarko’nun Aletim şirketinin satın alma bölümünde çalışmaya başladı. Beş günün sonunda fabrikaya gönderilmek istenince buradan ayrıldı. Bu arada ikinci bir üniversite bitirmek istediğinden tekrar sınavlara girdi, hukuk fakültesini kazandı. Fakat iki ayın sonunda burayı da terk etti. Bunda da medeni hukuk profesörü hocasının yaptığı kanun tanımının etkisi oldu. Hocasına göre Türkiye’de kanunun tanımı şöyleydi: “Kanun, kanun koyucunun kafasında şekillenir, yargıcın elinde biçimlenir.” Akgündüz, bu tanımdan sonra ‘Türkiye’de hukukun tam işlemediğini anladım’ diyerek fakülteye devam etmeyecekti. Tevafuka bakın ki, Türkiye’de hukukun tam işlemediğini düşünerek hukuk tahsilini yarıda bırakan Akgündüz’ün, sonraki yıllarda, ‘dolandırıcılıkla’ suçlandığı bir davası zaman aşımına uğradığı için düşecek, o da kurtulacaktı.
Fadıl Akgündüz, Alarko’dan sonra 1987 yılına kadar Yem Sanayii’nde elektrik mühendisi kontrol amiri olarak çalıştı. Buradan ayrılınca da bir arkadaşı ile birlikte ABM adıyla bir bilgisayar şirketi kurdu. ABM, iki yılda, alanında en büyük üçüncü ithalatçı firma oldu. Söylediğine göre ortağının diğer işinde faaliyetleri iyi gitmediğinden bu işte para kazanamamış, başa dönmüştü. Sonrasında üç arkadaşını arayarak bir sürücü kursu kurma önerisinde bulundu onlara. Parayı arkadaşları koyacak, kendisi de işi yönetecekti. Teklifine ilk cevap veren arkadaşı ile 1989’da Jet Sürücü Kursu’nu kurdu. Jet ismini sekreteri bulmuştu. Bir süre sonra pazarlama işine de girince, Jetpa ismi ortaya çıktı. Akgündüz, 2000’li yıllara varmadan pek çok ortak değiştirdi. Eski ortaklarından biri olan Halil Yıldız, 90’ların ortasında basına verdiği beyanatta Fadıl Akgündüz’e yönelik ağır ithamlarda bulunup “Fadıl beni adamlarına dövdürerek, tehditle hisselerimi elimden aldı.” diyecekti. Akgündüz, 1990’lı yıllarda yeni ortağı Sacit Duran ile yola devam eder. Dayısı Ferit Obut da onunla birlikte çalışır.
1991’de kurulan Jet Otomotiv ile KIA ve Daihatsu pazarlar Türk tüketicisine. 1993 senesinde ise beyaz eşya pazarlamasına girer. Bisiklet ve kahverengi eşya da dâhil olur pazarlama alanına. Jet Sigorta ve Jetpa Elektronik’in yanında, Akgündüz’ün bir zamanlar çalıştığı Yem Sanayii de özelleştirmeden alınıp İstanbul Yem Sanayii olarak bünyeye dahil edilir. Şirket, özellikle otomobil kampanyaları ile gündeme gelmeye başlar 1990’ların yarısında.

Akgündüz’ün başkanlığındaki Jetpa, 1995 ve 96 yıllarında sabit fiyat garantili otomobil kampanyaları düzenler. Otomobili kendilerinden alana ehliyeti bedava vereceğini duyurur. Renault ve Tofaş’ın kuş serisi adına düzenlediği kampanyalar ise elinde patlar. Zira, bu iki firma ile anlaşma yapmadan düzenlediği kampanyalarda otomobilleri teslim edemez.
‘20-25 milletvekili alırdım’
Türkiye, Refah Partisi’nin iktidar yürüyüşünü konuşurken Jetpa da halktan topladığı paralarla sürekli büyümektedir. Jetpa Uluslararası Pazarlama AŞ, Jetpa Sinai Ürünleri Üretim ve Pazarlama, Caprice Otel İşletmeciliği, Jetpa İnşaat, Jetpa Motorlu Araçlar Sanayii, Jetpa Spor AŞ ve Malezya’dan Almanya ve İngiltere’ye kadar yurtdışında açılan firmalar ile birlikte grup 1997 yılında Jetpa Holding çatısı altında toplanır. Dönemin hükümet ve siyasilerinden de kolaylıklar görür. Jet Konut’un temelini dönemin başbakanı Tansu Çiller’in atacağı bile duyurulur Jetpa tarafından. Ancak son aşamada bu gerçekleşmez. 1999 yılında, başkanlığını Fadıl Akgündüz’ün yaptığı Siirtliler Grubu’nca Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen geceye Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller, Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan da katılır.
Fadıl Akgündüz, kendine güveninden olacak o dönemlerde milletvekili satın almaktan bahseder açıklamalarında. Fatih Altaylı’nın, o yıllarda Kanal D’de yayımlanan Teke Tek programında, “Sergen’e yaptığım yatırımla 20-25 tane milletvekili alırdım. 10 milyara (eski para ile), 50 milyara, 30 milyara milletvekili satın alıyorsun. Bazı şirketler gizlice milletvekili satın alıyor.” beyanatları ile dikkat çekmeyi yine başarır. O dönemde DYP’den 6, FP’den de 2 adayı maddi ve manevi olarak desteklediği zaten açıktan yazılmaktadır medyada. Seçim sonrası şu haberi de okur, Türk halkı basından: “Jetpa’nın sahibi Fadıl Akgündüz’ün desteklediği on milletvekili adayından sadece ikisi seçildi. Böylece siyasetçiler için harcadığı trilyonlar da boşa gitmiş oldu. (22 Nisan 1999, Milliyet)
Agresif tavır ve tutumuyla piyasada yol almaya çalışan Akgündüz, otomotivde Koç’u, konut reklamlarında kooperatifçileri hedef alıyordu mesela. Bunun için Kadir İnanır’ın oynadığı konut reklamı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca durdurulmuştu. Bakanlığın, otomotivde aynı engelleme yoluna gitmediği için Jetpa’nın Tofaş ve Renault pazarlama kampanyalarının pek çok mağduriyete yol açtığı yorumları yapılıyordu.
Ayrıca, 1999’un sonunda yine büyük bir şovla tanıtıp, 2002’de Siirt ve Batman fabrikalarında seri üretime geçeceğini ilanlarla duyurduğu İmza isimli yerli otomobili de hiçbir zaman üretime geçemeyecekti!
Her şeye rağmen 1990’ların sonuna kadar işler yoluna gidiyordu. Hatta 1997 yılında, ‘en zengin İslamcı patronlar’ listesine bile girmişti Akgündüz; serveti eski para ile 100 trilyondan fazla olanlar sıralamasında Haşim Bayram, Enver Ören, Fatih Çetinkaya, Faruk Berksan, A. Sani Konukoğlu’ndan sonra altıncı sıradaydı.
Bu sırada Türkiye’de İntermedya grubunu alarak basın işine de girdi. Fakat, daha sonraki yıllarda onu, Jetpa Holding’in kendisine ait hisselerini zorla elinden almakla suçlayıp mahkemeye verecek ortağı Sacit Duran’ın da belirttiği gibi, Akgündüz paraları spor alanındaki yatırımlarda dağıtmıştı neredeyse. Siirt Köy Hizmetleri’ni alıp başına Tanju Çolak’ı getirip, adını da Siirt Jetpa Spor’a dönüştürdükten sonra transfer ettiği ünlü futbolculara yüksek paralar akıtmıştı. Avrupa’daki gurbetçilerden yaklaşık 650 milyon mark (325 milyon Euro) topladığını anlatan Sacit Duran, “Vatandaşa vaat ettiği kâr oranlarını ödeyemedi ve Avrupa’dan gelen paralarla Siirt Jetpa Spor’a ünlü futbolcular transfer etti. Sergen Yalçın’a ödediği 14 milyon lira transfer ücreti yüzünden Jetkent konutlarını zamanında teslim edemedik ve yüzlerce insan mağdur oldu.” diyecekti.

1999’a gelindiğinde Sergen Yalçın’ın yanında Alpay Özalan, Oktay Derelioğlu gibi isimler de kadroya katılmıştı. Siirt Jetpaspor’a ilaveten hisselerini aldığı Antalyaspor gibi takımlar da holdingin bünyesine dahil olmuş, ayrıca Türkiye liglerinde 13 takım için de sponsor olunmuştu. Menajerlerin iştahını açmıştı Akgündüz. Herkes ona spor adına bir şeyler satmaya çalışıyordu. Hatta Akgündüz, basına verdiği mülakatlarda Almanya ve İngiltere’de kulüp almak istediklerini de söylüyordu. Almanya için farz-ı muhal diyerek Bayern Münih’in adını verebiliyordu.
Sacit Duran, durumu “Jetpa Holding, birçok sektörde faaliyet gösteren 26 şirketten oluşan bir kuruluş. En başta holdingdeki hisse payım yüzde 30’du, daha sonra sermaye artışına gidilerek hisse payım yüzde 20 oldu.” diye anlatıyordu. Hissesinin daha sonra da yüzde 10’a indirildiğini söyleyen Duran, holdingi kurduktan birkaç yıl sonra Akgündüz’ün fevri ve kontrolsüz harcamaları nedeniyle sıkıntılar yaşamaya başladıklarını, bu sıkıntıları aşmak için Konya merkezli holdingleri örnek alarak, Avrupa’ya gidip orada şirketler kurmaya karar verdiklerini anlatıyordu.

Jetpa ve Akgündüz için sonun başlangıcı 1999 yılında kendini göstermeye başlamıştı. Önce Frankfurt savcılığı Almanya’da topladığı paralar yüzünden takibat kararı aldı. Sonra da Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) raporu doğrultusunda ‘kara para aklamaktan suç duyurusunda’ bulunulduğu haberleri çıktı medyada. “Yurtdışında 7 bin Türk’ten yüksek kâr payı vaadiyle para topladığı, Hazine’den aldığı yabancı sermaye izni ile o paraları Türkiye’ye soktuğu” vurgulanıyordu MASAK raporunda. Nihayetinde, 2000 yılının haziran ayında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık Savcılığı, Akgündüz hakkında ‘Kara Paranın Aklanmasına Dair Kanun’a göre 5 yıla kadar hapis ve tüm malvarlığına el konulması istemiyle dava açınca Fadıl Akgündüz soluğu 2000 yılının başlarında yurtdışında almıştı. Bu arada Almanya ve Avrupa’da yüksek kâr vaadiyle para toplayan Jetpa GmbH yöneticileri, parasını isteyenlere yeni vaatlerde bulunmaya başlamıştı. Akgündüz hakkında Türkiye, uluslararası arama kararı çıkarmasına rağmen bir sonuç alınamadı. Bu gelişmeler üzerine MÜSİAD da onu üyelikten çıkarmıştı.
Dolandırmadım, onlar ortak oldu
Bu arada, 106 kişi, 1998-2000 yılları arasında kâr ortağı yapılacakları vaadiyle kendilerinden toplanan paralardan kâr payı alamadıkları ve paralarının iade edilmediği iddiasıyla suç duyurusunda bulununca, Akgündüz’ün ifadesinin alınabilmesi için hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bu süreçte yurtdışında izini kaybettiren, bir ara İsviçre’de ortaya çıkan Akgündüz, bir dergiye, mal varlıkları üzerindeki tedbir kalksa bile ‘Jetpa’nın eski havasının kalmadığını’ belirtmiş, “Artık o Jetpa yok. Bir şirketin faaliyeti durduysa değeri de düşer” demişti. Akgündüz, devamında “Ben dolandırmadım ki, ben her şeyimi koydum, onlar gelip ortak oldu. Bu bir ticaret, kâr da var, zarar da” diye de ilave etmişti.
Derken 2002 yılının temmuz ayında Meclis’te sürpriz bir karar alındı. Erken genel seçim önerisi kabul edilmişti. Seçim tarihi 3 Kasım 2002 idi. Akgündüz için de bu iyi bir fırsattı. Avukatı aracılığı ile bağımsız adaylık başvurusu yapan Akgündüz’e, ‘katılırdı-katılamazdı’ tartışmaları arasında müjdeli haber, seçime 1,5 ay kala YSK’dan geldi. Seçim zamanı, sabıkası bulunmadığından seçimlere girebilecekti. Sandıklar açıldığında AK Parti ve CHP’den birer milletvekili ile birlikte Akgündüz de Siirt’ten bağımsız aday olarak kazanmıştı. Bunun üzerine Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı, milletvekili seçilen Akgündüz’ün gıyabi tutuklama kararını kaldırdı. Emniyet de kararı bildirince kırmızı bültenle aranan Akgündüz İnterpol kıskacından kurtulmuş oldu. Akgündüz, yazının girişindeki gibi de karşılandı Türkiye’de. CHP’lilerin terk ederek, AK Partililerin de sessiz kalarak protesto ettiği Meclis’te yemin de etti. Fakat bu sevinci fazla uzun sürmeyecekti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, seçimlerden bir-iki hafta sonra Akgündüz’ün dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle fezleke hazırlayarak TBMM’ye gönderdi. SPK da İntermedya Yayıncılık’ın kamuya açıklamakla yükümlü olduğu mali tabloların gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Ve sonuçta 2 milyar liralık ceza verilmişti kendisi ile birlikte yönetim kurulu üyelerine.
Tartışmalar arasında AK Parti’nin başvurusu üzerine YSK, 3 Kasım’da, Siirt Doğanköy’de 706 kayıtlı seçmenin oy kullanacağı şartlar oluşturulmadığı için seçimlerin iptaline karar verdi. Gazetelere yansıyan haberlere göre Siirt İl Seçim Kurulu, köylülerin protestosu nedeniyle oy kullanılmadıklarını açıklamıştı. Bunun üzerine Pervari Savcılığı soruşturma açmış, bazı köylüler de oy sandıklarının kurulmadığını belirtmişti. Seçimler yenilenecekti.
Seçimin Akgündüz için önemi olduğu kadar başka birisi için de önemi büyüktü. Önündeki birtakım yasal engeller, Meclis’teki düzenlemelerle kaldırılan AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu seçimlere katılabilecekti. Bunun için YSK olumlu karar verdiği gibi muhalefet partisi CHP’nin lideri Deniz Baykal da Erdoğan için destek sözü vermişti. Hızlıca Anayasa’nın 67, 76 ve 78. Maddelerinde değişikliğe gidildi. Bu çerçevede AB uyum yasaları da çıkarıldı.
11 Aralık’ta ise YSK’nın verdiği karar doğrultusunda Akgündüz’ün vekilliği düştü. Bambaşka hayallerle döndüğü Türkiye’de onu bekleyen gelecek boyut değiştirmişti. Aynı gün Limuzinle Bağcılar Adliyesi’ne giden Fadıl Akgündüz, ‘nitelikli dolandırıcılıktan’ tutuklandı. Kartal Cezaevi’nde Bahattin Uzan ile aynı koğuşa yerleştirildi. Bu arada YSK, Akgündüz’ün, Siirt seçimlerinin yenilenmesine karşı yaptığı itirazı da reddetti. Yılın son günü ise Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Akgündüz hakkında, Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten verdiği 2 yıllık hapis ve para cezasını onayınca onun için Siirt’ten yeniden aday olma yolu kapanmış oldu.
Sonuçta, AK Parti’den Meclis’e giren Mervan Gül istifa ettiği için 9 Mart 2003’teki seçimlere, onun yerine Erdoğan katıldı. Ve böylece Siirt’te okuduğu bir şiirle yasaklı duruma düşen Tayyip Erdoğan, yine Siirt’teki bu gelişmenin önünü açması ile başbakanlığı Abdullah Gül’den devraldı.
Bitiremiyor ama proje üretiyor!
Dolandırıcılıktan yargılanan ve hakkında 1235 yıl ceza istenen Mehmet Fadıl Akgündüz ise 14 aya yakın kaldığı cezaevinden 150 bin lira kefaletle serbest kalabildi ancak. Yargılaması devam eden Akgündüz hakkında karar, 16 Kasım 2006’da çıktı. Almanya’daki Türk vatandaşlarını dolandırdığı iddiasıyla, 4 yıl 2 ay hapis, 10,4 bin TL de para cezası aldı. Bazı eksiklikler sebebiyle Yargıtay’dan geri dönen dosya, yeniden görüşülürken 7,5 yıllık zaman aşımından düşünce Akgündüz de rahata kavuştu. Ödediği kefaleti de geri aldı.
Fakat ortaklarından Sacit Duran’ın iddiasına göre, her yerde haktan hukuktan dem vuran Akgündüz, vatandaşın parasını ödeyemediği gibi ticari faaliyetlerini ablası ve eniştesi üzerinden yürütüyordu bu arada.
Jet Fadıl diye tanınan Akgündüz’ün durmaya niyeti yoktu. 2009’da yeniden Siirtspor’un başkanlığına seçilen Akgündüz, bu sefer de Bayrampaşa’da 7 yıldızlı Caprice Gold Otel projesini pazarlamaya başlayarak çıktı kitlesinin karşısına... Fakat ilgili bakanlık mevzuatta ‘7 yıldız’ tanımı ve sınıflandırması bulunmadığını duyurdu. Zaten 29 Mayıs 2012 tarihine yetiştirileceği açıklanan proje de söz verilen tarihte tamamlanamamıştı.
En yeni projesi ise Maldivler’de satın aldığı, muhafazakârlara yönelik lüks tatil adası olan ve bir sahabenin adını verdiği için tepkiyle karşılanan Ebu Eyyub El Ensari House’du. Akgündüz’ün peşine takılanlar yine aynı senaryo ile karşılaştı. Anlaşılan Fadıl Akgündüz yeni projeler üretmeye devam edecek. Çünkü alıcı bulmaya devam ediyor!

Aksiyon