Enerji sıkıntısınını çözümü nükleerde

Nükleer teknolojilerdeki gelişmeler ile petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtların rezerv ömürlerinin kısa olması tüm dünyayı nükleer santrallere yönlendirdiği vurgulanan raporda, Dünya elektrik talebinin yüzde 16'sının nükleer enerjiden karşılandığı, 2010 yılında ise bu oranın yüzde 46'ya çıkacağı kaydedildi. Dünyada 31 ülkede toplam 439 nükleer reaktör işletildiği, 24 reaktörün inşaa halinde olduğu vurgulanan raporda, planlama aşamasında olan reaktör sayısının 37, teklif edilen reaktör sayısının ise 51 olduğu ifade edildi.

Raporda, nükleer rearktör işleten ülkelerde elektrik enerjisinde nükleer enerjinden pay ise şöyle sıralanıyor: Litvanya'da yüzde 80, Fransa'da yüzde 78, Slovakya'da yüzde 57, Belçika'da yüzde 55, İsveç'te yüzde 50, Ukrayna'da yüzde 46, Güney Kore, İsviçre ve Slovenya'da yüzde 40, Bulgaristan'da yüzde 38, Ermenistan'da yüzde 35, Macaristan'da yüzde 33, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 31, Almanya'da yüzde 28, Finlandiya'da yüzde 27, Japonya'da yüzde 25, İngiltere ve İspanya'da yüzde 24, Tayvan'da yüzde 22, ABD'de yüzde 19.9, Rusya'da yüzde 7, Kanada'da yüzde 12.5, Romanya'da yüzde 9.3, Arjantin'de yüzde 8.6, Güney Afrika'da yüzde 6.1, Meksika'da yüzde 5.2, Hollanda'da yüzde 4.5, Brezilya'da yüzde 3.7, Hindistan'da yüzde 3.3, Pakistan'da yüzde 2.4, Çin'de yüzde 2.2

Raporda, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı ülkeler kategorisinde yer aldığına işaret edilerek, bunun nüfusü hızla artan bir ülke için büyük bir risk olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye'de 2003 yılı "genel enerji" tüketimi 83.8 Mtep olarak gerçekleştiği kaydedilen rapora göre, Türkiye'nin genel enerji talebinin 2010 yılında 126 Mtep'e, 2020 yılında 222 Mtep'e ulaşacak. Raporda, 2003 yılı sonu itibariyle 141.2 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşen "elektrik enerjisi" talebinin 2010 yılında 242 milyar kilovatsaat'e, 2020 yılında ise 499 milyar kilovatsaat'e çıkacağı vurgulanıyor. Raporda, Türkiye'nin gelecekteki elektrik enerjisi ihtiyacının bakılarak nükler enerji üretimine ciddi ciddi ele alanması isteniyor.

Türkiye, nükleer enerjinin hammaddesi olan uranyum ve toryum bakımından çok zengin olduğu ve Türkiye'de tesadüfen bulunmuş uranyum rezervi 10 bin ton civarında olduğu belirtildi. Raporda, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Türkiye'de 380 bin ton görünür toryum rezervi olduğu, bunun sondaj çalışmalarıyla iki katına çıkarılabileceği belirtildi. Raporda, Türkiye'nin 1962 yılında, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nce 1 MW gücünde TR-1 adında bir deney reaktörü işletmeye alınmasıyla nükler enerji ile tanıştığı kaydedildi.

ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin değerlendirmesinde, dünyada pek çok ülkenin nükleer enerji kullandığını belirterek, "Türkiye'nin nükleer enerjiye sırtını dönme lüksü yok. Gerekli önlemler alındığı takdirde, nükleer santraller fosil yakıtlardan kaynaklanan çevre sorunlarını ortadan kaldırıyor. Üstelik uzun vadede ucuz bir teknoloji" dedi.

Gelişmiş ülkelerin nükleer santrallerden vazgeçtiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten Aygün, şunları kaydetti: "Gelişmiş ülkelerde yeni santral yapılmamasının tek nedeni ihtiyaç duymamaları… Böyle bir teknolojiden kimse vazgeçmez. 1 kilo kömürden 3 kilovatsaat, 1 kilo petrolden 4,5 kilovatsaat elektrik elde edilirken 1 kilo uranyumdan 50 bin kilovatsaat elektrik üretilebiliyor."