Dolar
40,6716
0,08%
Euro
47,3724
-0,07%
Sterlin
54,799
0,08%
Bitcoin
4.730.377
-0,56%
BİST-100
10.972,63
0,15%
Gram Altın
4.443,258
0,13%
Gümüş
38,35
0,15%
Faiz
45,32
0,00%

Et balık gitti, at eti geldi

TZD Başkanı Yetkin, yurttaşın dünyanın en pahalı etini yemesinin nedenlerini anlattı

02.04.2010 05:42
Haberi paylaşın
Et balık gitti, at eti geldi
16px
32px

Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) yok edilmesinden sonra Türkiye’de besiciliğin bittiğini söyledi. Yetkin, terör nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da meraların birer birer kapatılmasının da besiciliği bitiren etkenlerden olduğunu belirtti.

Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin’le Türkiye’de dünyanın en pahalı etinin yenmesinin nedenlerini konuşuyoruz. Yetkin Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) yok edilmesinden sonra Türkiye’de besiciliğin bittiğini, EBK’nin yeniden canlandırılması çabalarının ise et fiyatlarındaki artış bahane edilip daha fazla ithalat yapılmasına zemin hazırlanmasıyla önünün kesildiğini anlatıyor.

-Dünyanın en pahalı etini yiyoruz. Atlar, eşekler kesiliyor. Sınırlarımızdan her türlü hayvan kaçak olarak giriyor. Oysa Türkiye bir zamanlar hayvan ihraç eden, et ihraç eden bir ülkeydi. Ne oldu bize?

İBRAHİM YETKİN - Türkiye 1980’li yıllara kadar Ortadoğu’nun hayvancılık merkezlerinden biriydi. O tarihlere kadar hükümetler de genellikle hayvancılığa destek olurdu. Özellikle Et Balık Kurumu, hayvancılığa destek veren en önemli kuruluştu. Bu nedenle o yıllarda Türkiye’den dışarı canlı hayvan kaçakçılığı yapılırdı. Hatta Suriye bile o nedenle mayınlanmıştır.

‘Yerli üretici ithal etle rekabet edemedi’

- Et Balık Kurumu galiba bu öyküde önemli bir yer tutuyor...

YETKİN - Çok haklısınız. Bu kurum 1952 yılında oluşturuldu ve Erzurum’da bir Et Kombinası kurarak işe başladı. Et piyasasında düzenleyici, teşvik edici bir rol oynadı. Ama 1984 yılında Özal hükümeti döneminde et ithalatı serbest bırakıldı.

O dönemde Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeden en ucuz, en kalitesiz etler ülkemize doldu. Ayrıca et stoklarını eritmek isteyen AB hükümetleri o dönemde et ihracatını sübvanse ettikleri için ülkeye düşük fiyattan et girdi. Yerli üretici bu fiyatlarla rekabet edemedi. Bu arada kuruma destek verilmeyerek borçlandırıldı; ardından 1993’te özelleştirilme kapsamına alındı. O tarihte Et Balık Kurumu, tüm engellemelere rağmen 28’i kombina olmak üzere 35 işletmede 6 binden fazla insan istihdam eden, et üretim kapasitesinin yarıdan fazlasını denetleyen bir kuruluştu. Özelleştirme sırasında varlıkları parça parça satıldı ya da kapatıldı.

Sonuçta üreticinin hayvanını satabildiği, satın alınan hayvanın kurallara uygun biçimde kesilip işlendiği ve tüketiciye ya da sanayiciye uygun fiyatla satıldığı en büyük et işletmesi bitkisel yaşama sokuldu. Büyük ölçüde zarar etmeye başladı.

Aynı dönemde Türkiye’de terörün yaygınlaşması nedeniyle hayvancılığın en önemli merkezlerini oluşturan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meralar hayvancılığa adım adım kapatıldı. 1940 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera alanları 2000’li yıllarda 12 milyon hektara kadar düşmüştü. Bu durumda hayvancılıkla uğraşan üreticiler hayvanlarını beslemekte ve değerine satmakta zorlandı. Bunun sonucu hayvanlar kesilmeye başlandı. Bu arada yem sanayii de kapatıldı. Üretici, uygun fiyata yem alamayınca maliyetleri arttı.

Leyle Tavşanoğlu/Cumhuriyet

benzer haberler
Merkez Bankası, 4 efsane ismini Rüşdü Saracoğlu, Lütfi Hasan Ersel, Süreyya Serdengeçti ve Ercan Kumcu'yu 4 ayda kaybetti
Merkez Bankası, 4 efsane ismini Rüşdü Saracoğlu, Lütfi Hasan Ersel, Süreyya Serdengeçti ve Ercan Kumcu'yu 4 ayda kaybetti