Denizbank'ın ismi değişecek mi? Hakan Ateş konuştu
Rusya'nın en büyük bankası Sberbank'ın Denizbank'ı 6.5 Milyar TL'ye satın alması sonrası ismi değişecekmi? Ateş satış sonrası ilk kez konuştu..

KAPAK: PLATIN DERGISI
Röportaj: Oya Yalıman
KURUMSAL GİRİŞİMCİLİĞİNİ BİR KEZ DAHA KANITLADI
Son 8 aydır ekonomi gündeminin merkezinde olan DenizBank, Hakan Ateş’in deyimiyle Türkiye bankacılık sisteminin ‘Kaşıkçı Elması’ geçtiğimiz ay satıldı. Sberbank of RussIa ile DenizBank A.Ş.’nin ana hissedarları olan Dexia NV/SA ile Dexia Participation Belgium SA, DenizBank hisselerinin yüzde 99.85’inin Sberbank’a 6 Mİlyar 469 milyon TL fiyatla satılması konusunda nihai anlaşmayı imzaladılar. Cari döviz kurlarına göre bu tutar yaklaşık 2.8 milyar Euro, başka bir ifadeyle 3.5 milyar dolar... Bu rakam, DenizBank hisselerinin %100’ünün değerlemesinin 6.5 milyar Türk Lirası olarak belirlendiğini gösteriyor. DenizBank’ın Türkiye, Avusturya, Rusya’daki iştiraklerini kapsayan satış işlemi, DenizBank’ın 31 Mart 2012 tarihi itibariyle özkaynağının 1.33 katına tekabül ediyor. Kısaca DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, bu satış ile kurumsal girişimciliğini bir kez daha iş dünyasına kanıtlamış oluyor.
SBERBANK’IN 170 YILLIK TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK SATIN ALMA
DenizBank’ın satın alınması, Sberbank için 170 yıla dayanan tarihindeki en büyük satın alma işlemi ve Troika Dialog ile Volksbank International şirketlerinin satın alınmasının ardından bankanın uluslararası finansal bir kuruma dönüşümü yolunda atılan en önemli adım. Aynı zamanda bu satın alma, Sberbank’ın uluslararası operasyonlarından elde ettiği net kârı artırma yolundaki stratejisi ile tutarlı olduğu kadar; bankanın hızla büyüyen Türk ekonomisinde önde gelen bir konum elde etmesine de etkili olacak. DenizBank, Sberbank’ın bugüne kadarki en büyük yabancı operasyonu olduğundan, bankanın ticari faaliyetlerini çeşitlendirmesine katkıda bulunacak kuşkusuz. 2011 yılında Rusya’nın Türkiye’nin ithalatında en büyük paya sahip olduğunu, benzer şekilde en büyük 6'ncı ihracat pazarı olduğunu göz önüne alırsak, satış işleminin Rusya ve Türkiye arasında hızla artmakta olan ticaret ve yatırım akışının hızlanmasına da olumlu etkileri olması bekleniyor.
Röportaj: Oya Yalıman / Fotoğraflar : Güneş Kazdal
Türkiye'nin 8'inci büyük bankası: DenizBank
DenizBank ile ilgili güncel rakamlara bakarsak; bankanın 31 Mart 2012 tarihi itibariyle konsolide aktif büyüklüğü, mevduat ve krediler bakımından Türkiye’deki bankalar arasında 8'inci sırada… Banka, Türk finansal hizmet sektöründeki en büyük başarı hikayelerinden biri olarak değerlendiriliyor. 1997 yılında mevcut yönetim kadrosu tarafından kurulan DenizBank, uzun vadede hızlı büyüme ve cazip kârlılığı ile birlikte toplam konsolide aktifleri bakımından bugün Türkiye’deki 5'inci büyük özel banka konumunda… DenizBank’ın Türkiye’nin her yerine yaygın 592 şubesi ve yurtdışındaki iştiraklerine ait 15 şubesi ile toplam 607 şubesi bulunuyor. Tüketici kredileri, KOBİ ve tarım kredileri gibi cazip niş segmentlere odaklanan ve bu alanlarda rekabet avantajına sahip olan DenizBank; marka algısına, yenilikçi ürünlere ve teknolojiye yaptığı yatırımlarla dikkatleri çekiyor. Banka, 31 Mart 2012 tarihi itibariyle taşıt kredilerinde 8'inci (% 5.2 pazar payı), tüketici kredilerinde 9'uncu (% 4.2 pazar payı), kredi kartı alacaklarında 9'uncu (% 2.8 pazar payı), KOBİ’de 9'uncu (% 4 pazar payı) ve tarım kredilerinde 1'inci (Ziraat Bankası hariç % 20 pazar payı) sırada yer alıyor. Güçlü fonlama, aktif kalitesi ve sağlam özkaynak konumuna sahip olan DenizBank, 2011 yılında, önceki yıla göre % 21 oranında bir artışla 700 milyon TL net kâr açıklamış (iştirak satış gelirleri hariç) ve % 17.4’lük bir özkaynak getirisine ulaşmıştı.
TARAFLAR NELER SÖYLEDİ?
Sberbank CEO’su ve İcra Kurulu Başkanı Herman Gref, geçtiğimiz ay İstanbul’da yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Sberbank’ın DenizBank’ı satın alması, Sberbank’ın 2014 stratejisi yolunda atılan yeni bir adımdır. Bu satın alma ile Sberbank, son yıllarda kayda değer büyüme ve kârlılık seviyelerine ulaşmış olan son derece cazip bir pazara girmiş olacak. DenizBank, son derece profesyonel bir ekip ile yönetilen, ülke çapında geniş bir şube ağına ve Türkiye’de çok kârlı olan KOBİ ve tarım bankacılığı segmentlerinde uzmanlığa sahip, yüksek kalitede evrensel bir banka. Bizler DenizBank’ı ve sahip olduğu ileri teknoloji ile desteklenen Müşteri İlişkileri Yönetimi ve IT kapasitesini, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki şirketlerimiz için bir yenilik merkezi olarak kullanabileceğimizi düşünüyoruz. Sberbank hissedarlığı altında DenizBank’ın Türk piyasasındaki yerini daha da güçlendireceğine ve Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret, turizm ve yatırım akışlarından kaynaklanan sinerjiden yararlanabileceğine inanıyorum.” Dexia CEO’su ve DenizBank Yönetim Kurulu Başkanı Pierre Mariani ise Dexia’nın 2006’dan günümüze Türkiye piyasasında önemli bir oyuncu halini alarak piyasadaki yerini bulan DenizBank’ın kârlı büyümesini desteklediklerinin altını çizdi. “Dexia rekabetçi bir seçim sürecinin sonunda, DenizBank’ın gelişimini devam ettirecek ve büyüme potansiyelini güçlendirecek endüstriyel bir ortak seçmiştir” diyen Mariani, Dexia için bu anlaşmanın hissedar devletlerin Avrupa Komisyonu’na Dexia Grubu'nun organize bir şekilde tasfiye edilmesi hususunda bildirdiği kararların uygulanması sürecinde atılmış önemli bir adım anlamına geldiğini de belirtti.
“TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR GELİŞMEDİR”
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş ise “2006 Mayıs'ında başlayan Dexia-DenizBank birlikteliğindeki 6 yıllık süreci iki kelime ile özetlemem istense, kullanacağım iki kelime ‘başarı öyküsü’ olurdu. Yeni ana hissedarımız Sberbank ise Rus finans sektörünün en büyük bankası... Tek başına Rus finans piyasasının yaklaşık üçte birini temsil eden Sberbank, Orta ve Doğu Avrupa’daki yeni yatırımları ile global anlamda bir finansal oyuncu olma yolunda hızla ilerliyor. Sberbank-DenizBank birlikteliği, Türkiye ve Rusya için, bir banka satın almasının çok ötesinde anlamlar da taşıyor. Sberbank’ın DenizBank hisselerini devralıyor olması, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi hedefine de çok önemli katkılarda bulunacak bir gelişmedir” dedi.
HAKAN ATEŞ'İN BANKACILIK SERUVENİ...
Gelin bu satın almanın ayrıntılarına biraz ara verelim ve geçmişe gidelim… Adı DenizBank ile özdeşleşen, Türk bankacılık sisteminin en başarılı, en dinamik, en güler yüzlü ve elbette en girişimci genel müdürü olarak tanınan Hakan Ateş ile DenizBank’ın nasıl bir araya geldiğini hatırlayalım. 1959’da Ankara’da doğan Hakan Ateş, 1976’da TED Ankara Koleji’nden, 1980’de ODTÜ İşletme’den mezun oldu. İlkokul yıllarından, üniversiteden mezun olduğu yıla kadar seslendirme ve oyunculuk yapan Ateş, o yıllarda profesyonel olarak aletli jimnastik sporu ile de ilgileniyordu. Üniversiteden mezun olunca ailesinin isteğiyle Türkiye İş Bankası Teftiş Kurulu’nun sınavlarına girdi ve kazandı. O sınav yeni hayatının da başlangıcıydı aslında… Sanat ve spor kariyerine veda eden Ateş, artık bir İş Bankalıydı… Ateş, o yıllarla ilgili olarak “1981-1985 dönemi Türk insanını tanımam için büyük bir fırsat oldu; yılın 6 ayı Anadolu’yu dolaşıyorduk. Müfettişlik yaptığım dönemlerde ufkum açıldı, kişiliğim oturdu” diyor. 1985-1994 döneminde, Interbank’ın çeşitli birimlerinde çalıştıktan sonra Bakırköy, İzmir ve Merkez Şubeleri’nde Şube Müdürü olarak görev yaptı. Interbank’ın Nakit Yönetimi Sistemi’ni kurdu. 1993 yılında Merkezi Operasyon’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. 1994 Aralık ve 1996 Temmuz döneminde, Bank Ekspres’de Mali İşler ve Operasyon’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. Bank of America’nın danışmanlığında bankanın yeniden yapılandırılması projesini yürüttü. % 80 hissesi Garanti Bankası, % 20 hissesi IFC’ye ait olan GarantiBank Moscow’u kurdu ve 1996 Haziran’ından itibaren bir yıl boyunca genel müdür olarak görev yaptı.
AHMET NAZİF ZORLU’YA MEKTUP…
DenizBank ise 1938 yılında, gelişmekte olan Türk denizcilik sektörüne finansman sağlamak üzere bir devlet bankası olarak kurulmuştu. 1997 yılında, bir bankacılık lisansı olarak Zorlu Holding tarafından Özelleştirme İdaresi’nden satın alındı. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, bankanın genel müdürlüğü için Hakan Ateş’e teklif götürdü ve Hakan Ateş 1997 yılının Haziran ayında kurucu genel müdür olarak DenizBank’ta göreve başladı. Hakan Ateş, kendisine gelen bu teklifi şöyle anlatıyor: “Ahmet Nazif Zorlu’yla bana yaptığı teklif vesilesiyle tanıştım. Ahmet Nazif Zorlu kimdi, Zorlu Grubu neydi, Hakan Ateş kimdi, bir kan uyuşması olacak mıydı aramızda? Çünkü ben o dönem Doğuş gibi büyük bir grupta Garanti Moskova'nın genel müdürü olarak çalışıyordum. Durum böyle olunca Ahmet Nazif Zorlu’ya yazdığım bir mektupla misyonumu, vizyonumu, değerlerimi ve stratejilerimi anlattım. Ufkumun alabildiği taleplerle geldim Ahmet Nazif Zorlu’ya... İstediklerimin hepsini verince de geldim ama sonradan anladım ki ufkum da pek geniş değilmiş (gülüyor); sağolsun güzel bir başlangıç oldu. Onlar da benimsediler ve şartlarımı kabul ettiler. Bir otel odasında temelleri atıldı bankanın. Bu odada işe alım sürecini ve bankanın kurulma faaliyetlerini yürütüyorduk. Demirden korkan trene binmez. Daha önce bir bankayı sıfırdan kurmuştum, küçük bir boyuttaydı ama… Dolayısıyla ‘Ben bu işi yapabilirim’ dedim. Bir işi başarma şansımı yüzde 50 görürüm her zaman. Çok stresli günler yaşadığım da oldu, bir günde 5.5 paket sigara içtiğim zamanlar… Bankacılığın her alanında çalışmış ve artık her bölümü çok iyi öğrenmiştim. Geriye sadece ekibi oluşturmak kalmıştı. Ben de başarılı insanları bir ekipte toplayabildim.”
BİRİNCİ BÖLÜM: KURULUŞ AŞAMASI VE ORGANİK BÜYÜME
“Ahmet Zorlu ile çalıştığım dönem 8.5 yıl sürdü. Bu dönem kuruluş aşaması ve organik büyüme dönemi… Rusya’dan geliyorum, bir otel odasındayım ve 1 sicil numarası ile başlıyorum. Sonra birkaç yakın çalışma arkadaşımla başlattığım iş, organik büyümeyle yani elemanlarımızı almakla, şubelerimizi açmakla, teknolojimizi ve genel müdürlüğümüzü kurmakla devam ediyor. Ve en baştan beri koyduğumuz ‘finansal supermarket’ stratejimiz çerçevesinde leasing, factoring ve Deniz Yatırım şirketlerimizi kuruyoruz. Sonra kuracağımız şirketlerde aklımızda var ama onları zamana yayıyoruz.“
İKİNCİ BÖLÜM: 2001 KRİZİ
“2001 yılında ikinci bölüme geçiyoruz; bölümün adı kriz! 81 bankanın 35’i ekonomi hayatından çekiliyor. Biz o krizi iyi risk yönetimi sayesinde ve Ahmet Zorlu’ya Rusya’dan 24 Nisan 1997’de yazdığım ve genel müdür olursam ne tür stratejileri benimserim, değerlerim, misyonum vizyonum nedir, rakip analizim ve nihayetinde aksiyon planımı içeren o mektubun içerisinde de yer alan kurumsal yönetişim ilkeleriyle atlattık. 2000 yılının Kasım ayında Demirbank’ın TMSF’ye devriyle başlayan kriz, bizim için aslında yeniden doğuşun başladığı bir dönem oldu. Riskimizi çok iyi yönetiyorduk ve likittik. Hazine bonosuna ve devlet tahviline; ki o zaman Türk bankacılık sisteminin toksit asidi, yüzde 15 limiti koymuş; pozisyonumuzu hep korumalı tutmuştuk. Neyi satın alabiliriz, neyi kurtarabiliriz planlarının peşine düşmüştük. Kimse o dönem ne şube ne de mevduat almayı düşünüyordu, ilk ihalelerin tamamını biz aldık. 108 şube aldık; bunların içinde 29 şubesiyle Tarişbank vardı ki sonradan bizim için yediveren gülü olmuş bir bankadır ve sonradan banka şubesine çevirdiğimiz Anadolu Kredi Kartları 13 şubesiyle yoktur. Toplamda 150’ye yakın şube satın aldık. Bana ‘deli’ diye bakıyorlardı Toprakbank’ın 93 bin kartını 10 dolardan 930 bin dolara TMSF’ye ödedim. Diyorlardı ki 'Batmış bankanın kartını niye alıyorsun?' Bu kartlardan 30’dan fazlası bizim çok iyi müşterimiz bugün. Viyana’da Zeytinoğlu Grubu’nun bankasını aldık o zaman 160 milyon Euro aktif büyüklüğü olan banka, bugün 4 milyar Euro’ya ulaştı. Bugün 13 şubesi ile Avusturya bankacılığının medarı iftiharlarındandır. Moskova’da da Erol Aksoy’dan banka aldık. 2002 sonunda büyük alımlarımızı tamamlamıştık.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: HALKA AÇILMA
“Satın almalarımızı bitirip hazmetmekten başka ki şu bilinci vermeye çalıştık arkadaşlarımıza 'Her iyi çalışan denizci bir denizciye daha iş yaratır' dedik. İşimizi yaparken sektörleri seçerken hep kime nasıl fayda sağlarız, memlekete nasıl fayda sağlarız diye düşündük. Günün sonunda başarı hep insana gelip dayanır. Bugün bankacılık sektöründe 200 bine yakın bankacı çalışıyor aileleriyle birlikte, düşünürsek önemli iş kollarından biri… Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin şube bir ihtiyaç oluyor. İnsanlar para gibi önemli varlıklarını göz göze bakarak teslim etmek istiyorlar dünyanın her yerinde… Üçüncü bölümün konusu 2004 yılının Ekim ayında gerçekleşen halka açılmadır. Bu çok önemlidir çünkü 2000-2004 yılları arasında bırakın bankayı Türkiye’de hiçbir şirket halka açılmamıştır. 35 bankanın battığı bir ekonomide halka ilk açılan böylesine orta ölçekli bir banka 5.5 katı talep topluyor. Defter değeri 100 kuruşun üzerindeydi… 2004-2006 döneminde organik büyümemizi devam ettirdik ve Global Hayat olarak isim değiştiren Toprak Hayat ile sigorta ayağına da girip finansal süpermarketimizi tamamladık. Daha sonra o şirketimizi de Metlife’a 10 katına satma başarısına imza attık.”
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: REKOR ÇARPANLA DEXIA’YA SATIŞ
“17 Ekim 2006, bizim için dördüncü bölümün başlangıcıdır. Aslında satın alma kararı 31 Mayıs 2006’da verilip arada BDDK, SPK, Rekabet Kurulu onayları var. Burada en yüksek çarpanla satılma konusuna açıklık getirmek isterim. Bugün bu rakamlarla ilgili olarak yatırım bankaları tarafından sıralamalar vardır, tescillidir istediğiniz ringtable’a bakın bugün itibariyle DenizBank çarpan olarak Türkiye tarihindeki en büyük çarpanla Dexia’ya satılmıştır! Bugüne kadar bu rekoru mevduat toplamaya yetkili olan ticari bankalardan yaklaşan olmadı. Finansbank ile ilgili olarak söyleniyor ama doğru değil. Singapur’da IMF görüşmeleri sırasında Hüsnü Özyeğin, Yönetim Kurulu Başkanımız Dirk Brunel’e benim için şöyle dedi: 'Bu centilmene dikkat edin. Hakan Ateş, benim patron olarak hissedar olarak 19 yılda yaptığımdan daha iyisini 9 yılda profesyonel olarak yaptı.' Bu, benim kişisel tarihimde önemli sözlerden biridir. Dexia ile yola devam etmeye 2006’da başladık. Bankanın yüzde 99.85’ini aldı. Yatırımcıya 750 milyon dolar gitti, Ahmet Zorlu’ya da 2 milyar 450 milyon dolar... Zorlu Grubu’na çok faydalı oldu bu satış. Dexia bana 6 yıllık bir anlaşma önerdi ama ben 3 yıllık bir anlaşma yapalım ve birbirimizi tanıyalım dedim. Dexia ile geçen 6 yılımız güzel öğretici, bir o kadar da meşakkatli yıllardı. Çünkü bizi satın aldıklarından 9-10 ay sonra 2008 Eylül’de Lehman Brothers’ın çöküşüyle kriz artık aleni durum kazandı. Artık biz yalnızdık ve ayaklarımızın üstünde durmak zorundaydık. Kaldı ki Avrupa Komisyonu, büyük bankalara ve Dexia’ya çok ağır bir şartname imzalattı. Sevr Anlaşması gibiydi. İştiraklerini satma ve çarpanını yani kaldıracını azaltma programı dayattı. Onu da nasıl yapacaksınız risklerinizi ve aktiflerinizi satacaksınız. O arada AB komisyonundan gelen DenizBank’ın satış talebine karşı, grup CEO’su Axel Miller’dan sonra gelen kriz döneminde görevi devralan Pierre Mariani, 'Ölümü çiğnersiniz' dedi. Satmamaya gerçekten kararlıydı fakat Yunanistan krizi ile birlikte ki en büyük portföylerden biri Dexia’daydı çok büyük zarar vardı, Mariani çaresiz kaldı. Tam banka çıkışa doğru geçmişken Yunan bonolarından gelen çok ağır bir zararla karşılaşıldı. Dexia küçülmeye devam ediyor. 55 milyar dolara yükseltilen devlet garantileri var; Belçika ve Fransa hükümetlerinin garantileri altında likiditasyon işlemlerini sürdürüyor. Tabii bu Yunan krizinden sonra Avrupa krizi iyice derinleşti. Dexia gibi bankalar satış süreçlerini hızlandırdılar. Hal böyle olunca da Dexia’nın elindeki her zaman söylediğim gibi kaşıkçı elması DenizBank’ta satışa çıktı.”
BEŞİNCİ BÖLÜM: SBERBANK’A SATIŞ
“DexIa’nın yönetim kurulu, icra komitesi üyesiyim Türkiye’deki ilk ve tek bankacıyım o görevde bulunan. Kararı 18 Ekim’de alıp 19 Ekim’de halka açıkladık. 2006 yılının 17 Ekim’inde alıyor, 2011’in 17 Ekim’inde satış kararı veriyor. 2 yıl önceye döndüğümüzde 2004 yılı 1 Ekim’de halka açılıyoruz ve o açılış bizi dünyaya tanıtıyor. DenizBank kimmiş neymiş diye konuşulmaya başlanıyor o zamanın orta ölçekli bugünün büyük bankası nasıl olur da bu kadar başarılara imza atar diye kamuoyunun dikkatine sunuşumuzdur bizim. Etrafımdaki patronlar hep söyler, 'Hakan şirketinin değeri ancak satarken belli olur.' Ben yüzde 25’ini halka satmış oluyorum sonra Dexia’ya satmış oluyorum en yüksek çarpanla… Ben Rusya’da ilk yüzde 100 Türk bankasını kuran bankacıyım o banka Garanti Bank Moskova’dır. Diğer %100 Türk bankalar bizden sonra geldi; doğruları çarpıtmamak gerekli diye düşünüyorum. Beşinci bölüm 2012’de Dexia, hisselerinin tamamını 99.86 Sberbank’a sattığında başlıyor. İlk tepe yönetici olarak ilk Rusya’daki Türk bankasını biz kurmuşuz, Rusların Çarlık, Sovyetler dönemi ve sonrasında duvarlar yıkıldıktan sonra yurtdışına bir seferde yaptıkları en yüksek yatırımı hedefi de yine biz olmuşuz. Rusya’nın 170 yıllık tarihi olan en büyük bankasının ülkemizdeki banka yelpazesine bir renk olarak katmışız. Bunun böyle tescil edilmesi bence önemli…”
DENİZBANK'IN SBERBANK'A SATILIŞI DEXIA’YI NASIL ETKİLEYECEKTİR?
Dexia'ya 3 milyar Euro üzerinde para giriyor, sermaye yeterlilik rasyosu 400 baz puan yüzde 4 artıyor. Gelişmiş ülke bankacılığı çok fazla planlayıp ondan sonra aksiyona geçen bir yapıda bazen de aksiyona geçemeyen yapıda… Biz Türklerde hadi yola koyulalım sonradan hallederiz diyoruz genelde; Dexia ile planlamayı daha teknik ayrıntılı hiç sürprize yer bırakmayacak kesinlikte planlamalar yapmayı öğrendik.
SBERBANK İLE İLK GÖRÜŞMELER NASIL BAŞLADI?
Önce ilgi gösterdiler, sonra kendi iç nedenleri sebebiyle geri çekildiler. Aynı dönemde DenizBank ile ilgilenen pek çok banka vardı ama sonunda Mr. Gref, iyi bir çarpan ödeyerek alma kararı aldı. Rusların yurtdışına tek seferde yaptığı en büyük yatırım ve Avrupa’daki en büyük satın alması… Bu durum Rusların Türk ekonomisine ne kadar güvendiğini de gösteriyor. Benim kanaatime göre gecikmiş bir harekettir; malumun ilanıdır. Rusya ile özellikle Cumhuriyet tarihi boyunca iyi ilişkilerimiz olmuş. Bugün bambaşka bir dünyadayız, paradigmalar değişiyor. Hükümet çevrelerinin de bunu çabuk algılaması bizi çok sevindiriyor. Vizelerin kalkması, kalış sürelerinin uzaması iki ülke açısından da olumlu hava yaratan gelişmeler. Türkiye, alternatifli bir ülkedir. Avrupa pazarı, dış ticaretimizin yüzde 63 iken şimdi 45’inin altına düştü. Irak, Türkiye için Almanya’nın ardından ikinci büyük pazar oldu. Alternatifleri çeşitlendirmek bizim direncimizi artırır; işte o zaman ekonomik ve politik olarak 'One minute'ın altını ekonominin gücüyle doldururuz.
EN DEĞERLİ MARKALAR LİGİNDE YER ALIŞINIZI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Millward Brown Optimor’un 'Türkiye’nin En Değerli 25 Markası Araştırması'nda DenizBank 11'inci sırada yer aldı. 25 markanın 24’üne de bakın en genci Finansbank ve 25 yıllık bir marka; diğerleri 50 yıl ve üzeri ve biz 15 yıl gibi süreçte Türkiye’nin en değerli 11 markası konumuna getirmişiz DenizBank’ı… Bu ortak aklın denizcilerin ve kaptanların bir zaferidir. Türkiye marka yaratamıyor diyorlar; buyurun size marka! 2 banka kurduk 2 banka sattık; alanlar da satanlar da çok mutlular.
SATIŞ SONRASI DENİZBANK'TA NASIL BİR DÖNEM BAŞLAYACAK?
İnşaat şirketlerimize bakın; Enka, Rönesans, Sembol İnşaat, Efes Grubu, Paşabahçe ve Vestel gibi dev şirketlerimiz kolayca Rusya’da iş yapabiliyor. Bence bankacılıkta da aynısı olacak ve biz çok hızlı ilerleyeceğiz. Stratejimiz gereği çok büyük değişiklikler olmasa da yenilikler olacaktır mutlaka. Herman Gref, mevcut yönetimin kalmasını alım satım sözleşmesine bir koşul olarak koydu. Üst yönetimin; yani genel müdür ve genel müdür yardımcılarının toplam 30 kişinin kalmasını arzu ediyorlar. Denizci ve kaptanlarımızdan da fire vermeyeceğimiz görüşündeyim. Çünkü DenizBank olarak insanı odağımıza alan bir bankayız. İnsana verdiğimiz değerle, çalışanlarımızın içindeki cevheri ortaya çıkarıyor ve elması pırlantaya dönüştürüyoruz. DenizBank'ın değeri ne bu bankanın adında ne ambleminde ne kasasındaki paradadır. Bankanın insanındadır. İnsana verdiğimiz değer sebebiyle sıfırdan banka kurarken de içeriden yetiştirmeyi tercih etmişimdir. Böylesini çok daha dürüst bir politika olarak değerlendiriyorum.
SOMUT HEDEFLER KONUSUNDA NELER SÖYLERSİNİZ?
2014 hedefimiz şu anda yerinde, yeni hissedarımız bir değişiklik getirmezse yurtiçinde 5 bin ilave bankacı işe alarak 850 şubeye ulaşmayı planlıyoruz. Onun dışında yurtdışında Avusturya’nın çok büyüyeceğini tahmin ediyoruz; bugün 13 şubesi var ama büyüyecektir. Rusya yapılanmamızın ne olacağını şu an ben de bilmiyorum.
DENİZBANK'IN İSMİ DEĞİŞECEK Mİ?
BANKANIN İSMİNDE BİR DEĞİŞİKLİK PLANLIYOR MUSUNUZ?
İsim konusunda şu an bir kanaat yok, bilimsel olarak ilerleniyor. Marka bilinirliğiniz önemli tabii ama şu an bu konuda net bir karar yok.
BU DEVİR SONRASINDA KARŞILAŞABİLECEĞİNİZ ZORLUKLAR NELER OLABİLİR?
Sberbank yönetimi, DenizBank yönetimini tavrı ve doğru sorularıyla onore etti; gönlümüzde taht kurdu. Birçok bankayla muhatap olduk ama yönetim yapısı olarak Sberbank gerçekten çok farklı yaklaşımlara sahipti, hepsini çok seviyoruz. Zaten sadece bankacılık kesiminde 241 bin çalışanı olan -ki bizim katılımımızla 250 bini geçecek- bir bankanın son 4 yıldaki yönetiminin Sberbank gibi öylesine büyük bir bankayı dönüştürme azim ve güçleri başarıları karşısında şapkamı çıkarıyorum. Çok profesyoneller… Geçiş sürecinde bir zorluk beklemiyoruz. Türkiye yabancı bankaların Vietnam’ı gibi oldu. Bazı başarısızlıklar ve beklentilerinin çok altında başarılar elde ettiler zaman zaman… Bunların içerisinde DenizBank örneği ayrıştı; çünkü biz geçişimizde Belçika ve Fransız meslektaşlarımıza meseleyi enine boyuna anlattık. Çünkü biz perakende bir bankayız. Perakende yerel bir iştir. Bu koşulu yerine getirmek babında siz kendi lokal elemanlarınızı kullanabilirsiniz, başka kimseyi değil.
SATIŞ SÜRECİ NASIL İŞLEYECEK?
Satış süreci şöyle işliyor: Bir imza süreci var (signing) bir de kapanma süreci var (closing). Kapanması SPK, Rekabet Kurumu, BDDK ve yabancı düzenleyici kurumların onayı ile gerçekleşecek çünkü bankalar nitelikli hissedarlık olduğu için regüle edilmiş bir piyasa... Bu onaylar olmadan hiç bir şey olmuyor. Geçen sefer 4 ay sürmüştü 31 Mayıs'ta imzalayıp, 17 Ekim’de kapatmıştık. İnşallah o kadar sürmez. Biz fren yapmak istemiyoruz çünkü koşuyoruz. İnşallah Eylül’de olur ve kuralı bozarız. Çabuk sonuca bağlanmasını bekliyoruz.
KENDİNİZİ kurumsal girişimci OLARAK TANIMLAYABİLİYOR MUSUNUZ?
Evet öyleyim; biliyorsunuz Mustafa Aysan hocanın yazdığı kitapta DenizBank’a bir case study olarak yer verildi. Bizim girişimciliğimiz lafta değildir; şirket ana sözleşmemizin içinde vardır. En büyük bankaların bile hâlâ tam olarak uygulayamadığı BDDK kurumsal yönetim ilkeleri bizde kuruluş aşamasında konulmuştu.
Bugünkü kriz ortamı içinde sektörün genelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya bankacılığı için kara bulutlar henüz dağılmış değil... Amerikan bankaları bugüne kadar 830 milyar dolar sermaye artırımı yaptılar ve 60 milyar dolar sermaye açığı var. AB’ye baktığımız zaman durum çok daha vahim. Yüksek borç tasarruf ve kamu iflası sarmalı devam ediyor. Yunanistan dışındaki ülkeleri alması konusunda ciddi endişeler var. Bunu engellemek için kısa vadede birlik genelinde mevduat garantisi ihtiyacı duruyor ortada… Uzun vadede ise AB genelinde banka birliğine gidilmeli tartışmaları var. Bana göre kısa vadede çıkış görülmüyor, çıkış için çok radikal kararlar alınması lazım.
Türkiye bankacılık sistemini nasıl günler bekliyor size göre?
Türkiye'de bankacılık henüz doygunluğa ulaşmamış bir sektör; halen daha kaldıracımız 8.4… Kredi toplamının GSMH’ye oranı yüzde 53 ve kredilerin yüzde 17’si bireysel. İkide bir fren yapılıyor. Bence Türk halkının tasarrufu da sanıldığı kadar zayıf değil. Kredi mevduat oranı yüzde 100. Mevduatımız, kredilerimizi fonluyor. Bir de bizim mevduatımız zor dönemlerde de kaçmıyor. Yurtdışından getirdiğimiz kaynak 93 milyar dolar, bu rakam zaten cari açığı fonlamaya yetiyor, ayrıca bonoyla borçlanma yok. Özel sektörümüz ise krizlerden dersini çok iyi aldı. En zorda olan gemicilik sektörü dahi dimdik ayakta. Bankacılık sektörünün ve kamu maliyesinin iyi olması zor dönemleri kolay atlatmamızı sağlıyor.
Gündem yoğun ve karışık... Sizi son dönemde en çok etkileyen başlık ne oldu?
Eğitimde çok radikal bir değişiklik yapıldı. 23 yaşında oğlu ve henüz 5 yaşında kızı olan bir babayım. Oğlum, Robert Kolej'i bitirdi, üniversiteyi İngiltere’de okudu ve şimdi çalışıyor. Kızımın geleceği ise bizi çok endişelendirdi çünkü çok minyon bir çocuk. Çok akıllı ama ben O’nu tam yaşında okula vermeyi arzu ederken; bu seneyi de hazırlık sınıfında okuyacak. Ocak 2006 doğumlu kendinden büyüklerle okuyacak. Eğitim reformu inşallah iyi sonuçlara vesile olur ama benimki tam ara kuşak olunca endişeleniyoruz. Oyun çağındaki bu çocuklar, sınıfta 45 dakika nasıl duracak diye düşünüyorum. Milli Eğitim yeni sisteme hemen adapte olacak mı? Bunu da pek mümkün görmüyorum.
Rakamlarla Sberbank…
Rusya’nın en büyük bankası olan Sberbank, Rusya’daki bankacılık aktiflerinin yaklaşık % 27’sini elinde bulunduruyor ve 240 bine yakın kişiye istihdam sağlıyor. Sberbank’ın kurucusu ve ana hissedarı olan Rusya Merkez Bankası, banka hisselerinin % 57.6’sına sahip. Bankanın diğer hisseleri, sayısı 245 bini aşan bireysel ve kurumsal yatırımcılara ait. Rusya’daki en geniş şube ağlarından birine sahip olan bankanın 17 bölge müdürlüğü, yaklaşık 19 bin şubesi, Kazakistan, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da iştirakleri, Hindistan’da bir şubesi ve Almanya ile Çin’de temsilcilikleri mevcut. 2012’de Volksbank International’ın satın alınmasıyla birlikte Sberbank, dokuz Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde de faaliyet göstermeye başladı. Bankanın piyasa değeri 54 milyar dolar.
Cazip Türk ekonomisi ve bankacılık sektörü
Türkiye, son on yılda ortalama %5.4 büyüme göstererek dünyanın en büyük 18'inci ekonomisi konumuna gelmiş olup orta vadede Türkiye’nin daha da büyümesi bekleniyor. Nüfusunun % 51’i 30 yaşın altında olan Türkiye’nin bankacılık sektörü son beş yılda % 25’i aşan kredi büyümesi kaydetmiş durumda. Bununla birlikte kredilerin GSYİH’ya oranı yalnızca % 52.7. Bu oran Euro Bölgesi'ndeki ülkelerin dörtte birinden daha az. Dolayısıyla Türkiye, demografik özellikleri ve ekonomik yakınlaşma sayesinde önemli büyüme potansiyeline sahip bir cazibe merkezi...
Rusya'daki bankacılık sistemi
Hakan Ateş, rus bankacılık sistemi hakkında şu bilgileri veriyor: "Rusya’da bugün 996 banka var. Rusya’da bankacılık sektörü Sberbank ve diğerleri olarak anılır. İlk 4-5 banka kamu bankasıdır, arkasından gelenler ciddi ciddi küçülerek sıralanırlar. DenizBank, Moskova orada toptan iş yapar. Bu konuya da bir açıklık getirmek isterim. Toptan iş ne demek; bütün bu büyük firmaların kurumsal işlerini yapan DenizBank gibi Türk kökenli bankalar da vardır ama buradaki en büyük paya DenizBank sahip. Türkiye ilintili projelerdeki en büyük pay bizimdir kurumsalda… Bugüne kadar orada bireysele girmedik ama şimdi yeni dönemde Sberbank ile birlikte bu alana yönelik önemli adımlarımız olacak. 143 milyon nüfusu olan Rusya’da Sberbank’ın müşteri sayısı 70 milyon. İki kişiden biri Sberbank müşterisi… Türkiye’de toplam şube sayısı 10 bin 500 toplam çalışan sayısı 200 bine yakın ve ATM sayısı 32 bin bütün Türkiye bankacılık sisteminden büyük bir banka, 70 milyon bireysel müşterisi var. Rusya’nın en fazla mevduat ve kredi hacmine sahip bankası… Çin, Hindistan, İsviçre, Amerika, Almanya’da 5 temsilciliği var; 16 farklı ülkede faaliyet gösteriyor.
HAKAN ATEŞ'İN DenizBank’I FARKLILAŞTIRMA STRATEJİLERİ
• Portal yaklaşımı ve ortak akıl dediğimiz bir yaklaşımı var. Portal yaklaşımı, bizim iştirakimizin olsun iş kollarımızın olsun üçüncü partilerin ürettiği bütün finansal ürünleri portalımız üzerinden satarız biz. Leasing, factoring, sigorta, yatırım bankacılığı hizmetleri, hisse senedi alım satım gibi her şey bir yapı üzerinde birleşmiştir.
• Niş ve öncelikli sektörelere bir misyon olarak bakarız. Bunlardan biri tarımdır ki; o bizim Tarişbank’ı bünyemize kattığımız dönemden geliyor. Üretici kart bugün jenerik bir marka oldu.
• KOBİ bankacılığı İşletme kartımız halen tektir. 380 bin üretici kart ve 200 bin işletme kartımız var. Tarım ve KOBİ bankacılığı alanlarında business card piyasasının yüzde 40’ını elimizde bulunduruyoruz.
• Toptan bankacılık işlemlerine, proje bankacılığında da eğitim sağlık turizm gemicilik, enerji ve altyapı yatırımlarına odaklıyız. Çünkü ancak sağlıklı ve eğitilmiş nesillerle kalkınma hamlesi yapılabilir.
• Çok farklı şekilde belediye bankacılığı yaptık. Şu an 500’e yakın belediye bizim müşterimiz. Kamu bankacılığımızın yüzde 99’u belediyelere yöneliktir. İşi farklı tutuyoruz, aynı yollardan gitmiyoruz.
• Herkes 2008’de kriz başladı diye içe dönerken biz şu an TV’lerde ilgiyle izlenen ‘Robinson ve Cuma’ reklam atağına kalktık ve 4'üncü yılımızı bitiriyoruz. Biz o dönemde en yoğun kampanyayı yaptık; çünkü çok ucuzdu ve reklam kirliliği düşüktü. Ayrıca yine kriz döneminde bütün şubelerimizi de yeniledik.
• Biz hep aslında bankacılık sektörünün en yeni üyesi olduğumuz halde ben sektördeki en kıdemli genel müdürüm, 16'ncı yılımdayım… Onu da bir kenara koyarsanız biz en yeni bankayız. Buna rağmen trend yaratan bir bankayız; konsept yaratıp bireyselde KOBİ'de aynı konsepti kullanmaya başlayan çok büyük bankalar çıkmaya başladı. O konsepti de biz başlattık.
• Dünyada Facebook’ta ilk banka şubesini açan ve bu teknolojiyi yaratan Intertech bizim iştirakimizdir. Hiç cimri değiliz; bu teknolojiyi Türkiye’de ve dünyada pek çok bankaya satıyoruz…
• Web tabanlı, hiçbir yazılım ve donanım kısıtlaması olmadan tamamen açık sistemler üzerine kurulmuş, teknoloji birim maliyetini üçte bire düşürmeyi başarmış bir yönetimiz. Bill Gates ile bizzat görüşerek altyapımızı Microsoft’a güncelledim. Altyapı çalışmalarımızla, Computer World Dergisi’nin 2011 yılı onur ödülüne layık görüldük. Şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren birçok yabancı ve yerli bankaya bu teknolojimizi satmış durumdayız. Ve onlar bizim teknolojimizle ayakta.
• Yeniliklerde hep öncü olduk. 10 yıl önce Garanti ile Bonus işbirliğini yaptığımızda bize “Küçük bankasınnız” diyenler sonra bizi takip ettiler.