Dolar
39,8784
0,13%
Euro
46,9605
0,28%
Sterlin
54,5498
0,21%
Bitcoin
4.312.718
-1,20%
BİST-100
10.275,75
0,46%
Gram Altın
4.278,682
0,46%
Gümüş
36,93
0,24%
Faiz
44,68
0,00%

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: CHP rüya sendromunda, anketlerde AK Parti birinci

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

05.07.2025 13:14Güncelleme: 05.07.2025 13:23
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: CHP rüya sendromunda, anketlerde AK Parti birinci
16px
32px

 Dış politikadan, Terörsüz Türkiye süreci gibi gündeme dair önemli başlıklara değindi. "Terör örgütü PKK’nın silah bırakması, Türkiye için hem güvenlik hem demokrasi hem de kalkınma alanlarında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır" diyen Başkan Erdoğan, anketlerle de ilgili çok net konuştu. Erdoğan, "CHP’nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye'de birinci parti AK Parti'dir" ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 17. Zirvesi'ne katılmak üzere Azerbaycan'ın Fuzuli şehrine gitti.

Yurda dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan şu ifadelere yer verdi:

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, dünya genelinde tarifeleri artırma kararı aldı. Bu durum ülkelerin de karşılıklı olarak tarifelerinin yükseltilmesini ve bölgesel iş birliklerinin artışını beraberinde getirdi. Bu noktada Ekonomik İşbirliği Teşkilatı olarak, bu dönemde üye ülkeler arasında ekonomik iş birliğini artırmak adına, bu zirvede yeni kararlar alındı mı?

Öncelikle Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın kurucu üyelerinden biri olarak bu platformu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik araç olarak da görüyoruz. Teşkilatımızın amaçlarından biri de üye ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunmaktır. Birlikte kalkınmak, birlikte kazanmak için iş birliği olmazsa olmazdır. Hele hele ticari maliyetlerin ve risklerin arttığı bir atmosferde, bu iş birliğini artırmak hayati hale geliyor. Hankendi'deki zirvede ekonomik büyümenin bölgesel iş birlikleriyle daha sağlam temellere oturacağını vurguladım. Biz hem Ekonomik İşbirliği Teşkilatı hem de dahil olduğumuz tüm platformlarda iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesini ve yeni fırsatlar oluşturulmasını hep savunduk, savunuyoruz. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın son dönem hedefleri arasında yer alan, ticaretin serbestleştirilmesi, bunun yanında lojistik altyapı entegrasyonu, gümrüklerin sadeleştirilmesi gibi adımları zaten güçlü bir şekilde destekledik, destekliyoruz. Bütün bunlarla beraber Orta Asya ülkeleri, İran, Pakistan, Afganistan gibi üyelerle ticaret hacmimizi geliştirerek ve alternatif finans modelleriyle de bölgesel dayanıklılığı artırmayı hedefliyoruz. Dünyada dengeler artık çok hızlı değişiyor. Bu dinamik süreci ustalıkla yönetmek, değişime ayak uydurmak da önemli. Ticari faaliyetlerinizi ve iş birliklerinizi değişen şartlara uygun hale getiremezseniz kaybedecek olan da siz olursunuz. Biz, bizimle birlikte dostlarımızın da kazanması için çalışıyoruz. Yani bu alanda da "kazan kazan" tezini savunuyoruz, savunacağız.

DEM Parti'nin, PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili önümüzdeki haftayı işaret ettiğini biliyoruz. Siz de haftaya DEM Parti heyetini kabul edeceksiniz. Kabulde hangi hususlar ele alınacak? Tarih netleşti mi? Diğer taraftan "Terörsüz Türkiye" sürecinde hangi aşamadayız?

Biz "Terörsüz Türkiye" hedefimize ulaşacağımıza inanıyoruz. Milletimizin birçok hayalini gerçeğe dönüştürdüğümüz gibi, kardeşliğimizi tahkim edecek, iç cephemizi güçlendirecek ve medeniyet yürüyüşümüzü hızlandıracak bu hayali de gerçekleştireceğiz. "Terörsüz Türkiye" adımları kontrollü biçimde ardı ardına atılıyor. Bizim tavrımız net, bunu en başından ifade ettik. "Silah bırakma koşulsuz olmalı ve örgüt yapısal olarak kendini feshetmelidir" dedik ve aşama aşama bu noktaya gelindi. Terör örgütünün silah bırakma kararını uygulamaya başlamasıyla süreç biraz daha hız kazanacaktır. Silahın, kanın, gözyaşının milletimizin gündeminden tamamen çıkmasıyla önümüzde yepyeni bir kapı ardına kadar açılacak. İlgili kurumlarımız her adımı, her hamleyi titizlikle takip ediyor ve gerekli adımları atıyor. Bu süreci kendi haline bırakmayız, provokasyonlara da müsaade etmeyiz. Titizlikle çalışıyor, emin adımlarla ilerliyoruz. DEM Parti heyetiyle de "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaşmak için bugüne kadar atılan adımları ve bundan sonrasını ele alacağız. Kabulümüz önümüzdeki hafta içinde olacak. Bu konuda Özel Kalem Müdürüm Hasan Doğan Bey kendileriyle irtibat sağlayarak randevu tarihini verecek. O tarihte DEM Parti'den Pervin Buldan Hanım ve yanında da Mithat Sancar Bey birlikte gelecekler. Bu görüşmede benim de yanımda Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala Bey ve MİT Başkanımız İbrahim Kalın Bey olacak. Birlikte bu görüşmeyi yapacağız. Terör örgütü PKK'nın silah bırakması, Türkiye için hem güvenlik hem demokrasi hem de kalkınma alanlarında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. "Terörsüz Türkiye" başlığı noktasında herhangi bir sıkıntı yok. Bunu zaten şu anda DEM Parti grubu da ifade ediyor. Birlikte inşallah bu "Terörsüz Türkiye" mücadelemizi yürüteceğiz. Ülkemizin tamamında, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu'da "Terörsüz Türkiye"yi nasıl inşa edeceğimize yönelik çalışmaları birlikte yapacağız. Burada herhangi bir tereddüt söz konusu değil. Cumhur İttifakı olarak zaten biz bu konuda hemfikiriz. İnşallah Terörsüz Türkiye'yi de birlikte inşa edeceğiz. Bizler silah bırakma konusunun da takipçisiyiz. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız süreci takip ediyor.

Benim sorum Gazze'yle ilgili… İran'da kırılgan olarak görülse de bir ateşkes sağlandı ama gözümüz Gazze'de. Çünkü insani durum giderek ağırlaşıyor. Orada da bir ateşkesin sağlanması için bir yandan da zemin arayışları var. Yakın zamanda Gazze'de bir ateşkes olabilir mi? Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail'i ateşkese zorlayıcı adımlar artmasını bekliyor musunuz?

Gazze'nin kaybedecek vakti yok, Gazze'de insanlık can çekişiyor.

İnsanların açlığa mahkum edilmesinin, üzerlerine bombaların yağdırılmasının görmezden gelinmesi insanlıkla bağdaşmıyor. Bir an önce ateşkesin sağlanması ve insani yardımların oraya en etkin biçimde ulaştırılması için çabalıyoruz. Türkiye olarak diplomatik gayretlerimizi hiç kesmedik ve her muhatabımızla oradaki insani tablonun vahametini konuşuyoruz. Lahey'deki NATO Liderler Zirvesi'nde ABD Başkanı Sayın Trump'la ilk günün akşamı bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmede bu konuyu da ele aldık. Kendilerinden Gazze sürecine müdahil olmasını istedim ve "İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yla bu süreci en iyi işletecek olan sizsiniz. Özellikle yemek kuyruklarında öldürülen insanlar var. Bu insanların öldürülmemesi için sizin buraya müdahil olmanız gerekiyor." dedim. Kendilerinin de bu konuda olumlu yaklaşımını gördüm. O yemek kuyruklarındaki şehitlerimizin sayıları şu ana kadar 55-60 bini bulmuş durumda. Temenni ediyorum ki; bu attığımız adımlarla bu duruma da bir son nokta koymuş oluruz. Bu arada bölgede 100 bine yakın da yaralı var. Bu yaralıların içinde şu anda peyderpey tedavi için ülkemize gönderilenler var. Onların, hastanelerimizde tedavileri yapılıyor. Ona da devam ediyoruz, devam edeceğiz. Gazze'de yaşanan insani trajediyi en başından beri hem siyasi hem de diplomatik düzeyde gündemimizin merkezine aldık. Savaşın ilk günlerinden bu yana İsrail'in Gazze'deki saldırılarını "soykırım" olarak nitelendirdik ve diplomatik kanallarla ateşkese öncülük eden ülkeler arasında yer aldık. Dışişleri Bakanlığımız ve Türk Kızılay'ı üzerinden insani yardım koridorlarının açılması, hastaların tahliyesi gibi alanlarda da aktif rol aldık. Katar ve Mısır üzerinden yürüyen arabuluculuk mekanizmasına doğrudan destek verdik. Sayın Trump'un girişimleriyle şimdi de 60 günlük geçici bir ateşkes planı gündeme geldi. Bu süreçte ABD'nin İsrail üzerindeki etkisi belirleyici olacak. ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail'i ateşkese zorlamak için baskılarını artırması bu noktada çok önemli. İran ile İsrail arasında sağlanan ateşkesin Gazze için de bir kapı araladığını düşünüyoruz. Hamas tarafı bu konuda iyi niyetini defalarca ortaya koydu. Ancak İsrail'in ateşkesleri ihlali nedeniyle bölgede kalıcı bir sükunet bir türlü sağlanamadı. Bu kez de aynısı olmasın diye çalışıyoruz. İsrail'in eksiksiz uyacağı bir ateşkesin inşa edilmesi gerekir. Bunu sağlamak için güçlü bir müzakere zemini oluşturmaya ihtiyaç var. Özellikle ateşkes için verilecek garantiler konusu önemli. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımı konusu da hayati. Bu yardımların sevkiyatının teminat altına alınması gerekir. Diğer yandan Gazze'nin altyapısı İsrail tarafından yok edilmiş durumda. Altyapının yeniden inşası, Gazze'nin yeniden ayağa kaldırılması, yeniden yaşanabilir bir hale getirilmesi için neler yapılması gerektiğini ortaya koyuyoruz. Milyona yakın insan yerinden edildi, insanlar açlık sınırının altında yaşıyor. Ateşkes durumunda uluslararası toplumun yeniden inşa projelerine hızla yatırım yapması gerekiyor. Kalıcı ateşkes sağlanabilirse, bölgede kalıcı barışa uzanan bir yol açılabilir. Bunun için öncelikle eksiksiz uyulacak, güçlü ve kalıcı bir ateşkes şart. İki devletli çözüm ise bölgemizdeki bu kronik sorunun tek çözüm anahtarıdır.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack geçtiğimiz günlerde F-35'ler ile ilgili bir açıklama yaptı. Yıl sonuna kadar bir gelişme olabileceğini söyledi. Buna tepki Yunanistan'dan geldi. Endişeyle karşıladıklarını ifade ettiler. Türkiye, dış politikasında hem çözümcü ara bulucu hem barışçı tutumunun somut örneklerini gösteren bir ülke. Buna rağmen Yunanistan'ın bu tutumu gerçek bir endişeyi mi yansıtıyor? Yoksa acaba Yunanistan'ın İsrail'le son dönemde yoğunlaşan ilişkilerinin bunda bir tesiri olabilir mi?

Biz F-35'leri öncelikle kendi güvenliğimiz için istiyoruz. F-35 meselesi bizim için yalnızca bir askeri teknoloji meselesi değil; aynı zamanda başta NATO gibi uluslararası platformlarda güçlü ortaklık konusudur. Ama tabii bu mesele kendi göbeğimizi kendimiz kesmemize vesile oldu ve savunma sanayii alanında atılımlarımızı hızlandırdı. Bizim güvenlik altyapımızı güçlendirmemiz, kimse için bir tehdit değildir. Hele hele dost ve müttefiklerimiz için hiç değildir. En son NATO zirvesinde müttefiklerin savunma harcamalarını artırmasına yönelik bir karar alındı. Yani denildi ki "NATO ülkeleri kendi savunma altyapılarını kuvvetlendirsin, ihtiyaçlarını karşılasın, bu NATO'nun da savunmasını da güçlendirsin." Dolayısıyla Yunanistan'ın bizim savunma alanında attığımız adımlar nedeniyle endişelenmesi yersiz ve manasızdır. Türkiye, güvenliğini ve çıkarlarını tehdit etmeyen, düşmanca bir tavırla önüne çıkmayan hiçbir ülke için tehdit değildir. Aksine Türkiye, bölgesinde ve dünyada barışı, huzuru ve güvenliği sağlamak için azami çaba gösteren, dostları için son derece güvenilir bir ülkedir. Çevremizde hiçbir çatışma yoktur ki Türkiye, barışçıl bir yaklaşımla onu sonlandırmak için çabalamasın. F-35 konusunu aramızda konuştuk ve işin takipçisiyiz. Ben Sayın Trump'ın bu konuda yaptığımız anlaşmaya sadık kalacağına inanıyorum. Bu F-35'lerin Türkiye'ye peyderpey teslimi onun döneminde gerçekleşecektir diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz ay Kahramanmaraş'ta deprem konutları anahtar teslimi töreninde Sayın Aliyev'le bir araya geldiniz. Hemen ertesi gün Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı İstanbul'da kabul ettiniz. Şimdi de Azerbaycan'ın sembol kenti olan Hankendi'ydeyiz. Haliyle merak ediyoruz bu temaslarınız nasıl geçti? Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması hangi aşamada? Zengezur Koridoru ne zaman açılacak, acaba bu konuyla ilgili net bir bilgi var mıdır? Son olarak Orta Koridor'un işlemeye başlaması bölgeye nasıl bir kazanç getirir?

Bizim Azerbaycan ile hukukumuz diğer ülkeler arasındaki münasebetlerden farklıdır. Biz Azerbaycan ile sadece dostluk değil, kardeşlik bağı ile de bağlıyız. "İki devlet, tek millet" sözü alelade söylenmiş bir kelam değildir. Derin manalar içerir ve somut karşılığı vardır. Bunu tarih boyunca defalarca kanıtlamışızdır. Dolayısıyla bu bölgedeki hadiselere dışarıdan bakamayız. Güney Kafkasya'daki barış ve huzur herkese kazandırır. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecinin de diplomatik çerçevesi tamamlanmış durumda. 2024 yılı sonunda Brüksel, Moskova ve Tiflis'te yapılan görüşmelerle barış anlaşmasının son metni üzerinde mutabakat sağlandı. Ermenistan, başlangıçta Zengezur Koridoru'na karşı çıksa da ekonomik entegrasyona katılmak için daha esnek bir yaklaşım sergiliyor. Bu bölgenin kalkınması sadece Azerbaycan için değil, Ermenistan için de, bizim için de, İran ve diğer ülkeler için de bir fırsattır. Zengezur koridoru ile sadece Azerbaycan değil bölgenin tamamı için yeni imkanları beraberinde getirecektir. Bu hattı sadece jeopolitik değil; jeoekonomik bir devrimin parçası olarak görüyoruz. Zengezur Koridoru'nun açılması, Orta Koridor için de stratejik bir gelişme olacak. Koridor açıldığında, Türk malları Hazar'ı geçerek Orta Asya ve Çin'e daha hızlı ulaşacak, Avrupa'dan Çin'e giden mallar da Türkiye üzerinden geçmeye başlayacak. Orta Koridorun açılması güneyden itibaren bize ve Azerbaycan'a kadar birçok ülkeyi kapsıyor. Bunun dışında Çin'den gelen yolla da bütünleşiyor. Böyle bir önemi var. Biz bu süreç içerisinde tüm adımlarımızı en güzel şekilde atıyoruz. Burada en önemli olan Zengezur hattı. O hat raylı sistemi de içeriyor. Bunun için de yük taşımacılığında Zengezur hattının önemi fazlasıyla artıyor ve artacak. Orta Koridor bütün gücünü, buradan alıyor. Orta Koridorun Zengezur hattıyla bütünleşmesi ve onunla bütünleştikten sonra da yük taşımacılığında, yolcu taşımacılığında böyle bir işlev görmesi önemli. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey buraya çok önem veriyor. Irak da buraya önem veriyor. Iğdır'dan geçip Nahçıvan'la bütünleşerek devam eden bir hat olacak. Bu hattın yapımıyla da inanıyorum ki yük taşımacılığında önemli bir adımı atmış olacağız. Ayrıca Türkiye'nin Kars–Iğdır–Nahçıvan demiryolu hattı ve Karabağ'daki inşaat yatırımları, Zengezur Koridoru açıldığında daha etkin işleyecek. Dünya değişiyor ve bu durum yeni adımları atmayı zorunlu hale getiriyor. Değişime ayak uydurmak, potansiyelleri harekete geçirmek, kazanç kapılarını da açmak anlamına gelir. Ermenistan ile Azerbaycan'ın imza atacağı barış, bölgenin iklimini değiştirecek. Sağlanacak kucaklaşma ile yeni ve tarihi fırsat pencerelerinin ardı ardına açıldığına şahitlik edeceğiz. Bölgenin çatışmalar ve savaşlar nedeniyle atıl kalan potansiyelinin harekete geçirilmesi ile birlikte kazanma modelinin nadide örneklerinden biri daha oluşacak.

Rusya'yla Azerbaycan arasında bir gerginlik yaşanıyor. Bu bölgesel bir krize dönüşebilir mi? Bu konu temaslarınızda gündeme geldi mi?

Türkiye, hem Azerbaycan hem de Rusya ile derin diplomatik ve stratejik ilişkilere sahip bir ülke. Gerginliği yakından takip ediyor ve her iki ülkeye de itidal çağrısında bulunuyoruz. Diplomatik gerilimi yumuşatacak açıklamalarla meselenin daha kolay ve makul bir çözüme kavuşacağına inanıyoruz. İki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmelerin bir an önce sona ermesini temenni ediyorum. Yaşanan talihsiz hadiselerin Rusya ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerde tamiri imkansız hasara neden olmaması en büyük arzumuzdur. Yaşanan lokal hadiselerin ve sonuçlarının kendi mecrasının dışına çıkartılmadan çözüme kavuşturulması mümkündür. Meseleye itidali elden bırakmadan yaklaşmak gerekir. Biz iki dostumuzun da bu sorunun üstesinden gelecek anlayış seviyesinde olduğunu biliyoruz. Meselinin halli yolunda atılacak yapıcı adımlara destek vermeyi sürdüreceğiz. Önceliğimiz yeterince savaşa, çatışmaya sahne olmuş bölgenin zor da elde edilen istikrarını sarsacak ani tırmanışlardan kaçınmak olacak. Kafkasların yeni bir çatışmayı kaldırmaya tahammülü kalmamıştır. Türkiye olarak, sükunetin yanında yer alarak, diplomatik süreçlerle meseleyi çözümü kavuşturacağımıza inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey'le yaptığımız görüşmede konu gündemimize geldi. İlham Bey burada çok dikkatli, tedbirli bir adım atıyor. Bu işi kovalamak, kızıştırmaktan yana değil. Bunu telafi edeceklerini ben İlham Bey'in bana yaptığı açıklamalardan anladım.

ABD Başkanı Donald Trump Suriye'ye yaptırımları kaldırdı. Bu Suriye'nin ekonomik anlamda kalkınması için çok önemli bir adımdı. İlk sorum Türkiye'nin Suriye'nin kalkınmasındaki rolü ne olacak? Mesela ileriki aşamada bir serbest ticaret bölgesi görür müyüz? Diğer yandan Trump, yaptırımları kaldırırken Suriye'nin İbrahim Antlaşmaları'na katılmasını da talep etti. Büyükelçileri de bunu onayladı. ABD, Suriye-İsrail arasında güvenlik ön görüşmelerini yürütüyor. Orada da Suriye'den talepleri; İsrail'le iyi ilişkiler, SDG'nin sisteme entegrasyonu, kayıp Amerikalıların bulunması gibi konular. Türkiye açısından bu süreç ne ifade eder?

Türkiye, Suriye'nin müreffeh geleceğini destekleyen, huzuru ve barışı perçinleyen tüm gelişmeleri destekliyor. Nasıl ki Suriye'de yaşanan ve artık geride kalan iç savaşın ilk gününden itibaren Suriye halkının yanında durduysak, ülkelerini ve birliklerini yeniden inşa sürecinde de yanlarında olacağız. Biz Suriye yönetiminin ABD ve Avrupa'nın yaptırımları kaldırma kararı sonrası kalkınma yolunda daha hızlı adımlar atacağına inanıyoruz. Türkiye ile Suriye ikili ilişkilerinin yeniden inşa süreci de hızlı bir şekilde ilerliyor. Her alanda komşumuzla iş birliğimizi geliştiriyoruz. İstikrarlı, huzurlu ve güçlü bir Suriye'nin komşuları için de faydalı olacağını, bunun komşularının huzur ve güvenliğini de destekleyeceğini düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğü bizim için çok önemli. Kendi sınır güvenliğimizi sağlamak ve Suriye'deki istikrarsızlığı sona erdirmek adına Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi harekâtlarla sahada etkin bir pozisyon aldık. Suriye'nin kaynaklarının, imkanlarının, potansiyellerinin tek sahibi Suriye halkıdır. Suriye'nin kuzeyinde serbest ticaret bölgeleri, lojistik üsler, sınır pazarları gibi modelleri hayata geçirebiliriz. Tüm bunları yaparken de kırmızı çizgilerimizi net olarak vurguladık. Terör örgütlerini ya da uzantılarını meşrulaştıracak bir planı kabul etmeyiz. Terörün Suriye topraklarında tamamıyla etkisiz hale gelmesi, tüm silahlı unsurların lağvedilip, Suriye topraklarının tamamında sadece Suriye Ordusu'nun hakimiyetinin sağlanması için elimizden gelen desteği veriyoruz. Suriye'de kalıcı huzur ve istikrar bizim de çıkarımızadır. Bunu bozmak için gayret gösterenler karşısında Türkiye'yi de bulacaklardır. Türkiye olarak biz ekonomik gelişmenin tarafında yer alacak, fırsatları değerlendireceğiz. Bu süreçte hem askeri hem diplomatik hem de ekonomik çıkarlarımızı gözeterek, sahadaki kazanımlarımızı masada artıracağız. Yaptırımların kaldırılması, ABD ile temaslar etrafında şekillenen bu konularla ilgili Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara olumsuz düşünmüyor. Onun yaklaşımı da olumlu. İlham Aliyev kardeşimle yaptığımız görüşmede, o da Suriye'ye doğal gaz konusunda "Ben her türlü desteği vermeye hazırım" dedi. İlham Aliyev'in böyle bir yaklaşımı ortaya koyması çok çok önemli. Çünkü şu anda Suriye'nin en önemli sıkıntısı doğal gaz. Doğal gaz gelecek ki enerji olsun. Enerjide sıkıntı var. Biz de belli bir noktaya kadar enerjide yardımcı olmanın gayreti içindeyiz. Ama bugün ben İlham Bey'den bu müjdeyi de alınca gerçekten çok çok huzurlu oldum. Döner dönmez de Enerji Bakanıma o müjdeyi vereceğim. O da Sayın Şara'ya bunu bildirecek. İnşallah bizim attığımız adımları, Azerbaycan'ın vereceği destekle bütünleştirerek birlikte bu adımı da atalım istiyoruz. Zaten yaptırımları ortadan kaldırma adımları atıldı. Güçlendirerek bunu devam ettirmek niyetindeyiz.

Genel bir dış politika değerlendirmesi soracağım aslında. Malum etrafımız yangın yeri. İsrail-İran savaşını gördük, kuzeyimizde Ukrayna-Rusya Savaşı devam ediyor. Filistin ve Gazze de aynı şekilde saldırılar sürüyor. Yani küresel güçlerin mücadelesiyle yaşanan çatışmalar, Türkiye'nin dış politikasını doğrudan etkiliyor. Ancak Türkiye kendi çıkarlarını, kendi tezlerini Karabağ'da, Filistin'de Suriye'de savunmaya devam ediyor. Bu çerçevede sizin de 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil dünya mümkün' söyleminizden yola çıkarak bu yeni gelişmeler, yeni konjektür çerçevesinde Türkiye'nin dış politikasında yeni neler göreceğiz?

Biz dış politikayı kavgacı bir ruhla değerlendirmiyoruz. Biz barış politikasını öne çıkararak adımlarımızı atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Şu anda etrafımızdaki ateş çemberinin tuzağına hamdolsun düşmedik ve düşmeyeceğiz. Çevremizle iş birliği halinde, dayanışma halinde dış politika anlayışımızı barış eksenli olarak sürdüreceğiz. Gelişmeler de zaten onu gösteriyor. Bizi tuzağa çekmek isteyenlere de biz tam aksine "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek yaklaşıyoruz. "Dünya beşten büyüktür" diyerek yaklaşıyoruz. Bu konuda yaptığımız dış politika müzakerelerinde o ülkeleri de buraya çekiyoruz. Bu anlayışımız yüksek kabul görüyor ve böylece bu süreci devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Yani karşımızdaki muhataplarımız bizi ne kadar kavgaya çekme gayreti içinde olsalar da o tuzağa biz düşmeyeceğiz. Biz bütün platformlarda Türkiye'nin haklı tezlerini anlatmaya, durmadan dinlenmeden devam ediyoruz. Türkiye'nin haklılığını kabul edenlerin sayısının her geçen gün daha da artmasından memnuniyet duyuyoruz. "Daha adil bir dünya mümkün" ve "Dünya beşten büyüktür" söylemlerimiz artık ülkemizin dış politika vizyonu haline geldi. Bu vizyon iç kamuoyunda da ciddi karşılık buldu. Ülkemizin dış politikadaki bağımsız duruşu vatandaşımız için gurur ve güven kaynağı haline geldi. Bu bize daha fazla anlatma, sesimizi daha fazla duyurma motivasyonu sağlıyor. Mazlum ve mağdur coğrafyaların sesi olmak, dünyada efendiler-köleler düzeninin hakim olmadığını göstermek için çalışıyoruz. Dünyadaki adaletsizliklerin kaynağının güçlünün haklı görülmesi olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Daha adil bir dünyanın temelinin haklı ile haksızı en adil biçimde ayırmakla atılabileceğini anlatacağız. Tüm platformlarda inandığımız değerleri, ülkemizin hak ve menfaatlerini yüksek bir tonla dile getiriyor ve haklılığımızı kabul ettirebiliyoruz. Diplomasinin yükselen gücü olarak Türkiye, "istikrarlaştırıcı güç" olarak da dünya ülkeleri arasındaki yerini sağlamlaştırmış durumda. Dünyanın geleceğine dair kararları bir avuç karar vericinin değil, ancak bütün dünyayı oluşturan milletlerin eşit biçimde verebileceğini haykıracağız. Son yıllarda yaşadığımız sistem krizinin temelinde bu çarpıklık yattığı artık daha fazla anlaşılıyor. Bu da bizim sorumluluğumuzu artırıyor. Sesimizi daha güçlü çıkartmalı, daha fazla insana bu gerçekleri anlatmalıyız. Bunun için konvansiyonel yöntemlerin yanı sıra yeni iletişim araçlarını da kullanmalıyız. Sesimizi ve sözümüzü taşıyacak ve yayacak yeni medya araçlarını da en etkin biçimde kullanmaya gayret göstereceğiz. Türkiye olarak güçlü bir ahlaki argümanla bölgesel liderliğimizi perçinleyerek, küresel ligde üst sıralara yükselmeyi hedefliyoruz. Ve tüm bunları, yalnızca söylemle değil; altyapı, eğitim, ekonomi, savunma ve diplomasi ekseninde somut projelerle de destekliyoruz.

İç politikayla ilgili soru yöneltmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi 100 gündür, vatandaşları halkı, sokağa çağırıyor. "Ekrem İmamoğlu'na özgürlük" istiyorlar. Erken seçim taleplerini dile getiriyorlar. Ancak bunda çok başarılı olduklarını görmedik. Vatandaş sokağa çıkmıyor. Sizce toplumun, halkın, CHP'ye ve onların aşırı sert siyaset yapma biçimine bakışı nasıl? Hala birinci parti olduklarını iddia ediyorlar. Siz nasıl görüyorsunuz?

CHP'nin siyaseti artık karşılıksız bir siyasettir. Sanal medya üzerinden kendi elleriyle oluşturdukları algı putlarını gerçeklerin sağlam gövdesi bir bir yıkıyor. İnsanların bilinçlerini türlü algı ve manipülasyonlarla yönetebileceklerini düşünüyorlardı, ancak milletimiz bu kirli oyunu fark etti. Vatandaşım sokak eylemlerinin ancak bölücülere, darbecilere hizmet edeceğini biliyor. CHP yöneticilerine tavsiyem sabredip, bağımsız yargının kararlarını beklemeleri yönünde. Bu süreç CHP yönetimi için bir de ayna vazifesi görmeli. CHP yönetimi ülke siyasetine katkı sağlamak yerine, proje üretmek yerine sokak eylemlerinden medet umuyor. Yargı kurumlarımızı yıpratma çabasıyla suçlarını örtmeye, sokak eylemleriyle suçluları aklamaya çalışıyorlar. Bekle, sabret… Bağımsız yargı organlarımız kararını versin, zaten gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır. Ama bunlar ne kendilerine ne de belediye başkanlarına güvenemedikleri için sokak eylemleriyle konuyu çarpıtma derdindeler. Onlar herhalde biraz da kendilerini rüya sendromları içerisinde görüyorlar. CHP'nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye'de birinci parti AK Parti'dir. AK Parti, Cumhur İttifakı ile beraber bu yolda, emin adımlarla yürüyor. Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü? Değil. İşte şu anda en önemli il İstanbul. İstanbul'un ne halde olduğu ortada. Her yerden şu anda çok ciddi pis kokular geliyor. Biz Türkiye'de iktidar partisi olarak emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. İnşallah önümüzdeki hafta Kızılcahamam kampını yapıyoruz. Kızılcahamam kampından sonra da bütün Türkiye'ye teşkilatımız dağılacak ve bütün Türkiye'de il il çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz, şu anda sadece işimize bakıyoruz. AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizler inşallah gayretle milletimize hizmette bir yarışın içerisinde olacağız ve bu tür pisliklere de bulaşmadan yolumuza devam edeceğiz.

Geçtiğimiz hafta özellikle İzmir başta olmak üzere ülkemizin birçok noktasında başlayan büyük yangınlarla mücadele söz konusu. Elbette ki birçoğu kontrol altına alındı ancak bildiğimiz kadarıyla hala devam eden yangınlar mevcut. Hem AFAD ekipleri hem de Orman Genel Müdürlüğü sahada büyük bir gayret sarf ediyor. Siz de süreci yakinen takip ediyorsunuz. Gelinen son durum nedir Sayın Cumhurbaşkanım?

Türkiye, yaz aylarının başlamasıyla birlikte orman yangını riski açısından en hassas döneme girdi. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki ormanlarımızda, ağaçlık alanlarımızda eş zamanlı yangınlar baş gösterdi. Bu yıl bin 332'si ormanlık alanlarda, bin 808'i orman dışı alanlarda olmak üzere 3 bin 140 yangın çıktı. Sadece son 9 günde çıkan 721 yangının 720'si kontrol altına alındı. Hatay Dörtyol'daki yangını kontrol altına alma çalışmaları da devam ediyor. Uçağa gelirken Tarım ve Orman Bakanımla bir görüşmem oldu. Şu anda kalan yerlerde de soğutma çalışmaları yapılıyor. Hamdolsun iyi bir konumdayız. Orman kahramanlarımıza dua edelim. Onlar bu süreci başarılı bir şekilde sürdürsünler. Yangınlarla havadan, karadan mücadele eden ekiplerimiz canlarını ortaya koyarak çalışıyor. Yangınlarla mücadelede bölgemizin en iyi hava ve kara filosuna sahip ülkesiyiz. Bu bizim mücadelede güçlü kılıyor ve yangınlar büyümeden söndürülüyor. Ancak bazı bölgelerde hava sıcaklıklarının 45 dereceye ulaşması, rüzgârın sertliği ve nem oranının düşüklüğü yangınların kontrolünü zorlaştırıyor. Helikopterlerimiz, uçaklarımız ardı ardına sortiler yapıyor. Karada orman kahramanlarımız arazözlerle, su ikmal araçları ve dozerlerle yangınları söndürmeye çalışıyor. Orman teşkilatımız bu mücadelelerde şehitler vermiş, yaralananlar olmuştur. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. Rüzgar yangınların yayılmasında çok etkili. Ekiplerimiz alevleri durdurmak için etkin tedbirler alıyor. Hava araçları filomuzu genişletmiştik. 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA'dan oluşan hava filosuna sahibiz. Bunun yanında 6 bin kara aracı ve 25 bin orman kahramanımızla yangınlara anında müdahale edebiliyoruz. Her yangının nedeni ile ilgili titiz bir çalışma yürütüyoruz. Bazıları kasıt, bazıları ihmal, bazıları da doğal nedenlerden çıkan yangınlarla ilgili kasıt ve ihmali bulunanlar hakkında adli işlemler süratle yapılıyor. Sabotaj olup olmadığına ilişkin iddialar, emniyet ve jandarma birimlerimizce araştırılıyor. Yakalanan bazı şüphelilerle ilgili adli süreç devam ediyor. Yangınlarla ilgili gerek bakanlarımızdan gerek valilerimizden sürekli bilgi alıyorum. Yangın merkezlerinden anlık durum ve güncellemeleri alarak müdahaleleri yakından takip ediyorum.

Yangınların süratle söndürülmesi için gerekli ekiplerimiz ilgili bölgelere gönderilmiştir. Devletimizin imkanları bu yangınların söndürülmesi için seferber edilmiştir. Yangınların yüzde 90'ı ilk 24 saat içinde kontrol altına alındı. Bu tür yangınlarda Türkiye, artık geçmişe kıyasla çok daha hazırlıklı bir ülke. Ancak vatandaşlarımız özellikle yaz aylarında daha duyarlı olmalı. Dışarıda, tarım alanlarında ateş yakılması yangınlara sebep oluyor. Maalesef ormanlarımızın yanmasına önemsenmeyen bir kıvılcım neden olabiliyor. Her orman yangınında gördüğümüz vatandaşlarımızı provoke etmeye çalışanlarla da mücadele halindeyiz. Yaz mevsimlerinde yaşanan orman yangınları sadece bizim ülkemizde görülmüyor. Aşırı sıcaklık ve düşük nem yangın riskini dünyanın her yerinde artırıyor. Daha fazla dikkat ve gayretle, yeni yangınlar çıkmadan bu mevsimi geçirmeyi temenni ediyoruz.

patronlardunyasi.com

editörün seçtikleri
Rekabet Kurulu, dijital müzik platformu Spotify hakkında inceleme başlattı
Rekabet Kurulu, dijital müzik platformu Spotify hakkında inceleme başlattı#Spotify