Dolar
39,4193
0,00%
Euro
45,5741
-0,18%
Sterlin
53,5898
-0,16%
Bitcoin
4.131.685
0,00%
BİST-100
9.311,88
-2,19%
Gram Altın
4.351,767
1,39%
Gümüş
36,32
-0,13%
Faiz
45,7
0,00%

'Atatürk'ün altında servet yatıyor!

Atatürk hakkında yazılan kitaplar, çekilen filmler ne kadar iş yapıyor? İşte Atatürk ekonomisi...

31.03.2009 15:51
Haberi paylaşın
'Atatürk'ün altında servet yatıyor!
16px
32px

Burak Mavi/CNBCE Business

 

Kültür Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de sadece son beş yılda 200 yazar Atatürk konulu 319 kitap kaleme aldı. Bunların toplam değeri 11.3 milyon lirayı buluyor. Yine aynı dönemde Atatürk ile ilgili belgesel, kitap, tiyatro ve oratoryo faaliyetlerinin beş yılda yaptıkları toplam ciro, 21 milyon TL civarında...
 

Kültür Bakanlığı verilerine göre, 2004-2008 yıllarını kapsayan beş yıllık dönemde doğrudan Atatürk'ün hayatını ve yazılarını konu alan 319 kitap yayınlanmış. Bu kitaplardan 318 tanesi tamamen Atatürk'ü konu alan eserler. Diğeri ise Nutuk. Çanakkale savaşı, Türklük destanları gibi bir kısmında Atatürk ile ilgili bilgilerin yer aldığı kitaplar ise bu araştırmaya dahil edilmedi. Söz konusu 319 kitabın toplam baskı sayısı da, ücret karşılığında satılmayan banka ve holding gibi özel kuruluşların bastırdığı eserler hariç, 530 bin 510 adet. Yaptığımız fiyat araştırmasına göre bu 530 bin 510 kitabın toplam değeri ise 11.3 milyon TL civarında. Bu beş yıllık dönemde 200'e yakın yazar Atatürk hakkında kitap yazmış görünüyor. Bizzat Mustafa Kemal tarafından kaleme alınan Nutuk ise sadece son beş yılda 46 farklı yayınevi tarafından basılmış.

 

Kültür sanat alanında Atatürk'ü konu alan eserler, sadece edebiyatla sınırlı değil elbette Yine son beş yılda sergilenen Atatürk ile ilgili üç ayrı oratoryoyu 2 bin 360 kişi izlemiş. Toplamda kabaca 20 bin TL civarında bir gişe rakamı yakaladığı varsayılıyor. Sadece devlet tiyatroları Atatürk ile ilgili dokuz ayrı oyunu 516 kez sergilemiş ve bu oyunları toplam 166 bin 890 kişi izlemiş. Her oyunun en düşük bilet fiyatları baz alındığında 786 bin TL civarında toplam hasılat oluşmuş görünüyor. Özel tiyatroların oynamış olduğu Atatürk ile ilgili oyunlar, seyirci sayısı ve hasılatı konusunda ise ortada sağlıklı bir veri yok.


Tüm bu rakamları alt alta koyduktan sonra son dönemlerin Atatürk'le ilgili en çok ilgi gören yapımı olan Can Dündar'ın 8.5 milyon TL'lik gişe hasılatlı filmi Mustafa da bu listeye eklenirse, son beş senede Atatürk ile ilgili film, kitap, tiyatro ve oratoryo faaliyetlerinde ulaşılan toplam gelirin 21 milyon TL'ye yaklaştığı görülüyor. Elbette buna özel tiyatroların oyunlarından elde edilen gişe gelirleri ile korsan basılan kitaplar nedeniyle kayda geçmeyen rakamlar eklendiğinde söz konusu rakam daha da yukarı çıkacaktır. Bu rakam Atatürk ekonomisinin sadece çok küçük bir kesitini temsil ediyor. Aslında cumhuriyetin kuruluşundan bugüne gelişen bir ekonomi var karşımızda. 

 

80 ÖNCESİ ATATÜRK EKONOMİSİ

 

“Mustafa Kemal'le 1000 gün” kitabının yazarı Nezihe Araz bir söyleşisinde “Mustafa Kemal cumhuriyetin ilk kuşakları için Mustafa Kemal bir yeryüzü adamı değil, sanki Olimpos ilahı gibiydi. İmkansızları mümkün kılan, inanılmaz mucizeler yaratan, tanrısal bir güç...” diyor. Haksız da sayılmaz. Çünkü 1980'lere kadar Atatürk'ün filmlerde ya da oyunlarda canlandırılması yasaktı. Atatürk'ün kendisi pek çok belgeselde görünmüş olmasına karşın, başka bir oyuncu tarafından canlandırılması, ölümünün ardından 43 yıl süren bir tabuydu. Bu tabu ilk kez 1981 yılında, Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılı münasebetiyle yapılan bir filmde yıkılabildi. Ancak Atatürk'ü canlandıran aktörün Türk değil Belçikalı Marc Mopty olması da oldukça manidardı.


1981'e kadar beyazperdeye taşınamasa da liderin heykelleri ve sayısız fotoğrafı, daha kendisi hayattayken kent merkezlerini süslemeye başlamıştı. İlerleyen yıllarda çıkartılan yasa ve düzenlemelerle bütün kamu binalarına Atatürk resmi asılması da karara bağlanmıştı. Ayrıca istisnasız her kamu binasına en az bir büstü koyuluyordu. Yasa ve düzenlemelerle ortaya çıkacak heykel, fotoğraf ve resim ihtiyacı önceden tahmin edilmişti.

 

Fotoğrafçılar, lider henüz hayattayken smokinli, golf pantolonlu, pelerin ve bastonlu, kendisini modern gibi batılı kıyafetler içinde vals ederken gösteren pek çok fotoğrafını çekebilmek için peşinden koştular. Ressamlar da daha çok Atatürk resmi yapma konusunda hayli gayretliydi. Diğer yandan Heinrich Krippel ve Peter Canoica gibi Avrupalı heykeltıraşlar liderin heykellerini yapmak üzere Türkiye'ye davet edilmişti. Temelde üç tip Atatürk heykeli yapılmıştı: Asker, devlet ve halk adamı Atatürk... Bugün hemen her yerde gördüğümüz Atatürk heykellerinin önemli bir çoğunluğu bu iki heykeltıraşın eserlerinin kopyası. Fotoğraf ve resimler de halen Devlet Malzeme Ofisi'nin stoklarında fiyatı 60 kuruştan başlayıp 600 TL'ye kadar değişen rakamlarla satılıyor.

 

80 SONRASI KİT'LER GİBİ ATATÜRK DE ÖZELLEŞTİ

 

Liderin ölümünün ardından ülkeyi Atatürk temsilleriyle kaplamak konusunda her iktidar elinden gelen gayreti göstermişti. Ancak içlerinden en hünerlisi 12 Eylül Askeri cuntasıydı. Barajlar, köprüler ve havaalanları da dahil olmak üzere bütün büyük fiziki projelere Atatürk adını vermek dışında, dağların yamaçlarını da onun resimleriyle kaplamışlardı. Örneğin, 1982'de Erzincan'da bir dağa Atatürk'ün 7.5 kilometrekarelik bir portresi yapılmıştı. Ülkenin her yerine liderin temsillerini yerleştirmenin büyük bir maliyeti vardı, ancak kamu bunu sessizce karşılıyordu.

Ekonomik liberalleşme programıyla birlikte Atatürk konulu çalışmalar da 1990'lı yıllarda devlet tekelinden çıkıp serbest piyasaya merhaba dedi.

 

Geleneksel Atatürk çalışmaları hâlâ üretilip dağıtılmasına karşın onu insani yanlarıyla da yansıtan temsiller 1990'ların sonunda yaygınlaştı. Atatürk'ün özel yaşamı ve özellikle de kadınlarla ilişkisi giderek popüler bir konu haline geldi. Nezihe Araz'ın 1993'te yazdığı ve Atatürk'ün Latife ve Fikriye hanımlarla ilişkilerini konu alan “Mustafa Kemal'le 1000 Gün” adlı kitabı, sonraki çalışmalar için de bir ölçü kabul edildi. Atatürk'ün özel hayatını konu alan kitaplar art arda çıkmaya başladı. 1998'de Ali Bektan “Atatürk'ün Kehanetleri”ni yayınlayarak bu sefer mistik bir kapı araladı. “Atatürk ve 19 Mucizesi”, “Atatürk ve Kayıp Kıta Mu” gibi kitaplar birbirini izledi...

 

Nezihe Araz'ın kitabıyla başlayan Atatürk'ün kişisel yönleriyle de işlenmesi akımının dönüm noktalarından biri ise, Ziya Öztan'ın devlet desteğiyle çektiği ve Atatürk'ün kişisel yaşamına odaklanan 1998 yapımı Cumhuriyet filmi oldu. Bu filmin bütçesi destekler hariç, o zamanın parasıyla 1 trilyon TL'yi (bugünün 1 milyon TL'si) geçiyordu. Atatürk konusunda önemli bir kilometre taşı sayılan filmin hikâyesinin bir bölümü,Atatürk'ün Fikriye ve Latife hanımlarla ilişkisi etrafında dönüyordu.

 

Bu yeni akıma rağmen Atatürk'ü resmi kalıpların dışında yorumlamak hâlâ baş ağrıtabiliyordu. 1990'ların sonlarına doğru birkaç sanatçı Atatürk'ün insani yönünü gösteren resim ve heykeller yapmaya başladı. Bunlar arasında kamuoyunun ilgisini çeken ilk resim, Bedri Baykam'ın Atatürk'ü tavla oynarken gösteren çalışmasıydı. Bedri Baykam bu resmi hiçbir zaman satışa çıkarmamış, dahası avangard sergiler dışında bir yerde sergilememişti. Dolayısıyla tartışmalara yol açmadı.


Fakat daha sonra Atatürk'ü gülümserken gösteren bir heykel, ateşli tartışmalara yol açtı. Sincan Kaymakamı Ali Gün, heykeltıraş Burhan Akar'a bir heykel sipariş etmiş, Akar da Atatürk'ü kendisine bir demet lale sunan kızlara gülümseyip kollarını açar halde canlandırmıştı. Sincan Kaymakamı heykeli gördüğünde mahkemeye başvurup bu anıtı söktüreceğini söyledi. Ona göre Atatürk “ciddi” resmedilmeliydi.

 

BİR REKLAM YILDIZI OLARAK MUSTAFA KEMAL

 

Sanatçıların Atatürk'ü yarı tanrısallıktan kurtarma gayreti devam ederken özel sektörün planı daha farklıydı. Atatürk temsilleri etrafında dönen ekonomi artık resimler, fotoğraflar, kitaplar, broşlar gibi malzemeleri aşıp, şirketlerin ürünlerinin pazarlanmasına da katkı sağlayan bir itici güç haline geldi. Bir dönem filmlerde canlandırılmasına bile izin verilmeyen Atatürk, 1990'ların sonlarında artık bir reklam yıldızıydı.

 

Atatürk bu kez elit bir tüketici olarak reklamlarda boy göstermeye başladı. Reklamcılar önce Atatürk'ün zarif kıyafetleri tercih ettiğine dikkat çekerek tüketici olarak elit beğenileri olduğuna vurgu yaptılar. Sarar firması reklamında Atatürk'ün şık bir ceket giydiği fotoğrafını kullanmış ve altına “Bize giyinmeyi o öğretti” diye yazmıştı. Gömlek firması Dufy'nin reklamlarında smokin giymiş bir Atatürk resmi kullanılmıştı. “Ata'mızla Yaka'mızla gurur duyuyoruz” yazıyordu fotoğrafın üzerinde. Artık bugün nerede görürsek görelim bize Atatürk'ü hatırlatan bir gömlek var: Ata yaka gömlekleri... Lider artık elit bir tüketici olmasıyla öne çıkıyordu.


Reklamcıların ikinci keşfi Atatürk'ün sözleri oldu. Reklamlarda bir bir boy gösterir oldu sözleri. Cumhuriyet'in 75'inci yılında Bankexpress liderin “cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi bekliyor” sözüne bir yanıt vererek, “Türkiye Cumhuriyeti'nin 75 yıl önce hayalini kurduğu zeki, çalışkan ve kültürlü yeni nesiller bugün sizin için Bankexpress'te çalışıyor” sloganıyla çıktı.

 

Danışmanlık şirketi SAP'nin reklamında ise “O'nun amacı Türkiye'yi gelişmiş ulusların seviyesine yükseltmekti. Bizim amacımızsa Türk şirketlerinin uluslararası düzeyde rekabet edebilecek seviyeye ulaşmasına yardımcı olmak...” deniyordu.

 

YABANCILAR İÇİN YERELLEŞMENİN EN KESTİRME YOLU


Ancak en ilginci Türkiye'de faaliyet gösteren küresel şirketlerin Atatürk'lü reklamlara olan ilgisiydi. Mustafa Kemal bu kez, küresel şirketleri yerel karaktere büründürmenin en kestirme yolu olarak görülmeye başlandı. Aslında pazarlanmaya çalışılan ürünle Atatürk'ün hiçbir ilgisi yoktu. Tek mesaj yerellikti. Mitsubishi havalandırma cihazları reklamında Atatürk'ü Kurtuluş Savaşı'nda karda uyurken gösteren bir resim kullanılmıştı.

 

Resmin altında “Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki zorlukları hatırlatmak istedik” yazısı vardı. Panasonic ise faks makinesi satışı için Atatürk'ün bir portresini kullanıp altına “o tamamen farklı” ibaresini iliştirmekle yetinmişti. Nokia reklamında doksan derece döndürülüp konuma getirilmiş bir Türkiye haritası kullanmıştı. Haritanın içine sivil kıyafetli bir Atatürk resmi yerleştirilmiş, üzerine de “Sayende dimdik duruyoruz” yazılmıştı. Atatürk'ün metalaşmasının detaylı bir şekilde incelendiği Esra Özyürek'in “Modernlik Nostaljisi” kitabında Atatürklü reklamların ulaştığı nokta çarpıcı rakamlarla anlatılıyor: “1998'de Ekim sonu ve Kasım başı arası dönemde Atatürk resminden ve sözlerinden yararlanarak gazetelere reklam veren 51 farklı şirket olduğunu hesapladım. Örneğin Sabah gazetesi 29 Ekim'de reklamlarda toplam 96 Atatürk resmi kullanmıştı, Ayrıca gazetede o gün 225 farklı Atatürk resmi yayınlanmıştı.”


9.2 MİLYON TL'LİK MUSTAFA PROJESİ


Son dönemin Atatürk'ü konu alıp da en büyük ilgiyi gören yapımı, hiç kuşkusuz gazeteci Can Dündar'ın geçtiğimiz Kasım ayında vizyona giren ve girişiyle birlikte büyük tartışmalara da yol açan belgeseli Mustafa. Film vizyonda kaldığı 11 haftada 1 milyon 100 bin kişi tarafından izlendi ve yaklaşık 8.5 milyon TL gişe hasılatı elde etti.

 

Mustafa projesi, belgesel filmin yanı sıra iki de kitabı içeriyordu. Büyük boy özel baskılı Mustafa kitap 10 bin, standart baskılı kitap ise 50 bin bastı. Şu ana kadar her iki kitapta da bu baskı adetlerinin yarısı tükenmiş durumda. Bu da demek oluyor ki Mustafa'nın kitap satışlarından şu ana kadar elde edilen gelir kabaca 700 bin TL civarında. 

benzer haberler