Akbank genel müdürünün cebinde kaç lira var?
Genel müdürlük koltuğunda tam bir yılını dolduran Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, cebinde kaç lira ile dolaşıyor?

Yabancı 'euro ne olur' diye artık bize soruyor.Küresel krizde Avrupa'da yaşanan sıkıntılara rağmen Türkiye'nin parlayarak öne çıktığını söyleyen Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt: Yurtdışındaki yabancı yatırımcılarla bir araya geldiğimizde Avrupa'nın ne olacağını, euronun geleceğini bize soruyorlar. Hiç kimsenin referandum veya seçimlerle ilgilendiği yok
Küresel krizi 'yapısal bir değişiklik ve Rönesans' olarak değerlendiren Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, zenginliğin artık Batı ülkelerinden Doğu ve gelişmekte olan ülkelere kaydığını düşünüyor. Türkiye'nin Avrupa'da sağlam finans sektörü, genç nüfusu, sanayi gücü ve girişimcilik kültürü ile parlayarak öne çıktığını belirten Akkurt, ancak dünya kamuoyunda hak ettiği yeri yakalamadığından da şikayet ediyor.
Yabancı yatırımcıların Türkiye'deki siyasi süreçle ilgilenmediğini ve yurtdışında katıldığı toplantılarda daha çok 'Avrupa ne olacak, euro ne olacak?' soruları ile karşılaştığını anlatan Akkurt, mali kuralın 2012 yılına ertelenmesi konusunda ise, 'Olsa iyi olurdu, ama olmadı diye de dünyanın sonu değil' yorumunu yapıyor.
Genel müdürlük koltuğunda tam bir yılını dolduran Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, ekonomideki gelişmeleri, Akbank'ın büyüme planları ve yoğun iş temposundan geriye kalan zamanda neler yaptıklarına ilişkin sorularımızı içtenlikle yanıtladı:
RÖNESANS DÖNEMİNİ YAŞIYORUZ
l-Dünya ekonomisindeki son gelişmelerin ışığında Türkiye ekonomisinin görünümünü değerlendirir misiniz?
Dünyadaki kriz yapısal bir değişikliği gösteriyor. Aslında biz bir Rönesans'ı yaşıyoruz. O yüzden kökten ve yapısal bir değişikliğin bu kadar kısa sürede bitmesini beklememek lazım. İşin özü dünyada bir eksen kayması var. Batı'dan Doğu'ya doğru kayan bir güç, önce ekonomik olarak gidiyor gelecekte politik güç kayması da beraberinde gelebilir. Artık Batı eskisi kadar zengin olamayacak. Bu zenginlik biraz da Doğu ve gelişmekte olan ülkeler tarafına kayacak. Belli ülkeler öne çıkıyor. Rusya, Hindistan, Çin, Brezilya ve Türkiye. Niye başkaları değil? Hepsinin kendine göre özellikleri var ama gerek Çin gerek Türkiye gerek Brezilya'ya baktığınız zaman hepsinin etrafında bulundukları bölgelerde bir pazar var. Artı hepsinin sanayi üretim gücü var. Rusya biraz daha çok enerji ve doğal kaynaklar üzerinden gidiyor. Türkiye de bunların çok dışında hareket etmiyor. Avrupa Birliği'nin çok yakınında bir ülke. Avrupa'daki küçülme, Avrupa'daki sıkıntıları göz önünde bulundurduğunuzda Türkiye bir anda parlayarak öne çıkıyor. Henüz daha hak ettiği yeri dünya kamuoyunda yakalamamış. O yüzden ratinglerimiz ekonomik potansiyelimizin işaret ettiği seviyenin altında. Ama Türkiye'nin bir sanayi gücü, üretim gücü, girişimcilik kültürü var. Artı genç bir nüfusu var. 2001 yılından sonra son derece sağlamlaştırılmış bir finans yapısı var. Finans ile reel sektörü birbirinden ayırmak mümkün değil. Birinde ortaya çıkan sıkıntı diğerine de yansıyor. Haliyle finans sektöründeki güç, reel sektöre de güç veriyor. Böylelikle Türkiye her yönüyle öne çıkıyor. Bir de Türkiye coğrafya olarak da ilginç bir yerde. Bir taraftan enerji üreten ülkeler bir tarafta en büyük tüketici olan Avrupa Birliği. Türkiye ikisi arasındaki köprü durumunda. Bence Türkiye'nin Avrupa Birliği'ndeki en önemli kartı bu güvenli enerji temininde sahip olduğu kilit konumdur. Bu nedenle de baktığınızda Türkiye'nin daha gideceği hem yapması gereken hem büyüme anlamında çok yolu var. Hele bir de çevre ülkelerdeki gayrisafi mili hasıla toplamına baktığınız zaman Türkiye şu an için 20, 2015 yılında 25 trilyon dolarlık bir gayrisafi milli hasıla denizinin ortasında bulunuyor.
MALİ KURALSIZ DA DEVAM EDERİZ
- Mali kuralın 2012'ye ertelenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olsa iyi olurdu ama olmadı diye de dünyanın sonu değil. Türkiye bugüne mali kural olmadan geldi, bundan sonra da mali kural olmadan devam edebilir. Ama olsaydı belli bir disipline kavuşurdu. Not artışları mali kural olacak diye yapılmadı. Türkiye'nin mevcut kredi notları zaten hak ettiği seviyenin altında seyrediyor.
- Dış borçlanma açısından olumsuz bir etkisi olur mu?
Akbank olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin faiz oranından borçlandık. Meblağ da aynıydı, faiz oranı da aynıydı. O yüzden kimse mali kuraldan dolayı bu parayı veriyor veya bu faiz oranını veriyoruz demedi. Türkiye realitede farklı bir kulvarda gidiyor.
- Neden Türkiye hak ettiği notu alamıyor?
İşin kökü 1992 yılına gidiyor. Rating şirketleri bu kadar yayılmamış iken, birkaç tane rating şirketi Türkiye'yi değerlendirmişti. 1993 yılında Türkiye yatırım yapılabilir sınıftaydı. Rating şirketlerinin Türkiye'nin kredi notunu aşağı çekmeleri de 1994 krizini tetikleyen faktörlerden biri oldu. Çünkü o dönemdeki iktidar olumlu bir hava yaratmıştı. Türkiye o zaman hak etmiyordu ve bir sürü banka Türkiye'de sıkıntılar yaşadı. Arkasından 1994 krizi çıktı. Rating kuruluşları o gün bugündür Türkiye'ye karşı son derece temkinli ve eli sıkı davranıyor. 'Ya bir şey olursa' diye.. Bir kere kızgın saça elleri değdi. Temkinli gitmelerine bir şey demiyorum ama biraz fazla temkinli olmaya başladılar. Çünkü 2001 krizinden sonra Türkiye'de o kadar ciddi bir yapısal değişiklik yapıldı ki, artık herhangi bir hükümetin, iktidarın, herhangi bir siyasi partinin geriye dönüp bunu kolay kolay bozması çok zor. Çünkü artık kimse lafa bakmıyor, ben ne kazandım, cebime ne girdi, beni nasıl bir gelecek, nasıl bir refah seviyesi bekliyor herkes ona bakıyor. Bunu öğrendi artık Türkiye. O açıdan bundan sonra ekonomik temellerle oynamak artık siyasi partileri ciddi sorumluluk altına sokar. Eskiden doğru düzgün bir şablon yoktu... Şimdi bu eski yapıdan oldukça uzaktayız.
Yurtdışında şubeleşmek karlı değil
- Akbank'ın yurtiçi ve yurtdışı büyüme stratejisi?
Türkiye hala bankacılık açısından cazip. O açıdan biz yurtdışında bir kere şube açıp büyümeyi hiç düşünmüyoruz. Batı Avrupa ve gelişmiş ülkelerdeki bankalar sıkıntıda, maliyetler yüksek, büyüme potansiyeli düşük, marjlar çok az. Dolayısıyla bu ülkelerde bankacılık yapmak çok cazip değil. Nereye gideceğiz? Gelişmekte olan ülkelerde hukuk sistemiyle ilgili sıkıntılar yaşanabiliyor. Bizim gibi bankaların Türkiye'deki fırsatları tam anlamıyla değerlendirmeden gidip oralarda bankacılığa girmesi biraz maceracı bir yaklaşım. Gidip yurtdışında büyümek kolay değil. Artık bu dünyada model olmaktan çıkıyor. Yurtdışında büyümek, gidip şubeler açıp yerel bankalarla o bölgede rekabet etmek yerine belli fonksiyonları yerine getiren küçük üniteler veya temsilcilik ofisi şeklindeki bir yapı çerçevesinde bankacılık faaliyetlerinde bulunmaya, daha ziyade o bölgedeki çok güçlü bankalarla daha stratejik işbirliklerine doğru kayıyor. Bu tip modeller çok daha uygun, maliyeti ve riski çok daha düşük yaklaşım modelleridir. Biz de o çerçevede hareket edeceğiz.
Seçimler ekonomiyi etkilemez
-Referandum ve genel seçimler ekonomiyi nasıl etkiler?
Zaman zaman dalgalanmalara neden olabilir. Bunlar hep olacak. Dünyada hiçbir şey tek düze gitmiyor. Ama Türkiye'de özellikle 2001 yılından bu yana siyasi hareketlerin veya gelişmelerin ekonomik gelişmeler üzerindeki etkisi azalmaya başladı. Siyaset ve ekonomi gitgide birbirinden ayrışıyor. Referandum ve genel seçimlerin ekonomi üzerindeki etkilerinin çok fazla ve ciddi olacağını zannetmiyorum. O yüzden borsa bir gün yüzde 2-3 düşer en fazla, ertesi gün yüzde 4-5 toparlar, yine rayına girer. Hayatın doğal dengesi içerisinde iniş çıkışlar olacak. Serbest kur sistemi olmasaydı Türkiye belki bugün daha sıkıntılı bir dönemde olacaktı.
One man show'luk dönemi artık bitti
- Genel müdür olduktan sonra özel hayatınızda neler değişti?
Günlerim çok yoğun geçiyor. Genel müdür olunca tabii insanların sizden beklentileri artıyor. Herkes sizle görüşmek istiyor. Bu pozisyonun getirdiği ek sorumluluklar var. Her şeye çok daha geniş perspektifle bakmak gerekiyor. Eskiden bazı şeylere evet veya hayır derken belki daha rahat hareket ederken şimdi biraz daha düşünerek hareket etmek zorundasınız. Şu anda aldığım her karar bankanın içindeki 15 bin kişiyi etkiliyor, bunun daha geniş yansımaları da var. Onları temsil ediyorum her zaman. Bankaya bir ödül verildiğinde ben gidiyorum ama aslında onu alan ben değilim, Akbank alıyor aslında. Kapıdaki güvenlik memurundan yönetim kurulu başkanına kadar uzanan bir zincirin emeği vardır bu işte. O emeğe de saygı göstermek gerekiyor. Ve Türkiye son zamanlarda iyice öğrendi ki, one man show'luklar değil, takım çalışmaları ekip çalışmaları önem kazandı.
Dövizden büyük para kazanma devri geçti
- Dövizi olan ne yapsın?
Eskiden maaşını alan köşedeki döviz büfesinden hemen döviz alırdı. Bugün döviz yatırım aracı olmaktan biraz çıktı. Bir ihtiyaç nedeniyle döviz tevdiat hesabı açılıyor. Artık dövizden eskisi gibi büyük paralar kazanmak, örneğin her ay yüzde 5 kazanmak devri geçti.
Merkez Bankası'na destek
- TL'nin aşırı değerlendiği görüşlerine katılıyor musunuz?
Piyasa kuralları bunu gerektiriyorsa böyledir. Rüzgara karşı durmanın anlamı yok. 80'li yıllarda herkes ihracatçıydı. Bu işi kuralıyla yapmak lazım. Zamanla alt yapısı, uzmanlığı ve tecrübesi eksik oyuncular eleniyor, gerçek profesyoneller kalıyor. Gerçek ihracatçıları destekleyici önlemler alınmalı. Yoksa gelişmiş ülkeler bugün kura göre mi ihracat yapıyor?
Vatandaş Ziya Bey'in yatırım tercihi ne?
BİRAZ borsada, biraz vadeli mevduatta tutardım. Bir kısmını fonlara yatırırdım. Şu anda Türk bankaları çok güzel fonlar çıkarıyor. Hatta borsada alım satımı yakından takip etmeye vakti olmayan yatırımcılara borsa endeksli fonları tavsiye ediyorum. Gelecekte yurtiçi tahviller, bonolar da çıkarsa onlar da cazip hale gelebilir. Artık Türkiye'de finansal ürünlerin çeşitliliğe ihtiyacı var.
Cebimdeki para 200-300 lirayı geçmez
- İş hayatınızdan geriye kalan boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
Uçaklarda bazen boş zamanım oluyor! Daha fazla kitap okumaya çalışıyorum.
- Alışverişte nakit mi, kredi kartını mı tercih edersiniz?
Kredi kartını çek yerine kullanırım. Cebimden para çıkmaz.
- Peki, şu anda cebinizde kaç lira var?
Cebimdeki para 200-300 lirayı geçmez. Alışverişi genelde eşim yapar. Ama kendimle ilgili bir alışveriş ise ben yaparım.
Yöneticiliğin sorumluluğu büyük
- Piyasa değeri açısından Türkiye'nin en değerli bankasının tepe yöneticisi olarak mesleğinizi icra ederken yaşadığınız zorluklar neler?
Akbank, Türkiye'nin en değerli şirketi, en büyüklerinden bir tanesi. Bunun getirdiği önemli sorumluluklar var. Üst düzey yöneticilerin söyledikleri her lafa her hareketlerine dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü yapılan açıklamaların ekonomiyi etkileme potansiyeli var. Örneğin, bir gün kalkar dersem ki, 'faiz düşecek veya çıkacak. Döviz sıkıntısı var.' Türkiye'yi etkiler.
Ayfer Arslan/Akşam