Türkiye’yi küfürbaz mı marka yapacak!
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ‘Türkiye Markası’ üzerine kurduğu heyette öyle bir isim var ki...
26.09.2014 08:47 •

16px
32px
Turan Bozkurt'un yazısından alıntı
Kâht-ı rical devrindeyiz. Tam olarak devlet adamı yokluğu mânâsına gelmiyor bu terkip.
Beşerî sermaye kalitesi düştüğünde, dalkavukluğa prim verildiğinde devletin, müesseselerin içine düştüğü acınası ahvalin en özlü anlatımıdır. İktidara yaslanarak köşeleri tutanlar, yerlerini muhafaza etmek için caydırma yöntemini kullanır. Kalitesizlik kendi kendine beslenen habis ur gibidir.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ‘Türkiye Markası’ üzerine heyet tertip ettiğini duyduğumda heyecanlanmıştım. Türkiye’nin ihracatta 150 milyar dolarda patinaj yapması mevcut kurgunun tükendiğini gösterir. Artık katma değeri yüksek malların ihracat içindeki payını artıracak yeni bir iktisadi modele geçmemiz lazım. Türkiye Markası arayışı önemli ve takdire şayandır.
Marka veya logo, Türkiye’nin ihracatta kilo başına 1,4 dolar olan fiyatını bir gecede zıplatmayacak elbette. Almanya’nın aynı miktarda mal için 4,1 dolar, Japonya’nın 3,5 dolar ve Güney Kore’nin 3 dolar kazanması ne logodan ne de reklamdan kaynaklanıyor. Kalite ve tasarımdaki yetkinliklerinin yanı sıra tüketici ihtiyaçlarının ötesinde yenilikçi ürün geliştirebildikleri için bu ülkeler, mallarını daha yüksek fiyattan satabiliyor. TOKİ’den başka marifetimiz olmadığından sanayi mallarımızın ederi bu kadar. Keşke ihracattaki tıkanma, yeni logo ile çözülebilecek kadar basit olsaydı.
Bizimkiler; fasonculuğa, Ankara’ya yaslanıp ticaret yapma kolaycılığına ve müteahhit sayısının 300 bine dayanmasına çare bulmak yerine logodan başlamış. ‘Hiç yoktan iyidir. Buna da şükür’ deyip müteselli olacaktım ki heyetteki Serdar Özer Öztürk ismi dikkatimi çekti. Bu yüzden kâht-ı rical girizgâhı yapmak zorunda kaldım.
Zira marka ve imajla bu denli iç içe proje, leke kaldırmaz. Öztürk, Türk Hava Yolları’nda Marka Müdürü iken Twitter hesabından muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ağır hakaretlerde bulunmuştu. THY yönetimi evvela sessiz kalmış, infial üzerine Öztürk’e kınama cezası vermekle iktifa etmişti. Gözden uzak tutmak için de Öztürk Londra’ya gönderilmişti. Aralık 2013’te attığı edepten bînasip twitin üzerinden 7 ay geçince THY’den ayrılmıştı küfürbaz. Aynı isme, TİM’in çok önem verdiği ‘Türkiye Markası’ projesinde rastladığımda şaşırdım. Bu ayrılığın göstermelik olduğu şuradan belli ki TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, THY’de de yönetim kurulu üyesi.
Küfürbaz, bir o kadar mütekebbir bir adam THY’den ayrılıyor ve TİM’in çatısı altında danışmanlık yapmaya başlıyorsa buna gülüp geçilemez. Markadan anlayan başka isim mi yok Türkiye’de? Adab-ı muaşeretten bîhaber, farklı kesimlerin haklı tepkisini çekmiş birinin Türkiye markasına faydadan ziyade zararı dokunur.
Konuya merak duyan yerli/yabancı işadamı, akademisyen veya herhangi biri projedeki isimleri merak edip Google’da arama yaptığında Serdar Öztürk bahsine gelince neler hisseder? Öztürk’ün yüz kızartan twiti hâlâ duruyor internette. Bu manzara ile karşılaşanlar, nefret suçu işlemiş, kişilik hakları ve özel hayatı hiçe saymış küfürbaz birini heyete aldığı için TİM’e hayran mı kalır? Yoksa hicap mı ederler? Takdiri, beyefendiliği ile malum Mehmet Büyükekşi’ye bırakıyorum.
Değerler alt üst olmaya görsün. Kâht-ı rical, hayatın bütün fakültelerine sirayet edecek kadar virütik bir hastalıktır. Değerler alt üst olmaya görsün. Edepsizler, siyasi tesanütle el üstünde tutulduğu müddetçe ehil insanlar uzlete çekilecektir. Bu şerhi düşmek zorundaydım.
Dilerim TİM, Türk sanayiini yurt dışında üst düzeyde temsil etmek ve ‘Türk Malı’ algısını yükseltmek amacıyla hazırladığı ‘Türkiye Markası’nda muvaffak olur.
Zaman
Kâht-ı rical devrindeyiz. Tam olarak devlet adamı yokluğu mânâsına gelmiyor bu terkip.
Beşerî sermaye kalitesi düştüğünde, dalkavukluğa prim verildiğinde devletin, müesseselerin içine düştüğü acınası ahvalin en özlü anlatımıdır. İktidara yaslanarak köşeleri tutanlar, yerlerini muhafaza etmek için caydırma yöntemini kullanır. Kalitesizlik kendi kendine beslenen habis ur gibidir.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ‘Türkiye Markası’ üzerine heyet tertip ettiğini duyduğumda heyecanlanmıştım. Türkiye’nin ihracatta 150 milyar dolarda patinaj yapması mevcut kurgunun tükendiğini gösterir. Artık katma değeri yüksek malların ihracat içindeki payını artıracak yeni bir iktisadi modele geçmemiz lazım. Türkiye Markası arayışı önemli ve takdire şayandır.
Marka veya logo, Türkiye’nin ihracatta kilo başına 1,4 dolar olan fiyatını bir gecede zıplatmayacak elbette. Almanya’nın aynı miktarda mal için 4,1 dolar, Japonya’nın 3,5 dolar ve Güney Kore’nin 3 dolar kazanması ne logodan ne de reklamdan kaynaklanıyor. Kalite ve tasarımdaki yetkinliklerinin yanı sıra tüketici ihtiyaçlarının ötesinde yenilikçi ürün geliştirebildikleri için bu ülkeler, mallarını daha yüksek fiyattan satabiliyor. TOKİ’den başka marifetimiz olmadığından sanayi mallarımızın ederi bu kadar. Keşke ihracattaki tıkanma, yeni logo ile çözülebilecek kadar basit olsaydı.
Bizimkiler; fasonculuğa, Ankara’ya yaslanıp ticaret yapma kolaycılığına ve müteahhit sayısının 300 bine dayanmasına çare bulmak yerine logodan başlamış. ‘Hiç yoktan iyidir. Buna da şükür’ deyip müteselli olacaktım ki heyetteki Serdar Özer Öztürk ismi dikkatimi çekti. Bu yüzden kâht-ı rical girizgâhı yapmak zorunda kaldım.
Zira marka ve imajla bu denli iç içe proje, leke kaldırmaz. Öztürk, Türk Hava Yolları’nda Marka Müdürü iken Twitter hesabından muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ağır hakaretlerde bulunmuştu. THY yönetimi evvela sessiz kalmış, infial üzerine Öztürk’e kınama cezası vermekle iktifa etmişti. Gözden uzak tutmak için de Öztürk Londra’ya gönderilmişti. Aralık 2013’te attığı edepten bînasip twitin üzerinden 7 ay geçince THY’den ayrılmıştı küfürbaz. Aynı isme, TİM’in çok önem verdiği ‘Türkiye Markası’ projesinde rastladığımda şaşırdım. Bu ayrılığın göstermelik olduğu şuradan belli ki TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, THY’de de yönetim kurulu üyesi.
Küfürbaz, bir o kadar mütekebbir bir adam THY’den ayrılıyor ve TİM’in çatısı altında danışmanlık yapmaya başlıyorsa buna gülüp geçilemez. Markadan anlayan başka isim mi yok Türkiye’de? Adab-ı muaşeretten bîhaber, farklı kesimlerin haklı tepkisini çekmiş birinin Türkiye markasına faydadan ziyade zararı dokunur.
Konuya merak duyan yerli/yabancı işadamı, akademisyen veya herhangi biri projedeki isimleri merak edip Google’da arama yaptığında Serdar Öztürk bahsine gelince neler hisseder? Öztürk’ün yüz kızartan twiti hâlâ duruyor internette. Bu manzara ile karşılaşanlar, nefret suçu işlemiş, kişilik hakları ve özel hayatı hiçe saymış küfürbaz birini heyete aldığı için TİM’e hayran mı kalır? Yoksa hicap mı ederler? Takdiri, beyefendiliği ile malum Mehmet Büyükekşi’ye bırakıyorum.
Değerler alt üst olmaya görsün. Kâht-ı rical, hayatın bütün fakültelerine sirayet edecek kadar virütik bir hastalıktır. Değerler alt üst olmaya görsün. Edepsizler, siyasi tesanütle el üstünde tutulduğu müddetçe ehil insanlar uzlete çekilecektir. Bu şerhi düşmek zorundaydım.
Dilerim TİM, Türk sanayiini yurt dışında üst düzeyde temsil etmek ve ‘Türk Malı’ algısını yükseltmek amacıyla hazırladığı ‘Türkiye Markası’nda muvaffak olur.
Zaman