Türkiye 2025’te 12 milyon ton bitkisel üretim kaybıyla karşı karşıya
Türkiye, 2025’te 12 milyon ton bitkisel üretim kaybetti. TÜİK, zirai don etkisiyle şekillenen 2025 yılı ilk bitkisel üretim tahminlerini açıkladı. Tahıllarda bir önceki yıla göre yüzde 5,3 (71,4 milyon ton), sebzelerde yüzde 1,7 (33 milyon ton), meyvelerde yüzde 24,4 (21,4 milyon ton) oranında azalış öngörülüyor. 2024’teki yaklaşık 137 milyon tonluk bitkisel üretimin 2025’te 125, 8 milyon tona gerilemesi öngörülüyor.

12 milyonluk kayıp, “Türkiye’nin gıda kırılganlığını, tarım ticaretindeki bağışıklığını, mukavemetini” ortaya koydu. Tarım ticareti, 12 milyonluk kaybı absorbe edebilecek mi? TARSİM, Ziraat Bankası üreticinin finansmana erişiminde küresel çapta gerçek bir sınav verdi/veriyor. Her iki kurum da sahada maddi manevi motivasyon kaynağı olarak üretenin yanında. En büyük sınavı Tarım Orman Bakanlığı vermeye devam ediyor, her anında üreticinin yanında.
YAŞ SEBZE MEYVE İHRACATÇILARI KAYBI NASIL TELAFİ EDECEK
Dünya'dan Mine Ataman'ın haberine göre, 28 milyon tondan yüzde 24,4 kayıpla 21, 4 milyon tona düşmesi öngörülen meyvecilik/içecek/baharat ürünlerindeki kayıp üreticisine, ihracatçısına ve ilgili sektörlere önemli kayıplar yaşatacağa benziyor. Türkiye ürettiği 58 milyon tonluk yaş sebze meyvenin yaklaşık yüzde 10’unu ihraç ediliyor. Önemli kısmı ihracata giden, “elmada yüzde 38,7’lik kayıp, şeftalide yüzde 32,1, nektarinde yüzde 35,5, kirazda yüzde 55,7 varan kayıplar” ihracatçılar için “pazar/para/emek” kaybı anlamına geliyor.
İHRACATÇI DAYANIKLI
İhracatçılar ikiye ayrılmış durumda kimileri “Yara büyük, siparişler azaldı, finansmana erişemiyoruz, faizler yüksek yatırım yapamıyoruz, ihracatta fiyat rekabetimizi kaybediyoruz, küçük esnaf darda, Vestel gibi devler bile yoruldu” diyerek ses yükseltirken.
Kimileri, “Finansman araçları üzerinde çalışılıyor, ihracatçının operasyonel bağışıklığı güçlü, bu yılı az hasarla atlatabiliriz” diyerek ihracatçının finansal dayanıklılığına dikkat çekiyor.
12 Milyon Ton Yüzlerce Alt Sektörü Yaralayacak
İhracatçı iç pazardan karşılayamadığı hammadde için başka pazarlara yönelecek, kârlılığı düşecek, yatırımlarını/Ar-Ge’sini durduracak, birikmiş servetinde azalma olacak, üretim az olduğu için fiyatı yükselecek, rekabet avantajı kaybedilecek. Türkiye’nin 2024 yılı tarımsal büyüklüğü 73 milyar dolar. 12 milyon tonluk kaybın yüzde 10’a tekabül eden ihracat karşılığı yaklaşık 1 milyar dolar olsa da ekosistemin tüm paydaşlarına etkisi çok daha fazla. Çiftçisinden, ihracatçısına, aracısına, nakliye ve ambalaj gibi onlarca alt sektör bu yükü nasıl pansuman edecek.
KAYBEDİLEN PAZARLARIN YASINI MI TUTACAĞIZ?
2025’in ilk dört ayında tarımsal ihracat yüzde 0,3’lük bir artışla 11.851 milyar dolardan 11.891 milyar dolara yükseldi. Hububat, bakliyat yağlı tohumlar yüzde 5,6 artarken, meyve sebze yüzde 8, zeytin ve zeytinyağı yüzde 38 azaldı. Zeytin üreticisinin bu denli büyük kaybı karşılayacak finansla dayanıklılığı var mı, kazanmaya alışan ihracatçı 2025’te cepten mi yiyecek? Son beş yılda yüzde 100 artan su ürünleri ihracatı 2025’in ilk dört ayında yüzde 9,3 düştü, endişe duymaya yetecek kadar büyük bir kayıp. Uncular geçtiğimizi yılı 350 milyon dolar kayıpla kapatmıştı ilk dört ayda ihracat yüzde 40 düşük.
ANTROPOSENİN KAYBEDENİ KARPUZ, BAKLAVAYA ZAM
Sebze üretimindeki yüzde 1,7’lik azalış kabul edilebilir düzeyde olduğu için fiyata yansıması beklenmese de karpuzdaki yüzde 3,5 düşüş uzgörülü mesajlar içeriyor. 2024’de Almanya gibi pazarlarda karpuz / kavun satışı yüzde 17 düştü. Gerek tropikal ürünlerin yükselişi gerekse bahar aylarındaki yağmurlu havalar beslenme kültüründe karpuz gibi ürünlerin pabucunu dama atıyor. Domatesteki yüzde 5,7’lik kayıp salça fabrikalarının etkisiyle pazardaki fiyatları muhtemelen yükseltecek. Antep fıstığındaki yüzde 54,6’lık kayıp fırıncılık sektöründe fiyat artışlarına neden olurken, ikame ürünlerden fındıktaki azalma ile birleşince ithal ürünlere olan talep artacak. Baklavaya zam yolda.
ÇİFTÇİNİN KAYBETME TRAVMASI TETİKLENDİ
Pek çok sektör risklere karşı çeşitli araçlarla önlem alabilirken, üstü açık tarım fabrikalarında risk yönetimi büyük ölçüde doğanın vicdanına gebe. Alberta Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, “iklim değişikliği baskısı, sosyal izolasyon gibi nedenlerden ötürü çiftçilerde intihar oranı diğer meslek gruplarına göre daha yüksek. Her felakette çiftçinin kaybetme travması derinleşiyor.
ZİRAİ DON TAHILLARI VURSAYDI NE OLURDU
Zirai don tahılları, stratejik ürünleri etkileseydi ne olurdu? Alternatif protein kaynaklarımız var mı, çiftçinin gelir çeşitlendirmesi ne durumda? Coğrafyaya, toprağa ve ülkenin doğal kaynaklarına bağlı gıda güvencesi stratejisi sınanmaya açık. Küresel gıda üretiminin yüzde 25’i uluslararası pazarda işlem görüyor. “Kendi kendimize yetmeliyiz” egosunun ticarette karşılığı yok. Dünya Bankası raporuna göre, “gıda kırılganlığı açısından, küresel tarım ticaretine entegre, yoksul ülkeler, içine kapanık ülkelerden daha avantajlı.”
TÜKETİCİ DEĞİL “TÜRETİCİ”
Velhasıl, tarım/gıda değer zincirinin en sonunda yer alan tüketicilerin sürece etkisi giderek artıyor. Bilgi Üniversitesi’nin düzenlediği “Bilgi Hasadı” programında Leyla Aslan’ın bahsettiği “türetici” kavramı, sorumlu gezegen yurttaşlığının etikle mayalanmış güzel bir sentezi. 12 milyon tonluk kaybın travmatik etkilerini sadece çiftçiye, ihracatçıya yüklemek bolluk zamanı “yaşam ve gıda hakkını” kaybetmek demek.
patronlardunyasi.com