Türkan Sabancı: Önce maneviyat sonra para gelir
Türkan Sabancı, Sakıp Bey ile olan anılarını anlatırken gözünün içi gülüyor. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak onu çok mutlu ediyor.

Türkan Sabancı, öyle cana yakın karşılıyor ki bizi röportajdan sonra da uzun uzun sohbet ediyoruz kendisiyle. Masaya merhum eşi Sakıp Sabancı’nın çok sevdiği simit arası kaşar hazırlatıyor, bir de çay. Sakıp Bey ile olan anılarını anlatırken gözünün içi gülüyor. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak onu çok mutlu ediyor. “Tanrı da öyle emretmiş. Sana vermiş, sen de başkasını düşünmekle mükellefsin” diyor ve ekliyor “Manevi duygu çok başka…”
Türkan Hanım, siz kişisel olarak, hem de ailenin kurduğu vakıf olarak pek çok sosyal sorumluluk projesinde yer alıyorsunuz. Bunları da hayata geçiriyorsunuz. Size Türkiye olarak teşekkür ediyoruz. Bu sosyal sorumluluk projeleri sizin için ne anlama geliyor?
Bu çok güzel bir duygu. Çok mutlu oluyorum. Hatta “Acaba, kimin neye ihtiyacı var?” diye düşünürüm sürekli. Bu bambaşka bir duygu. Tanrı da öyle emretmiş. Sana vermiş ama sen de başkalarını düşünmekle mükellefsin. Biz bu sorumluluğumuzu Sabancı Vakfı ile yerine getiriyoruz. Toplumsal gelişme için çalışıyoruz. Kadınlara, engellilere, gençlere odaklanıyoruz. Sivil topluma destek veriyoruz. Gençlere burslar ve ödüller vererek destek oluyoruz. Kültür sanat alanında faaliyetlerimiz mevcut. Ayrıca okul, yurt gibi kalıcı eserleri inşa ediyoruz.
Sakıp Bey, “Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir” demişti. Siz aslında bunu yapıyorsunuz şu an.
Aynen öyle… Katılıyorum. Manevi duygu çok başka…
Peki, Türkiye’nin kültür ve sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde kültür-sanat alanında geçmişe göre daha çok adım atılıyor. Resim sergileri açılıyor. Bunlar da tabii Türkiye’nin bu alandaki gelişmesini gösteriyor. Biz de bu gelişimi Sakıp Sabancı Müzesi’nde yaptığımız sergilerle destekliyoruz. Bugüne kadar arkadaşlarımız çok başarılı sergilere imza attılar. Ben de gidip orada vakit geçirmekten, sergileri gezmekten büyük keyif alıyorum. Gençler de hakikaten ilgililer şimdi. Diğer yandan Sabancı Vakfı da sanat alanındaki başarıları destekliyor. Sakıp Bey’in adını Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri’nde yaşatmaya devam ediyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin başarılı öğrencilerini ödüllendiriyoruz. Sanat ödüllerinde 20 yılı doldurduk. 180 genç sanatçıyı ödüllendirdik. Her yıl gerçekleştirilen Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde, tiyatronun gelişmesine katkıda bulunan usta sanatçılara da ‘Sakıp Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ veriliyor. Eşimin adına bu ödül geleneğini devam ettirmek büyük bir mutluluk.
SAĞLIK KİTAPLARI OKURUM
Biraz da sizden bahsedelim. Daha çok ne tür kitaplar okuyorsunuz Türkan Hanım?
Sağlıkla ilgili, beslenmeyle ilgili kitaplar okurum.
Peki, sağlığınıza nasıl dikkat edersiniz? Yeme-içme nasıl, mesela tatlı yer misiniz? Spor yapar mısınız?
Çok spor yaparım. Sporun insan sağlığına olan faydasına inanırım.
Her gün yapar mısınız?
Haftada üç gün yapıyorum. Artık kafama o kadar yazmışım ki hoca gelmese bile ben kendi kendime yapabilirim. Yürüyüş çok hoşuma gidiyor ama bu mevsim çok soğuk. Ancak bir yere gidip kapalı bir mekânda hiç olmazsa yarım saat yürümeyi seviyorum. Haftada bir gün de yoga yapıyorum.
Televizyonda dizi izler misiniz? Takip ettiğiniz diziler var mı?
‘İntikam’ dizisini, bir de ‘Dila Hanım’ı seyrediyordum. ‘Zengin Kız Fakir Oğlan’ gibi eğlenceli diziler de var. Onlardan da keyif alıyorum.
Sever misiniz bu tür hikâyeleri? Hani zengin adam fakir kız hikâyelerini…
Vallahi evet. Bunlar hep bilinen şeyler.
Eğlence programlarını mı daha çok tercih ediyorsunuz?
Zaten hayat o kadar hızlı, o kadar sıkıntılı ki bazen birkaç saat de olsa bir mutluluk duyuyor insan bu programları izlerken. Gülünecek şeyler oluyor; izleyip keyif alıyorsunuz.
Yüzmeyi seviyorsunuz onu biliyorum.
Çok seviyorum. Bodrum’u da bu yüzden çok seviyorum.
Müzik dinler misiniz?
Çok. Her türlü müzik. Aklınıza ne gelirse hepsini çok seviyorum.
Yemek yapmayı sever misiniz?
Eskiden günde birkaç saatimi mutfakta geçirirdim. Çok severdim.
Sakıp Bey, en çok sizin hangi yemeğinizi severdi?
Sakıp Bey yemek ayırt etmezdi, her şeyi severdi. Bazı yemekleri özellikle severdi. Güzel yapılmış, ev işi bir su böreği onun için vazgeçilmezdi. Soğuk olmuş, sıcak olmuş fark etmezdi. Yeter ki su böreği olsun (gülüyor).
Peki, sizce Sakıp Bey niye bu kadar sevilmiş olabilir?
Ben de bu soruyu kendisine sormuştum; “Vallahi ben bir şey yapmıyorum kendimi sevdirmek için” demişti. (Yine gülüyor) Gerçekten çok sevilen bir insandı.
Sakıp Bey çok mütevazı bir insandı, değil mi?
Kesinlikle. Ayakkabı boyacısıyla da oturur sohbet ederdi. Bir gün bir hanım, “Zengini, fakire sevdiren kişi” dedi onun için. Öyle bir kişiliği vardı ki hakikaten kendisini herkese sevdirdi.
HAYIRSEVERLİK SAKIP BEY’DEN KALDI
Sabancı Ailesi de Sakıp Bey de hayırseverliği ayrı bir yere koymuştur hep.
Sakıp Bey, hayırseverlik çalışmalarını çok önemserdi. Sabancı Vakfı’nın kuruluşunda ve gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Hayırsever kişiliğiyle herkese örnek oldu. Bana da bu özellik ondan geçti. Onun insanlara yardım etme arzusunu bizler sürdürüyoruz.
Çevresindeki birçok iş adamının ondan öğrendiği pek çok şey olmuştur. Peki, daha çok çevresinde çalıştığı kişilere ne öğütlerdi iş konusunda?
Çalışmaktan, birlikten, beraber olmaktan yanaydı hep. Toplantılarda, “El ele verin, beraber olun, sevgiyle, saygıyla çalışın” derdi. Hakikaten Sakıp Bey vefat edeli neredeyse 10 sene oldu. Onunla beraber çalışanlar “Çok şey öğrendik ondan, çok feyiz aldık” derler. “O bizim hocamızdı, yol gösterirdi bizlere…” derler. Gerçekten öyleydi.
Sizce gerçek zenginlik nedir Türkan Hanım?
Gerçek zenginlik bence gönül zenginliğidir… Para yaşamak için gerçekten bir ihtiyaç ama sadece bir araç olarak görmek lazım. İnsanın gönlü zengin olmalı…
Sakıp Bey’i kaybedeli 10. yıla gireceğiz neredeyse. Yıllar o boşluğu doldurabiliyor mu? Özlem, azalıyor mu?
Olur mu? Tam tersi inanın. Ben geçenlerde bir kokteyle katıldım. Şöyle baktım çevreme “Sakıp, benimle beraber olsaydı ne kadar iyi olurdu” diye düşündüm… Hoş bana sıra gelmezdi. (gülüyor). O kadar çevresindeki insanlarla ilgili, alakalıydı ki… Şöyle karı-koca bir yerde baş başa yemek yesek bile mutlaka biri bulur, yanımıza otururdu.
Sakıp Bey mutlu bir insan mıydı peki?
Sakıp Bey, yapı olarak, yaratılış olarak hakikaten canlı, çok nüktedan bir insandı. Fıkra anlatır, güler, sonra karşıdaki insanı dinlemeyi çok sever. Bir insan konuşurken, biri sözünü kesiyorsa çok kızardı. “Evvela dinleyelim bakalım” derdi. “Lafını bitirsin, söyleyecek bir şeyimiz varsa ona göre ilave ederiz” derdi… Ama bunun yanında tabii ki çok büyük sorumlulukları da vardı.
Metin’e yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Mesela diyelim ki gündüz Metin’i çok az gördüm. Akşam mutlaka telafi ederim. Akşam yatana kadar yanında otururum. Hatta neşeli bir şey seyrediyorsak o da bazen izler. “Bak bak ne güzel Metin” dediğimde ilgisini çeker.
CUMA GÜNLERİNİ KENDİME AYIRIRIM
Maneviyatla ilgili neler yapıyorsunuz?
Cuma günlerini kendime ayırırım. Mümkün olduğu kadar Sakıp Bey’in kabrini ziyaret etmek isterim. Sağlık sebepleri dolayısıyla gidemediğim zamanlar olursa, üzülürüm. Çünkü O buna layık bir insandı. Keşke her gün gidebilsem.
Çocuklarınızla sık sık bir araya gelir misiniz?
Fırsat buldukça bir araya geliyoruz.
Vaktinizi daha çok yazlıkta geçiriyorsunuz değil mi?
Yazlıkta da geçiriyorum, Bodrum’a da gidiyorum.
Sakıp Bey, en çok hangi şarkıyı dinlerdi?
Eski Dostlar, Bir İlkbahar Sabahı… Bir de İbrahim Tatlıses’ten Akdeniz Akşamları’nı dinlemeyi çok severdi. Ben de çok severim, inanın her gün dinlesem bıkmam. Onu Sakıp Bey de çok severdi.
Tatlıses’ten mi severdi?
Özellikle ondan dinlemeyi severdi…
Mezin Dedeyi/Akşam