Dolar
39,1799
-0,08%
Euro
44,7547
0,59%
Sterlin
53,037
0,23%
Bitcoin
4.077.554
-1,24%
BİST-100
9.018,26
-0,01%
Gram Altın
4.226,158
1,91%
Gümüş
33,89
2,75%
Faiz
47,68
0,00%

Sivas Valisi Varvar Ali Paşa, kendisinden İbşir Paşa’nın güzelliği dillere destan karısını isteyen Sultan İbrahim’e isyan etmişti

Kadınlara düşkünlüğüyle tanınan Sultan İbrahim, önemli komutanlarından İbşir Paşa’nın güzelliği dillere destan karısını elde etmek istemiş, bunun için Sivas Valisi Varvar Ali Paşa’ya “Kadını bana gönder” emri vermişti. Sivas Valisi, “Elâlemin nikahlı karısını başkasına vermek şeriata aykırı” diyerek, padişaha isyan etmişti. Padişah, karısını elinden almak istediği İbşir Paşa’yı isyanı bastırmakla görevlendirmiş ve Varvar Ali Paşa’nın kellesini uçurtmuştu

01.06.2025 12:26Güncelleme: 01.06.2025 17:51
Sivas Valisi Varvar Ali Paşa, kendisinden İbşir Paşa’nın güzelliği dillere destan karısını isteyen Sultan İbrahim’e isyan etmişti
16px
32px

Burak ARTUNER 

Sultan İbrahim, Osmanlı tarihinin en zevk ve sefahat içinde yaşayan padişahlarından biri belki de birincisiydi. Dengesiz davranışları nedeniyle "Deli" lakabıyla da anılan Sultan İbrahim, 23 Şubat 1640'ta Osmanlı tahtına oturduğunda 24 yaşındaydı. Kardeşi Dördüncü Murat'ın elinden yalnız annesi Kösem Sultan ile birlikte kendisi kurtulmuştu. Sultan İbrahim yakışıklı olduğu kadar bedenen de güçlü bir yapısı olmasına rağmen, belki de psikolojik sorunlarının etkisiyle kadınlarla temas etmiyordu. Bir oğul bırakmadan ölecek olursa Osmanlı Hanedanı’nın devamı mümkün olmayacaktı. Bu süreçte Cinci Hoca adıyla anılan hocanın uyguladığı yöntemler sonucu Sultan İbrahim normalleşmeye başlamıştı. Sarayda Kösem Sultan da boş durmuyor, oğlunun kadınlara ilgisini artırmak için saraya birbirinden güzel kızlar aldırıyor, oğlunun cinsel hayatının düzene girmesi sağlamaya çalışıyordu.

Sultan İbrahim samur kürklü bir kıyafetiyle  

Kızlar Ağası Sümbül Ağa, bir gün melek kadar güzel Zafire adında bir Gürcü güzeli satın alarak saraya getirmişti. Ancak bakire zannedilerek saraya alınan Zafire, saraya geldikten altı ay içinde bir erkek çocuk dünyaya getirmişti. Saray dedikodularla çalkalanırken, Sümbül Ağa, Zafire'ye acıdığından çocuğu evlat edinerek adını Osman koymuştu. Osman'ın doğumundan kısa süre sonra Sultan ibrahim'in hareminden Hatice Turhan Haseki de doğurarak, padişahın ilk oğlunu dünyaya getirmiş, genç şehzadeye Mehmed adı verilmişti. Hatice Turhan Haseki’nin sütü kafi gelmediğinden Zafire, Şehzade Mehmet'e sütanne, babası belirsiz Osman da Şehzade Mehmet'e süt kardeş olmuştu.

Sultan İbrahim’in saray kadınlarının içinde güzelliği dillere destan olan Zafire’ye ilgisi her geçen gün artmıştı. Sultan İbrahim'in bu kadınla fazla ilgilenmesi Hatice Turhan Haseki'yi çok kıskandırmış, bu kıskançlık yüzünden Hatice Haseki Sultan günden güne zayıflamış,neredeyse  tanınmaz hale gelmişti. Kösem Sultan ise gelininin durumunu endişeyle izliyordu.  Nihayet bir gün konuşurlarken, Hatice Haseki Sultan kayınvalidesine durumu açıklamış, delice kıskandığını söylediği Zafire’nin saraydan uzaklaştırılmasını istemişti.  Kösem Sultan da hemen Sümbül Ağa'yı çağırtıp Zafire ile oğlunun gönderilmesini emretmişti. Sümbül Ağa, Zafire ile oğlu Osman'ın başına bir felaket gelmemesi için onlarla beraber saraydan ayrılmayı kararlaştırmıştı. Sümbül Ağa, padişahın huzuruna çıkıp durumu anlattığında, Sultan İbrahim sevdiği kadını feda etmek istemese de annesinin de baskısıyla bir fermanla Sümbül Ağa, Zafire ve minik Osman'ın Mısır’a sürgün etmek zorunda kalmıştı. 

Sultan İbrahim’in bir başka resmi. 

MALTA KORSANLARI GEMİYİ ELE GEÇİRDİ 

Yanına paralarını, mücevherlerini, kıymetli atlarını da alan Sümbül Ağa, İbrahim Çelebi isminde bir gemi kaptanının idaresindeki bir gemiyle Mısır’a doğru yola çıkmıştı. Gemi, Girit açıklarından geçerken önlerine o sırada Akdeniz'de dolaşan Malta Korsanları’nın saldırısına uğramış, korsanlarla savaşan Sümbül Ağa ile kaptan İbrahim Çelebi şehit edilmiş, Zafire ve oğlu Osman gemi ve bütün kıymetli mücevharat ve atlarla Malta Korsanları'nın eline geçmişti. Gemiyi Girit'in Kandiye Limanı'na getiren korsanlar, atlardan birkaçını Venedikli Girit Valisi'ne hediye etmişlerdi. 

GİRİT’E SEFER DÜZENLEDİ

Sevdiği kadının korsanların eline geçtiği haberi Sultan İbrahim'i fena hâlde öfkelendirmiş, derhal bir nota ile Venedik hükümetini korsanları adada sakladıkları için suçlamıştı. Bir süre savaş konseyini de toplayan Sultan İbrahim, Girit’e sefer düzenlemişti. Sultan İbrahim döneminde adanın Kandiye Kalesi hariç her tarafı alınmış, Sultan İbrahim’in yerine geçen Dördüncü Mehmed zamanında ise ada baştan başa zaptedilmişti. Osmanlı ordusu 6 Eylül 1669'da Kandiye Kalesi'ne bayrağı dikerken, Padişah’ın kadınlara düşkünlüğü Girit’in alınmasına vesile olmuştu. Sultan İbrahim’in tahta geçtikten sonra harem zevklerine dalması, Osmanlı Sarayı’nda eskiden beri etkin olan kadınların devlet işlerine daha fazla karışmasının kapısını da sonuna kadar açmıştı. 
Sarayda Padişah için eğlence alemleri tertip eden ve Padişah’ı safahata sevk ederek bundan menfaat sağlayan bir zümre de meydana gelmişti. 

24 KADIN EFSANESİ 

Cariye kadınlar ise, menfaati padişahtan çocuk dünyaya getirmekte bulduklarından, hükümdarı kendilerine bağlayabilmek için bütün işvelerini kullanıyorlardı. İbrahim, devlet hazinesini bu işler için harcıyordu. Bir zamanlar kadınlarla ilişkiye girmekten kaçınan Sultan İbrahim, Cinci Hoca’nın tedavi yöntemleriyle sağlığına fazlasıyla kavuşmuş görünüyordu. Padişahın, yirmi dört saat içinde birbiri peşi sıra yirmi dört cariyenin yatağına girdiği konuşuluyordu. O’nun devrinde cariyelerin kıymeti artmıştı. Padişahın bir tutkusu da kürktü. Kürk israfı da o dereceye götürülmüştü ki, Sibirya sincabı, vaşak ve kakım moda olmuş; samurun kıymeti de on kat yükselmişti. 
 
ŞAM'IN VERGİLERİ ŞİŞMAN GÖZDEYE 

Sultan İbrahim daima değişik zevkler aramakla beraber yine de arzularına doyamıyordu. Bir gün Üsküdar taraflarında atla dolaşırken zevkin derecesinin beden yapısının büyüklüğü ile orantılı olabileceğini hayâl ederek en iri cüsseli ve en şişman bir kadın araştırılması için derhal memurlara emir vermişti. Gayet iri yapılı bir Ermeni kadın bulunarak saraya getirilmişti.  Bu yeni gözde büyük bir itibara kavuşmuş, Padişah bu şişman kadına Şam’ın vergi gelirlerini bile bağışlamıştı. Valide Sultan, bu Ermeni kadınının her gün artan nüfuzunu yok etmek için onu bir ziyafete çağırıp boğdurmaktan başka bir yol bulamamıştı. 

Anadolu’da çıkan bir isyanın bastırılmasını gösteren bir resim. 

ANADOLU İÇTEN İÇE KAYNIYORDU 

Sultan İbrahim İstanbul’da kadınlarla, müneccimlerle, üfürükçülerle vakit geçirirken, Anadolu’da için için kaynamaya başlamıştı. Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Pasa'nın idamı ile Padişah, bir takım dalkavuk vezirlerin, saray kadınlarının, Cinci Hoca gibi cahil bir gözü doymazın elinde oyuncak olmuştu. Sultan Murad zamanında binlerce insanın kanı pahasına kurulmuş olan nizam bozulmaya başlamıştı. Sultan Murad, en ufacık suiistimal ve rüşvet olayında kelleleri uçurmaktan çekinmezken, kötü niyetli kimselerin de girişimleriyle rüşvet ve suiistimaller yine ortaya çıkmıştı. İşte, bahsedeceğim Varvar Ali Paşa hadisesi, başlangıçta irtikâb ve bundan doğan usulsüzlüğe 'bir karşı koyma hareketi”ydi. 1647’de Hezârpâre Ahmed Paşa'nın sadareti sırasında rüşvet kapısı iyice açılmış, devlet memuriyetleri rüşvet verenlerin olmaya başlamıştı. Padişahın para ve hediye arzusu bitip tükenmediğinden  Hezârpâre Ahmed Paşa da vaziyetten istifa ile arada kendi kesesini doldurmaya bakıyordu. Namuslu devlet erkânı, vali sancak beyleri bu vaziyetten ıstırap çekiyor, ancak Padişah’ın çevresindeki güçlü çetenin gücünü kıramıyorlardı. Sadrazam’ın gönderdiği adamlar Sivas Valisi Varvar Ali Paşa'dan padişah için otuz bin kuruş bayram harçlığı istemişti. Varvar Ali Paşa, şehrin ileri gelenlerini toplayıp, Sivas eyaletinin yıllık gelirini hesaplatmış, bunun mümkün olmadığını bildirmişti. Ancak hükümet talebinde ısrar edince Varvar Ali Paşa, gelen mübaşiri, “Ben bu kadar akçeyi nereden vereyim, yol keserek halkın malını mı alayım” diyerek, eli boş göndermişti. 

Osmanlı ordusunun isyancılarla çarpışması.

PADİŞAHIN PAŞA’NIN KARISINI İSTEMESİ BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA OLDU 

Bir süre sonra Padişah, Varvar Ali Paşa’dan daha garip bir istekte bulunarak, kendi seçkin komutanlarından biri olan İbşir Paşa’nın Sivas’ta çok güzel bir eşi bulunduğunu söyleyerek, bu kadının kendisine gönderilmesini istemişti.  Varvar Ali Paşa buna da “Bir müslümanın nikâhlısını başkasına nasıl teslim edeyim?” diyerek ret cevabı vermişti. Bu cevaptan sonra Varvar Ali Paşa’nın azledileceği beklenirken, İstanbul işi daha ileri götürmeyerek âsi olan paşayı yatıştırmak için eyaletinde bırakıldığını belirten bir berat yollamıştı. Ancak Ali Paşa dürüst ve bağımsız fikirli bir devlet adamı olduğundan, halkı dayanılmayacak bir dereceyi bulan haksızlıklar boyunduruğundan kurtarmak hevesine kapılmıştı.

Çevresinde topladığı bir miktar askeriyle gerekirse, devlete karşı isyan etmeye hazırlanıyordu. Bir süre sonra, Varvar Ali Paşa, askerlerini disiplin altında tutmakta güçlük çekmeye başlamıştı. Askerlerin bir bölümü firar ettikten sonra kasaba ve köyleri yağmalamaya girişmişti.

Varvar Ali Paşa, İstanbul’un yok etmek istediği Erzurum Valisi Mehmed Paşa’yı da tarafına çekmeyi başarmıştı. Oğlu Sultan İbrahim’in çevresini dolduran dalkavuk ve rüşvetçi tayfasından kurtulmanın yollarını arayan Valide Sultan ise bugünlerde Varvar Ali Paşa’ya bir mektup yazmış, Üsküdar’a kadar gelmesini, Sadrazam Hezârpâre Ahmed Paşa’nın, Müftü’nün ve Cinci Hoca’nın başlarını istemesini bildirmişti. Sivas Valisi,  gün geçtikçe kendisine katılan kuvvetlerle güçlendiğini söyleyerek, Erzurum Valisi’nden Tokat’a gelip kendisine katılmasını istemişti.

Guillaumet’in Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan “Nargile için ateş taşıyan Çerkez cariyesi” adını taşıyan tablosu. 

Mehmed Paşa bu çağrıya uyarak, derhal Merzifon üzerine yürüdü. Ne suretle hareket edeceklerini konuşmak üzere ulağını da önden Varvar Ali Paya’ya yolladı. Bu sırada Köprülü Mehmed Paşa ise Varvar Ali Paşa’nın başlattığı isyanı bastırmakla görevlendirilmişti. Varvar Ali Paşa ile ittifak kuran Mehmed Paşa’ysa Tokat’a doğru ilerliyordu. Çorum’a ulaştığında İstanbul’dan kendisine Diyarbakır eyaleti valisi yapıldığı haberi de geldi. Amaç, Mehmed Paşa’yı kandırmaktı ancak Paşa bu oyuna gelmeyerek yolundan dönmedi. 

Paşaların isyanını bastırmakla görevli Köprülü Mehmed Paşa’ysa kendisine yardımcı olan yedi beyin kuvvetleriyle Sarmaşıklı Boğazı’nı, yine devletin yanında yer alan Amasya Valisi Hüseyin Paşa da Direkli Beli işgal ettiği öğrenildi. 

KARISINI İSTEDİĞİ PAŞAYI VALİNİN ÜSTÜNE YOLLADI 

Bu günlerde İstanbul, Sivas Valiliği’ne atanan İbşir Paşa’ya da eski vali Varvar Ali Paşa’nın üzerine yürümesi emri verilmişti. Hemen o sırada Köprülü Mehmed Paşa'nm yedi bey refakati ile, Sarmaşıklı Boğazını ve Amasya Valisi Hüseyin Paşanın da Direkli Beli işgal ettikleri haberi geldi. Varvar Ali Paşa’nın eski bir dostu olan İbşir Mustafa Paşa, bu kendisinden yaşça büyük, saygı duyduğu Paşa’nın, kendi karısını vermediği için isyan ettiğinden habersizdi. Kendisine verilen görevden kaçınırken, “Hak söz söyleyen adamın üzerine nasıl varalım, haksız yere nasıl katledelim” dediyse de Padişah’ın “Ya başı ya başın” demesi üzerine kuvvetlerini toplayarak mecburen harekete geçmişti.

İbşir Paşa’yı Sivas’a geldiğinde bizzat Varvar Ali Paşa karşılamış, “Ben padişaha asi değilim. İşte makam madem ki size uygun görülmüş. Mübarek olsun zapt eyleyin” demişti. İbşir Paşa’ya böylece kenti teslim ettikten sonra “Benim şer’i davam vardır” diyerek şehirden ayrılmıştı. İbşir Paşa, onun arkasından yavaş yavaş ilerlerken, Karaman Beylerbeyi Mehmed Paşa ile Amasya Valisi Hüseyin Paşa da Varvar Ali Paşa’nın kuvvetleri ile çarpışmayı bekliyorlardı.

Bir sadrazamın öldürülmesini gösteren Rico Tarihi’nden bir resim.

Varvar Ali Paşa, Osmanlı Padişahı’nın tarafında yer alan  Köprülü Mehmed Paşa ile Amasya Valisi Hüseyin Paşa’yı Çankırı’da mağlup etti. Ancak İbşir Paşa’nın yardıma geldiğini sanan Varvar Ali Paşa yanılmıştı. İbşir Paşa, kendi karısını Padişah’a vermediği için isyan eden Varvar Ali Paşa kuvvetleri ile savaşa tutuştu. 

“BEN SENİN IRZINI SAVUNDUM”

Savaşta yaralı olarak yakalanan Varvar Ali Paşa, İbşir Paşa’nın huzura getirildiğinde genç komutan kendisine “Paşa baba bu ne haldir? Niçin kendini bu hallere düşürdün?” diye sorunca, şöyle cevap vermişti: “Ben sana ne yaptım? Senin avretini talep ettiler, ırzını savunup vermediğim için senin gibi herifi üzerime gönderdiler” İbşir Paşa, gerçeği öğrenmesine rağmen aldığı emri yerine getirip Varvar Ali Paşa’nın başını kesip İstanbul’a yollamıştı. 

patronlardunyasi.com