Motosiklet kaosunu ve yaklaşan tehlikeyi aylar önce yazan Toygun Atilla yine uyarıyor
Aylar önce “Türkiye Hindistan mı oluyor?” başlıklı yazısında motosiklet trafiğinin kaosa dönüştüğünü yazmıştım. Sinema sanatçısı Engin Çağlar’ın motosiklet çarpması sonucu ölümünün ardından yeniden uyarıyorum “Bu artık kaza değil, sistematik bir cinayet ve göz yumuş”

Toygun ATİLLA
Bir şehir düşünün…
Korna sesiyle uyanıyor, fren sesiyle geceye karışıyor.
Ve bir sabah, yıllardır beyazperdede büyüdüğümüz bir ismin, Engin Çağlar’ın bir motosiklet çarpması sonucu hayata veda ettiğini duyuyoruz. O an, hafızamda bir cümle yankılanıyor: “İstanbul Hindistan mı oluyor?”

Sinema sanatçısı Engin Çağlar
Bu cümleyi ben, Patronlar Dünyası’nda bundan aylar önce kurmuştum. O yazıda “motosikletlilerin kural tanımazlığı her geçen gün bir kaosa dönüşüyor” demiştim.
O gün bazıları abartılı bulmuştu. Bugün, bu ülkenin sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir sanatçıyı, o kaosun içinde kaybettik.
Engin Çağlar, Yeşilçam’ın o zarif beyefendilerindendi. Sahne ışıklarının değil, hayatın içindeki nezaketin temsilcisiydi.
Bir yaya geçidinde, bir kaldırım kenarında, “trafik kurallarına uymayan bir motosiklet” tarafından hayattan koparıldı. Bir kuralsızlık zincirinin son halkası oldu.
Oysa biz, sadece bir istatistiğe değil, bir davranış krizine bakıyorduk. Her gün kaldırımda, yaya yolunda, hatta ters yönde karşımıza çıkan motosikletleri görüyorduk.
BİR ŞEHİR KÜLTÜRÜ SORUNU
Trafik polisinin gözü önünde hız yapanları, kırmızıda geçenleri, slalom yapanları… Ve artık bu sadece “kurye trafiği” değil, bir şehir kültürü sorunu haline gelmişti.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de 6 milyon 329 bin motosiklet var. Sadece İstanbul’da 800 binden fazla.
Ama bu motosikletlerin yüzde kaçı muayeneden geçiyor? Kaçı sigortalı, kaçı plaka ve ehliyetle eşleşiyor?
Yanıtı net bilmiyoruz. Çünkü denetim yok, veri yok.
Aylar önce yazmıştım, “Bu gidişle Türkiye, Hindistan trafiğinin kaotik haline benzeyecek.” Demekki oraya doğru gidiyoruz. Çünkü sistem hâlâ sessiz.
Sorun sadece motosiklet sürücüsünde değil. Sorun, denetimsiz bir kent düzeninde.
Bugün kaldırımlarda yürüyen insanlar artık korkuyla adım atıyor. Yollarda arabalar değil, refleksleriyle yaşayan yayalar var.
Hiçbir şehir, bu kadar düzensiz bir özgürlüğü kaldıramaz.
TEHLİKE PUSUDA BEKLİYOR
Engin Çağlar’ın ölümü, bir trafik kazası değil, bir yönetim eksikliğinin trajedisidir. İstanbul’da her kavşakta, her yaya geçidinde, her kırmızı ışıkta bu tehlike pusuya yatmış durumda.
Bu ülkede ne zaman biri ölse, refleks cümlemiz hazır: “Kaza olmuş.”
Hayır. Bu bir kaza değil.
Bu, görmezden gelinen bir sistem hatasının sonucu. Denetlenmeyen her motosiklet, kullanılmayan her kamera, uygulanmayan her ceza, yeni bir “Engin Çağlar vakası”nın habercisi.
ÖFKEYLE DOLU BİR ŞEHİR
İstanbul son yıllarda sadece kalabalık değil, öfkeyle dolu bir şehir haline geldi. Korna sesiyle bağırıyor, siren sesiyle ağlıyor. Bizler de bu şehirde her gün biraz daha sessiz ölüyoruz.
Engin Çağlar’ın ölümü, hepimize bir ayna tuttu. Ben aylar önce yazdım.
Şimdi bir kez daha söylüyorum: Denetim yoksa, ölüm var. İstanbul ya kendine gelecek… Ya da her gün biraz daha Hindistanlaşacak.
patronlardunyasi.com
İLGİLİ HABER
















