Melisa Sabancı Tapan 'ilham' verenlerini açıkladı
Sabancı Holding ve Vista Turizm AŞ Yönetim Kurulu Üyesi, Gate 27’nin kurucusu Melisa Sabancı Tapan kendisine ilham verenleri sıraladı.

Sabancı Holding ve Vista Turizm AŞ Yönetim Kurulu Üyesi, Gate 27’nin kurucusu Melisa Sabancı Tapan ile Cumhuriyet'ten Ayça Ceylan, doğayla uyumlu yaşamdan yaratıcı dönüşüme, iklim adaletinden sanata uzanan çok katmanlı bir söyleşi yaptı.
İşte o söyleşi:
Sabancı Holding ve Vista Turizm AŞ’de yönetim kurulu üyesi ve Sabancı Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyesisiniz. Aynı zamanda uluslararası konuk yaratıcı programı Gate 27’nin de kurucususunuz. Kurumsal yaşam ve girişimcilik yaşamınıza neler katıyor?
Biri kök, diğeri kanat. İkisi birlikte hem içgörü hem ilhamla hareket etmeyi mümkün kılıyor. Kurumsal yaşam bana stratejik düşünme, analitik derinlik ve çok paydaşlı yapılar içinde hareket etme becerisi kazandırdı. Girişimcilik ise sezgilerimi dinlemeyi, bilinmeyene adım atmayı, yaratıcı risklere cesurca sarılmayı. Artık mesele yalnızca öğrenmek değil, anlamak, sorgulamak, empati kurmak. Bugünün liderliği yaratıcılığı sadece sanatta değil, kurum kültüründe, stratejide ve kolektif vizyonda yeniden tanımlamakla ilgili. Değer olan nedir ve onu nasıl kalıcı kılabiliriz? Her şey bu soruda düğümleniyor.
Çevresel sürdürülebilirlik yolculuğunuz ne zaman başladı?
Benim için sürdürülebilirlik bir karar değil, varoluşsal bir mesele. Çevresel sürdürülebilirliği, sevgiyi alıp verebilme kapasitemizle özdeşleştiriyorum. Doğanın bir parçası olan bizler, onun yalnızca bir varlık değil, birlikte yazdığımız bir hikâyenin anlatıcısı olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Ailem, sürdürülebilirliği her zaman kısa vadeli kazançların ötesinde, uzun ömürlü ve kalıcı değerler yaratmak olarak yorumladı. Bu yaklaşım, benim de erken yaşta insanlık olarak kurduğumuz sistemleri, bu sistemlerin kültürel çeşitlilikle ilişkisini ve doğayla kurduğu iletişimi merak etmeme vesile oldu.
Üniversite yıllarımda ise bu temel, bilinçli bir seçim haline geldi. Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken kültür ve sanatı sadece bir ifade aracı olarak değil, aynı zamanda doğayla kurulan bir iletişim biçimi olarak okumaya başladım. Sabancı Üniversitesi’nden Ümit Şahin’in verdiği iklim politikaları ve Cambridge Üniversitesi’nin sustainable business models derslerini tamamlama fırsatım oldu. Zamanla kolektif dönüşüm için ne yapabileceğimi daha çok sorgulamaya başladım. Gate 27 de bu düşünsel arka planla doğdu.
SADECE ÇEVRESEL DEĞİL, AHLAKİ BİR SINAV
Sizce iklim değişikliğinde en acil üç mesele nedir?
Konuya kısa vadecilik ve sistemsel körlük ile başlamak isterim. Kısa vadeli kâr-zarar mantığı kuşaklar boyunca etkisi sürecek varoluşsal tehdidimizi görmemize engel oluyor. Hız çağında, dijital gürültü ve tüketim alışkanlıkları içinde neyin gerçekten değerli olduğunu unutuyoruz. Bu yalnızca sürdürülebilirlikle değil; insan olma halinin sürdürülebilirliğiyle ilgili bir kriz. Bütün bunlar beni üzüyor.
Küresel Güney’deki topluluklar, krizden en az sorumlu olmalarına rağmen en fazla zararı görüyor. Ayrıca mülteciler, kadınlar, çocuklar ve yerli halklar gibi kırılgan gruplar iklim kaynaklı felaketlere karşı daha savunmasız. Bugün küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 80’inden fazlası büyük şirketlerin üretim ve tüketim modellerinden kaynaklanıyor ancak bireylerin alışkanlıkları üzerinden yürüyen bir sorumluluk tartışması hâlâ ön planda. Özetle iklim krizi, yalnızca çevresel bir “sorun” değil, insanlık olarak yaşadığımız yönsüzlük, adaletsizlik ve bağlantı kaybının bir yansıması. Ve bu krizden çıkış da sadece teknolojik çözümlerle değil, değerlerle, empatiyle, adaletle ve anlamla mümkün.
KOLEKTİF ZEKÂ, DİJİTAL ÇAĞ VE AİLEDEN GELEN VİZYON
Son zamanlarda okuduğunuz, dinlediğiniz, izlediğiniz sizin için esin kaynağı olan kaynaklar nelerdir?
Yaşım ilerledikçe ve öğrenimim derinleştikçe bana en çok kapı açan alanın doğa olduğunu fark ediyorum. Doğanın dinginliğinde, zamanın ağır akışının bana farkındalık kazandırdığına inanıyorum. Sürdürülebilirliğin ötesinde, restoratif (onarıcı) yaklaşımlar beni çok düşündürüyor. “Designing Regenerative Cultures” kitabının yazarı Daniel Christian Wahl olsun, Gate 27’de ağırladığımız Ekin Kano, KHORA, Nergiz Yeşil ya da Esin Aykanat Avcı’nın işleri olsun bu yaklaşım ruhumu besliyor.
Bu yıl Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’ndeki jürilik görevim bu alanlardaki farkındalığımı artırdı. Bu bağlamda kolektif zekâ, kamu politikası ve kadim bilgi eşlemeleriyle beni ilk kez tanıştıran Sir Geoff Mulgan’dan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Her fırsatta söylediğim gibi ailem ve köklerim benim için büyük bir ilham kaynağı. Yolumu onlardan aldığım değerlerle örüyorum. Bu kapsamda bu sene ilk defa Sakıp Sabancı Spor Ödülleri’nin sorumluluğunu üstlendim. Ülkemizin farklı coğrafyalarından gelen, fiziksel engelleri bulunan yeteneklerin imkânsızı başarması ve bunu birlikte kutlama imkânı, yaşama olan umudumu ve motivasyonumu perçinledi.
Diğer yandan, dedemin vizyonunu geleceğe taşıyan ve teknolojiyi bilgelikle buluşturduğumuz “Vision of Sakıp Sabancı” projesi, hepimiz için yeni bir öğrenme alanı oldu. Dedemin dijitalleştirdiğimiz arşivinden oluşan yapay zekâ örüntülerinin seçtiği dört ayrı kişi ile yapılan podcast serisinin içerik açısından zenginliği, yapay zekânın olasılıklarını daha çok merak etmeme vesile oldu. İşte bu sebeple de Sabancı Üniversitesi ile dijital çağı ele aldığımız jargonsuz bir tartışma platformu üzerinde çalışmaya başladık.
6R İLE YAŞAMAK
Tüketim alışkanlıklarıyla gerçek ihtiyaçlarımız arasında derin bir uçurum var. Bu kapsamda fazlalığın anlamını sorgulayarak, ürünlerin süreçlerini ve geleceğini merak ederek, bugünün dünyasında sürdürülebilirliğin 6R’si dediğimiz reddet-azalt-yeniden kullan-onar-geri dönüştür ve yeniden dönüştür modellerini örnek alarak ilerlemeye çabalıyorum. Ürünlerin izini sürüyorum: Nasıl üretildi? Kim yaptı? Ne kadar yaşayacak? Sürdürülebilirlik benim için sadece alışkanlık değil, bir saygı biçimi. Doğaya, emeğe ve zamana. Sürekli öğrenerek, mümkün mertebe sadeleşerek ve gelecek nesillere duyulan sevgiyle harmanlanan bir saygı biçimi. Gündelik tercihlerim de bu saygıyla şekilleniyor.
YARATICILIKLA SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEĞE
Gate 27’de sürdürülebilirlik çok katmanlı. Bizim için sürdürülebilirlik, mekânlarımızın mimarisinden projelerimizin içeriğine, günlük operasyonlarımızdan misafir ağırlama prensiplerimize kadar dokumuza işlemiş bir kültür. Sürdürülebilirliği sadece ekolojik değil, aynı zamanda düşünsel bir dönüşüm olarak ele alıyoruz. Konuklarımızı seçerken, çevresel, toplumsal ve kültürel bağlamlarda üreten ve bu alanlarda derinleşen isimlere öncelik veriyoruz. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG’ler) arasından 11 (Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar), 12 (Sorumlu Tüketim ve Üretim), 13 (İklim Eylemi) ve 16 (Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar) numaralı hedefleri doğrudan kapsayan projeleri özellikle önceliklendiriyoruz. Amacımız, sanatın dönüştürücü gücünü kullanarak sürdürülebilir bir gelecek için somut adımlar atmak.
patronlardunyasi.com