Markanız yurtdışında da tescilli mi?
Türk sanayicisi ülke içinde marka tescil ettirmenin önemini büyük ölçüde kavramış durumda. Fakat asıl sorun markaların yurtdışında da tescilinin bir gereklilik olarak henüz hissedilmemesi.
Türk sanayicisi ülke içinde marka tescil ettirmenin önemini büyük ölçüde kavramış durumda. Bunun en büyük göstergesi marka tescil müracaatında 2004 yılı itibariyle Türkiye’nin Avrupa 3’ncüsü olması. Bu anlamda bir bilincin yaygın ve yerleşik hale gelmeye başladığını düşünebiliriz. Fakat asıl sorun markaların yurtdışında da tescilinin bir gereklilik olarak henüz hissedilmemesi. Oysa ihracatımız 60 milyar dolara yaklaşmışken markaların yurtdışında tescilinin son derece önemli olması gerekirdi.
Artık hemen herkesin bildiği gibi Türkiye’de tescil edilen bir marka sadece Türkiye’de korunur. Bu tescilin başka ülkelerde geçerli olması söz konusu olamaz. Buna marka tescilinin ülkeselliği prensibi denilir. Bu tersten de doğrudur. Yani başka ülkelerde ki bir marka tescili ülkemizi bağlamaz. Bu yüzden uluslar arası iş yapan herkesin markayı yurtdışında da tescil ettirmeyi düşünmesi gerekir. Bu yapılmazsa ne olur? Bunu bir örnekle açıklayayım. İsmini açıklamanın doğru olmayacağını düşündüğüm bir büyük firmamız yıllar sonra Amerika’ya mal satmaya başlıyor. Bu ticaretin başlamasından hemen sonra yasal bir müdahale ile karşılaşıyor. Yapılan araştırma sonucu, Amerika’da yaşayan bir Türk’ün bu firma nasıl olsa bir gün buraya gelir diye markayı daha önceden kendi üstüne tescil ettirdiği ortaya çıkmış. Konunun maalesef Amerika’da yasal bir çözümü olmadığından şu an hala o büyük firmamız Amerika’ya gönderdiği her parti mal için o kötü niyetli tescili yapan kişiye para ödemek zorunda kalıyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu tür kötü niyetli kişilerin eski Sovyet cumhuriyetlerinde bolca bulunduğu belirtiliyor.
İhracat yapan firmalarımızın yukarıda örneklerini sunduğum bu durumlara düşmemeleri için yapılacak iş basittir : Markayı yurtdışında tescil ettirmek. Bunu yapabilmek açısından elverişli hukuksal anlaşmalar mevcuttur. Bunlardan bizim Madrid Protokolü adını verdiğimiz uluslar arası anlaşma 64 ülkede son derece kolay tescil imkanı sunmaktadır. Bu anlaşmanın uygulanması da son derece kolaydır. Türkiye’den Türk Patent Enstitüsüne yapılacak bir müracaatla bunu gerçekleştirmek mümkündür.
İşin zorluğu müracaattan sonra başlamaktadır. WİPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) üzerinden yürütülecek bu işlemlerin profesyonel bir firma (patent ofisi) tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Çünkü yapılan müracaat WİPO üzerinden ilgili ülkelere dağılmakta, sonrasında tüm yazışmalar İngilizce olarak o ilgili ülke resmi patent bürosu ile gerçekleştirilmektedir. İtirazlar yapılmakta, itirazlara cevap verilmekte, reddedilen markalarla ilgili işlemler yapılması gerekmektedir. Bunu yürütmek hem bilgi, hem tecrübe, hemde yabancı dile hakimiyet gereklidir. Bu yüzden marka tescilini yurtdışında yaptırmak ama bunu uzman kişilerle yapmak zorunludur.