Konkordato çalıştayında öne çıkan 7 kritik sorun ve çözüm önerisi
Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Avrupa Birliği’nin 1,5 milyar euroluk yeni savunma sanayisi programı EDIP için düzenlenen oturumda hararetli tartışmalar yaşandı. AB Komisyonu, programın Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendireceğini savunurken, bazı milletvekilleri ortak savunma projelerinin ulusal egemenliği zayıflattığını ve sosyal harcamaları gölgelediğini ileri sürdü. Görüşmelerde, Ukrayna ile sanayi işbirliğinden “ortak tedarik” modeline kadar birçok kritik başlık gündeme geldi.

Konuyla ilgili Dünya gazetesi yazarı Talha Apak "Konkordato istismarcıları işletmeleri mağdur ediyor" başlıklı yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
Son yıllarda gündemden hiç düşmeyen “Konkordato” uygulamasının sorunları ve çözüm önerileri geçen hafta sonunda Yalova’da düzenlenen bir çalıştayda masaya yatırıldı. Çok sayıda uygulayıcı akademisyen, mali müşavir ve avukat meslek mensuplarının katıldığı çalıştayda değerli konuşmacı hocalarımızın önemli tespit ve önerileri oldu.
21-22 Kasım’da, 1995 yılında il olan Yalova’da düzenlemiş olduğumuz ve benim de moderatörlüğünü yaptığım Konkordato Çalıştayı’na, ilgili mahkemeler tarafından görev verilen çok sayıda konkordato komiserleri, akademisyenler, mali müşavirler ve hukukçular katılarak güncel sorunlar tartışıldı, öneriler sunuldu.
Protokolde; seçkin kuruluşumuz olan Kamu Gözetim Kurumu’nun (KGK) Başkanı Dr. Hasan Özçelik, Eski Devlet Bakanı Dr. Masum Türker, İstanbul YMM Odası Başkan Yardımcısı Vahap Adıyaman, Yalova SMMM Odası Başkanı Özkan Yalçın ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kenan Karabağ yer alarak protokol konuşmalarında gündeme ilişkin açıklamalar yaptılar.
Çalıştayın konuşmacılar olan; Prof. Dr. Ali Cem Budak, Prof. Dr. Hakan Taştan, YMM Olcay Er ve Av. Dr. Alperen Asım Koruk branşlarında konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundular, uygulamada yaşanan sorunları ve önerilerini dile getirdiler.
Bilindiği gibi, 2018 yılında uygulamasına başlanan ve son iki yılda yaşanan reel piyasa sıkıntıları nedeniyle hızla artan konkordato talepleri sonucu olarak, bugüne kadar 20 bine yakın işletme konkordatoya başvurmuş, bunların üçte ikisi daha yarı yolda ya ret kararı almış ya da iflas kararı almış, ancak üçte birinin projeleri tasdik görmüş ve amacına ulaşabilmiştir. Bugüne kadar konkordato sürecine giren 20 bine yakın işletmenin toplam işletmeler içerisindeki payı çok düşük olabilir, ancak beraberinde yüzlerce/binlerce başka işletmeleri de olumsuz etkilemektedir. Konkordatoya giren bir işletmeden alacaklı olan yüzlerce işletme bu süreçte veya sürecin sonunda fazlasıyla mağdur olabilmektedir.
İflasın ertelenmesi kurumunun 2018 yılında yürürlükten kaldırılması neticesinde ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere konkordato kurumu, İcra ve İflas Kanunu’nda 7101 sayılı Kanun ile yapılan kapsamlı değişikliklerle işlevsel hale getirilmiştir. Yeni düzenlemelerle birlikte uygulamada yaşanan birtakım sorunlar 7155 ve 7327 sayılı Kanunlar ile yapılan değişiklikler ile giderilmeye çalışılmıştır.
Mevcut mevzuatımıza göre; konkordato hem borçluyu hem de alacaklıyı koruma amacı taşımakta, ancak konkordato hukukunu düzenleyen mevcut İcra İflas Kanunu (İİK) günümüzde yaşanan sorunlar karşısında maalesef yeterli olamamış veya yaşanan sorunlara çare olamamıştır. Buna rağmen, Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan bir komisyon ile uzun zamandır üzerinde çalışılan kanun değişikliği çalışmaları ise çok ağır ilerlemektedir.
YENİ DÜZENLEME VE AMACI
İlgili kanun değişikliğine ilişkin komisyon çalışmaları çok önemli ve gerekli öneriler içermektedir. Ancak, bu çalışmalar bir türlü kanun taslağı haline getirilip TBMM’ye sunulamamıştır. Aldığımız bilgilere göre, ilgili çalışmalara komisyon tarafından devam edildiği, mevcut önerilerin Adalet Bakanlığı’na sunulduğu ve olası değişikliğin 2026 yılına sarkacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Piyasanın beklentisi ise, ilgili kanun değişikliğinin bir an önce hayata geçirilmesidir.
Konkordatoya başvurmanın iki önemli boyutu bulunmaktadır. Birinci boyut, meşru bir hakkın kullanılması, ikinci boyut ise istismar boyutu olarak öne çıkmaktadır. Özellikle alacaklı ve borçlu hakları arasındaki dengenin bozulması yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. Daha da ötesi, son zamanlarda artan konkordato taleplerinin ilgili mahkemelerde yarattığı yoğunluk ve kamuoyunun olumsuz bakışı gündemdeki yerini korumaktadır.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve İcra İflas Kanunu olarak uygulanmakta olan kanunun ismi “Cebrî İcra Kanunu” olarak değiştirilerek yürürlükteki İcra ve İflas Kanunu’nda köklü değişiklikler öngörmektedir. Cebri İcra Kanunu Taslağı’nın temel amacı, bu karmaşıklığı gidermek, yargısal içtihatları yasal metne entegre etmek ve modern ekonomik gerçekliklere uyum sağlamaktır. Taslak, metni sadeleştirerek ve dilini güncelleyerek daha erişilebilir ve tutarlı bir yapı sunmayı hedeflemektedir.
Ayrıca, alacaklının mülkiyet hakkı ile borçlunun temel hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge kurarak, borçluların ödeme güçlüğü nedeniyle insan onurunu zedeleyici veya orantısız kısıtlamalara maruz kalmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Dijitalleşme ve UYAP sisteminin etkin kullanımı gibi teknolojik gelişmelerden faydalanarak borç tahsilatını hızlandırmak ve basitleştirmek de taslağın önemli hedefleri arasında yer almaktadır.
YENİ DÜZENLEMEDE ÖNE ÇIKAN ÖNEMLİ HUSUSLAR
Önemli değişiklikler öngören yeni “Cebri İcra Kanun” taslak çalışmaları 14/08/2025 itibarıyla kamuoyunun görüşüne sunulmuştur. Buna göre;
1-Mühlet sürelerinin daha kısa verilebileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 3+2 ay olan geçici mühlet ve 12+6 ay olan kesin mühlet ile 6 ay tasdik yargılamasındaki uzatım olmak üzere toplam 29 ay sürebilen mühletlere karşılık yeni taslakta 4 ay geçici mühlet ve 12+3 ay kesin mühlet ile 6 ay tasdik yargılamasındaki uzatım olmak üzere toplam 25 ay olarak kısaltılmıştır.
2-KGK’nın yetkilendirmiş olduğu bağımsız denetim kuruluşunca hazırlanacak ve başvuru dosyasına eklenmesi gerekecek “makul güvence raporu” geçici konkordato komiserlerince denetlenecektir. Konkordato komiserlerinin denetimi ve haklarında uygulanabilecek yaptırımlar kapsamlı şekilde düzenlenmiştir.
3-Borçlunun lehtar olduğu teminat mektupları mühlet içerisinde mahkeme kararıyla tazmin edilebilecektir. Mühlet içerisinde borçlunun faaliyetine göre “küçük” miktardaki borçlar mahkeme kararıyla ödenebilecektir.
4-Yargıtay kararının aksine, yabancı para alacaklar geçici mühlet tarihi itibarıyla TCMB efektif satış kuru üzerinden TL’ye dönüştürülecektir.
5-Teklifte önerilen vade veya ödemesiz dönemin makul olması ve açıkça gerekçelendirilmesi şeklinde yeni bir tasdik şartı getirilmiştir. Mahkeme yetersiz projenin düzeltilmesini istemeyecek, kendisi düzeltebilecektir.
6-Yeni bir uygulama olarak, “ortak katkı payı” adı altında mahkeme tasdik şartı olarak, şirketin konkordato projesinin gerçekleşmesini teminen ortakların şahsi malvarlıklarından katkı sunmasını isteyebilecektir.
7-İflasa tabi olan borçlunun tasdik edilen konkordatosu tamamen iptal edilirse, mahkeme başkaca şart aranmaksızın resen borçlunun iflasına da hükmedecektir. Konkordatodaki ihtiyati tedbir taleplerinin mahkemece kabulü veya reddi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir.
8-Konkordato talebi mahkemece reddedildikten sonra, borcun ödenmesini sağlayacak olan kaynaklarda önemli bir değişiklik gerçekleşmedikçe veya ileriye yönelik olarak böyle bir değişikliğin gerçekleşeceği somut olarak ortaya konmadıkça, tekrar adi konkordato teklifinde bulunulamayacaktır.
9-Başvuru tarihinden geriye doğru altı ay içinde yapılan yer (adres) değişiklikleri yetki ve görev bakımından dikkate alınmayacaktır.
10-Tasdikten sonra görev yapan, işlevselliği öğretide ve uygulamada tartışılan “kayyım” yerine “proje denetçisi” getirilecektir.
ÇALIŞTAYDA ÖNE ÇIKAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yukarıda bahsettiğim üzere, planlanan ve uzun zamandır üzerinde çalışılan çalıştayımız 21-22 Kasım 2025 tarihinde, uygulamanın içinden gelen uzmanların ve akademisyenlerin katılımıyla Yalova ilimizde gerçekleştirildi. İlgili çalıştayda öne çıkan önemli görüşler, sorunlar ve öneriler yazımızın kutularında yer aldığı şekilde özetlenebilir.
KANUN DEĞİŞİKLİĞİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER
Değişikliğe istinaden dikkat çeken ve olumlu karşılanan önemli konular;
1-Son zamanlarda konkordato uygulamasında yaşanan sorunlar dikkate alınarak hazırlanan Cebri İcra Kanunu Taslağı ile, yürürlükteki İcra İflas Kanununda önemli değişikliklere gidilerek modern, hak temelli ve teknolojik olarak entegre bir icra sistemine geçişi temsil eden bir değişim olacağı.
2-Konkordato açısından temel değişiklikler arasında; alacaklı ve borçlu menfaatlerini dengeleme ilkesinin açıkça ifade edilmesi, UYAP ve yeni portallar aracılığıyla süreçlerin kapsamlı bir şekilde dijitalleştirilmesi, uzmanlaşmış mahkemelerin kurumsallaşması ve hem verimliliği hem de adaleti artırmak için usul kurallarının iyileştirilmesinin yer alacağı. Taslağın yürürlüğe girmesi halinde, Türkiye’deki borç tahsilatı ve iflas hukukunu temelden yeniden şekillendirileceği.
3-Dijitalleşme ve uzmanlaşmış mahkemelere verilen önem ile birlikte, Türkiye’nin icra hukukunun gelecekteki zorluklara karşı konumlanacağı, iş yapma kolaylığının artacağı, yatırımcı güvenini yükseltme ve adalet yönetiminde daha fazla kamu güveni oluşturma potansiyeli taşıyacağı, bu reformların başarısının nihayetinde de etkin uygulamalara ve hukuki çerçevenin değişen toplumsal ve ekonomik ihtiyaçlarına sürekli olarak uyum sağlama taahhüdüne bağlı olacağı.
ÖNEMLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
1-Bir mahkeme tarafından reddedildikten sonra adres değiştirilerek tekrar başka bir mahkemeden yinelenen konkordato taleplerinde, mahkemelerin önceki konkordato talebinin hangi gerekçeyle reddedildiğini dikkate almasının sağlanmasının gerektiği.
2-Konkordato talep eden gerçek veya tüzel kişilerin meşru haklarının kullanılması kadar istismar boyutunun da dikkate alınması gerektiği. Borçluyu korumak kadar alacaklıyı da korumak için önemli önlemlerin alınması gerektiği.
3-Süreci takip eden, denetleyen ve raporlayan “konkordato komiser heyeti”nin yetki ve sorumluluklarının çok net bir şekilde belirlenmesi gerektiği. İlgili mahkemelerce görevlendirilecek “konkordato komiser heyeti”nin konusunda uzman kişilerce belirlenmesi gerektiği.
4-Konkordato talep dosyasına eklenmesi zorunlu olan ve KGK’ya bağlı bağımsız denetim şirketi tarafından hazırlanan “makul güvence raporu” ile konkordato kurumu arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği.
5-Çok önemli ve hazırlanması zor olan makul güvence raporunun 2-3 gün içerisinde değil en az 2-3 ay içerisinde hazırlanması gerektiği. Bu raporun sunulması zorunlu olacaksa, başvuru sırasında değil sona doğru nihai projenin kabulü olan alacaklılar toplantısından en az 1 ay önce sunulması gerektiği.
6-Geçici mühlet kararı sonrası, ilgili komiser heyetinden en geç 1 hafta içerisinde başvuru sırasında dosyaya eklenmesi gereken belgelerin yeterli olup olmadığı konusunda talep edilen ön raporun ve makul güvence raporunun kontrolünün cari mali veriler ile rapordaki mali veriler arasında dönemsel olarak ciddi değişikliler olması sebebiyle kontrol ve doğruluğunun araştırılmasının çok zor olduğu.
7-Bilindiği gibi ilk başvuru sırasında sunulan projeye göre hazırlanan makul güvence raporunun konkordato sürecindeki bir borçlunun projesinin tasdik aşamasına gelinceye kadar çok kez revize edilerek değişikliğe uğraması, dolayısıyla başında verilen makul güvence raporunun sonrasında hiçbir anlamı ve faydasının kalmayacağı.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz konkordatoya ilişkin bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada; “Son dönemlerde sayılarda bir artış var, ancak bu artış çok önemli bir artış değildir. Elbette artışın da dikkatle incelenmesi gerekir. KGK’nın yetkilendirdiği bağımsız denetim kuruluşlarının dosyaya sunduğu makul güvence raporlarında bazı sıkıntılar olduğu ve KGK’nın bazı yaptırımlarda bulunduğunu biliyoruz.
Öte yandan, yüksek faizlerden dolayı finansman sıkıntısına giren bazı firmalar meşru haklarını kullanarak konkordatoya başvurmaktadır. Ancak, konkordato uygulaması istismara açık bir konudur, haklı sebeplerle konkordatoya başvuranlar olduğu gibi istismar edenler de olacaktır” dedi. Konkordato uygulamasının ekonomiye ve reel piyasaya olan faydası veya zararı uzun yıllardır tartışılmasına rağmen net olarak olumlu veya olumsuz bir durum bilimsel olarak tespit edilememiştir.
Bana göre ise; istatistiki verilere bakıldığında olumlu sonuçtan ziyade olumsuz sonuç doğurduğu ortaya çıkmaktadır. Ülkenin ekonomik sorunları karşısında çok duyarlı olan Sayın Cevdet Yılmaz’ın demeci de konunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, Yalova’daki çalıştayımızda vurgulanan ve pratikte yaşanan sorunlar dikkate alınarak, Adalet Bakanlığı’nın gündeminde olan, istismarı önleyecek ve hukuki sorunları çözecek, gereksiz uygulamaları kaldıracak yeni düzenlemenin bir an önce yasalaşarak yürürlüğe konulmasında fayda vardır.
patronlardunyasi.com















