İşte gerçek 'Dövüş Kulübü'
Varoşlardan tam 120 bin genç, 'para ve ün' dolu yeni bir rüyanın peşinde koşuyor. İşte Kickbox ekonomisi...

Yazı: Murat Arslan – Sinan Özen/Forbes
Fotoğraf: Ergun Candemir
Yerel yönetimler, televizyonlar ve sponsorların kayıtsız kalamadığı bu rüya alemi, 100 milyon YTL'lik bir ekonomi yarattı. Kickbox'ın Türkiye'deki bu yükselişi organizatör Tarık Solak'ı zengin ederken aynı zamanda onu varoşların yeni 'kahramanı' mertebesine de ulaştırdı.
A1 World Combat Cup'ın başlamasına dakikalar var. Akatlar Spor Kompleksi'ni dolduran kalabalığın tansiyonu giderek yükseliyor. Kolonlardan 'Ölürüm Türkiyem' türküsü yükselirken, salon karanlığa gömülüyor. Spotlar, dumanların arasından salona giren Dünya Ortasiklet Kickbox şampiyonu Gürkan Özkan'ın üzerinde. Salon yıkılıyor. 10 bine yakın izleyicinin tek arzusu; 'kroşeleri'yle meşhur Özkan'ın Yunan rakibi Kaponis Pavlos'u devirmesi. Mehmet Ali Erbil'in dövüşçüleri tanıtmasının ardından gong çalıyor ve maç başlıyor. Ringdeki iki gladyatör birbirlerini 'ölesiye' dövüyor. Döner tekmeler, aparkatlar, kemik sesleri... Seyircilerin memnuniyeti gözlerinden okunuyor. Ayağından ve kolundan sakatlanan Gürkan Özkan, son raundda Pavlos'u devirmeyi başarıyor. “Gürkan” ve “Türkiye” tezahüratları birbirine karışırken, Özkan, ringin kenarında duran organizatör Tarık Solak'a sarılıyor... 14 Mayıs 2005, saat 22:34 itibariyle reytingler yüzde 25,7.
Özkan'ın sarıldığı adam bugün varoş gençlerinin yeni 'kahramanı.' Onlara 'para ve ün' ile dolu bir rüya sunuyor. A1 adıyla anılan organizasyonu, Japonya'daki K1'in ardından dövüşçülere en fazla para kazandıran ikinci turnuva. Keşfettiği sporculardan biri olmak, varoşlardan kurtulmak anlamına geliyor. O isimlerden Serkan Yavuz, namıdiğer Apaçi Serkan, bugün maç başına 30 bin dolar kazanıyor ve ekonomik olarak hayatını garantiye almış durumda.
Kickbox'ı bir dövüş sporu olmaktan çıkartıp, Türkiye'de 'entertainment' denilen o büyük şemsiyenin altına sokarak bir para makinesi haline gelmesini izleyen Tarık Solak bile 'tekmeli boks'un bu kadar geniş kitlelere yayılmasını beklemiyordu herhalde. Bugün sporcu sayısı olarak kickbox, futbolun - 216 bin 715 lisanslı oyuncu- ardından ikinci en kitlesel spor. 50 bini lisanslı olmak üzere, 120 bin sporcu ve Türkiye genelinde sayıları 2 bini aşan spor kulübüyle bir yeraltı organizasyonu gibi 'virütik' bir şekilde yayılıyor.
Özellikle alt gelir grubunun ağırlıklı olarak yaşadığı İstanbul Ümraniye ve Bağcılar gibi semtlerde birbiri ardına açılan kickbox kulüpleri 20 yaş altı gençlerin favori mekanları haline gelmiş durumda. Chuck Palahniuk'ın sinemaya 'Dövüş Kulübü' ismiyle uyarlanan romanındaki gibi 'geleceklerini arayan' gençlerin bir araya geldiği yerler, bu spor salonları. İstanbul'da iki kickbox salonu işleten Şampiyon Spor Tesisleri'nin sahibi Hamit Akyüz'ün, “Zengin çocukları bu sporu yapamaz. Varoşlar toplumda bir yer edinmek için bu sporu seçiyor” sözleri çok net anlatıyor kickbox'ın varoşlar için anlamını.
Ama kickbox asla sadece kickbox değil. Salonlardaki gençlerin siyasi bir duruşları ve kendilerine özgü bir yaşam tarzları var. Genellikle milliyetçi, çoğunlukla muhafazakarlar. Osman Öztunç, Ozan Arif, Kurtlar Vadisi hemen hepsinin ortak zevkleri. Milli Takım'ın başarıları bayraklara sarılıp kutlayanlar da onlar, şehir cenazelerinde ağlayanlar da...
Bu ilginin kendi çevresinde bir ekonomi yaratmaması mümkün olamazdı kuşkusuz. Varoşlar, 'parlak bir gelecek' için ayda 70 YTL'lik kurs ücreti ve 150 YTL tutarındaki ekipmanlara para harcamayı gönüllü olarak kabul ediyordu. Kickbox sporuyla halen 120 bin kişinin uğraştığı düşünüldüğünde, kaba bir hesapla 50 milyon YTL'lik bir para sadece 'ringe çıkma' hayaline akıtılıyordu.
Kickbox varoşlardan gelen bu 'nakit'le, bir ekonomi olmak için gerekli kaynağı yaratabildi. Ufak organizasyonlarla başlayan hikaye bugün sponsorları ve reklam gelirleriyle kickbox'ı yükselen bir 'show business' haline getirdi. Dövüş sporlarıyla eğlenceyi harmanlayan yeni bir konsept yaratılmıştı. Özellikle ABD'de çok tutulan bu yeni tarz, kendi kahramanlarını yaratmaya başlamış bile. Forbes dergisinin kapağına çıkmayı başaran kumarhane kralları Fertitta kardeşler bunun en iyi örneği belki de... Frank ve Lorenzo Fertitta'nın köhne bir dövüş kulübü olarak başlattıkları iş bugün milyar dolarlık bir imparatorluk haline geldi. Gece başına 3 milyona varan izleyicisi, 275 sporcusu ve inanılmaz maç öncesi şovlarıyla UFC (Ultimate Fighthing Championship) artık tam bir para makinesi.
Türkiye'de ise belediyeler ve yerel yönetimler tanıtım amaçlı kickbox organizasyonları düzenlerken, televizyonlar 'garanti reyting' için sayıları hızla artan organizatörle fahiş anlaşmalara imza atmaktan çekinmiyor. Örneğin Tarık Solak'ın imza aşamasındaki son televizyon projesi, 63 bölümlük şovun toplam cirosu sponsor katılımıyla beraber 25 milyon dolar.
Kickbox ekonomisinin yarattığı bir zengin, 1964 doğumlu Tarık Solak. 31 yıldır bu sporu yapıyor. Geçen yıl Osman Sınav'ın Pusat dizisinde oynadığı baş rol varoşlarda ününe ün katmasını sağladı. Bulgari saati, Versace güneş gözlükleri, pahalı takım elbisesi, geniş kalabalıklar arasından kolaylıkla seçilmesine yetiyor. Yoksunluk içinde geçen geçmişine inat servetini sergilemekten çekinmiyor. Kendi beyanıyla 20 milyon dolar gibi yeterince ikna edici bir rakam var banka hesabında. Dünyanın en son noktasında, Avustralya Melbourne'de, dokuz lüks arabası (en pahalısı 255 bin euroluk Mercedes SL55 AMG) ve pahalı villasıyla tam anlamıyla 'tatlı hayat' yaşıyor. Harcamaları da NBA yıldızlarını aratmayacak cinsten. Son olarak her biri 1'er milyon değerinde beş villa satın alıp kardeşlerine hediye etmiş. Avustralya'da şarapçılık ve inşaat işleriyle de uğraşıyor.
Üzüm işi ile olan ilgisi biraz sınırlı. Tarık Solak, bazen iş ortağı Haşim Haşimi ile Londra'da ve Hamburg'da fuarlara katıldıklarını anlatıyor. “İşle pek ilgilenmiyorum, hayatımda da ağzıma şarap sürmedim. Benimki sadece kar ortaklığı” diyor. Solak'ın ortak olduğu Haşim Haşimi ise Haşimiler olarak adlandırılan bir Türk ailesinin üyesi. Kıbrıs asıllı aile geniş üzüm bağlarının bulunduğu Mildura bölgesinde yaşıyor. Avustralyalı Türklere yönelik hizmet veren Austurkiye Haber Sitesi editörü Muzaffer Özçelik, “Melbourne'a çok gidip gelmedikleri için gizemli bir aile oldukları konuşuluyor. Sadece üzüm işiyle uğraştıkları ve çok büyük bağları olduğu biliniyor. Ayrıca yüksek değer biçilen üç şaraphaneleri var” diyor.
Haşimi ailesi şişelenmiş şarap işiyle uğraşmıyor. Fıçı olarak tabir edilen şekilde üretim yapıyor. Solak, ürettikleri üzümleri Avustralyalı ünlü şarap markası Yellow Tail'e sattıklarını söylüyor. Ulaşmaya çalıştığımız Yellow Tail Avustralya Satış Müdürü Bob Powell, telefonlarımıza ve e-posta gönderimize yanıt vermedi. Solak aynı zamanda Almanya'daki Aldi, İngiltere'de Tesco gibi süpermarketlere de ürün gönderdiklerini de aktarıyor.
Tarık Solak'ın inşaat işleri henüz başlangıç aşamasında. Türkiye'deki inşaat işlerinde Almanyalı bir işadamı olan Zekeriya Kutlay Michael Yasemin'in kurucularından olduğu Kuzen Yapı ile ortak hareket ediyor. Antalya Muratpaşa'da yeni yapılan bir site ve AVM projesine önümüzdeki ay başlayacaklarını söyleyen Zekeriya Kutlay Michael Yasemin, 36 dairelik iki konut ve bir alışveriş merkezinden oluşan proje için 2 milyon euroluk bir yatırımdan sözediyor. Solak'ın birlikte hareket ettiğini söylediği Kuzen Yapı, 1 milyon YTL sermaye ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı bir şirket. 2007'de kurulmuş ve yabancı ortaklı bir şirket olarak kayıtlarda yer alıyor. Ortakları arasında Tarık Solak'ın ismi yer almıyor. Michael Yasemin, Şaraplı ailelerinin ortaklıkları kayıtlarda görülüyor. Tarık Solak burada da 'görünmez ortak.'
Avustralya'daki inşaat işleri ise henüz proje aşamasında. “Kardeşim Tayfun Solak, Kasım 2008'de askerden dönünce inşaat işlerini hareketlendireceğiz” diyor. Tarık Solak, işlere başlamak için öncelikle kardeşinin müteahhitlik belgesi almasını istemiş: “Benim şöyle bir handikabım var. İlkokulu bitirmedim ve bazı işleri yapmak için eğitim gerekiyor. Hayalim senede bin-2 bin villa yapmak.”
Tarık Solak'ın hayli sıradışı bir hikayesi var. Biraz 'Don Vito Corleone' esintileri taşıyor. 1969'da, henüz beş yaşındayken ailesiyle Avustralya'ya göç etmiş. Erken yaşta okulu bırakıp, kendi tabiriyle “hayatını sokaklarda kazanmaya” başlamış. Kickbox'a başlamasında da sokakta “sağlam” durma kaygısı etkili olmuş. Solak, bu hikayeyi anlatırken 'literatüre' girecek bir söz ediyor: “Bir ülkede sokakta söz sahibiysen, her yerinde söz sahibi olursun.”
Sokağa hakim olmayı da başarmış. Kısa sürede Melbourne'deki Türk ve İslam cemaatinin tanınan simalarından biri haline gelmiş. Bu durum özellikle Avustralya'da iş yapmak isteyenler tarafından doğrulanıyor.
Organizatörlüğe başlaması da bu döneme denk düşüyor. Sokak kavgalarının sıkça yaşandığı Avustralya'da, “Ben dövüşten para kazanırım” diyerek 1993 Ocak ayında ilk kickbox turnuvasını düzenlemiş. Salonun tıklım tıklım dolması ve bir o kadar kişinin de dışarıda kalması iyice cesaretlendirmiş genç girişimciyi. İki yıl sonra Melbourne'da başka kickbox organizatörü kalmamış! Solak, “Organizasyonlarım o kadar tuttu ki” diyerek açıklıyor bu durumu.
Tarık Solak'ın iş hayatının dönüm noktası, 1993'te Japonya'da Kazuyoshi Ishii -kendisi şu anda vergi kaçakçılığından hapiste- tarafından kurulan ve bugün dünyanın en büyük kickbox organizasyonlarından biri olan K1'in dikkatini çekmesi olmuş. Önce hakem olarak Japonya'ya gitmiş, kısa sürede 'ortak' konumuna yükselmiş. 11 yıl süren K1 macerasının Solak'ın gelecek planlarını şekillendirdiğini söylemek mümkün.
Solak, “Organizasyon işinde iyice uzmanlaştım” diyor. Kickbox'ın bir 'show business' olduğunu da burada keşfediyor. “Sunumun öneminin farkına vardım” diyor. Sporun eğlenceye çevrilmesi gerektiği görüşünü savunurken, “biraz yumuşatılması” gerektiğine de inanıyor: “Para kazanmanın yolu bayan izleyicileri de salona çekmek. Devamlı kafa kırma, yumruk atma olunca 'vahşi' damgası yiyoruz. Özellikle kadınlar şiddetten rahatsız oluyor. Ama raundlar arası şovlar, eğlenceyle kadın izleyiciler de kazanılabiliyor.” Solak'ın iddiası izleyicilerinin yüzde 50'sini bayanların oluşturduğu yönünde. Ama bu rakam çok da gerçekçi değil. İşin tamamen 'unisex show-business' haline geldiği ABD'de dahi salonların yüzde 70'i erkek izleyiciler tarafından dolduruluyor.
2004 yılında K1 ile yolu ayırılıyor. Ve bugün dünyanın sayılı kickbox organizasyonları arasında sayılan A1'i kuruyor. 2004 sonrası işleri iyice açılmış. Hatta Avustralya'da düzenlediği organizasyondan bir gecede tam 2,5 milyon dolar kazanmış. “Bugüne kadar hep kar ettim. 160'ın üzerinde kendi organizasyonumun yanında, 400'e yakın ortak organizasyon düzenledim” diyor genç işadamı. Nitelikli bir organizasyonun ortalama 500 bin dolardan yapılabildiği düşünüldüğünde Solak'ın tek başına düzenlediği organizasyonların maddi büyüklüğü 100 milyon dolara yakın. Solak'ın kazandığı para ise tamı tamına 20 milyon dolar.
Tarık Solak'ın, fırsatları iyi gören bir iş zekası var. “Türkiye'deki potansiyeli fark ettim” demesi de bunun bir işareti. 2005 yılında ilk organizasyonunu İstanbul'da Akatlar Spor Kompleksi'nde yapmış. Tahminleri haklı çıkmış olacak ki, fiyatları 50, 100 ve 200 YTL. olan biletler 6 bin civarındaki izleyici tarafından adeta kapışılmış. İkinci organizasyonda ise bilet satışında yaşanan hüsran, Solak'ı yepyeni bir pazarlama modeli arayışına yöneltmiş. “Türkiye'de bilet satışıyla sürekli bir gelir yaratmanın mümkün olmadığını anladım” diyor.
Solak yeni modelini belediye, otel ve alışveriş merkezleri üzerine kurmuş. Özellikle belediyelerin kickbox'a ilgisi Solak'a yeni açılımlar sağlamış. Google'da 'kickbox ve belediye' kelimeleri için tam 73 bin sonuç listeleniyor. Özellikle AKP ve MHP'li belediyelerin neredeyse tamamı bir kez kickbox organizasyonu yapmış görünüyor. Dövüş sporları denildiğinde Türkiye'deki en bilgili isimlerden biri olan Orhan Ayhan, belediye başkanlarının kendilerini ve bölgelerini tanıtmak için kickboxtan daha uygun bir reklam aracı bulamayacaklarını savunuyor. Bu doğru olmasa bile yerel yönetimlerin Solak'ı bilet satma derdinden kurtardığı ortada.
Sponsorlar, kickbox organizasyonlarının en önemli gelir kaynaklarının başında geliyor. Hatta sadece sponsorluk gelirlerine dayanarak düzenlenen organizasyonlar bile var. Fox TV'de yayınlanan 'Akın Dövüş Arenası'nın yaratıcısı Sami Akın'ın organizasyonları sponsorluk gelirleri üzerine kurulu. Akın düzenlediği organizasyonlar için kanaldan masraflar dışında bir para talep etmiyor. 1964 doğumlu Sami Akın, aktif sporculuğun ardından uzun yıllar milli takım antrenörlüğü yapmış. Şansını şimdi de organizatörlükte deniyor. 2008 yılı içinde düzenlediği dört organizasyondan da kar etmeyi başarmış. Organizasyon masraflarını televizyon kanalından aldığı 100 bin YTL ile karşılayan Akın, “Sponsorların yokluğu durumunda kar etmek olası değil” diyor.
Sponsor şirketler ve ödenen para organizasyonun büyüklüğüne göre değişiyor. Tarık Solak'ın A1'ine sponsor olan firmalar arasında Ülker, Memorial Hastanesi, Foneks Kozmetik, Favori Boya, Nazar İnşaat, Versace (Avustralya'daki organizasyona sponsor olmuş), Avustralyalı enerji içeceği şirketi Wild Dragon var. Solak, “Sponsorlardan bir gecede 250 ile 600 bin dolar arasında değişen bir miktar alırım. Hatta bir gece için Ülker'le 250 bin dolara anlaşmıştım” diyor sponsorlukta dönen hacmi anlatırken. Ülker'e bu iddianın doğruluğunu sorduk. Çünkü sadece Tarık Solak değil, yukarıda bahsi geçen Apaçi Serkan da, Ülker'in desteğinden söz etti. Ülker Spor Sponsorlukları Genel Müdürü Hakan Aydınol, “Sadece bir kez sponsor olduk” demekle yetindi.
Tabii asıl para televizyonda. Hiç de azımsanamayacak kontratlardan söz ediliyor. Show TV'ye daha önce 32 program çeken Solak, çok iyi paralar kazandıklarını anlatıyor: “Bölüm başına 300 bin dolar harcarım. Ama bir gecede 1 milyon dolar toplamak isterim. Her zaman olmaz ama 300 bin doların üstüne çıkmak gerekir.
Kolay para nadiren göründüğü kadar kolaydır. Kickbox organizatörleri için de tablonun tamamıyla tozpembe olduğu da söylenemez. Zira en büyük gelir kaynakları olan televizyon yayını, RTÜK engeline takılmış durumda. 'Prime time' tabir edilen reytingin en yüksek olduğu saatlerde yayınlanan 'kickbox geceleri' şiddet içerdiği gerekçesiyle saat 23:00'ten sonraya alındı. Reytingler ve tabii reklam gelirleri de düştü.
RTÜK kararından en çok etkilenen isim şüphesiz Tarık Solak. Maçları birlikte sunduğu ünlü spiker Orhan Ayhan'ın sözleri ikisinin de ortak görüşünü yansıtıyor: “RTÜK bu işe çomak soktu. Yaptığımız işi vahşet olarak görmek istedi. Bunlar her sporda olan şeyler. Kaşı açılan bir futbolcu da kameralar tarafından çekiliyor, kanallar da bunu göstermekten çekinmiyor.”
Yeni uygulamayla reklam gelirlerinin düştüğünden yakınan Ayhan, durumun bir şekilde düzeleceğine inanıyor. Sami Akın ise saatlerin değiştirilmesinin bilet satışını da olumsuz etkilediğini söylüyor: “Gece 23:00'ten sonra salona seyirci getirmek zor. Artık bilet parası da almıyorum.” Aslında durum organizatörlerin söylediklerinden biraz daha farklı. RTÜK'ün yazısında programların kickbox organizasyonlarının 23:00'ten önce yayınlanamayacağını zorunlu kılan bir madde yok. Sadece 'tavsiye edilir' ibaresi bulunuyor.
Yine de organizatörler proje geliştirmekten vazgeçmiyor. Sami Akın yıl içinde Mike Tyson'u Abdi İpekçi Spor Salonu'nda ringe çıkaracak. Maliyetinin 1 milyon YTL'ye ulaşacağı söylenen proje televizyondan canlı yayınlanacak. Rakipleri yeni organizasyon fikirleri geliştirirken mesleğin duayeni Tarık Solak da boş durmuyor. Kazanan dövüşçünün 1-2 milyon dolar kazanacağı 63 haftalık bir program serisi hazırlamış. Solak'ın yayın hakları için talep ettiği rakam program başına 250 bin dolar. Sponsorluk gelirlerinin de 10 milyon dolar civarında olacağını düşünüyor. Bu gerçekleşirse Tarık Solak yeni organizasyonundan 20 milyon dolara yakın para kazanacak (Solak, bu yazı yayına hazırlanırken anlaşmanın imza aşamasına geldiğini söylüyordu).
Organizatörlerin görmezden geldiği fakat tüm dünyada ciddi bir ekonomik büyüklüğe işaret eden bir diğer konu ise bahisler. Tarık Solak'ın bahise karşı duruşu gayet net: “Ben kumar sevmem. Bizim üzerimize oynayanlar var ama ben yokum.” Sami Akın da kickbox'a gönül vermiş eski bir emekçi olarak bahisten uzak duracağını söylüyor. Şimdilik izleyicilerden de bahislere yönelik bir talep gelmemesi ilginç çünkü dünyada salonlarda bahis için yatırılan para, bilet satışlarının kat kat üzerinde. 2004 yılında kurulan Türkiye Kickbox Federasyonu'nun başkanı Salim Kayıcı bu büyüklüğün farkında. Federasyon olarak etkili bir bahis sistemi geliştirmek için çalıştıklarını söylüyor. Kayıcı'nın hedefi 'İddaa' benzeri bir model geliştirmek. Halkın kickbox'a ilgisi göz önüne alındığında, ortaya çıkabilecek büyüklüğün federasyonun kasasını doldurması kaçınılmaz olacak.
Sosyolog Dick Hebdige, 'Altkültür-Tarzın Anlamı' kitabında “gençlerin 'kültürel tarzları' sembolik mücadeleler vererek başlayabilir. Ancak bunlar yeni değerler ve tarzlar oluşturarak; yeni ürünler, sanayiler yaratarak ya da eskileri tekrar canlandırarak sona erer” diyor. Hebdige'nin sözünü ettiği 'yeni değer ve ürünler' kickbox'ın yaşadığı gelişimi çok iyi anlatıyor. Siyasi duruşu, kahramanları, sponsorları, reklam gelirleriyle kickbox tahminlerin çok ötesinde bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Henüz yolun başında olduğumuz çok açık. Eğer kickbox bir 'show business' olmayı başarabilirse, varoşlardan yükselen yeni bir ekonominin gelişimini izleyeceğiz.
KICKBOX'IN KÜÇÜK EKONOMİSİ
* Her sporda olduğu gibi kickbox'a da başlamanın belli bir maliyeti var. Türkiye'de kickbox eğitimi veren kurumların tamamı spor salonu. Kickbox dersi almanın ortalama ücreti ise ayda 70 YTL. Söz konusu parayı şu anda kickbox ile uğraşan herkes bir şekilde ödüyor.
* Kickboxa yeni başlayan birinin kurs ücreti dışında, kıyafet, eldiven, kask ve dişlikten oluşan ekipmanlar için harcama yapması gerekiyor. Yeni başlayanlar için toplamda 100 -150 YTL arası değişen bir fiyat ortaya çıkıyor.
* Kickbox salonu açmanın da belli bir maliyeti var. Belirlenen 500 - 600 metrekarelik alan için spor il müdürlüğü ve belediye ruhsatı gerekiyor. Bu işlemlerden sonra sıra antrenörlere geliyor. Onlarla da anlaşıldıktan sonra salon açmaya hiçbir engel kalmıyor. Bu engellerin tamamının aşılma maliyeti 1 milyon dolara kadar çıkıyor.
* Kickbox salonlarına en çok 12–30 yaş arası ilgi gösteriyor. Fatih ve Göztepe'de salonu bulunan Hamit Akyüz, “15-16 yaş arası gençler, kickbox'u meslek olarak seçiyor” diyor.
KARAKTER
APAÇİ SERKAN
Tarık Solak'ın organizasyonlarında görev alan boksörlerden biri de Serkan Yavuz, namıdiğer Apaçi Serkan. 1975 doğumlu Apaçi, kickbox'a sekiz yaşında adım atmış. Spor kariyerine ilk olarak karate ve judo yaparak başlayan Apaçi daha sonra kendini Bahariye'deki Camadan Spor Tesisleri'nin ringinde bulmuş. Çocukluğunda hiperaktif olduğu için ailesinin de yönlendirmesiyle bu spora başladığını anlatan Serkan Yavuz ayrıca Fenerbahçe Boks Şubesi'nde de beş yıl boksörlük yapmış. Neredeyse tüm dövüş sporlarını yaptığını söyleyen tecrübeli sporcu “Şu an kickboxla ilgili özel ve grup olarak dersler veriyorum. Şimdi de kazandığım parayla restoran açmak gibi bir projem var” diyor. Çıktığı 89 kickbox müsabakasından son 30 maçta iyi paralar kazanmış. “O dönem her maça 20-30 bin dolara çıkıyordum” diyor.
“Tarık Ağabeyi'ne çok şey borçlu” olduğunu üstüne basa basa belirten Apaçi, Solak'la 2000 yılında tanıştıklarını anlatıyor: “O sene Türkiye şampiyonu oldum ve Tarık Solak'ın beğenisini kazandım. Sonrasında Avustralya, Hollanda, Fransa, Tayland, Portekiz ve Almanya'da düzenlenen Tarık Solak organizasyonlarında ekipte yer aldım.”
“KICKBOX'I DAHA ÇOK SEVDİM”
Bugün 70 yaşında olan Orhan Ayhan, Türkiye'de spor spikerliğinin duayen isimlerinden biri. 51 yıllık spor yazarlığı, 46 yıllık sunuculuk geçmişi olan Ayhan'ın kariyeri boyunca anlattığı müsabaka sayısı 2 bini aşıyor. Futbol maçlarını da anlatan deneyimli sunucunun uzmanlık alanı ise dövüş sporları. Uzun yıllar üst düzey boks müsabakalarının spikerliğini yapan Ayhan, üç yılı aşkın bir süredir Tarık Solak'ın düzenlediği kickbox organizasyonlarında yer alıyor. İkilinin yollarının kesişmesi Show TV aracılığıyla olmuş. Ayhan'ın sunduğu maçların kasetlerini izleyen Solak, deneyimli spikerin bilgisine ve tarzına hayran kalmış. 2005'in ilk aylarında başlayan ortaklık, yılların boks otoritesi Ayhan'a kickbox'ı sevdirmeyi başarmış. Hem de federasyonda aktif görev alacak kadar... Orhan Ayhan bugün Türkiye Kickboks Federasyonu Profesyonel Şube Sorumlusu... Kickbox'ın kitleler tarafından gördüğü yoğun ilgiyi hareketli bir spor olmasına bağlıyor: “Boks yumruk yumruğa dövüşmeyi gerektirdiğinden daha erkek işi. Kickbox'ta ise tekmeler var ve daha kaçak dövüşülüyor. Bu da daha çok sevilmesini sağlıyor.”