'IMF parası bara gidiyor'
Tekstilin duayenlerinden Gürsoy: Bu suni bir dünya. ABD'nin paralarıyla lüks yaşam...

Baba mirasını dünya markası haline getiren Mithat Giyim"in patronu Tahir Gürsoy"a göre sanayi ihmal ediliyor. Gürsoy "Finans dünyasını yabancılara verdik. Bunu tehlikeli görüyorum" uyarısında bulundu
Cumhuriyet"in ilan edildiği 1923 yılında 14 yaşında bir delikanlı olan Mithat Giyim"in kurucusu Mithat Gürsoy, babasının isteği doğrultusunda aldığı hafızlık eğitimini yeni tamamlamıştı. Kendi deyimiyle "beyaz sarıklı, uzun cübbeli, sevimli bir hoca müsveddesi" olarak ortalıkta dolanıyordu. Ancak birkaç yıl sonra eski rejimin kılık kıyafet gibi simgesel yanlarıyla birlikte zihniyetini reddeden Mithat Gürsoy, modern giysili, İngilizce ve Fransızca bilen bir sanayici olmanın adımlarını atmaya başladı. Terzi çıraklığıyla başlayan bu macerada bayrağı devralan Gürsoy"un oğullarından ve Mithat Giyim"in Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy"la markadan, ekonomiden, sektörden ve futboldan konuştuk.
Bu işe girişiniz nasıl oldu?
Yaz tatillerinde sabahları Caddebostan plajında yüzer, öğleden sonra da babama sefertasıyla yemek götürürdüm. Babam, ben götürmezsem yemek yemezdi. Bu sorumluluk bana yüklenmişti. Bu görev lisede de devam etti. Üniversite çağında işlerine yardımcı olurdum. Ama Maliye"den mezun olduktan ve askerlikten sonra 1969 yılında fiilen işlerin içine girdim.
O günlerle, şimdiki perakenciliği kıyasladığımızda neler değişti?
Şu anda ortak hiçbir şey yok. O zamanlar insanlar ihtiyaç için alışveriş yapardı. Ne üretirsen alır giderdi. Öyle moda, marka bilinci, rekabet filan yoktu. Oysa bugün çok ciddi rekabet var, hata yapamazsınız. Tüketici markayı modayı takip ediyor. Neyin ne olduğunu, kaliteyi çok iyi takdir ediyor. Geçmişte döve döve satardık, beğenmeme diye birşey yoktu. Biri gitse öteki gelirdi. Ama şimdi ailenin bir ferdi gibi müşteri.
Mithat markasının Türk ve dünya pazardaki yeri nedir?
Şu anda dokuz mağazamız var. Hedefimiz 20-25 mağazayı yakalayıp kalmak. Daha fazlasına gerek yok. Zaten öyle bir yılda 50 mağaza açacağını söyleyen bence olayı realize edemiyor. Altyapıyı kurmak kolay değil. Türkiye"nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasındayız. İhracatımız da 60 milyon dolar. 72 milyon dolarlık ciromuz, 2.5 milyon adetlik üretimimiz var. ABD ve AB üyesi ülkelere satıyoruz. Markalaşmak çok önemli bir konu. Batılı ülkelerde Türk imajı hala düzelmedi. Bazı çevreler Türk markasının başarılı olmaması için çalışıyorlar. O yüzden yurtdışında mağaza açma düşüncemiz yok.
Mantar gibi çoğalan alışveriş merkezleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bence çok hızlı gelişiyor. Bazıları doğru ama bazıları da yanlış yatırım diye düşünüyorum. Mesela Kanyon, Türk halkının alışkanlıkları dikkate alınmadan yapıldı. Bu mimari Miami"de olsa iyi giderdi. Öyle bir hava akımı var ki orada, ben temmuzda süeter aldım. 225 YTL"me mal oldu. Alışveriş merkezi tekniğine aykırı. Yemek yersin, kahve içersin, sinemaya gidersin ama alışveriş için uygun değil. Cevahir"in ise iyi yönleri de var kötü yönleri de. Belli meslekler bir arada, bu iyi. Ama mekan o kadar büyükki eziyor, bir mağaza bulmak için aramanız lazım. Bu hata Akmerkez"de, Capitol"de yok. Olivium çok güzel bir frekans yakaladı, başarılı oldu.
Alışveriş merkezlerinde yer almayı düşünmüyor musunuz?
Alışveriş merkezleri dolu. Biz de alışveriş merkezlerine girmek istiyoruz. Kiralar çok yüksek. Sıcak bakıyorum ama alışveriş merkezlerinde yer bulmak büyük sorun. Yer vermiyorlar. Öncelik yabancı markalarda. Alışveriş merkezleri bizden yana tavır koymalı.
Bazı meslektaşlarınız "Çin"den korkmaya gerek yok" diyorlar. Bazı kesimlerde ise "korkmak" gerektiği görüşü hakim. Sizce ne yapalım, Çin"den korkalım mı, korkmayalım mı?
Çin"e bakarsanız kör olursunuz. Bakmamak daha iyi. Çinliler devlet destekleri ve kredilerle inanılmaz yayılıyor. Batı buna kota koyar, set çeker, isterse çalışamaz hale getirebilir. Ama Çin"i desteklediler. Bu yeni ticaret kültüründe Çin, miheng noktasıdır. Türkiye"de giyimde kullanılan malların ya tamamı ya da kumaşları Çin"e ait. Bu oran yüzde 30"larda. En kötüsü de Türkiye"ye marka olarak giren yabancılar, mallarını Çin"e yaptırıyorlar. Bu korkunç. Tanınmış markaların neredeyse tamamı bunu yapıyor. Biz de yabancı yatırım geliyor diye seviniyoruz. Oysa durum farklı.
Sanayici olarak sıkıntılarınız neler?
Aşırı değerli Türk parası büyük sorun. Kurlar böyle devam ettiği sürece sıkıntımız var. Kárlarımız çok düşük. Sanayicilik ihmal ediliyor. Dünyada politikalar belirlenirken önce tarım, sonra sanayi ve sonra hizmet sektörü dikkate alınır. Biz ise IMF"nin parasını barlarda yiyoruz. Bunlar ABD"nin parası. Bir gün tepemize vurup alırlar. Genç nesil bunun acısını çok ciddi çekecek. Batı, isterse Türk ekonomisiyle isteği gibi oynar. Bu çok basit. Çünkü ekonomimiz çok sığ. 50 milyar dolarlık sıcak paramız var. Batı, bunun yarısını çekse Türkiye sallanır. Bu parayı tutmak için faizleri yükseltmek nereye kadar gidecek. Bir gün duvara toslarız. Ekonomistler uyarıyor. İyi gidiyorsunuzun ardından ama"lar geliyor. Bu suni bir dünya. Düşük dolar kuru, yüksek faiz, sanayi ihmali, ABD"nin paralarıyla lüks yaşam... Bu bir yerde toslar. Üretilmemiş değerleri tüketiyoruz. Başkasının parasını yiyoruz. Türkiye"yi zor günler bekliyor, tehlike görüyorum. Bugün finans dünyamızı yabancılara verdik. Dört banka birleşse Türkiye"yi batırır.
İşin dışında neler yapıyorsunuz?
Mesleki bilgilerle ilgili bir kitap yazıyorum. Mitolojiye merakım var konuyla ilgili okuyorum. Seyahat ederim. Şiir yazarım. Fotoğraf merakım var. İlkokul dördüncü sınıftan beri fotoğraf çekerim. Roman okumam, aşk romanı hiç okumam. Tarihi gerçekleri yazan kitapları okurum. Araştırmaya dayanan kitapları tercih ederim. Maç seyrederim.
Hangi takımı tutuyorsunuz?
Fenerbahçe"yi tutuyorum, ama beğenmiyorum.
Niye peki?
Ben futboldan anlarım. Aziz Yıldırım"ın Fenerbahçeye hizmeti muazzam. Ama futbolu bilmiyor. Bir takım star alarak bir yere varamaz. Bir takıma ruh verilmesi lazım. Fenerbahçe"nin kimliği yok. Ben Aziz Bey"i çok severim, çok akıllı. Ama futbolu başka cephesiyle düşünmesi lazım. Dünya starları var takımda ama antrenörler oynatamıyor. Servet"i sattılar. Servet satılır mı ya... Yazık... Yapılan yatırım futbolcu alma, iki de bir antrenör değiştirme şeklinde olmamalı. Önemli olan takımın uyumlu çalışması.
Maçlara gidiyor musunuz?
Ben bu yıl kombine bilet almıştım. Birkaç maça gittim. Adam bir bağrıyor, herkes ayakta. Ne golü görüyorsun, ne sahayı. Fosur fosur puro içiyor herkes. Kulağımı tıkıyorum ya... Kalan bileti sattım, kurtuldum. Maçları artık televizyondan izliyorum, çok rahatım.
MİTHAT"IN İLKLERİ
İlk "reversible" pardesü üretimi. (1950)
Konfeksiyonda ilk radyo reklamı. (1955)
İlk naylon yağmurluk üretimi. (1958)
İlk katlanabilir yağmurluk. (1960)
İlk yıkanabilir ekose erkek ceketi. (1960)
Gizli seyyar kemer uygulaması. (1960)
İlk kumaştan mamul hazır giyim ihracatı. (1967)
Bordişin ile ilk üretim. (1967)
İlk "başarılı ihracatçı" madalyası. (1970)
Giyim sektöründeki ilk sendikalı kuruluş. (1970)
Cekette ilk bant üretimi. (1973)
Ürünle birlikte ilk bakım ve kullanım etiketi. (1975)
İthal kumaştan ilk lisanslı kravat üretimi. (1985)
Fulya Erdem/Star