Hürriyet'in eski Genel Yayın Yönetmeni, TÜSİAD üyesi Ertuğrul Özkök ile Roma sohbetleri
Ertuğrul Özkök ile sohbet ederken aklıma "günah ve sevapları yazan melekler" geliyor. Ne çok "günahlarını yazan" çıktı onun diyorum kendi kendime. Sevapları mı ? Onlar mahfillerde konuşulsa da günah yazıcılar kadar gündeme gelmedi... Bunları düşünürken onun da zaman zaman verdiği röportajları "günah çıkarma seanslarına" benzetiyorum. Ertuğrul Özkök ile yaptığımız söyleşi ne günah ve sevapların yazıldığı ne de bir "günah çıkarma seansı"... Bu, Hürriyet'in Türk basının amiral gemisi olduğu dönemde o geminin kaptanı ile "hayat", "tecrübeler" "iş dünyası" "patronlar" üzerine yapılmış bir sohbet.

Toygun ATİLLA
Her zaman şık, her zaman bakımlı, her zaman enerjik...
78 yaşındaki birinden bahsediyoruz.
Yaş almış mı evet almış, ama her zaman hayatın içinde, hayatı sevdiği işi sürdürerek, yazı yazarak, gezerek, öğrenerek geçirme peşinde.
Roma'da Ahmet Güneştekin'in "Yoksunuz" sergisinin açılışında karşılaşıyoruz eski Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök ile...
GENÇ KALMANIN VE DİNAMİKLİĞİNİN SIRRI
Nasıl bu kadar yakışıklı, dinamik, genç kalmayı başarıyorsunuz diye soruyorum. Öyle ya, bence Patronlar Dünyası da Ertuğrul beyin bu sırrını bilmek istiyor.
"Ben şanslı yıldızın altında doğmuş bir insanım"
Fransızların "Şanslı yıldız altında doğmak" sözü kim bilir belki de Ertuğrul Özkök'ü tarif ediyor.
Çünkü o kendini bu cümle ile tarif ediyor.
Okuma yazma bilmeyen bir anne, ilkokul 2.sınıftan ayrılıp hayat mücadelesine katılan matbaa işçisi bir babanın evladı.
Şanslı yıldızın altında doğduğunu söyleyen Ertuğrul Özkök, hemen ardından lafı anne babasına getiriyor. Genetiğindeki sihri borçlu olduğu insanlara şükranlarını sunuyor.
ŞANSLI YILDIZLARIN ALTINDA DOĞDU
Bence, Ertuğrul Özkök'ün "şanslı yıldızlarından" biri de eşi Tansu hanım...
Bir işçi çocuğu ile o dönemin Türkiyesi için aristokrat bir ailenin çocuğunun aşk hikâyesi...
O hikaye o günün Türkiyesi'nde o kadar mümkün ki...
Filmlere bile konu olacak kadar.
Şanslı yıldızlardan biri de zamanın ruhu onun için.
ŞEFFAF VE AÇIK SÖZLÜ
Ertuğrul Özkök ile sohbet ederken fark ettiğim şeylerden biri, "şeffaflığı"...
Kuşadası Kadınlar Plajında Tansu hanımın annesi ile ilk tanıştığı gün kendisini ve ailesini anlatırken ne kadar şeffafsa bence bugün de öyle.
Ertuğrul Özkök aslında bugün de hemen hemen her şeyi tüm çıplaklığı ile sansürsüz anlatıyor.
Ama sanırım bugünün sorunu şu; "Karşımızdakini anlamak istiyor muyuz ?" "Karşı tarafı anlama çabamız var mı ?"
Bence yok.
Bunun mağduriyetini yaşayan Ertuğrul Özkök bence kendi de zaman zaman bu tuzağa düşüp o da kimi zaman "anlama çabasını" birileri için es geçebiliyor.
HAYAT: SABAH KAHVESİ İLE AKŞAM VİSKİSİ ARASINDA GEÇEN ZAMAN
Nasıl bu kadar yakışıklı, dinamik, genç kalmayı başarıyorsunuz ? sorusunun ardından bunları konuşuyoruz ve öze geliyor:
"Ben hayatı şöyle tarif ediyorum: Hayat benim için sabah kahvesiyle akşam viskisi arasında geçen zamandır.
Benim günlük hayatımın iki referans noktası bunlar. Sabah kahvemi içeceğim. Fransa'da ilginç bir alışkanlık. Akşam da bir kadeh viski içeceğim. Daha fazla da içmiyorum. Ama bütün bunların ötesinde ne var biliyor musun? Belli bir yaşa geldiğin zaman arkanda bir başarı hikâyesi yazmış olmak"
Ertuğrul Özkök devam ediyor:
"Başkalarının gözünde başarı olmayabilir o. Başkaları seni başka türlü değerlendirebilir. Ben kendi açımdan baktığım zaman yapmak istediğim şeyi yaptım diye bakıyorum kendime ve bu başarı hikâyesi. Şimdi bunlar insanı mutlu eden şeyler"
HER SABAH AYNADA KENDİSİNE ÇIRILÇIPLAK BAKMAYA DEVAM EDİYOR
Sözü sonra vücuda getiriyor.
Ertuğrul Özkök, her sabah çıplak olarak aynaya baktığını söylediğinde sene 2011'di. Habertürk TV'de Serdar Turgut ve Esin Övet'in sunduğu "Altüst" programında "Her sabah çırılçıplak aynanın karşısına geçip vücudumun ne kadar güzel olduğunu görüp mutlu oluyorum" demişti. O gün yaşı 64'tü...
Söz vücuda gelince, yine aynısını söyledi.
Bugün 78 yaşında..
"Yıllardır her sabah çıplak olarak aynaya bakıp vücudumu seyrediyorum"
Ertuğrul Özkök, bu alışkanlığından vazgeçmemişti.
Ancak bu sefer, o yıllarda bu sözü söyledikten sonra kendisine yöneltilen "Narsist" eleştirilerinden midir bilmiyorum, bunun Narsistlik olmadığını üstüne basarak vurguladı ve fiziksel defolarını saydı.
DEFOLU VÜCUT
"Bu bir narsizm değil. Aslında benim vücudum çok defoludur. Omuzlarım dar. Kollarım cılız. Mesela çok cılızdım lise yıllarında. Benim biraz askerlere biraz da gıcıklığım budur. Çünkü, İzmir'de 19 Mayıs günü Harp Okulu öğrencileri gelirdi. Hava Harp Okulu öğrencileri hepsi böyle tişörtleri giyince kızların ağzını su yakardı. Biz abi kenarda köşede otururduk. Kollarımın cılızlığından ötürü hep uzun kollu gömlekler giydim yıllarca. Şort giymemeye dikkat ederdim" diyor.
ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN SIRRI
Omuzlarım dar dese de, fotoğraf çektirdiğimiz sırada dikkat ediyorum. Öyle bir poz veriyor ki, en çok defolu yerim dediği omuzları bir anda vücudunun yıldızı haline geliyor.
Ertuğrul Özkök'ün sırrı bu işte...
Gazetecilik geçmişindeki yayıncılığının ve başarısının sırrı gibi.
Fırsat bulduğu ölçüde yüzmeye çalışıyor, yürüyüş yapıyor. Artık saat 14.00'den önce kimseye randevu vermiyor. Netflix filmleri gecelerine arkadaşlık yapıyor.
PRENSİP SAHİBİ İNSANLARLA ANLAŞAMADIM
Peki Ertuğrul Özkök'ün spor ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili bir rutini var mı ?
Soruyorum, yanıtlıyor:
"Yani bir Uğur Dündar tarzım yok benim. Uğur Dündar sabahları kereviz suyunu içer, bilmem ne yapar, içki içmez, şunu yapmaz, bunu yapmaz, bilmem ne. Ben prensip sahibi olan insanlarla pek anlaşamadım. Çünkü ben prensip sahibiyim ve dürüstüm diyen insanların ne olduğunu oturduğum koltuktan yıllar boyunca çok iyi gördüm"
Ertuğrul Özkök ile yaptığımız sohbete şimdilik virgül koyuyorum.
Yarının konusu, "Türkiye'deki müzayede burjuvaları", patronlar, biraz siyaset biraz Türkiye biraz da hayat...
Yarın buluşmak üzere...
patronlardunyasi.com