Dolar
40,2627
0,12%
Euro
46,8017
0,42%
Sterlin
53,9615
0,11%
Bitcoin
4.719.600
0,00%
BİST-100
10.225,48
-1,28%
Gram Altın
4.314,719
0,45%
Gümüş
37,83
0,30%
Faiz
43,11
0,00%

G.Saray nerede yanlış yaptı?

Türkiye’ye ilk ve tek Avrupa kupası getiren takımı bu hale hangi sebepler getirdi?

04.03.2011 08:02
Haberi paylaşın
G.Saray nerede yanlış yaptı?
16px
32px

G.Saray... Türk futbolunun batıya açılan penceresi. Türkiye’ye ilk ve tek Avrupa kupası getiren takım. Türkiye’nin kupa ve lig şampiyonluğunu en fazla yaşayan kulübü...

Evet, Sarı - Kırmızılı ekip, şu sıralar tarihinin en kara günlerini geçiriyor. 2008’de kazanılan lig şampiyonluğunun ardından krize giren ve 2010-2011 sezonunda Avrupa’ya plaj mevsiminde, lige ekimde, kupaya da mart ayında veda eden G.Saray’da herkes birbirine aynı soruyu soruyor, “Ne olacak bu kulübün hali?” Gerçekten de 2003-2004 sezonundan bu yana ilk kez Avrupa kupaları dışında kalma endişesinin yanı sıra yaşanan büyük erezyon da gelecek adına endişelendiriyor camiaya gönül verenleri. Peki, koskoca yenilmez armada nasıl bu hale geldi? İşte, Florya’da, Hasnun Galip’te, Mecidiyeköy’de yaşananlar ve perde arkası.

1 - Yönetim krizi: Mart ayındaki seçimde Haldun Üstünel’li, Mehmet Helvacı’lı, Cemal Özgörkey’li yönetimle iş başına gelen Adnan Polat yönetimi, ilk toplantısından bu yana bir türlü ‘ekip’ olamadı. Transferdeki çalkantılı dönem sonrası Haldun Üstünel’in istifa etmesi, ardından Cemal Özgörkey’in ayrılması, son olarak da Mehmet Helvacı, Vedat Eşkinat ve Doğan Yalçınkaya’nın yönetim içindeki ‘itilaf’ grubunu oluşturması kulübü idari anlamda zayıflattı. Başkan için yapılan, “Kulübü 2.5 kişi ile yönetiyor” eleştirisinin yanı sıra Işın Çelebi başta olmak üzere tüm ekibin bütün ağırlığını Aslantepe Stadı’na vermesi yönetim zaafiyetini tetikledi. Hiç kimse birbirine güvenmemesi, hatta yapılan her transfer sonrası, “Bu işten kimin çıkarı var?” türünde dedikoduların türemesi moralleri bozdu.

2 - Sevgisizlik: Yönetimdeki kopukluk, takıma sevgisizlik olarak yansıdı. Genç kaptan Arda’nın sakatlığı nedeniyle takımdan uzak kalmasının ardından Ayhan-Sabri-Servet üçlüsünün kolunda kalan pazubanda saygı kalmadı. Yerli oyuncular, ‘Almancılar’ ve ‘yerliler’ diye ikiye ayrıldı, yabancılar da kendi aralarında gruplaştı. Hatta, alışveriş merkezlerinde birbirleriyle yüz yüze gelmemek için yol değiştiren futbolcuların varlığı, takım içindeki aile bağlarını bitirdi, ekip sadece antrenman ve maçlarda buluşmaya başladı. Bu sevgisizliğin bir nedeni de yerli ve yabancı oyuncular arasındaki ücret farklılığıydı. Yine takım içinde bazı oyuncuların çok cüzi rakamlara oynaması, bazılarının ise sahaya çıkmadan para alması dengeleri alt üst etti.

3 - Disiplinsizlik: Futbol AŞ Genel Müdürü pozisyonundayken görev tanımı değişen ve son kriz sonrasında da 1 yıldır beklettiği istifası kabul edilen Adnan Sezgin’in, Rijkaard döneminde Hollandalı hocanın isteği üzerine ‘disiplin’ konusunda geri çekilmesi Florya’yı çiftliğe döndürdü. Kamp olayının Hollandalı hoca ve ekibince iptal edilmesinin ardından Barış, Ufuk gibi oyuncuların adının ‘gece kuşu’na çıkması; takım içinde ‘ağabey’ pozisyonundaki Servet, Gökhan ve Aykut’un toparlayıcı rol üstlenmemesi; Hakan Şükür, Hasan Şaş, Bülent Korkmaz tipi ‘her dediğine saygı gösterilen oyuncu’ grubunun olmaması; disiplinsizliği, neredeyse başıboşluk seviyesine çekti.

4 - Arda ve sakatlıklar: Takım kötü oynarken bile, şahsi yeteneğiyle maçları çevirme özelliğine sahip Arda Turan’ın ulusal takım kampında sakatlanıp neredeyse sezonu kapatması ile Milan Baros, Kewell, Pino, Sabri, Gökhan Zan, Çağlar Birinci, Hakan Balta, Mustafa Sarp’ın aylar süren sakatlıkları, hem Rijkaard hem de Hagi’nin elini zayıflatmakla kalmadı, düşüşü de hızlandırdı.

5 - Kaliteli oyuncu sayısındaki düşüş: Takım içinde Arda ve Kewell dışında oyunu çevirecek ismin olmayışı ve bu futbolcuların yaşadığı sakatlıklar, G.Saray’ın saha içindeki hücum gücünü düşürdü. Teknik oyuncu sayısının bir türlü yükseltilememesi, Hagi’nin Misimovic’i yaşadığı ‘ciklet krizi’ sonrası takımdan göndermesi G.Saray’ı sıradanlaştırdı.

6 - Hatalı transfer: 3 yıl önce kurulan efsane kadronun Meira’nın gönderilmesiyle beraber yavaş yavaş erezyona uğraması ve transferde gelen futbolcunun gideni aratması, takımdaki düşüşün en önemli gerekçesi. Keita, Elano, Jo, Dos Santos, Kewell, Baros, De Sanctis gibi isimlerden verimli olarak yararlanılamaması; ‘ucuz’ diye Pino, Cana, Insua, Culio, Zapata’nın transfer edilip bu oyuncuların da kısa sürede gözden düşmesi Sarı - Kırmızılı ekibi ‘yabancı hurda’lığına çevirdi. Keza aynı yanlışlar Mehmet Topal’ın gönderilip yerine Cana’nın alınması, Mehmet Batdal, Musa, Ali Turan, Serkan, Serdar Özkan, Gökhan Zan, Ufuk, Yekta Kurtuluş, Colin Kâzım gibi oyuncuların transferinde de yaşandı. Özer Hurmacı, İbrahim Akın, Gökhan Gönül, Cenk Tosun gibi isimler gittikleri takımda yıldızlaşırken, son 2 yılda gelen yerli oyunculardan hiçbiri aranan kan olmadı.

7 - Taraftar ve muhalefet baskısı: Adnan Polat yönetiminin Aslantepe Projesi ve şirketlerin birleşmesi konusunda başarılı olamaması, G.Saray’da 7 gün 24 saat muhalefet olayını canlandırdı. Eski başkanlar ‘doğal olarak’ her yanlışı eleştirdi, kongre üyeleriyle yönetim arasında sıkıntı yaşandı. Taraftarın da son 1.5 yıldır Adnan Polat’ı futbolun başındaki Adnan Sezgin nedeniyle eleştirmesi, oyuncular üzerinde yaratılan baskı, özellikle genç G.Saraylı futbolcuların ‘titreyerek’ sahaya çıkmasına neden oldu. Son olarak Ayhan Akman’a yapılan saygısızlık, takımla taraftar arasındaki bağların ne denli zayıfladığını ortaya koydu. Son 1 yıldır kaptan Arda Turan üzerinde de oluşturulan benzeri baskı, takıma olumsuz yansıdı.

8 - İstikrarsızlık: G.Saray Kulübü’nü diğer ekiplerinden ayıran en önemli özellik, sezon ortasında teknik direktör değişikliği modeline yönlenmemesiydi. Ancak Adnan Polat ile birlikte bu gelenek bir kenara bırakıldı ve ilk sezon Feldkamp-Cevat Güler, ikinci sezon Skibbe-Bülent Korkmaz, bu sezon da Rijkaard-Hagi takımları teknik direktörlük ceketini giydi. Teknik kadro konusundaki bu istikrarsızlık, transfer ve saha içi başarı konusunda da ayna görevi gördü.

9 - Stat olayı ve Polat’ın kopması: G.Saray’ın en önemli dezavantajlarından biri de kulüp yönetiminin olduğu gibi Aslantepe Stadı projesine yönlenmesiydi. Özellikle Florya’nın tüm yönetimi profesyonellere bırakılırken, Adnan Sezgin’in yıpranması, Haldun Üstünel’in çok erken istifa etmesi, Murat Yalçındağ ile Taner Aşkın’ın da futbolcuların ‘dilinden’ anlamaması düşüşe yol açtı. Bu süreç içinde başkan Adnan Polat’ın da hemen hemen Florya’ya hiç uğramaması yarayı derinleştirdi.

Arif Kızılyalın/Cumhuriyet