Genç yaşta 'işi batırma' fırsatı verdiği için Allah'a şükrediyorum

Genç yaşta 'işi batırma' fırsatı verdiği için Allah'a şükrediyorum

Seray Mobilya'yı henüz 21 yaşında iken babasından teslim alan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özkan, yolun başında iken işi birkaç kez batırdığını ve bu batırmalardan büyük dersler çıkararak bugünlere geldiğini söyledi

Genç yaşta 'işi batırma' fırsatı verdiği için Allah'a şükrediyorum
16px
24px
01.05.2006 14:22
ABONE OLgoogle

Çevresinde 'Laz Osman Usta' lakabıyla tanınan Arhavili Osman Necmi Özkan'ın 1953 yılında Ankara'da küçük bir döşeme atölyesi kurması, bugün Türkiye'nin sayılı mobilya markalarından birinin doğmasına neden oldu. 1986 yılında Seray markasını tescil ettiren firma, Ankara Akyurt'taki fabrikasında entegre üretim yapıyor ve iç pazarın yanısıra, 30'dan fazla ülkeye mobilya ihraç ediyor. Mobilya Sanayicileri Derneği'nin (MOSDER) de başkanlığını yapan Ali Özkan'la, şirketini, mobilya sektörünü ve hedeflerini konuştuk.

Mobilyacılık baba mesleğiniz. Çocukluktan beri işin içinde miydiniz?

Babam Türkiye'de ilk mekanizmalı kanepeyi yapan kişidir. Döşemecilik sanatını çok iyi uygulayan ve mesleğine hayat veren bir insandır. Bugün Avrupa'da tanınmış 2-3 döşeme malzemecisine de, döşeme malzemesi yapımı konusunda birifing veren kişidir. İlkokuldan beri her tatilde babamızın yanında, atölyede ve mağazalarda çalışırdık. Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdikten sonra yine sektör içindeydim. Okul bittiğinde tecrübeli bir işadamı olarak mesleği icra edebilmek için şirketin başına geçtim.

İşi babanızdan devraldığınızda kaç yaşındaydınız?

21 yaşımdan beri bu şirketin başındayım. Şimdi 'kendi oğluma 21 yaşında bu şirketi veya bir dükkanı devredebilir miyim' diye düşünüyorum. Ama babam kendisi çok yaşlı olmadığı halde, büyük bir cesaretle 21 yaşındaki bir çocuğa anahtarları verip "Hadi bakalım bundan sonra bu işi sen idare edeceksin" diye cesaret verdi. Ben de cesaretle o işi birkaç kere batırdım. Ona rağmen o batırmalar bize büyük dersler çıkardı. Hayatın en güzel şeyleri o batırmalardı. Bana genç yaşta işi batırma fırsatını verdiği için Allah'a şükrediyorum. O zamanki deneyimlerle bugün Türkiye'deki mobilya sektörünün başındayız. Türkiye'nin 65 noktasında satış mağazalarımız var. Üretimimizin yüzde 30'unu ihraç ediyoruz.

İSTİHDAM SAĞLAYAN CEZALANDIRILIYOR

Türk mobilya ihracatçıları olarak dış pazarda rakiplerinize göre dezavantajlarınız neler?

Dış pazarda dezavantajımız yok. İç pazarda var. Ticarette "Mal alırken kazanılır" diye bir söz var. Türkiye'de maalesef alırken kazanamadığımız için satıştaki rekabet şansımız zayıf. Öyle bir konumdayız ki, herkesle aynı malı üretiyoruz, ama aynı fiyata üretemiyoruz. Ve satarken de herkesten daha hesaplı satmak mecburiyetindeyiz. Dünyada en pahalı enerjiyi biz kullanıyor, en çok vergiyi biz ödüyoruz. Nüfusuna göre en çok istihdamı yapıp, en çok ceza ödeyen sektörüz. Türkiye'de ne kadar çok istihdam yaparsanız, o kadar cezalandırılıyorsunuz. İşçi çalıştırmanın şartları ağırlaşırsa, işverenler çalışan kadrosunu dışlamaya başlarlar, şartlar ağırlaşınca maliyetler artacak ve hedef tüketiciyi etkileyecektir. İşçi maliyetlerinde Uzakdoğu ile rekabet mümkün değil. Bizim işçilerimiz onların çalışma şartlarında değil, daha iyi şartlarda çalışmalı. Bu nedenle işçilik maliyetlerinin azaltılması için düzenlemeler yapılmalı.

SEKTÖRDE HÂLÂ BOŞLUK VAR

Mobilya sektöründe de makineleşme ön plana çıkıyor. Bu durum, işten çıkarmaları gündeme getirebilir mi?

Böyle bir şey sözkonusu olamaz. 1 milyon kişinin çalıştığı, 65 bin üreticinin olduğu mobilya sektörü şu anda olması gereken yerde değil. Sektörde hâlâ doldurulamayan bir boşluk var. Bu kadar ihtiyacın olduğu bir yerde sektöre yeni firmaların gireceğine inanıyoruz.

Her yıl bir koltuk takı

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde