En keskin 'Ayı avcısı'
Alarko Holding CEO'su Ayhan Yavrucu, tam 176 metreden geyiği avlamış...

Alarko Holding CEO'su Ayhan Yavrucu 12 yaşından beri ava gidiyor. İlk dönem babasıyla ardından da arkadaşlarıyla birlikte Türkiye'nin dört bir tarafında yüzlerce kez ava çıkmış. Üstelik sadece Türkiye değil, Macaristan, Kazakistan, Rusya ve Bulgaristan'da da avlanmış. En keyif aldığı avı ise geçen sene Rusya'daki ayı ve domuz avı olmuş.
Karaköy'deki Vefai Han'ın ufak bir yazıhanesinde İshak Alaton ve Üzeyir Garih'in 1954'te kurduğu Alarko Holding, Türkiye'nin en köklü kurumlarından biri. Enerjiden gayrimenkule, turizmden inşaata kadar birçok alanda faaliyet gösteren grubun bugünlere gelmesinde en büyük pay sahiplerinden biri de kuşkusuz Ayhan Yavrucu. 33 yıldır Alarko Holding'de görev yapan Yavrucu, özellikle finans konusundaki uzmanlığıyla grubun vazgeçilmez isimlerinden biri durumunda.
Ayhan Yavrucu'nun daveti üzerine, geçen pazar Öğümce Köyü'ne gittim. Daha doğrusu çiftlik eve gidebilmek için köy kahvesinde buluştum. Yavrucu, benden önce kahvehaneye gitmiş ve köylülerle sohbete dalmıştı. Hemen eve gitmek yerine, bir çay söyleyip sohbete katılmaya karar verdim. Türkiye'nin en önemli holdinglerinden birinin CEO'sunun bir köy kahvehanesinde köylülerle yaptığı koyu sohbet dikkatimi çekmişti doğrusu. Yaklaşık yarım saat kahvede kaldık. Peş peşe gelen çaylar eşliğinde Öğümce'nin geçmişi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Ardından kahvehaneden ayrılıp Yavrucu'nun 1993'te yaptırdığı çiftlik evine doğru yola koyulduk. Yavrucu 20 yılı aşkın süredir Öğümce'ye gidip geliyor. İlk zamanlar av için gitse de zamanla Öğümcelilerin sıcaklığından etkilenerek burada kendine bir ev yaptırmaya karar vermiş. "Buralar yazları çok güzel olur. Amacım her ne kadar emekli olduğumda burada yaşamak olsa da bu evi yaparken hafta sonlarımı burada geçirmeyi hedefliyordum. Fakat iş tempom bunu engelledi. Ancak ara ara gelebiliyorum" diyerek evinin öyküsünü anlatıyor.
Yavrucu'nun en büyük tutkusu avcılık. Kar kış demeden Türkiye'nin dört bir tarafında ava çıkmış. Zaten konu avcılığa geldi mi, gözleri parlıyor ve başından geçenleri keyifle anlatmaya başlıyor. Kayseri'de babasıyla birlikte 11-12 yaşlarında ava çıkmaya başlayan Yavrucu'nun bu tutkusu evinin dekorasyonuna da yansımış. Eve girdiğimde Yavrucu'nun gerek yurtdışında gerek Türkiye'de avladığı hayvanların postlarıyla karşılaşmak beni şaşırtmadı örneğin. Rusya'da 176 metreden dürbünlü tüfekle vurduğu 320 kilogramlık geyiğin boynuzu evin oturma odasını süslüyordu. Bir üst katta ise yine yurtdışında vurduğu ayı ve tilkinin postları vardı. Biraz evi dolaştıktan sonra Yavrucu'ya kafamdaki soruları sormaya başladım.
Avcılığa merakınız nasıl başladı?
Aileden miras kaldı diyebiliriz. Babam avcılığa çok meraklıydı. Keklik, kurt, tavşan ve tilki avlardı. 1960'ların başında babam arkadaşlarıyla gitmediği zamanlarda beni ve abimi çantasını taşıtmak için yanına alırdı. Tabii o zamanlar imkânlar çok sınırlıydı. Hiç unutmam hafta sonu çıkacağımız av için, cuma akşamları fişekleri doldururduk. İmkânsızlıktan aynı fişeği 7-8 kez de kullanırdık. Babamın yanında gide gele avcılık kanıma işledi.
O günleri nasıl hatırlıyorsunuz?
Bence eskiden çok daha keyifliydi her şey. Bir kere o zaman her şey azdı. Ama o azın kıymeti vardı. Ona ulaşabilmek için çaba sarf etmeniz gerekiyordu. Babam bana Huğlu'dan bir tane 16 numara kırma tüfek almıştı. Bugün gibi hatırlarım, günlerce uyuyamamıştım. Tüfeğe sarılıp uyumuştum gecelerce. Çok zor koşullarda ava çıkardık ve müthiş bir haz duyardık. Bugünkü gibi arazi araçları ve av malzemeleri yoktu. Paran olsa dahi, satın alacak tüfek bulamıyordun.
Avcılık için 'Bir kere kanına girdi mi, bir daha çıkmaz' derler.
Çok doğru. Bu bir tutku. Avcılık benim hücrelerime işlemiş durumda. Açıkçası ilk yıllarımda amacım sayıydı. Hiç yorulmadan karda kışta dere tepe gezerek ava çıkardım. Yaş ilerledikçe avcılığın farklı keyiflerini de keşfetmeye başladım. Vurmak hedef olmaktan çıkıp bir araç olmaya başladı. Amaç, o nefesi soluyabilmek, o heyecanın keyfini çıkarabilmek. Köpeklerimle, dostlarımla, doğayla olabilmek ve kafayı boşaltabilmek en büyük zevk oldu benim için.
Av arkadaşlığı çok özeldir değil mi?
Çok özeldir. Beraber ava çıktığınız arkadaşlarla uyum çok önemlidir. Çünkü yeri geliyor, hayatınızı onlara emanet ediyorsunuz. Ben avcılık sayesinde müthiş dostluklar kurdum. Özellikle akşamları av sonrasında yaptığımız sohbetin yeri başkadır. Bu sohbetlerde hep keyifli anlar anlatılır. Avcılıkta zaten kötü anılar anlatılmaz. 20 kere ateş etmişsinizdir, 18'i boş geçmiş ikisinde vurmuşsunuzdur. Sanki ikide iki yapmış gibi anlatırsınız. Dedikodu yoktur, çekemezlik yoktur. Sadece av üzerine konuşursunuz.
Kaç kere ava çıktığınızı hatırlıyor musunuz?
Yüzlerce kez herhalde. Fakat iş yoğunluğundan ötürü yaklaşık 10 yıldır uzun avlara çıkamıyorum. Geçmişte cuma akşamından çıkıp pazar gecesi eve dönerdim. Artık bunu yapabilecek lüksüm yok. Şimdi her türlü imkânım var ama zamanım yok. Bugün bir domuz avına çıkmak istesem en az iki gün ayırmak durumundayım. Ama o vakti bir türlü yaratamıyorum. Bu sene ancak üç beş kez ava çıkabildim.
Yurtdışında da ava gittiniz mi?
Sadece av için yurtdışına çıkmadım. Ama Macaristan, Kazakistan, Rusya, Bulgaristan'da avlandım. İş seyahatlerini biraz uzatarak oradaki dostlarımla birlikte ava çıktık. Mesela Rusya'daki yakın dostum Profesör Davidov ile birlikte domuz, kurt ve geyik avladık. Kazakistan'da ayı avladık.
Sizin için hangisi keyifli? Büyük av mı küçük av mı?
Bunun tercihini yapmak zor. Ben özünde kuş avcısıyım. Su avını pek sevmem. Fakat büyük hayvanları avlamak çok zevkli oluyor. Şu ana kadar yaptığım en keyifli av ise geçen sene Rusya'da çıktığım oldu. Gece domuz, gündüz geyik avladık. 330 kiloluk müthiş bir geyik vurduk. Bence en zoru ise domuz avıdır. Basit gibi gözüken son derece zor ve tehlikeli bir avdır.
Kaç tane tüfeğiniz var Ayhan Bey?
Bir oda dolusu kadar av malzemem var. Herhangi bir av malzemesi satan dükkâna gitsem, dükkânda bende olmayan şeyi bulmam çok zor. 18 tane av tüfeğim var. Bu kadar tüfeğe aslında ihtiyacım olmamasına rağmen, biraz koleksiyoncu gibiyim. Normalde bir avcı için iki tüfek yeterli ama ben biraz işin fantezi boyutundayım.
Dört tane köpeği var
Ayhan Yavrucu, tam bir köpek tutkunu. Çocukluğundan beri köpek hayatından hiç eksik olmamış. Örneğin 17 yıl Setter beslemiş. Üç aylıkken aldığı ve Tina adını verdiği köpeğiyle birçok ava çıkmış. Tina ile öylesine yakın bir dostluk kurmuş ki, ölünceye kadar bir gün olsun yanından ayırmamış ve evinde beslemiş. Şu an Yavrucu'nun dört tane köpeği var. Biri Kangal. Beş yaşındaki Kangalın adı Efe ve Öğümce'deki evde duruyor. Yavrucu Kangalını çok seviyor ve adeta üzerine titriyor. Bunun dışında da üç tane av köpeği var. Biri Drahtaar, biri Kurzhaar, diğeri ise Setter. Drahtaar ve Kurzhaarları yurtdışından getirmiş. Yavrucu. "Ben normalde Kurzhaar'cıyım. Drahtaar'ı yeni beslemeye başladım. Eksi 20 derecede bile üşümüyor ve görevini yerine getiren müthiş bir hayvan" diyor köpeklerini anlatırken. Av köpekleri Alarko'nun merkez binasında duruyor.
Yatmadan önce mutlaka kitap okuyor
Yavrucu, boş zamanlarında kitap okumayı çok seviyor. Kitaba oldukça meraklı ve evinde büyük bir kütüphanesi var. Özellikle yolculuk esnasında kitap okumayı çok sevdiğini söylüyor. En büyük keyiflerinden biri de yurtdışında büyük kitap mağazalarına gidip alışveriş yapmak. "Yatmadan önce mutlaka kitap okurum. En az 40-50 sayfa okumaya çalışırım. Bu alışkanlığımı yıllardır bırakmadım. Beni gerçekten dinlendiriyor. Yönetim kitapları kadar popüler kitapları da tercih ediyorum" diyor kitap tutkusunu anlatırken.
Bu arada Yavrucu'nun futbola da yakın ilgisi var. Lig maçları yakından takip ediyor. 40 yaşına kadar düzenli olarak futbol da oynamış. "60 yaşına geldim. Artık oynayamıyorum ama izlemek keyif veriyor" diyor.
Emrah Gürkan/Referans