Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner'in kızı Emine Boyner: Beni zeytin büyüttü
Meclis’e sunulan ve zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasının önünü açan kanun teklifine Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner'in ardından Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner'in büyük kızı Emine Boyner'den de tepki geldi.

Zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açan yeni kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı.
Teklif, başta Akbelen halkı olmak üzere birçok çevre örgütü, yurttaş ve iş dünyasından önemli isimlerin tepkisini çekti. Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner’in eşi ve aynı zamanda Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi olan Ümit Boyner de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla kanun teklifine karşı durdu. Zeytin ağacını gösteren bir kareyi paylaşan Ümit Boyner, paylaşımına “Zeytinime dokunma” notunu ekleyerek yasa teklifine olan itirazını dile getirdi.
İş dünyasından bir başka tepki de Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner'in büyük kızı Emine Boyner'den geldi.
BOYNER AİLESİNDEN DESTEK
'Beni Zeytin Büyüttü' başlıklı yazısını sosyal medya hesabından paylaşan Emine Boyner'e babası Cem Boyner'den, kız kardeşleri Elif ve Ayşe Boyner'den ve Ümit Boyner'den de destek geldi.
"SENİ YERİNDEN ETMEK YERSİZ KALMAKTIR"
İşte Emine Boyner'in o yazısı:
"Zeytin ağacı, ne olursa olsun yanındayım, yaşamına şahit olma lütufuna erdiğim büyük büyük ninem, dedemmişsin gibi. Bu toprakların ebeveynleri, koruyucuları, kollayıcıları, besleyen, büyütenleri. Aile büyüğü başka nedir ki zaten? Daha ne yapabilir bir aile büyüğü?Bu topraklarda yaşayan tüm halklara ebeveynlik etmişsin, yağınla zeytininle hem beslemiş hem şifa olmuşsun, yaprağınla iyileştirmiş, odununla yuvaları ısıtmış, yolumuzu aydınlatmışsın zamanında gaz lambalarıyla. Bana sorarsan lambalardan da öte, pek çok manada öğretmenimiz, ustamız olmuşsun. Bir arada varoluşunla, binbir tür bitkiyi, böcek ve hayvanı koynunda, kovuğunda ve yanı başında barındırarak, örnek olmuşsun bizlere.Kim bilir nelere şahit oldun, kim bilir kaç nesil gelen geçen, kalan, göçen insanları tanıdın, besledin büyüttün. İnsan ve doğanın esaslı ve ahenkli ilişkisinin canlı mı canlı hatırlatıcısı oldun her daim. Sen suyun, kuşların, yabanıl binbir çeşit hayatın koruyucu, kollayıcısı, her birimizin toprakla olan bağı, doğanın ta kendisi olduğumuzun bilge hatırlatıcısı. Hep düşünüyorum neden hep senin peşindeler? Filistin’den Türkiye’ye, her yerde zalimin hedefi sensin. “Yer altı zenginliği” diyorlar Zeytin. Seninle aynı topraklarda soluyor, kök salıyor olmaktan, yağından, dalından nasibini almaktan daha büyük zenginlik yoktur halbuki. Ne hikmettir ki doymazsın vermeye, şımartan, belki de fazla şımartan büyüklerimiz, anneanne ve dedelerimiz gibi. Fazla şımardık belki de kim bilir. Altını üstüne getirmeyi hayal edecek kadar şımarmak, bunu sen dahi beklememişsindir.
Ama biliyorum, o kayalardan bile dev, kıvrımlı gövdenle göğe yükselen bedenin, ve yanındaki tüm yaşam elbet kazanacak. Doğa kendisiyle ahenk içinde evrileni yaşatır, bunu yapamayan elbet bir gün bir hastalık gibi sağaltılır, bu koca dünya bir dengeye getirmesini bilir kendini. Birlikte dengeye gelmeyi umuyor, zaman zaman bu kayıp halimize şahit oluyorum ama her nedense yine de umudumu kaybetmiyorum. Hayret ediyorum ben de.
Binlerce sene yaşamışsın bu ormanlarda, ne hadlerine seni yerinden yurdundan etmek? İnsanı oradan oraya savurmuşlar tarih boyunca, yerinden yurdundan etmişler. Bazen yeri de insanından etmişler, ediyorlar da. Şahit olmuşsun, bazen sen de yerinden yurdundan edilmiş, akıl ermez şiddetler görmüşsün. Bu topraklardaysa seni bir türlü yenemediler, zeytini, köylüyü, doğalı karalayan politikalar, “zeytinyağlı yiyemem aman” diye başlayan, ağıza vasat bir sakız gibi yapışan ucuz türkülerle bile. Yenilmezsin çünkü.
Yahu sen binlerce senedir kök salıyorsun yeryüzünde, kim kimi yerinden edecek Allah aşkına? Seni yerinden etmek, yersiz kalmaktır, yurtsuz kalmaktır. Bizler varlığının lütufu karşısında saygıyla eğilmek, seni tüm kalbimizle sevmek, verdiklerinin karşısında yaşadığı yere aşkla bağlanmak için varız. Senin torunların misali, sevgine karşılık, sana refakat, sana eşlikçi, sana hayırlı evlat misali bakmakla yükümlüyüz. Senin bize baktığın kadar hakkını veremeyiz belki. Ama dizinin dibinde oturup, hayranlıkla dallarının heybetinde varlığını kutlarız torunların gibi.
Yer altı açılıp zenginliği kendine hayır getirmiş kaç ülke var? Bir düşünelim bakalım, Congo, Irak, Sudan, Filistin… Hangi ülkeleri bırakmışlar ki rahat? Kaçının yer altı “zenginliği” kendine yar olmuş? Yerin dibine sokmuşlar, sokuyorlar insanları, lanet misali yer altı zenginliğini yer üstüne çıkarsınlar diye. Yerin üstünde hangi ırk, din, dil varsa ayırıp birbirine düşürüyorlar. Görmüyor muyuz? Ucuza gelsin tüm o “zenginlik” diye ne katakulliler dönüyor insan eliyle yeryüzünde. Sana bana yar etmezler o “zenginlik” dediğini. Bunca yıl topraklarımızı Zeytin ağacı korumuş bu lanet olası “zenginlikten”.
Belki de Zeytin ağacıdır, içimize hibrit tohumlarla ve dışa bağlı tarım politikalarıyla sızmış olan işgalci sömürgeciliğin önüne dev bir set çeken. Zeytin binlerce yıldır kök saldığı yerde dimdik ayakta bizi, yaşadığımız topraklarımızı koruyor, kolluyor. Bugün ve her gün onu kollama zamanı. Önündeki esaslı zenginliği, gerçek nimeti fark etmek, hep birlikte el ele Zeytin’e hürmet etme zamanı. Zeytin ağacını kökten sökmek, yetim kalmak, yersiz, yurtsuz olmaktır. Zeytin’i korumak, kollamak ve sevmekse, vatanına, toprağına, kültürüne sahip çıkmaktır. Ben inanıyorum, inadına da çok umutluyum. Öyle pasif bir umut da değil benimki. Bulaşıcı, önüne geçilemeyen bir umut. Durakta beklerken yanda bekleyene dahi bulaşır. Nedeni de şu: Beni Zeytin büyüttü, onun yağıyla, meyvesiyle beslendim. Ve ben yalnız değilim. Zeytinle büyümüş koskoca bir millet var Zeytin ağacının yanı başında!
Yeryüzü ve tüm yaşamla ahenk içinde evrilmeyi öğrendiğimiz, belki de hatırlayacağımız günlerin hasretiyle"
patronlardunyasi.com