Dolar
38,1241
0,05%
Euro
43,3842
0,87%
Sterlin
50,6216
0,48%
Bitcoin
3.180.138
-0,78%
BİST-100
9.329,47
-0,68%
Gram Altın
4.044,197
2,22%
Gümüş
32,87
1,66%
Faiz
48,79
-1,47%

Ali Koç'tan Şener'e destek

ALİ KOÇ: YABANCI SERMAYE KONUSUNDA ABDÜLLATİF ŞENER HAKLI.

12.07.2005 19:48
Haberi paylaşın
Ali Koç'tan Şener'e destek
16px
32px

İşte Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in yazısı:

'Medyanın tamamını yabancıya satmak sakıncalı' diyen Ali Koç, Şener'e yakın

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in dünkü Milliyet'te yer alan "Yabancı sermayeye sınır getirilmeli" sözleri iş ve diplomasi dünyasında yankılanıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son ABD seyahati sırasında TMSF'nin elindeki medya kuruluşlarının yabancılara satışına Meclis'te sınır getirilmesine tepki gösterip, belki bu durumun yüzde yüz hisselerin satışına izin verecek şekilde düzeltileceğini söylemiş olması, Şener'in sözlerine ayrı bir anlam veriyor.
Şener, dün sözlerine "Yabancı sermaye kısa dönemde dış açığın dengelenmesi açısından yararlıdır, yanlış anlaşıldım" türünden yeni bir boyut getirdi ama, "Yasal sınır getirilmeli" ve "Arjantin'de kriz böyle çıktı, uyarıyorum" sözleri o saate kadar kulislerde yankılanmaya başlamıştı.
Bunun bir örnekle somutlaştırmak mümkün.
Dün ABD'nin İstanbul Başkonsolosu Peter Arnett'in görevinin sona ermesi dolayısıyla Türk Amerikan İş Konseyi'nin düzenlediği toplantıda Ali Koç ile yan yana oturduk. Aynı masada yer alanlar arasında Arnett, TAİK Başkanı Yılmaz Argüden, yine TAİK'ten Şerif Egeli ve Yeni Şafak'tan Fehmi Koru da vardı.
Biz Ankaralı gazetecilere sorulan ilk soru, artık mutat olduğu sürece, kısa dönemde bir erken seçimin ufukta görünüp görünmediğiydi. İkimiz de buna pek ihtimal vermiyorduk. Sonra konu, yine mutat olduğu üzere sıra Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmayı düşünüp düşünmediğine ve bir seçim halinde Meclis'e kaç parti girebileceğine geldi.
O noktada Koç'a, "Peki siz nasıl bir hükümet görmek istersiniz? Bir tek parti hükümeti mi? Koalisyon hükümeti mi?"
Koç, üzerinde düşünüldüğü belli olan bir yanıt verdi: "Tabii ki istikrarlı hükümet.
Ama asıl önemli olan kurumların, ülkenin temel değerleri üzerinde aynı şarkıyı söylüyor olmaları, uyum içinde çalışmaları."
Ben, bu sözlerinden alıntı yapıp yapamayacağımı sordum, yapabilirdim ve Koç, asıl o noktadan sonra konuşmaya başladı.
Örneğini özelleştirmeden verdi. Daha önceki hafta Telekom özelleştirmesinde az farkla da olsa elenip, iki şirket arasındaki son açık artırmaya kalamayan Koç Grubu'nun güçlü isimlerinden Ali bey, Türkiye'deki özelleştirme uygulamalarında 'yapısal' bir sorun olduğuna inanıyordu. "Yine bu hükümet diğerlerinden daha başarılı, ama yine de aksayan bir şeyler oluyor" dedi ve şöyle sürdürdü:
"Ben gelişmiş ülkelerdeki telekomünikasyon özelleştirmelerine baktım, çoğunluk hisselerinin devletin elinde kaldığını gördüm. Stratejik sektörlerdeki hisse devirlerinde Batılı gelişmiş ülkelerdeki uygulamaya bakmak lazım. Örneğin ABD'de küçük bir petrol şirketi olan Unocal'a Çinliler talip oldu diye ne tartışmalar yaşanıyor."
Arnett, burada araya girip, "Ancak Sony, aynı şekilde Rupert Murdoch, ABD'de pek çok şirketi aldı" dedi.
Böylelikle konu medya sektörüne gelmiş oldu. Koç "Medya sektöründe hisselerin yüzde yüzünü yabancılara satmak sakıncalı" dedi.
Bu konuda Başbakan Erdoğan ile yardımcısı Şener arasındaki yaklaşım farklılığı dikkat çekiyordu. "İşte demek istediğim de bu" dedi Koç.
Ama, Ankara'daki kurumlararası uyum arayışının özelleştirme gibi bir örnekten daha geniş plan için söz konusu olduğu ve bunun, Ankara'daki siyaset, yargı ve diğer çevrelerde olduğu gibi, İstanbul'da iş çevrelerinde de konuşulduğu anlaşılıyor. Bu tartışmaların cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarına teğet yürümesi de ilginç.
Başbakan Erdoğan'ın son ABD seyahati boyunca Türkiye'deki sistemin laik niteliğine yaptığı vurgu, daha önce görülmemiş açıklıktaydı. Bu çıkışı 'medya tarafından abartılmış' bulanlar var. Ancak örneğin başbakanın danışmanı Egemen Bağış'ın son günlerde New York Times, Wall Street Journal gibi gazetelerde Türkiye üzerine çıkan yazılara düzeltme, ya da karşı görüş mahiyetinde gönderdiği metinlerde de bu noktanın özellikle öne çıkarıldığı görülebiliyor. Rastlantı mı? Belki.
Ancak AK Parti'nin kendisinin Milli Görüş çizgisinin revizyonu olduğunu akıldan çıkarmamak ger