Ahmet Hakan'ın beğenmediği Roma'yı bir de Patronlar Dünyası'ndan okuyun
Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, birkaç saat gezdiği İtalya'nın başkenti Roma için, "Her tarafından sıkıcılık yükseliyor. Kısacası Roma bitmiş abi. Bir daha da gitmem Roma'ya" ifadelerini kullanınca Patronlar Dünyası seyahat yazarı Kaan İncili için Roma'yı yazmak artık elzem olmuştu. O da bugünkü yazısını Ahmet Hakan'ın beğenmediği Roma'yı anlatmaya ayırdı. Ahmet Hakan'a tavsiyemiz, Kaan İncili'nin bu yazısını okuduktan sonra Roma'ya bu kez gezgin olarak gitsin ve imparatorluklara başkentlik yapmış bu büyüleyici şehri bir kez daha gezsin. Pişman olmayacak...

Kaan İNCİLİ
Roma / İtalya
Sevgili gezgin dostlar, bu hafta her zaman alışık olduğunuz seyahat yazılarımdan birini yazmak yerine çok önemli bir başkentin yaşamsal detaylarına değinmek istiyorum. Neden derseniz; bu şehri ne ben bir yazıya sığdırabilirim ne de siz üç geziye sığdırabilirsiniz.
İMPARATORLARIN ROMANTİK BAŞKENTİ
Kronolojik olarak Dünya’da çok önemli yer tutan üç imparatorluktan birine yüzyıllarca başkentlik yapmış bu şehir tabii ki de ROMA. Vakti zamanında Senato ve Halk birleşimi Roma (S.P.Q.R) olarak da bilinen bu şehir inanılmaz zenginliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Unutmadan, şehrin adını tersten söylediğimizde karşımıza çıkan AMOR, yani aşk sözcüğü ise bu kültür abidesi şehrin romantikliğini de gün yüzüne çıkarmaktadır.
Şimdi gelelim yazıya başlamadan önce biz gezginleri normal turistlerden ayıran birkaç detaya. Gezginler yaşarken, turistler vakit geçirir; gezginler şehrin derinliklerine damga vuran kültürel faaliyetleri görmek için can atarken, turistler gözde yerleri gezerler ve fotoğraf çektirirler. Yine biz gezginler sakin bir köşede sabah kahvesi içip belki yerel bir günlük gazeteye göz gezdirip mahallenin havasını solurken, turistler bir otel kahvaltı salonunda vakit kaybeder. Tabii ki biz gezginler, eski bir aile restoranında şehre damga vurmuş yüzyılı aşkın reçetesi olan bir tabağı tatmak için beklerken, turistler sosyal medyada meşhur olmuş bir tatlıcının önünde saatlerini geçirirler. İşte bir gezgini bir turistten ayıran en önemli noktaların başında bunlar gelir.
Ara sıra güncel yazılara bakarken başka şehirlerle ilgili yazılar görünce içeriklerine bakmadan yapamıyorum. Son günlerde de özellikle Roma ile ilgili bazı olumsuz yazılar görünce siz sevgili gezgin dostlara, sıradan bir turistten farklı yaşam kalitesi elde etmek için Roma’da ne yapmak gerekir, onlardan bahsedeceğim bugün.
Öncelikle yaz aylarında çok sıcak bir havası vardır bu şehrin, kış aylarında da bazen soğuktan ne yapacağınızı şaşırırsınız. Sonuçta Dünya’da bulunabilecek en değerli tarihi eserlere sahip olan bir şehrin bu kadar cilvesi de olsun değil mi?
PİZZA ROMA'NIN YEMEĞİ DEĞİLDİR
Özellikle İtalyan kültürüne hâkim olmayanların “Aman canım, pizza, makarna, espresso’dan başka ne var ki?” dediği bu şehirde neler var, onlara da bir göz atalım.
Pizza her zaman güneyin, yani başta Napoli’nin yemeğidir; dolayısıyla iyi bir Napoli restoranı bulamazsanız Roma, pizza yemek için zaten doğru bir adres değildir.
Makarna ise işin başka boyutu. İtalya zaten neredeyse her şehrinin kendine özgü makarna çeşidi ve sosu olan bir ülkeyken, Roma’da enfes bir Caccio e Pepe yemeden dönmek asla olmaz.
Tabii meraklıları için, bütün Dünya’da çılgınlar gibi menülere konulan Fettuccine Alfredo’nun da ilk yapıldığı restoranın bu şehirde olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Espresso ise başlı başına bir yaşam felsefesi. Güzel bir İtalyan kahvesinin özenle üretilmiş bir İtalyan kahve makinesinde, tam uygun olduğu suyla damıtılırken çıkardığı enfes kokuya kim hayır diyebilir ki? Günde 5-6 kere ayakta içiliyor olması da boşuna değil elbette.
Ya sokaklarda bir şeyler içerken açık havada sohbet eden cıvıl cıvıl gençlere ne demeli? Okuldan fırsat buldukları zamanlarda meydanları renklendiren, geleceğin umudu özgür gençlere akşam saatlerinde işlerinden çıkmış özenli kıyafetleriyle eşlik eden İtalyan yetişkinleri ise bu ülkenin nasıl köklü, kültürlü bir mozaik olduğunu da gösteriyor.
AÇIK HAVA MÜZESİ
Dünya’da sadece bizim Aşk Çeşmesi diye seslendiğimiz Fontana di Trevi, Piazza di Spagna, Colosseo, Pantheon, Piazza Navona, Via del Corso ve onlarca çok önemli eser ise Roma’ya neden açık hava müzesi dendiğini kanıtlıyor.
Beğenmeyenler olabilir ama unutmayın ki Dünya gezginleri bu şehri gezmek için ulaşımdan, konaklamaya, yeme-içmeden alışverişe kadar onlarca hizmet için bu şehre milyarlarca euro akıtıyor.
Sonuç mu? Evlerine mutlu dönen harika gezgin insanlar.
Sosyal medyada gördüğüm bir karikatürü hiç unutmuyorum; “Bir sonraki seyahat nereye?” diye soruyor ve karşısında iki kapı duruyor.
- Kapı: İtalya
- Kapı: Diğer ülkeler
Emin olun, bu şehre ve ülkeye gelenlerin çoğunluğu bu fikirde oluyor.
Bu arada şehrin en olumsuz yanı, size esneme hissi vermesi.
Ama bulunduğunuz süredeki her anı en kaliteli ve kayıpsız değerlendirmek istiyorsanız, gözleriniz kapansa da sabaha kadar otele bir türlü gitmek istemediğiniz için sizi esnemek zorunda bırakıyor olabilir, bu konuda bir şey diyemeyeceğim :)))
JÜBİLE YILI
Bu arada unutmayalım ki Hristiyanlık dininin en büyük mezheplerinden Katoliklerin ana vatanı Vatikan Cumhuriyeti de tüm sınırları ile Roma şehrinin içinde yer almakta.
25 yılda bir, ana kilisenin bir kapısını açarak dünyadaki mensuplarının buraya özellikle gelmesini sağlıyorlar ve o kapıdan geçenler en değerli hacı unvanını kazanıyorlar.
2025 yılı, “Jubile Yılı” adını verdikleri bu yıllardan biri, bir sonraki ise 2050 yılında olacak.
Yani insanların akın akın Roma’ya hücum etme sebeplerinden biri de bu.
Kısacası Roma bitmek bir kenara, daha başlamamış bile…
BUNLARI YAPMADAN ROMADAN DÖNMEYİN
Tatmadan Dönmeyin: Caccio e Pepe, Gelato, Caffè
Görmeden Dönmeyin: Havalimanı dahil şehir içindeki her cadde, her eser, her müze
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.
Sevgiyle kalın.
patronlardunyasi.com