Yaratıklar (Slither)
James Gunn’ın yönettiği ve Nathan Fillion, Elizabeth Banks, Gregg Henry ile Michael Rooker’in oynadığı ‘Yaratıklar’ (Slither) gösterime girdi.

Film yapımcısı James Gunn’ın zihninden fırlayan korku komedi filmleri dizisinin en sonuncu halkası geldi; ismi bile akıllara omurgasız belden aşağı dünyanın iğrenç devasa yumuşakçalarını getiriyor. Uzaydan gelen iri sümüklüböcekler, kana susamış zombiler ve yapışkanları üstlerinden akan böcek derebeyler bir sinema yapımında bir araya geldi: ‘Slither’.
Grant’i bulacağız. Saklanabileceği çok yer yok, kahrolası bir mürekkepbalığına benziyor. Belki Deniz Dünyası’nda olabilir.
-Wheelsy Şerifi Bill Pardy
David Cronenberg, Frank Henenlotter, Stuart Gordon ve John Carpenter’ın Re-Animator, The Thing, The Brood, Basket Case ve The Fly çalışmalarının bizi korkutup kahkahalarla güldürdüğü günlerin yeniden dirilişine hoş geldiniz.
Yönetmenlik kariyerinin başlangıcı olan Slither’la, Gunn, korku filmi severlerini hem korkuyla sindiren, hem de kıkır kıkır güldüren film yapımı şekline garip ruhu geri getiriyor.
Gunn, George Romero’nun klâsiğini tekrardan hayal ederek 2004’ün hit korku filmi olan Dawn of the Dead filmini başarıyla yapmış. Bu senaryoyu kusursuz bir şekilde yerine getiren (ve kalabalık bir korku filmi hayran kitlesi kazanarak) Gunn, bir sonraki adımının senaryosunu kendisinin yazıp yöneteceğini ve mizahla şiddeti daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde harmanlayacağını biliyordu. Bu süreçte, uzun süredir var olan bu türe yeni bir seyirci kitlesi kazandırıp, günümüzde az pişmiş ve doyurucu olmayan yeniden çevrim filmlerinden sıkılmış olan hayranları tatmin edebilecekti.
Gunn, Slither’da bilgisayar teknolojisiyle prostetik efektleri bir arada tutarak, nostaljik bir canavar yapıtının idaresini ele almış. Bu kadar iğrenç, şok edici ve nükteli bir aşk hikâyesinde, pek çok şekle giren ve insanların içindeki en kötü şeyleri ortaya çıkaran farklı sümüklüböceklerden etkilenen küçük bir kasabanın hikâyesini anlatıyor. Ve bunu, en cansız kalbi bile bir yandan korkudan titrerken diğer yandan da güldürerek yerinden oynatacak bir mizah ve ürkütücülüğün birbirine geçtiği ögelerle yapıyor.
FİLMİN ÖYKÜSÜ
Slither’ın başlamasıyla birlikte, Weelsy ahalisinin birkaç liderinden biri olan başarılı, buna rağmen hırbo yerel iş adamı Grant Grant’le (Michael Rooker, Henry: Portrait of a Serial Killer) tanışıyoruz.
Genç ve güzel karısı Starla (Elizabeth Banks, The 40-Year-Old Virgin), büyük evi ve şişkin banka hesabıyla, Grant kasabada “küçük gölde büyük balık” rolünün zevkine varmaktadır. Karısına karşı duyduğu tutkulu aşkın kesinlikle karşılık görmemesi gerçeğinden başka, o mutlu bir adamdır. Ama Grant için işler kimsenin hayal bile edemeyeceği şekilde değişmek üzeredir.
Tekdüze bir akşam, Grant sabaha kadar süren bir içki alemi için kasabanın barına gider. Orada eski bir kız arkadaşının kardeşi olan ve Grant’in dertlerini dinlemeye istekli olmaktan da öte olan Brenda Gutierrez’le (Brenda James) karşılaşır. Ayışığında bir gezinti için içkilerini bırakan çift, barın arkasındaki ormanda sümüksü bir şey keşfederler.
Bir meteor olduğu görülen bir şeyin kalıntılarının yanında, Grant ve Brenda zararlı bir balçık ve nabzı atan tanımlanamaz bir kütlenin parlayan izini bulurlar. Birdenbire, topak canlanır ve sivilcelerle dolu bir dokunaçla Grant’in vücuduna girerek onu ele geçirir. Farklı bir parazit, hayatta kalabilmek için başkalarını etkilemeye devam etmek zorunda olan isteksi ve şanssız insan taşıyıcısını bulmuş ve onu etkilemiştir...
‘STEPHEN KING ROMANLARINA BAYILIRDIM’
“Ben korku filmleri izleyerek bü