Valentino, Savarona'da kaptana sulanınca...
Kahraman Sadıkoğlu'nun itirafı! Atatürk'ün yatı Savarona'da neler oldu?

Atatürk’ün teknesi Savarona’ya yapılan fuhuş baskını geçtiğimiz haftaya damgasını vuran olay oldu. Yatı 49 yıllığına kiralayan Kahraman Sadıkoğlu ile Savarona’ da buluştum, olanları bir de onun ağzından dinledim. Sadıkoğlu, 137 senelik yani dededen armatör bir aileden geliyor. Babası Sadıkoğulları, annesi Kalkavanlar’dan... Her ikisi de Rize Çayeli’nin en eski ailelerinden... Babası Onasis’in arkadaşıydı, genç yaşta 10 bin tonluk saç gemilerle işe başlamış. Çocukken teknelerde çalışır, babasıyla uzun yol yaparmış. Aile mesleğini devam ettirmiş. Türkiye’nin en büyük tersane yatırımı da ona ait. Söz şimdi Sadıkoğlu’nda...
* Savarona’ya talip olmak nereden aklınıza geldi?
"Savarona’yı kendime alayım da, özel yat yapayım" diye hiçbir zaman düşünmedim. Bu tür yatlar dünyada 10-15 kişide olur. Onlar da dünyanın en zengin adamlarıdır. Atatürk’ün yatı olduğu için hurdaya gitmesine gönlüm razı olmadı. Aynı Yavuz Fırkateyni gibi 6 bin dolara Aliağa’ya hurdaya gidiyordu. Ben de Turgut Özal’ı arayarak durumu anlattım, onun bir talimatıyla yat turizme açıldı. İki firma talip olduk. Yatı 49 yıllığına bize kiraladılar.
* Restorasyona başladığınızda yat ne durumdaydı?
Yatı aldığımızda 10 yıldır Gölcük’te öyle battal bir vaziyette duruyordu. 1979’daki yangından sonra hiç sefere çıkmamıştı. Perişan vaziyetteydi. Her şeyi soyulmuştu, lumbozleri bile sökülüp satılmıştı. "Atatürk’ün odası" denen yerde Kelebek Mobilya’nın dolapları, bir de tahtadan bir şilte vardı. İki buçuk senede yatı toparladık. İçinden 40 ton fare temizledik.
* Hangi plana göre inşa ettiniz yatı?
Tekne yandığı için, bütün planları da yanmıştı. Savarona’nın ilk sahibi Amerikalı Margeret Roebling olduğu için aklıma New York Yat Kulübü"ne bakmak geldi. Gittim. Kapıdaki adam “Üye değilsiniz” diyerek almadı. “Yatımın planlarını istiyorum sadece” diyorum ama adam anlamıyor. “10 yıl tanıdığınız bir üyeyle girebilirsiniz ancak” diyor. İki saat dil döktükten sonra bir karambol yakaladım ve koşarak içeri doğru kaçtım. 300-400 yat modeli olan muazzam bir salon. İçeride de bir 50-60 kişi var. Bir bağırdım şöyle: “Hepinizin yatını birbirine ekleseniz benim yatım kadar olmaz. Ben Atatürk’ün yatının, dünyanın en büyük yatının sahibiyim. Bir bilgi için kapınızda iki saattir bekliyorum.” Herkes ayaklandı bir anda... İki gün içinde Savarona’nın bütün mikrofilmlerini bastılar.
* Orijinaline göre neler değişti?
Dıştan hiçbir farkı yok. Atatürk’ün odasının bulunduğu yer hariç, içi tamamen değişti. Buharla çalışan bir yattı bu. Şimdi motorlu... İki adet kazan dairesi boşatıldı. İçinden 160 ton demir çıktı. O 160 tonu geri koymak için tekneye hep demir ve mermer eşyalar aldık, bir de hamam yaptık. Aksi takdirde dengeyi sağlayamazdık. Üç kamarası vardı. Bugün 15 metrekarelik teknelerde bile üç kamara var. Biz 17 suit yaptık. Sinema odası, kuaför odası da var.
Atatürk’ün eşyalarını müzayedelerden topladık
* İçini nasıl döşediniz?
Gazeteye ilan verdik. “Savarona’dan bir şey satın alan varsa, biz bunları geri almak istiyoruz” dedik. Yavaş yavaş bazı eşyalar gelmeye başladı. Bu arada bir hanımefendi aradı, Atatürk’ün Recep Zühtü Soyak’a hediye ettiği yatak odası takımını bize satmak istediğini söyledi. İsmet Paşa bir gün Recep Zühtü Paşa’ya misafirliğe gittiğinde, kapı arasından yatak odasında incecik bir şilte olduğunu görmüş. Durumu Atatürk’e anlattığında Atatürk çok üzülmüş, bizzat gitmiş evi görmüş. Döndüğünde bir yazıyla beraber yatak odası takımını Recep Zühtü Paşa’ya hediye etmiş. Bugün Atatürk’ün odasında bu takım vardır. Mendili, sigarası, kalemi derken yavaş yavaş birçok eşya topladık. Geri kalan eşyaları da dönem mobilyalarından seçtik. 1800’lü yılların sonlarına ait koltukları, saatleri hep Sotheby’s’in müzayedelerinden topladık.
* Ne kadar masraf yaptınız?
O zamanlar tekne 40 milyon dolara mal oldu. 22 milyon dolarını Hyatt Otel’deki Japon ortağım Kajima verdi. Sonra ben Hyatt’ın üst katlarını sattım, kalan parayı karşıladım. Sonra da oteli sattım. O parayı da tekneye yatırdım.
* Sonra yatı kiralamaya başladınız. Müşterileriniz arasında kimler vardı?
Suudi Arabistan Kralı, Kuveyt Kralı, İspanya Kralı, Brunei Sultanı, Prens Rainer, Valentino, Tommy Hillfiger... Bunların içinde günlük davetler için kiralayanlar da var, bir ay kalanlar da... Bir ay tutan, her hafta farklı bir misafirini ağırlıyor. Mesela Hillfiger Lady Diana ve Prens Charles’ı ağırladık burada. Tom Cruise-Nicole Kidman, Demi Moore, Sharon Stone, Slyvester Stallone, Arnold Shwarzegenner, birçok ülkenin devlet adamı bu teknede misafir olarak kaldı.
* Tekne her zaman kiracı buluyor muydu?
Son iki seneye kadar evet... İki sene öncesine kadar tekne Güney Fransa’da bağlıydı ve orada charter yapıyordu. Kira dönemi Güney Fransa’da Mayıs başı Cannes Film Festivali’yle başlar, Eylül sonuna kadar devam ederdi. Mesela CBS yedi sekiz sene üst üste bu teknede, film yıldızlarını ağırladı, tekneden canlı yayın yaptı. Savarona 21 sene boyunca Güney Fransa’da Türkiye’nin büyük tanıtımını yapmıştır. Orada ne zorluklar çektik tekneyi bu noktaya getirene kadar...
* Ne zorluklar çektiniz?
Güney Fransa’ya varana kadar iki üç kez tüm Türk tekneleri durdurulur, didik didik esrar araması yapılırdı. Bir dönem bir Türk milletvekilli Fransa’ya girerken esrarla yakalanmış diye... İkinci sınıf vatandaş muamelesi görürdük. Bu imajı yıkmak için Prens Rainier’in her sene verdiği Red Cross davetlerinden birini bedava Savarona’da yaptık. 7-8 sene sonra bizden evrak bile sormamaya başladılar. Prens Rainer sonra devamlı müşterimiz oldu. 15-20 günde bir davet verirdi Savarona’da... Bir davette bize kraliyet amblemli Monaco bayrağı hediye etmiştir. Yani bugün Savarona’nın Monaco bayrağı taşıma izni de vardır.
* Yaptığınız masrafı çıkartıyor muydunuz?
Yıllık masrafımız iki buçuk milyon dolar. Full charter yaptığımız dönemlerde bu para ancak çıkıyordu. Yaptığımız yatırımı hiç karşılayamadık. Zaten bu parayı çıkarmak, Savarona’dan zengin olmak gibi bir beklentimiz de hiç olmadı. Son yıllarda ekonomi kötü gittiği için Güney Fransa’da charter yapamaz hale geldik. Para el değiştirdi. Amerikalılar’dan, İngilizler’den önce Araplar’a, sonra Ruslar’a, Kazaklar’a geçti. Bu yüzden iki sene evvel kendi kıyılarımızda charter yapmaya karar verdik.
"Aslında plaket beklerdim"
Tekneye el koymak diye bir şey söz konusu olamaz. Başbakan’dan randevu isteyeceğim. Ortada bir emek var. Ben bu yatı ayakta tuttuğum için plaket beklerdim. İki yılda 600 kişi tekneyi bu hale getirdi.
Kraliçe Elizabeth"i Savorona yerine Üsküdar-Beşiktaş motorunda ağırladık
* Bu yüzden mi tekneyi TOBB’a vermek istediniz?
Evet. 1.5 sene evvel gittim Kültür Bakanı’na dedim ki: “Savarona’nın 28 senesi kaldı. Bu 28 seneyi isteyen bir Kazaklı var. Bu adam aylığına 1 milyon 200 bin dolar ödüyor. Cannes’da Carlton Oteli var. Onlar da Savarona’yı kumarhane yapmak için gündeliği 150 bin dolar teklif ediyorlar. Birinden birine “evet “desek, Savarona’ya yatırdığımız parayı bir senede çıkartırız. Ama biz bu iki teklife de “hayır” dedik. Ancak şu anda dünya charter piyasası Rus ve Kazaklar’ın elinde. Bu iş artık yürümüyor. Alalım bu gemiyi Dolmabahçe’nin önüne bağlayalım. Bakımını da ben ücretsiz yapayım... Bakın, 2 sene evvel Kraliçe Elizabeth Türkiye’ye geldi. Biz kraliçeyi Üsküdar-Beşiktaş motoruna bindirdik. Olacak şey mi? Bu teknede Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız konuklarını ağırlasın, halka açalım. Dolmabahçe’yi 500 kişi geziyorsa, Savarona’yı inanın 1500 kişi gezer.” Böyle böyle görüşlerimi anlattım.
* Ne dedi peki?
“Aa harika fikir...” dedi. Önce Başaran Ulusoy, sonra TOBB “Savarona’yı alacağız” dedi. Ancak
5-6 ay sonra TOBB’dan geldiler. “Bizim o kadar paramız yok. Ama şu kadar var. Gel bu işi bitirelim” dediler. “Tamam” dedim. Burada dualar okudular, “hayırlı olsun"lar denildi. Sonra ses çıkmadı.
En çok esrar çıkmasından korkuyordum
* Baskın haberini aldığınızda neler hissettiniz?
Çok üzüldüm. Çok canım sıkıldı. 21 sene ben bu tekneyi Güney Fransa’da gözüm gibi korudum, personelimi titizlikle seçtim. Denizcilikte çok esrar taşınır. Nitekim Savarona’nın başına gelmiştir bu. Deniz Kuvvetleri"ndeyken bir astsubay 25 kilo esrarla yakalandı. Hep bundan korkmuştum ama 40 yıl düşünsem aklıma fuhuş gelmezdi.
* Tutuklanan Tevfik Arif’i ne kadar tanıyorsunuz?
Bu adam ve arkadaşları tekneyi 5-6 yıldır 1-2 hafta kiralar. Türkiye’de 10 milyar dolar yatırım yapmış, Antalya’da oteli, Arnavutköy’de yalısı olan bir adam. Kazakistan Cumhurbaşkanı’nı ağırladı bu teknede, Fettah Tamince’nin arkadaşı... 7 aydır teknik aramadaymış. O zaman kardeşim bu adam buraya uçakla geliyor, Yeşilköy’den içeri nasıl giriyor? Neden arandığını da bilmiyorum.
Atatürk’ün odasında kimse yatıp kalkamaz, isteyene gösterebiliriz
* Siz bu olayı nasıl yorumluyorsunuz?
Seks olması için iki kişi gerek. 11 erkek, 11 kadın var teknede. İki kadın nikahlı eş, diğerlerinin de adamların sevgilisi olduğunu düşünüyorum. Ha bu kadınları Kazakistan’dan parayla getirttilerse, onu da bilmenin mümkünü yok. Herkes çift... Kime sattılar peki bu kadınları, bizim personele mi? Bir kere 18’in altında kimse yok teknede. Bunlar hep yalan haber. Gelir gelmez personelle toplantı yaptım. Tek tek resimleri gösterip “Bu kadınlar gemide miydi?” diye personele sordum. Hiçbirini tanımıyorlar. Kıyafetleri bir kere uymuyor.
* Antalya’daki bir çetenin izi sürülmüş...
Vallahi bilemiyorum. Ama yukarıda Allah var. Bunlar tekneye Antalya’dan 6 kişilik bir revü grubu getirttiler. Ama bu adamların burada bodyguard"ları var, kendi personelleri var. Bunların önünde böyle şey yapacak adamlar değil. Teknede olan Alexander Makrovich dünyanın en zengin 200"üncü adamı. Bunlar birbirine kadın satıyor olamaz ki...
* “Atatürk’ün odasında fuhuş yapıldı” deniyor...
(Gülüyor) Atatürk’ün odasında kimse yatıp kalkamaz. Görmek isterlerse kaptan açar, gezdirir, sonra tekrar kapatır. Yahu zaten yatakta nevresim bile yoktur. O eşyalar sadece sergileniyor orada. Kullanım için değil. Benim de kendime ayırdığım bir oda var mesela. Oraya da müşteri almam. Sadece çok yakınlarım gelirse, kendi odamı kullandırırım.
“Kaptan 15 gün odasından çıkmasın” bile dedi
* Tekneleri kiraladığınız kişilerle sözleşme yapıyorsunuz değil mi?
Tabii. Bizim şartlarımız var, onların da şartı var. Mesela Valentino tekneyi kiraladığında sözleşmeye madde koydurdu, “Personel fotoğraf çeker de, basına sızdırırsa paranızı alamazsınız” diye... Neden? Valentino gay. Ama ne oldu, kendi sevgilisini bıraktı, benim ikinci kaptana sulandı. Kaptan buna masaj yapacakmış. Mümkün mü böyle bir şey? Valentino’ya “Gemiyi terk edin” dedik. Sonra özür dilediler. Bunlar para verip de şımarıklık yapan insanlar. Ama Valentino utandığı ve kendisiyle yüz yüze gelemediği için benden "Bari kaptan
15 gün odasından çıkmasın" dediler. Biz de "öyle şey olmaz" deyince, tekne karaya yanaştı. Kaptan 15 gün boyunca 5 yıldızlı otelde tatil yaptı, parasını da Valentino ödediler.
* Tekneye manevi bir zarar gelmiş durumda. Ne yapacaksınız?
İyi bir avukat ekibi tuttum. Tüm haberler takibe alındı. Sonra da Kazak’ların üstüne gideceğim. Benim Savarona’mın ismini lekelediler. Tevfik Bey de o zamana kadar çıkar herhalde. Teknenin içinde bulunan herkes hakkında kanuni işlem başlatacağım.
Ayşe Aydın/Vatan