Turgut Özal’ın son gezisinde neler oldu?
''YIL 1993. Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’tayız. Uçağımız küçük bir havaalanına iniyor'' Oğuz Demir'in kaleminden..

Para Dergisi Genel yaayın Yönetmemi Oğuz Demir'in kaleminden "Turgut Özal'ın son günleri"
YIL 1993. Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’tayız. Uçağımız küçük bir havaalanına iniyor. Terminal binası tek katlı basit bir yapı. O tarihlerde Türk Cumhuriyetleri henüz çok bakir. Devasa market binaları var. Önlerinde kuyruklar uzuyor ama raflarda sadece birkaç kalem mal bulunuyor. Ekmek ve süt karneyle. Sokaklarda büfeler dikkat çekiyor. Buralarda kola ve meyveli gazozlar satılıyor. Fakat bildiğimiz cam veya pet şişelerde değil. İnsanlar ellerinde boş bidonlarla buralara geliyor. Benzin pompası benzeri bir sistemle gazozlar ve kola türü içecekler bu bidonlara dolduruluyor. Koca şehirde restoran sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Olanlarda ise yemek seçeneği yok. Telefonlar sadece şehir içi çalışıyor...
Şehir merkezinde kamuya ait bir otelde kalıyoruz. Bir iki gece üzerimizdeki kıyafetleri çıkarmadan yattık dersem sanırım ne demek istediğim anlaşılır. Ülkede hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Elinizde yetkili yerlerden imzalı kağıtlarla gece gezebiliyorsunuz…
İşte o dönemde birkaç Türk firması dönemin cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın teşvikleriyle bölgede iş yapmaya çalışıyor. Oteller, fabrikalar ve havaalanı binaları... Farklı şehirlerde peş peşe temel atma törenleri yapılıyor.
Bizim gittiğimiz günler de böyle bir temel atma furyası öncesi. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kırgızistan ve Özbekistan’dan sonra bizimkiyle benzer bir program için Türkmenistan’a gelmişti.
Nisan ayının henüz başları. Ancak hava çok sıcak. Program öylesine ağır ki cumhurbaşkanını takip eden gazeteciler pes etmiş. Bu ülkedeki temel atma törenlerini biz, bir iki ekonomi gazetecisi takip ediyoruz.
Bir okul açılışı için bir şehirde, temel atma töreni için bir başka şehirde. Geç saatlere kadar süren bir trafik söz konusu. Ama Özal, programını aksatmadan temel atma törenlerine katılıyor. Merv şehrindeki bir törende temel çukuruna iniyor. Törendeki tek gazeteci benim. Baktım olacak gibi değil. Ben de Turgut beyin peşinden çukura atladım. Kendisi şıpır şıpır terliyor. Elinde kürek temele harç atmaya çalışırken bir sendeleme yaşadı. Ani bir refleksle elimi uzattım. Korumasının yardımıyla hemen toparlandı.
Bir başka törende otomobile binerken benzer bir durum dikkatimizi çekti. Yine bir sendeleme yaşadı. Bir törende ise yine yakın korumasının desteğiyle bir sandalyeye kendini atarak soluklandı...
Türkmenistan mutfağı tuzlu ve ağır yağlı yemeklerden oluşuyor. Özal, by-pass ameliyatı olmasına rağmen karşımızda sürekli yiyor. Ekmek, ağır çorbalar, tuzlu ve yağlı etler...
Aramızda konuşup her defasında sıkı bir “maşallah” çekiyoruz.
Ekipte bulunan bugün Türkiye’nin en ünlü acil müdahale doktorları arasında yer alan Feridun Çelikmen bu temponun bizler için sakıncalı olacağı konusunda uyarıda bulundu. Ve biz iki günde pes ettik. Sadece biz değil Türkmenistan yöneticileri bile bazı bölümlerinde Özal’ın takvimine ayak uyduramadıkları için programlarını değiştirdiler. Turgut Özal 12 Nisan’da Türkmenistan’dan ayrıldı. 13 Nisan’da Türkiye’ye döndük. Atatürk Havalimanı’ndan aracımı aldım. Eve dönüyorum. Ataköy yakınlarında radyo müzik yayınına ara verip haberlere bağlandı...
Turgut Özal böyle bir gezi sonrası vefat etti.
Bütün bunları niye mi yazdım?
Turgut beyin vefatı sonrası başlayan ve artık klasikleşen bir seri var. Aile üyeleri veya farklı kesimlerden insanlar belli periyotlarla ‘suikast’ iddialarını gündeme getiriyor. Geçen hafta bu kez oğul Ahmet Özal klasik iddialarını yineledi.
Amacım karşı bir fikir gündeme getirmek değil. Sadece Turgut beyin son birkaç günündeki temposunun yakın şahidi olarak ilk ve son kez olmak üzere “oradaydım” deme ihtiyacı duydum.
Bu arada bir ekonomi gazetecisi olarak bir dipnotu da vermeden geçmeyelim. Bugün Türkmenistan, Özal’ın attığı temellerle bir sanayi ülkesi oldu. Her şeyi üretiyorlar. Beş yıldızlı otellerin sayısı inanılmaz. Alışveriş merkezleri, yollar ışıl ışıl. Marketler dolu.
İyi haftalar dileğiyle...