Sabancı AB'ye yüklendi
TÜSİAD BAŞKANI SABANCI, 'İMTİYAZLI ORTAKLIK ÖNEREN AB'LİLER 19. YY'DA KALMIŞTIR'

30.09.2005 14:06
ABONE OLTürk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB'ye tam üyelik hedefi ile yola çıkmayan, karar sürecinde yeri olmayan, alınan kararlara ortak olmayan bir Türkiye'nin, AB'ye uyum sürecini bütünüyle üstlenmesi ve yerine getirmesinin söz konusu olamayacağını belirterek, 'Ayrıcalıklı ortaklık kavramı ile dile getirilmeye çalışılan seçeneği savunan AB'li politikacıların zihniyet olarak 19. yüzyılda kaldıklarını ve aslında AB'nin demokrasi, refah ve barış ilkelerini de çok iyi anlamış ve sindirmiş olmadıklarını söylemekte bir sakınca görmüyorum' dedi.
TÜSİAD'ın Yılın 2. Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı'nın açılışında konuşan Sabancı, 3 Ekim yaklaştıkça pazarlıkların hız kazandığına, tarafların her an yeni bir taktikle sahneye çıktıklarına şahit olduklarını, son dakikaya kadar manzaranın sürekli değişecek gibi göründüğünü söyledi.
Sabancı, her şeyden önce Türkiye'nin tam üyelik talebinin haklı olduğunun altını çizmek gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
'Bu talebi yapmak için gerekli koşulları yerine getirmiş olduğumuz, AB tarafında da sıklıkla dile getiriliyor. Bugün AB'nin kurumsallaşma hatalarından kaynaklanan bazı sorunlarla karşı karşıyayız. Ancak bunun bedelini tam üyelik perspektifinden uzaklaşmakla biz ödememeliyiz. AB geleceğini iyi göremiyorsa, kurumsal yapısı ve bütçesi açısından stratejik bir vizyon eksikliğine düştüyse bunun sorumlusu Türkiye değildir. Bu gerekçelere sığınarak yeni formüller üretmek, oyunun ortasında yeni kurallar koymaya çalışmak siyasi etik ile bağdaşmaz.' AB'ye tam üyelik hedefi ile yola çıkmayan, karar sürecinde yeri olmayan, alınan kararlara ortak olmayan bir Türkiye'nin AB'ye uyum sürecini bütünüyle üstlenmesi ve yerine getirmesinin söz konusu olamayacağını belirten Sabancı, şöyle devam etti:
'Ayrıcalıklı ortaklık kavramı ile dile getirilmeye çalışılan seçeneği savunan AB'li politikacıların zihniyet olarak 19. yüzyılda kaldıklarını ve aslında AB'nin demokrasi, refah ve barış ilkelerini de çok iyi anlamış ve sindirmiş olmadıklarını söylemekte bir sakınca görmüyorum.
Bu seçeneği külliyen reddetme ve Türkiye'nin tam üyelik perspektifinde ısrar etme konusunda hükümeti kuvvetli destekliyor ve kırmızı çizginin ayrıcalıklı ortaklık seçeneğinin reddedilmesinde yattığının altını çizmek istiyorum. Zaten AB'de aklıselim sahibi politikacılar da bunun siyasi etiğe sığmadığını ve AB'nin kendi ilkelerini çiğnediğini dillendiriyorlar.'
'SÜRECİN UCU TÜRKİYE İÇİN DE AÇIKTIR'
Sabancı, AB'ye tam üyelik sürecini ve bu süreci resmen başlatacak olan müzakerelerin, orta vadeli bir perspektifle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, 'Aslında sürecin ucu Türkiye için de açıktır ve öyle olmalıdır' dedi.
Önümüzdeki 7-8 yıl içinde Türkiye'nin daha güçlü ekonomiyle, daha derinlemesine benimsenmiş bir demokrasi ve hukuksal düzenle toplum olarak AB üyeliğine hazır bir konuma geleceğini, o noktada AB'nin de Türkiye için çekim gücünü koruyor olması gerektiğini belirten Sabancı, şöyle devam etti:
'AB, ekonomik büyüme ortamına geri dönmüş, küresel rekabet gücünü tekrar yükselişe geçirmiş olmalı. AB içinde siyasal bütünlük ve olgunluk gelişmeli, dış, tarım ve bütçe politikaları gibi alanlarda temel reform süreci ilerlemiş olmalıdır. AB, daha iyi işleyen bir kurumsal sistemle, anayasanın reddi sonrasında oluşan belirsiz ortamdan kurtulmuş olmalıdır.
Bazı Avrupa ülkelerinde etkisi aşırı uçlardan merkez sağ ve sol partilere kadar yayılabilen, popülist, içine kapanmacı, yabancı düşmanı ve hatta yer yer ırkçı siyasal eğilimler, Avrupa demokrasisinin saygınlığına zarar verici düzeyde ortama egemen olmamalıdırlar. Avrupa bu olumlu
TÜSİAD'ın Yılın 2. Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı'nın açılışında konuşan Sabancı, 3 Ekim yaklaştıkça pazarlıkların hız kazandığına, tarafların her an yeni bir taktikle sahneye çıktıklarına şahit olduklarını, son dakikaya kadar manzaranın sürekli değişecek gibi göründüğünü söyledi.
Sabancı, her şeyden önce Türkiye'nin tam üyelik talebinin haklı olduğunun altını çizmek gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
'Bu talebi yapmak için gerekli koşulları yerine getirmiş olduğumuz, AB tarafında da sıklıkla dile getiriliyor. Bugün AB'nin kurumsallaşma hatalarından kaynaklanan bazı sorunlarla karşı karşıyayız. Ancak bunun bedelini tam üyelik perspektifinden uzaklaşmakla biz ödememeliyiz. AB geleceğini iyi göremiyorsa, kurumsal yapısı ve bütçesi açısından stratejik bir vizyon eksikliğine düştüyse bunun sorumlusu Türkiye değildir. Bu gerekçelere sığınarak yeni formüller üretmek, oyunun ortasında yeni kurallar koymaya çalışmak siyasi etik ile bağdaşmaz.' AB'ye tam üyelik hedefi ile yola çıkmayan, karar sürecinde yeri olmayan, alınan kararlara ortak olmayan bir Türkiye'nin AB'ye uyum sürecini bütünüyle üstlenmesi ve yerine getirmesinin söz konusu olamayacağını belirten Sabancı, şöyle devam etti:
'Ayrıcalıklı ortaklık kavramı ile dile getirilmeye çalışılan seçeneği savunan AB'li politikacıların zihniyet olarak 19. yüzyılda kaldıklarını ve aslında AB'nin demokrasi, refah ve barış ilkelerini de çok iyi anlamış ve sindirmiş olmadıklarını söylemekte bir sakınca görmüyorum.
Bu seçeneği külliyen reddetme ve Türkiye'nin tam üyelik perspektifinde ısrar etme konusunda hükümeti kuvvetli destekliyor ve kırmızı çizginin ayrıcalıklı ortaklık seçeneğinin reddedilmesinde yattığının altını çizmek istiyorum. Zaten AB'de aklıselim sahibi politikacılar da bunun siyasi etiğe sığmadığını ve AB'nin kendi ilkelerini çiğnediğini dillendiriyorlar.'
'SÜRECİN UCU TÜRKİYE İÇİN DE AÇIKTIR'
Sabancı, AB'ye tam üyelik sürecini ve bu süreci resmen başlatacak olan müzakerelerin, orta vadeli bir perspektifle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, 'Aslında sürecin ucu Türkiye için de açıktır ve öyle olmalıdır' dedi.
Önümüzdeki 7-8 yıl içinde Türkiye'nin daha güçlü ekonomiyle, daha derinlemesine benimsenmiş bir demokrasi ve hukuksal düzenle toplum olarak AB üyeliğine hazır bir konuma geleceğini, o noktada AB'nin de Türkiye için çekim gücünü koruyor olması gerektiğini belirten Sabancı, şöyle devam etti:
'AB, ekonomik büyüme ortamına geri dönmüş, küresel rekabet gücünü tekrar yükselişe geçirmiş olmalı. AB içinde siyasal bütünlük ve olgunluk gelişmeli, dış, tarım ve bütçe politikaları gibi alanlarda temel reform süreci ilerlemiş olmalıdır. AB, daha iyi işleyen bir kurumsal sistemle, anayasanın reddi sonrasında oluşan belirsiz ortamdan kurtulmuş olmalıdır.
Bazı Avrupa ülkelerinde etkisi aşırı uçlardan merkez sağ ve sol partilere kadar yayılabilen, popülist, içine kapanmacı, yabancı düşmanı ve hatta yer yer ırkçı siyasal eğilimler, Avrupa demokrasisinin saygınlığına zarar verici düzeyde ortama egemen olmamalıdırlar. Avrupa bu olumlu
benzer haberler

Patronlarİngiliz basınının maddi zorluklar nedeniyle mağazalarını kapattığını iddia ettiği Halk TV’nin patronu Cafer Mahiroğlu PD'ye konuştuHalk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun İngiltere’de sahibi olduğu tekstil şirketi Select Fashion, Şubat ve Mart aylarında 12 mağazasını kapatma kararı aldı. İngiliz basınında çıkan haberlerde şirketin bu kararı maddi zorluklar sebebiyle aldığı iddia edildi. PD’ye konuşan Cafer Mahiroğlu 12 mağazayla ilgili kapatma kararını doğruladı fakat bu kararın sebebinin verimsiz mağazalarla ilgili tasarrufları olduğunu söyledi.
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde