PD yazarı Profesör Doktor Osman Müftüoğlu, sağlıkta yeni trendin zaman biriktirmek olduğunu açıkladı
2026’da yeni trend servet, antika, sanat eseri biriktirmek değil; ZAMAN biriktirmek. Zira zaman beklemiyor, geri gelmiyor; dahası çoğu zaman asla affetmiyor.

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Bugün “longevity” denince hâlâ birçok kişinin aklına pahalı testler, pahalı oteller, pahalı cihazlar geliyor. Oysa hikâye başka bir yere evrildi: En pahalı şey artık “şey” değil, iyi yaşanmış yıllar. Yani takvimde uzayan çizgi değil, o çizginin içindeki enerji, berraklık, güç, keyif ve bağımsızlık.

Bilim de bunu doğruluyor. Dünya genelinde yaşam süresi uzadı; ama sağlıklı yaşanan yıllar aynı hızla artmadı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) küresel tahminlerinde 2000–2019 arasında yaşam beklentisi yaklaşık 6,4 yıl artarken, “sağlığa uyarlanmış yaşam beklentisi” (HALE) yaklaşık 5,3 yıl artıyor; yani daha uzun yaşıyoruz ama “tam iyi” yaşadığımız yıllar aynı tempoda gelmiyor. Bu farkın pratik karşılığı şu: Zamanı uzatmak yetmiyor; zamanı sağlıklı tutmak gerekiyor.

Tam bu noktada “zaman biriktirmek” bir slogandan çıkıp klinik bir gerçeğe dönüşüyor. Çünkü zaman biriktirmeyi bilmeyenler, önce sürekli erteledikleri iyi hayat uygulamaları ve kişisel/ruhsal bakımları nedeniyle sağlığından kaybediyor. Sonra o kayıp, domino taşı gibi ilerliyor: uyku bozuluyor, hareket azalıyor, stres artıyor, kilo dağılıyor, metabolik esneklik kırılıyor, damarlar sertleşiyor, zihin sisleniyor. En sonunda da “zaman kazanayım” diye ihmal edilen küçük alışkanlıklar, yıllar sonra zaman kaybettiren büyük hastalıklara zemin hazırlıyor.
Erteleme sadece bir karakter meselesi değil; bir sağlık riski. Özellikle uykuda. “Yatmayı erteleme” davranışı ve genel erteleme eğiliminin daha kötü uyku sonuçlarıyla ilişkisini gösteren çalışmalar var: İnsan geceyi uzattığını sanıyor ama aslında ertesi günün zihnini, sabrını ve hormon dengesini kısaltıyor.

Bir başka büyük zaman hırsızı ise hareketsizlik. WHO verilerine göre 2022’de dünyada yetişkinlerin yaklaşık üçte biri, yani yaklaşık 1,8 milyar kişi önerilen fiziksel aktivite düzeyine ulaşmıyor. Üstelik bu oran 2010’dan 2022’ye yükselme eğiliminde. Hareketsizlik “o gün yapamadım” diye başlayan, sonra damar yaşına, kas yaşına, beyin yaşına yazılan bir borç gibi çalışıyor. Faizi de yüksek.
Gelelim modern insanın en “sofistike” bahanesine: “Çok yoğunum.” İşte bu cümle, zaman biriktireceğim diye zamanı kaybetmenin en klasik yolu. ABD’de 2022 verilerinde yetişkinlerin kayda değer bir bölümü, “çok meşgul olduğu için” son 12 ayda tıbbi bakımı geciktirdiğini ya da alamadığını bildiriyor. Bu şu demek: İhmal artık “bilgisizlik”ten değil, program yönetememekten oluyor. Zamanı yönetemeyen, sağlığını yönetemiyor.

Üstelik bu gecikmeler sadece bireysel pişmanlık üretmiyor; sağlık sistemlerinin genel resmini de bozuyor. Büyük bir hasta popülasyonunu izleyen CDC analizleri, 2018–2022 döneminde koruyucu hizmet kullanımında ve kronik hastalıkların yeni tanılarında düşüşler olduğunu; yani önleyici sağlık cephesinde “aksamalar” yaşandığını rapor ediyor. Koruyucu hizmetler aksayınca, hastalıklar “bir gün pat diye” ortaya çıkmıyor; sessizce birikiyor. Sonra sürpriz sanıyoruz. Oysa sürpriz değil; gecikmiş bir faturadır.
Zaman biriktirmek, işte bu yüzden, “biohacking” hevesinden daha gerçek bir şeydir. Zaman biriktirmek; önce kendinden çalmamayı öğrenmektir. Çünkü sağlığımızın en büyük hırsızı genellikle kötü şans değil; ertelemelerimiz.

Şimdi meseleyi daha da keskinleştireyim. Dünyada “healthspan–lifespan” yani sağlıklı yaşam süresi ile toplam yaşam süresi arasındaki farkın genişlediğini gösteren kapsamlı analizler var; küresel ölçekte bu farkın yaklaşık 9,6 yıla uzadığını raporlayan çalışmalar yayımlandı. Bunu Türkçeye şöyle çevirebiliriz: Birçok insan ömrünün neredeyse on yılını “idare ederek” geçiriyor. Yılları uzatıyoruz ama o yılların bir kısmında kaliteyi kaybediyoruz. Zaman biriktirmek, tam da bu kaybı geri almaktır.
Peki nasıl? Cevap karmaşık değil ama ciddiyet istiyor. Zaman biriktirmek, her gün küçük “iyi hayat” yatırımlarını aksatmamak demek. Uykuyu ertelememek. Hareketi pazarlık konusu yapmamak. Stresi ‘normal’ saymamak. Kontrol ve taramaları “işler sakinleşince”ye bırakmamak. Çünkü işler çoğu zaman sakinleşmez; biz sadece alışırız. Ve zaman, alıştığımızı görünce daha da acımasız olabilir.

2026’nın en akıllı servet tanımı şu olacak: Bankadaki para değil, bedendeki rezerv. Kas rezervi, damar rezervi, bilişsel rezerv, metabolik rezerv… Bunlar varsa zaman birikir. Bunlar yoksa zaman erir.
Asıl soru da şudur:
Bugün ne yaptım da yarının zamanını çoğalttım?
patronlardunyasi.com















