PD yazarı Halil Kasapoğlu, futbolun sadece skor değil aynı zamanda tanıklık olduğunu yazdı
Bu yazı futboldan çok, hayattan bahsediyor. Skorların unutulduğu, ama anıların ve insanların kaldığı bir yolculuktan… Deplasmanlar artık yalnızca maç değil; tanıklık, aidiyet ve “orada olma” ihtiyacının dışavurumu. Çünkü bazı maçlar kazanılmaz, yaşanır. Halil Kasapoğlu, “oradaydım” dedi ve yazdı.

Halil KASAPOĞLU
Küçük yaşlardan itibaren sporun birçok branşını keyifle takip ediyorum. Ancak her Türk erkeği gibi tabii ki futbola özel bir ilgim var.
Ailem Fenerbahçeli olmasına rağmen, genç yaşta vefat eden dayımın etkisiyle iyi bir Galatasaray taraftarı olarak büyüdüm. İstanbul’da doğup büyümüş olsam da gittiğim ilk maç 6 yaşındayken İzmir Atatürk Stadyumu’nda oynanan Karşıyaka-Göztepe derbisiydi. Tribünlerdeki gergin atışma, sahadaki heyecan beni çok etkilemişti.

Dursun Özbek - Halil Kasapoğlu
O yıllardan beri stadyumda maç izlemek en keyif aldığım aktivitelerin başında geliyor. Lise yıllarımda şehir dışındaki maçlara, üniversite yıllarımda da yurt dışı deplasmanlara gitmeye başladım. Yaşımla birlikte içimdeki bu tutku da giderek büyüdü. Geçtiğimiz hafta Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi karşılaşması için Monaco’daydım.
Maçın oynandığı II. Louis Stadyumu, bugüne kadar maç izlediğim 60'ıncı stadyum olarak listemdeki yerini aldı. Monte Carlo’daki Christmas süslemeleri ve maçtan önceki gece düzenlenen özel davet, maçın ötesine taşan bir atmosfer yarattı. Galatasaray Divan Kurulu üyesi Haim Fresco’nun ev sahipliğinde, maç vesilesiyle Hotel de Paris’in tarihi İmparatorluk Salonu’nda düzenlenen davet, adeta bir Galatasaray gecesine dönüştü. Başkan Dursun Özbek’in Fransızca yaptığı samimi konuşma hem kulübün uluslararası kimliğini hem de Galatasaraylıların bulundukları her yerde yarattığı birlik duygusunu güçlü biçimde hissettirdi. Başkanın konuşması esnasında salonda Galatasaray marşları yankılandı. Nice ve Monaco, Türk taraftarların akınına uğramıştı.

Maç günü, Fransız Rivierası’nın her yanı sarı-kırmızı renklerle doluydu. Stadyumda da tablo farklı değildi. Monacolulardan sayıca çok daha fazla olan Galatasaray taraftarı, Monaco takımına ve taraftarlarına kendilerini deplasmanda hissettirdi. Son yıllarda Türk taraftarların yurt dışındaki müsabakalara olan ilgisinin belirgin şekilde arttığını gözlemliyorum.
Avrupa maçlarına, EuroLeague müsabakalarına, uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapan şehirlerin her köşesinde Türkçe konuşmalar duymak artık şaşırtıcı değil. Bu ilginin arkasında sadece sportif başarı ya da takımı yalnız bırakmama refleksi yok. Daha derin, daha kişisel bir motivasyon var: “ana tanık olma hissi” . Elbette maçı evde izlemek çok daha konforlu, ucuz ve zahmetsiz. Ama mesele konfor değil. Kilometrelerce yol gidip, işinden gücünden fedakarlık yapıp o ana tanıklık etmek, yıllar sonra “ben oradaydım” diyebilmek bambaşka bir manevi haz.

O anın atmosferini, kokusunu, sesini hafızalara kazımak… Türklerin yurt dışı maçlara artan ilgisi, bir yönüyle de değişen seyahat kültürümüzün yansıması. Artık deplasmanlar, tek başına doksan dakikalık bir etkinlik değil.
Gidilen şehirle, o şehrin kültürü ve mutfağıyla temas eden çok yönlü bir deneyim. Maç sabahı sahilde bir yürüyüş veya bir müze gezisi, maçtan önce bir akşam yemeği, maçtan sonra ise gidilen şehrin en ikonik meydanında galibiyet turu.

Yurt dışı müsabakaları aynı zamanda yeni insanlar tanıyıp yeni dostluklar kurmak için de önemli bir fırsat.
Daha önce hiç gitmediğiniz bir şehirde, ortak bir heyecanın insanları ne kadar hızlı yakınlaştırabildiğini görüyorsunuz. Hayatımda bugün çok özel yeri olan birçok insanla, tam da bu maç seyahatleri sayesinde tanıştım.

Aynı renklerin peşinden kilometrelerce yolu birlikte gitmek, aynı gole sevinip üzülmek çoğu zaman kalıcı dostlukların kapısını aralıyor. Özellikle spor yönetimi, ekonomisi ve hukukuyla ilgilenen profesyoneller için yurt dışı müsabakalar, yabancı meslektaşlarıyla ve spor otoritelerinin yöneticileriyle tanışma ve sektöre ilişkin konuları tartışma imkanı da sağlıyor. Çok sevdiğim bir film repliğinde, “Hayat fena halde futbola benzer.” der.
Maçlar, ligler, turnuvalar oynanıyor ve bitiyor. Her deplasmandan geriye yalnızca skorlar değil; yaşanmışlıklar, tecrübeler ve dostluklar kalıyor.
Fikstüre endeksli hayatlara selam olsun…
patronlardunyasi.com















