Dolar
40,6532
-0,04%
Euro
47,112
1,47%
Sterlin
53,986
0,38%
Bitcoin
4.641.560
-1,91%
BİST-100
10.746,98
0,04%
Gram Altın
4.394,933
2,16%
Gümüş
37,04
0,85%
Faiz
43,8
0,00%

Oğuz Demir'den gazetecilere önemli uyarı

Para Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Demir, "Gazeteciler araziye uydu ve yalnız varlıklı kesimlere yönelik yazılar yazdı" diyerek önemli bir noktaya parmak bastı..

06.06.2014 11:08
Haberi paylaşın
Oğuz Demir'den gazetecilere önemli uyarı
16px
32px
Para Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Demir'in yazısı

Kimsesizlerin kimsesi olma zamanı


TÜRKİYE Soma faciası sonrası taşeron sistemini tartışmaya başladı. Kamuoyunun farklı kesimleri fikir beyan ediyor. Sivil toplum önderleri konuşuyor. Hükümet tarafında ise yeni bir yasal düzenlemeden söz ediliyor. 

Peki nedir bu taşeron sistemi?

Bir işçi, memur veya diğer türde çalışan için önemli olan ücretinin temel ihtiyaçlarını karşılaması ve ücret zammının yıllık enflasyon oranının bir miktar üstünde olmasıdır. Daha sonra işini koruma, işsiz kalmama anlamında iş teminatı veya güvencesi ve diğer çalışma koşulları gelir. Çalıştığı kurumun yöneticilerinin çalışanlara insanlık onuruna uygun davranması da önemlidir. Bunlar sağlandığı takdirde çalışan işverenin kim olduğuna bakmaz.

Büyük şirketler iyi elemanları tutmak ve şirketin kamuoyu nezdindeki itibarını korumak için çalışanlarına daha iyi koşullar sağlar. Bu şirketler daha sık denetlenir. 
Çalışanlar da ilk planda büyük işyerlerini tercih eder. 

Daha küçük şirketlerde kâr marjının düşüklüğü, şirket kültüründen gelen zaaflar ve denetimsizlik yüzünden ücret ve çalışma koşulları, işçi sayısı azaldıkça giderek kötüleşir. Özellikle işsizliğin yüksek olduğu dönemlerde çalışanlar bu olumsuzluklara katlanmak zorunda kalır. 

Fransızca’dan gelen ‘rödovans’ yani taşeron sistemi çok uzun yıllardır süregelen bir çalışma yöntemidir. Buradaki olumsuzluk, örneğin tüm işçilerin tek işverene bağlı olduğunda 400 işçi ile tamamlanacak bir işin çok sayıda taşerona ihale edilmesidir. Soma’da gördüğümüz yapılanmaya en yakın tanım bu... 

Ana şirkette 200 kişinin çalıştığı bir durumda kalan iş örneğin 10 taşerona ihale edildiğinde, 20 işçilik şirketlerde işçinin haklarının korunması zorlaşır. Böyle yerlerde sendikalar genelde kağıt üzerinde kalır. Uygulamada işçiler haklarını arayamaz. 

Ancak bir alt yükleniciye ihale edilen iş bir uzmanlık konusu ise, taşeronluk veya ‘outsourcing’ sistemi maliyeti düşürür ve işin daha iyi yapılmasını sağlar. Örnek olarak bir işletmenin bilgisayarlarının bakımı ya da temizlik işi gibi… 

Eğer bir yasa maddesi ile esas işveren, taşeron firmanın yerine getirmediği sorumluluklarına müteselsilen kefil olursa taşeron firmalarda işçilerin ezilmesi sorunu çözülebilir. Örneğin taşeron çıkardığı işçinin kıdem tazminatını ödemediği takdirde çalışan esas işverene rücu (geri) edebilir. İşçinin, çalışanın hakkını araması veya örgütlenmesi durumunda işten çıkarılmasını zorlaştıracak önlemlerin alınması taşeronluğun zararlarını azaltır. 

Dünyada bu konuda yeni mevzuat çıkaran ülkeler arasında İspanya, İsrail, Venezuela ve Güney Kore var. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde, mevzuat henüz oluşma sürecinde. Outsourcing, alt müteahhitlik ve taşeronluk sistemini devlet de kullandığı için bu konuda mevzuatın çıkması geciktiriliyor. Taşeronluk konusunda çık sıkı mevzuat getirildiğinde, bazı üretim işlerinin yurtdışında üretilmesinden de çekiniliyor. 

ILO’nun, Türkiye’nin de kabul ettiği 94 sayılı sözleşmesi, devlet ihalelerine bir düzen getiriyor. Bu sözleşmedeki maddeler özel sektör için de uyarlanabilir. Mevzuatın dışarıdan ithal edilmesi yerine, Türkiye koşullarına uygun bir yasa çıkarmak daha iyi olabilir. Çukurova ve Söke’de elcilik sistemi ile çalışan mevsimlik tarım işçilerine, fındık toplayıcılarının sorunlarına ve madencilikteki dayıbaşılık sistemine de çözüm aranmalı. 
Taşeronluk sistemi enformasyon teknolojilerinde iyi işliyor. Çünkü burada alt yükleniciler işin uzmanı ve kendi alanındaki en yeni gelişmeleri takip ediyor. Ancak sağlıkta bazı işlerin dışarıya ihale edilmesi hizmette kaliteyi düşürebiliyor. Temizlikte iyi sonuç veren bu yöntem, işyerinde yemek konusunda hijyen denetimi ancak esas işyeri ve çalışanlar tarafından yapıldığında olumlu oluyor. 

Esas işveren, taşeron işçilerin SGK kayıtlarını, yıllık ücretli izin ve diğer yasal hatlarını kullanılıp kullanılmadığını denetleyebildiği ve mevzuat dışı uygulamalardan kısmen veya müteselsilen sorumluluk altında tutulduğu takdirde sorun bir noktaya kadar çözülebilir.  
Özel sektördeki taşeronlukta yalnız bir kademeye izin verilmesi eğilimi yaygınlaşıyor. Taşeronun üstlendiği işi, başka bir taşerona ihale etmesi olumlu karşılanmıyor.  Çünkü taşeron kademesi arttıkça, işçilere ödenecek ücret düşüyor ve diğer çalışma koşulları kötüleşirken, denetim de zorlaşıyor. İşverenler, çalışanlar ve sendikalar bu konuda duyarlı oldukları takdirde sorunlar azaltılabilir. 

1980 sonrasındaki neoliberal düşüncenin egemenliği döneminde, işçi sorunları göz ardı edildi. Hem çalışanların hem de basın mensuplarının çoğunluğu, işsizliğin yaygın olduğu ortamda hak arayan aktif bir davranış sergileyemedi. 

Çalışanların sorunlarını anlatanlara “Sefalet edebiyatı yapma” dendi. Gazetecilerin kimsesizlerin kimsesi olduğu unutuldu. Gazetecilerin çoğunluğu da araziye uydu ve yalnız varlıklı kesimlere yönelik yazılar yazıldı, söyleşiler yapıldı. Yeni dönemde bu tutumun da değişmesi gerekiyor.