Kumların içinden yükselen bir rüya: Dubai
Çölde kaybolmuş bir zamanın gelecekle buluştuğu, her sabahın başka bir dünya, her gecenin başka bir yıldız olduğu şehir: Dubai.

Kaan İNCİLİ
Dünyada bazı şehirler vardır ki; onları anlatmak için birden fazla dil, birden fazla hayat, hatta bazen bir ömür yetmez. İşte Dubai, tam da bu tanıma uyan bir çöl masalı. Geçmişin bedevi çadırlarından fışkıran petrolle birlikte geleceğe sıçrayan bir medeniyetin vitrini. Kumların arasından göğe yükselen çelik kulelerin, hurma ağaçlarının gölgesinde içilen hurma kahvelerinin, lüks otomobillerin caddelerde sıradanlaştığı, altın kaplamalı otellerin normal karşılandığı bu şehir; “uçlarda yaşamayı sevenler” için biçilmiş kaftan.
Bir yanda gökdelenlerin gölgesindeki Downtown Dubai, diğer yanda Arap Yarımadası’nın kadim izlerini taşıyan Al Fahidi tarihi mahallesi. Modern ile gelenekselin kol kola yürüdüğü Dubai’de öğle yemeğini dünyanın en yüksek binasında yiyip, öğleden sonra bir çöl safarisinde kum tepelerinde devrilebilirsiniz.
Burj Khalifa, 828 metrelik zirvesiyle sadece Dubai’nin değil, insanlığın da gökyüzüne attığı en büyük imzadır. Gündüz gövdesindeki cam panellerle güneşi yansıtan bu dev, gece olunca yıldızları kıskandıracak bir ışıkla parlar. Özellikle havanın kararmasıyla başlayan Fountain Show ve uçsuz bucaksız alış-veriş merkezi kompleksi daha da benzersiz kılıyor.Yukarılara doğru çıktıkca ayaklarınız altında kalan Dubai ve çevresi ise insanoğlunu yapabileceklerinde ne kadar da sınırsız olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Öte yandan denize doğru uzanan o yapay mucize, Palm Jumeirah, insan aklının neler başarabileceğini adeta haykırır. Palmiye şeklinde inşa edilen bu adada yürürken, sanki bir çöl masalının denizle dansına tanıklık edersiniz. Her bir dalında lüks villalar, oteller ve plajlar yer alırken, kök kısmında dünyanın en ikonik otellerinden biri gökyüzüne doğru yükselir: Burj Al Arab. Yelken şeklindeki bu yapı, sadece mimari bir başarı değil, aynı zamanda “lüksün bir yapı olsaydı nasıl görünürdü?” sorusunun da cevabıdır.
Dubai’de zaman akmaz, zaman yeniden şekillenir.
Dubai denince akla yalnızca çelik ve cam gelmesin. Dubai Miracle Garden’da milyonlarca çiçeğin kokusuna karışan Arap güneşi, size bu çölün aslında nasıl bir mucizeye ev sahipliği yaptığını fısıldar.
Dubai Creek Park’ta bisiklet sürerken, denizle karanın öpüştüğü yerde hayallerinizi yeniden çizersiniz.
Müzecilikte de kendini ispatlamaya başlayan şehirde, özellikle Museum of the Future, yalnızca teknolojiyle değil, düşünceyle de sizi sarsacak. Zamanın ve insanlığın nereye evrileceğine dair size fısıldayan bu mekan, modern bir mabedi andırıyor. Öte yandan Etihad Museum, Birleşik Arap Emirlikleri’nin tarihine ışık tutarken, sizi sadece bir gezgin değil, aynı zamanda bir tanık yapıyor.
Dubai’nin sunduğu deneyimler arasında biri var ki; ne fotoğraf karesine sığar ne de kelimelere. O, ancak yaşanır. Çöl safarisi…
Günün alacakaranlığında veya öğşeden sonrasında otelin cam kapısından çıktığınızda sizi bekleyen bir 4x4 araca binerken, sanki modern dünyadan başka bir zamana ışınlanıyorsunuz. Asfalt yollar arkanızda kalıp da aracınız ilk kez o kızıl kumlara teker bastığında, içinizden geçen tek cümle şudur: “Ben şimdi bir masalın içindeyim.”
Rüzgârın bin yıllardır şekillendirdiği kum tepeleri, dev bir ressamın ellerinden çıkmışçasına kusursuz. Her bir kıvrım, her bir dalga; çölde anlatılmamış bir hikâyenin satır arası gibi. Aracınız devrilircesine bir tepeyi aşarken kalbiniz göğsünüzden çıkacakmış gibi olur ama işte tam o anda, gözünüzün önüne düşen gün batımı sizi sarhoş eder. Gökyüzü; kızıl, kehribar ve morun tonlarında yanar. Sanki güneş, bugüne özel biraz daha yavaş batmaya karar vermiştir. Çünkü o da bu anı sizinle birlikte yaşamak ister.
Biraz sonra bir bedevi kampına varırsınız. Kumların üzerine kurulmuş halılar, loş lambalar, hurma dallarından yapılmış gölgeler… Ve uzakta, yıldızlara selam duran bir nargile dumanı.
Bir Arap kemancının çaldığı ezgiye eşlik eden göçebe bir dansçının kıvrak hareketleri arasında, ellerinize hurma dolu gümüş bir tabak uzatılır. Küçük bir fincanda gelen Arap kahvesi, yudumlandığı anda sizi zamanın dışına çıkarır.
O gece, yıldızların altında deveyle yapılan kısa bir yürüyüşte, evrenin ne kadar büyük, insanın ne kadar küçük ama hayalin ne kadar sınırsız olduğunu anlarsınız.
Ve içinizden şu cümle geçer:
“Bir rüyayı yaşamak için illa uyumak gerekmezmiş… Bazen sadece Dubai’de çölün ortasında olmak yetermiş.”
Dubai mutfağı, tıpkı şehir gibi bir sentezler yumağı. Hurma, safran, kuzu eti, baharatlı pilavlar ve Arap kahvesi… Ama aynı zamanda Hint mutfağının zenginliği, Lübnan mezelerinin lezzeti ve Fransız tatlılarının zarafetiyle iç içe geçmiş bir dünyalar buluşması.
Burj Khalifa’nın 122. katında yer alan restaurant, yalnızca dünyanın en yüksek restoranı değil; aynı zamanda bulutların arasında geçen bir akşam yemeğinin hayalini gerçeğe dönüştüren bir mekandır.
Dünyanın farklı yerlerinde de yer alan en iyi kalitedeki zincir restaurantlar gibi restoranlar; sadece Dubai’nin değil, tüm dünyanın gastronomi haritasında özel yerler. Burada yalnızca bir yemek değil, bir deneyim yersiniz. Süslemesi altın tozlu, sunumu sanat eseri gibi ve manzarası hayatınıza bir şiir gibi düşen akşam yemekleri…
Yemek masanızın tam önünde dans eden Dubai Fountain’ın müziğine eşlik eden bir kadeh, Marina’nın gece ışıklarıyla dolup taşarken yudumlanan bir sohbet, ya da Palm Jumeirah’ın kıvrımlarına karşı bir günbatımı eşliğinde servis edilen taze deniz mahsulleri…
Dubai’de yeme-içme, sadece bir ihtiyaç değil, bir tutkudur. Ve bu şehir, o tutkuyu dünya standartlarının çok ötesinde yaşamanız için elinden geleni fazlasıyla yapar.
Unutmadan söyleyelim; altın tozlu dondurma da sadece burada mümkündür. Çünkü Dubai’de lüks, sıradan bir kelimedir.
Dubai Mall, alışverişin dünya başkenti olmaya aday. Üstelik sadece mağazalar değil; içinde dev bir akvaryum, buz pisti, hatta yağmur ormanı simülasyonu var.
Daha otantik bir şeyler arayanlar içinse Gold Souk ya da Spice Souk, rengarenk baharatların ve altının hüküm sürdüğü sokaklar sizi bekliyor.
Gece hayatı mı, Burj Al Arab’ın tepesinde şampanya eşliğinde gün batımını izlemek mi, yoksa çöl ortasında bedevi çadırında gökyüzünü seyretmek mi istersiniz?
Dubai, her ikisini de sunabilecek kadar cömert bir şehir.
Tatmadan Dönmeyin: Majboos (baharatlı pilavlı et yemeği), Karak çayı, Safranlı hurma tatlısı, Shish Tawook, Altın tozlu dondurma
Görmeden Dönmeyin: Burj Khalifa’dan gün doğumu, Burj Al Arab’ın gece silueti, Palmiye Adası’nda helikopter turu, Museum of the Future’un sessiz zaman tüneli, Al Seef bölgesinde gün batımı
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.
patronlardunyasi.com