İş dünyasının en enerjik delikanlısı!
Duayen sanayici Mehmet Şuhubi, 86 yaşına rağmen iş dünyasının vakıf, dernek ve odaları arasında mekik dokuyor.

Rahime Baş Uçar'ın röportajı/Para dergisi
Şuhubi, “Reel sektörün durumu ay ay takip edilip ona göre tedbirler alınmalı. Bir kenarda seyretmekle olmaz” diyor...
MEHMET Şuhubi, iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Hem de birkaç kuşak tarafından. Çünkü o iş dünyasının 86’lık delikanlısı. Yaşıtlarının çoktan ununu eleyip eleğini astığı bir dönemde inanılmaz bir enerjiyle çalışıyor.
Gerçi Şuhubi kurduğu şirketin tamamını Amerikalılara satarak 2006 yılında fiilen emekliye ayrıldı ama iş hayatının sosyal bölümünde halen aktif görevler üstlenmeyi sürdürüyor. Yıllardır İSO Meclis Üyesi olan Şuhubi, TÜSİAD’da da uzun bir dönem Haysiyet Divanı başkanı olarak görev yaptı. Halen onursal üye unvanıyla her iki kurumun toplantılarına katılıyor.
Birçok işadamı teknolojinin ‘t’sinden bile anlamazken, Mehmet Şuhubi’nin her platformda teknoloji, Ar-Ge, inovasyon gibi kavramları dilinden düşürmediği de dikkat çekiyor. Aynı zamanda Türkiye Teknoloji Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi olan duayen sanayici Şuhubi, krizin özellikle küçük ölçekli şirketleri derinden etkilediğini söylüyor. Reel sektörün durumunun her ay düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini düşünen Şuhubi’ye göre etkin tedbirler alınması şart...
Sizce reel sektörün durumu nasıl?
Küçük KOBİ’lerin durumu çok kötü. Bu durumdan çıkılabilmesi için güvene ihtiyaç var. Büyük emek veren şirketler dahi mecbur olmadıkça yatırım yapmıyor. İnşallah bu sıkıntılar 2010’da azalır. Reel sektörün ve sanayinin durumunun ay ay takip edilip ona göre tedbir alınması lazım. “Nasıl olacak” diye seyretmekle olmaz.
Bunca yıllık tecrübeniz var. 2010’un nasıl geçeceğini öngörüyorsunuz?
Aslında bu kriz bütün dünya için hayırlı oldu. Dünya son 10 yıldır sanal bir hayat yaşıyordu. Şimdi gerçeğe dönüyoruz. Gerçek hayata dönüldüğünde, çalışkan milletler kendini kurtarır. Krizi önceden gören ekonomistlerden Nouriel Roubini, toparlanmanın W değil U şeklinde olacağını söyledi. Buna herkes sevindi. Ama ben sevinmedim...
Neden?
U’nun tabanı geniş olursa kriz çok daha uzun sürer. Yaratacağı sorunlar da çok daha fazla olur. Umarım bizde öyle olmaz. Ama 2010 son derece dikkatli sevk ve idare edilmesi gereken bir yıl. Bu 2010’dan sonraki yıllar için de geçerli. Yeni teknolojilerin, katma değeri yüksek ürünler üretilmesinin teşvik edilmesine ve bu konularda atılım yapılmasına ihtiyaç var. Bu işleri seyretmekle olmaz. Projeler geliştirip gençleri bu işlerin içine katmak lazım. Bu konularda yavaş gittiğimizi düşünüyorum. Halbuki yaratıcı düşüncelere sahip çok gencimiz var. Onlar ülkemizin en büyük sermayesi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün son dönemdeki bütün sunumlarında, önemli ölçüde Ar-Ge teşvikleri verildiğinden bahsediyor. Yeterli değil mi?
Efendim, Ar-Ge teşviği verilmesi kadar o teşviklerin nerelere gittiğinin de izlenmesi önemli. Tabii Ar-Ge’nin olduğu her yerde yararlı bir şey çıkacağına inanıyorum. Ar-Ge sürecinde bazen 50, bazen 250 kişi birlikte çalışır. Bunlar Türkiye’de eskiden olmayan şeylerdi. Hükümetin Ar-Ge’ye ayırma niyetinde olduğu kaynakların büyüklüğü cesaret verici.
Peki hükümetin global krizin Türkiye’ye yansımalarını iyi yönettiğini düşünüyor musunuz?
Her kriz birilerinin idaresiyle sona ermez. Benim kişisel görüşüm; aslında 2007’nin sonunda ekonomideki hareketlenmeler krizin neleri getireceğini gösteriyordu. 2008’de kriz patladığında en doğru yol IMF’yle karşılıklı müzakerelere oturmaktı. Bütçe disiplinlerimizin nasıl götürüleceği ortaya konmalıydı. “IMF Türkiye’ye lazımdı, değildi” tartışmalarıyla 1.5 yıl geçirdik. Oysa şimdi yapılacak bir anlaşmanın koşulları o günküne göre daha ağır olabilir. Bu kriz hem tasarruf hem de tüketim harcaması gerektiriyor. İkisi birbirine zıt durumlar. Bütün mesele bu dengelerin nasıl kurulacağını bilmek. Elbette bu bir sihirli değnekle olmaz. Akılcı insanların buna yol ve imkan hazırlamalarıyla olur. Ben yaşım itibariyle geçmişte bunları farklı şekillerde gördüm. Umut ederim ki zaman içinde doğruları söyleyecek ve doğruları yapacak insanların sayısı çoğalır.
86’ya merdiven dayamışsınız ama bakıyoruz hala enerjinizden bir şey kaybetmemişsiniz. Oysa sizin yaşınızdaki iş insanlarını öyle pek toplantılarda, sivil toplum örgütü çalışmalarında göremiyoruz. Sahi bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?
Çok basit. Ben şuna inanıyorum: Bir insanın başarısı, bilgi ve yeteneklerinin yanında çalışmasıyla olur. Çalışmadan bir yere varılamaz. Benim bütün hayatım ciddi bir çalışma düzeniyle geçti. Sivil toplum örgütlerinde çok faaliyetlerim oldu. Bu bana dünya ufkunu açtı. Menfaatim bakımından değil, görüşlerimin gelişmesi bakımından... Beni ayakta tutan unsurlardan biri budur.
Teslo Tekstil Ürünleri’ndeki hisselerinizin tamamını Amerikalı ortaklarınıza satmıştınız değil mi?
Evet, bütün hisselerimi sattım ve şirketle ilişiğimi 2006 yılında kestim. Şirketimiz etiket üretiyordu. 1998’de Amerikalılarla ortak olduk ve adı Paxar-Teslo A.Ş. olarak değişti. Paxar’ı da sonra Amerikalı Avery Dennison satın aldı. Benim kurduğum şirket şimdi Türkiye’nin en büyük etiketçisi. Çelik ve demir hariç derisinden kumaşına kadar her türlü ürün etiketi yapıyor. Türkiye’de ISO 9000 belgesi alan ilk şirket benim Teslo şirketimdir...
Onca yıllık patronluğun ardından sabahları işe gitmemek nasıl bir duygu?
(Gülerek) Ofise gitmiyorum ama Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın yönetim kurulu üyesiyim. İTÜ Arıkent’te yerimiz var. İstediğim zaman oraya gidiyorum.
Peki kendinizi emekli işadamı olarak mı görüyorsunuz?
Emekli işadamı olarak görüyorum ama emekli miyim bilmiyorum. Ben sivil toplumdan kopmadım.
TÜSİAD, İSO gibi iş dünyası örgütlerinin son yıllarda etkinliğinin azaldığı yönünde yorumlar yapılıyor. Buna katılıyor musunuz?
Bu sorunuza tek bir cümleyle yanıt verebilirim: İstanbul Sanayi Odası ve TÜSİAD’ın etkinliği azalmışsa Türkiye’de kabul edilemez bir rejim oluşuyor demektir. Bu sözümü unutmayın!
Cumhuriyetle yaşıt
Mehmet Şuhubi, Rumelili kalabalık bir ailenin en küçük çocuğu olarak 1925 yılında doğdu. Babası İstanbul Kapalıçarşı'daki bir dükkanda dokumaya dayalı ev aksesuarları üreterek ailesini geçindirmeye çalışan bir sanatkardı. İstanbul Erkek Lisesi, ardından da Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nu bitiren Şuhubi, askerlik sonrası Yeşildirek’te faaliyet gösteren Testaş adlı trikotaj şirketine girdi. Şuhubi, daha sonra kendi işini kurarak Sirkeci’deki Büyük Postane’nin karşısında muhasebe bürosu açtı. 1963’te Harmancı Etiket firmasıyla ortak Teslo’lu kurdu. 1998’de de dünyanın önde gelen tekstil etiketi üreticilerinden Amerikan Paxar Grubu’yla ortaklığa gitti.
“TÜSİAD Başkanı süper bir kız!”
Mehmet Şuhubi’nin iş dünyasının sosyal hayatında da oldukça etkin, renkli bir işadamıydı. Örneğin, 1980’li yıllarda Rotary Kulübü’nde başkanlık dahil birçok etkin görevde yer aldı. 1970’li yılların ortalarında İSO’da başkanvekilliği, TOBB Sanayi Konseyi’nde ise başkanvekilliği yaptı. İKV’nin (İktisadi Kalkınma Vakfı) kuruluşunda da emeği geçen Şuhubi, 1995 yılından bu yana Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğini yürütüyor.
TÜSİAD’ın ilk üyelerinden olan Mehmet Şuhubi, yönetim kurulu üyeliği dahil birçok görevde bulundu. Halen derneğin onursal üyesi. “TÜSİAD’da ikinci kez, hem de üst üste kadın başkan dönemi yaşanıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” diye soruyoruz. Şuhubi, Ümit Boyner için “Süper bir kız! Onu sonuna kadar destekliyorum” diyor.